Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Narla İncire Gazel
Narla İncire Gazel

Narla İncire Gazel

Bilge Karasu

“Nar kentinde bir incir buldum Narı da inciri de, övmek isterim. Anam her kışın en karanlık noktasında, eve gererken bir nar atardı yere, bütün…

“Nar kentinde bir incir buldum Narı da inciri de, övmek isterim. Anam her kışın en karanlık noktasında, eve gererken bir nar atardı yere, bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağılsın diye., Evin beti bereketi niyetine… Ardından hızla süpürüp silerdi ortalağı. Bir iki gün sonra, naırn patladığı yerden çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu ayağımın altınada. Ne kadar dağılmışsa nar taneleri, o kadar iyiydi. Topladıktan sonra söylerdim Anneme, sevinsin, diye.”

Giriş, s. 9-11

Sonun, başın, ortanın biribirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir.

Bir kitabınızdan aldığınız parçayı bir başka kitapta kullanabileceğinize karar verdiğiniz bir gün, örneğin. Günü gelince, bu kitabın tümünü öbür ki-taba aktarabileceğinizi de düşünürsünüz. Gereç kıtlığında kitap üretmek için değil, yaşamın benzeri olabilecek bir iş yaptığınızı, neden sonra, kavrayabildiğiniz için…

Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır. Malınızı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Yeterince güçlü, yerini bulan bir fiskenin —ister içinizden gelsin, ister dışarıdan— sizi nasıl dağıtabileceğini, elinizden her şeyi —bir kırıntısını bile bırakmamacasına— bir anda nasıl alabileceğini öğrenmiş olduğunuz ölçüde yaşamınıza egemensinizdir artık. Ölümünüz, çalamayacağınız ilk fotoğraf olacaktır.

Bir ömür boyu, göğsünüze asılı bir fotoğraf makinesi gibi kullanmağı öğrendiğiniz, ilginç (yok yok, “ilginç” de değil, “güzel” de değil, açık sözlü olmalı), gövdenizi tepeden tırnağa ürperten, ürpertebilen birtakım bireşimleri ossaat seçip donduran gözlerinizle çekip, bencilce, başka hiç kimsenin göremeyeceği, sizin de eski bir kutuya atar gibi, üzerinde bir daha durmayacakmışçasına içinizin bir gözüne atıp unuttuğunuz, yıllar sonra bir anda bulup çıkarabildiğiniz, o günkü gibi pırıl pırıl, ama kim bilir ne kadar değişik, çalıntı fotoğraflar…

Sevdiğinizin, özellikle uyurken, ama düşünür, yürür, okur, denize bakarken de, bol bol çaldığınız fotoğrafları öğretir bunu size.

Fotoğraflar biriktikçe, öncelik-sonralık dediğimiz bir bağıntının, önemini yitirdiğini, zamanla yok olduğunu görürüz. Anlatmağa değer gördüklerimizin kavranabilmesi, niye bir sıraya uyulmasına bağlıymışçasına düşünüp eyleriz ki?

Seni, lavanta kokulu bir sabunda; bir kavun diliminde, açık, uçuk gümüş rengi bir çorapta; bir yasemin dalında; adını bilmediğim, bilmemekten utanç duyduğum halde öğrenmek istemediğim

tek bildiğim, görünüşüne bakılırsa tatulayla bir hısımlığı olması gerektiği

sabun kokulu, el büyüklüğünde, fildişi rengi bir çiçeğin açışında; yıkık kemerlerde uyuklayan kedilerde; gecenin soğumuş kumunu döven, patlayan dalgaların sesinde; günün ilk ağartısında —karanlık saatler boyunca dağıtıp durduğun yatağında sabahın serinliği çıplaklığına işlemeğe başlarken— uyanmaksızın, omuzlarına doğru çektiğin, örtündüğün bir çarşafın ılık, ak mutluluğunda bulacağım; dirim içimden çekilesiye…

Kokularım, seslerim, görüntülerim, anılarımsın sen benim. Dokunduğum, okşadığım, en gizli tadını tattığımsın. Kahvaltının üçüncü çayı bittiğinde “Uyanamadın mı daha?” dediğim zaman “Ne gereği var?” diyen ilk insansın bana.

Yıllardır, yaz gelince bir denize, belli bir denizin belli bir noktacığına gitmekten, orada birkaç gün geçirmekten umduğumuz, bu birkaç günde bulduğumuz nedir? Ödünç bir genlik mi? Bir bolartı tansığı mı? Bir çocukluk uçmağına uğramanın vazgeçilemez olmazlığı mı? Yoksa, bir özgürlük düşü ardında gizlenmiş mutluluk, sürünün içinde kalıp kurda nanik demenin çocuksu böbürtüsü mü?

Nar kentinde bir incir buldum. Narı da inciri de, övmek isterim. Anam her kışın en karanlık noktasında, eve girerken bir nar atardı yere, bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağılsın diye. Evin beti bereketi niyetine… Ardından hızla süpürüp silerdi ortalığı. Bir iki gün sonra, narın patladığı yerden çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu ayağımın altında. Ne kadar dağılmışsa nar taneleri, o kadar iyiydi. Topladıktan sonra söylerdim anneme, sevinsin diye.

Dişi narla erkek incir. İncirin dişiyle ilişkili resmî söylencesi, erkekliğe ilişkin gizli edebiyatı, Akdeniz’in her yerine dağılmış, ayıplık bir sözcük olmağa varmış. Erzurumlu manav bile, benim “incir” diye sormam karşısında, bastıra bastıra “yemiş”in fiyatını söylediydi… İyidir öyle oluşu. Her serüven düşü, incirin altında başlar, incirin altında biter. Deniz, incir, güneş, kumsal, yaşamak istediğimiz, yaşayalım yaşamayalım gönlümüzden geçirdiğimiz her birolumun, her hazzın bir imi değil midir? En azından, “yaşamak sevişmektir” diyenler, diyebilenler için?…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıNarla İncire Gazel
  • Sayfa Sayısı132
  • YazarBilge Karasu
  • ISBN9789753420686
  • Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
  • YayıneviMetis Yayınları / 2016

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Enis Batur’a Mektuplar – Ankara Yazıları ~ Bilge KarasuEnis Batur’a Mektuplar – Ankara Yazıları

    Enis Batur’a Mektuplar – Ankara Yazıları

    Bilge Karasu

    Enis Batur ile Bilge Karasu 1971 yılında tanışıyorlar. Batur’un 1973’te Paris’e gidişine kadar gelişen dostluklarının ardından, aynı şehirde olmadıkları yıllarda sürekli yazışıyorlar. Bu kitapta...

  2. Lağımlaranası Ya da Beyoğlu ~ Bilge KarasuLağımlaranası Ya da Beyoğlu

    Lağımlaranası Ya da Beyoğlu

    Bilge Karasu

    Bilge Karasu . Bütün Yapıtları 1014 Temmuz 1995’te yitirdiğimiz Bilge Karasu, ölümünden sonra yayımlanabileceğini düşündüğü metinler Füsun Akatlı’ya teslim etti. Okunacak, taranacak, ayıklanacak, bazen...

  3. Susanlar ~ Bilge KarasuSusanlar

    Susanlar

    Bilge Karasu

    Bilge Karasu 50’lerin başından itibaren süreli yayınlarda öyküler, yazılar, kitap ve resim eleştirileri, hatta şiirler yayımlamıştır. Araştırmacı Serdar Soydan titiz bir arşiv taramasıyla dergi...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Örümcek Ağı ~ Yasemin PulatÖrümcek Ağı

    Örümcek Ağı

    Yasemin Pulat

    Bir gün vardı, bir saat vardı, bir an vardı hikâyemiz de. Bir şey olmuştu da ben bir yere çarpmıştım. Yoksa sen mi bana çarpmıştın?...

  2. Her Şey Dahil ~ Kerem AslanHer Şey Dahil

    Her Şey Dahil

    Kerem Aslan

    “Babamın kışın ölmesi iyi olmadı, haberi kokusuyla birlikte yayıldı. Komşusu Neriman Teyze o akşam çöpü çıkarmak için kapıyı açtığında, bu pis kokunun elindeki poşetten...

  3. İkiz Gezginler Troya’da ~ Betül Avunçİkiz Gezginler Troya’da

    İkiz Gezginler Troya’da

    Betül Avunç

    İkiz Gezginler Troya kentinin efsanelerini keşfediyor! Paris’in doğumundaki kehanet neydi? Troya savaşına neden olan güzeller güzeli Sparta’lı kadın kimdi? Akha’lılar Troya’yı ele geçirebilmek için...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur