Ormanın kalbinde, anıların dehlizinde…
Fransız çocuklarının ellerinden düşürmediği Mickaël Brun-Arnaud imzalı “Ormandaki Kitabevi” dörtlemesinin ilk halkası Köstebeğin Anıları; alevlere, zamana ve hafıza kaybına dair, kalpleri titreten bir arayış hikâyesi.
Mustarip olduğu hastalık nedeniyle zaman yolcusuna dönüşen bir köstebek ile bu yolculukta ona can simidi uzatan bir tilkinin ormanın derinliklerinde çıktıkları efsanevi macerayı sayfalarına taşıyan bu lirik fabl; şiirsel üslubu, eksantrik karakterleri ve çizer Sanoe’nin incelikli desenleriyle masalsı bir dünyaya açılıyor.
Anlatısını “Yeni anılar yaratmaktan daha güzel bir şey varsa o da o anıları yazıp sevdiklerinizle paylaşabilmektir,” görüşü üstüne kuran kitap, sevgi ve dostluğun iyileştirici gücüyle tüm zorlukların üstesinden gelinebileceğini, hatta unutulan anıların bile hatırlanabileceğini gösteriyor.
Yaşadıklarımı bilen tek şey o kitap!
Yıllardır Her-Şeyi-Unut hastalığı ile mücadele eden Köstebek Ferdinand, dönüş bileti almadan geçmişe giden bir trene binmiş gibidir. Çıktığı yolda ilerledikçe duraklar birer birer yok oluyor; anılarının anahtarını aradıkça hafızasının kapıları sıkı sıkıya kapanıyordur. Yine geçmişin yankıları kulağında çınladığı bir gün, evinde, arkasında notlar yazılı birkaç fotoğraf bulur. Zihnindeki eksik parçaları tamamlayabilmek için çabalarken aklına yıllar önce anılarını kaleme aldığı kitap gelir. Soluğu Kökkabuk köyünün tek kitapçısı Tilki Archibald’ın yanında alır. Ancak kitapçının bu eski el yazmasını birkaç gün önce gizemli birine sattığını öğrenir. Mösyö Köstebek’in, gençliğine, anılarına, içini sızlatan tüm sorularının cevabına ulaşabilmesi için kitabına kavuşması şarttır. Neyse ki eski dostu üstat tilki yardıma hazırdır. Böylece iki maceraperest arkadaş uzun bir yolculuğa çıkarlar. Oysa akıp giden zamanla birlikte büyük hayat kitabında çok fazla sayfa çevrilmiş, bazı sırlar çoktan ormanın derinliklerine gömülmüştür…
Otuz yıllık bir aşk hikâyesinin izinde, küçük hayvanların kendilerinden büyük kaderlerine nasıl karşı durduklarını gösteren Köstebeğin Anıları, “Bazen unutmak o acıyı tekrar tekrar yaşamaktan yeğdir,” diyor ve gidenlerin ardında kalp sızısıyla kalanların yüreğini tatlı bir huzurla dolduruyor.
Bu kitabı alıp Köstebek Ferdinand’ın hatıralarına giden yolda yürüyen tüm okurlar; Madam Petunia’nın Çay Salonu’na konuk olup tadına doyum olmaz meşhur “bademinli” tartı tatma, bin dört yüz kırk üç adımlık bir tırmanışın ardından görkemli meşe ağacına çıkma, yıldızların altında unutulmaz bir gece yaşama ve hatta muazzam melodiler eşliğinde kulaklarının pasını atma şansına erişecekler.
Elbette yanı başlarında Kökkabuk köyünün en sevilen içeceği, bir fincan marşmelovlu sıcak çikolata eşliğinde.
Sahi, neyi hatırlamak istiyordum ki?..
Kökkabuk Kitabevi
Tilki, çok uzun zamandır raflarda biriken tozları temizlemek için bütün gün çalışmıştı. Kökkabuk köyünün kitabevindeki çoğu kitabın sadece tek bir kopyası vardı, o yüzden olabilecek en iyi koşullarda saklanmaları önemliydi. Tilki Archibald, işine bağlı bir tüccardı ama size miras kalan dükkân ormanın kalbinde, bir ağaç kabuğundaysa, toz toprak her yerden durmadan sızıyor demekti ve doğanın size bahşettiklerini her an geri alabileceğini bilirdiniz. Archibald, seramik kabın içinde özenle sakladığı Madam Ayı Edwina’nın cilasıyla, meşe duvarlara oyulmuş her bir rafı güzelce cilaladı; orada öylece durmuş sahiplerini bekleyen kitapların zarif ciltleriyle ilgilendi. Bu kitapların bazıları sahiplerini yıllardır, hatta belki yüzyıllardır bekliyordu çünkü bu kitabevi tilkiye babasından miras kalmıştı, babasına da kendi babasından… Babasının babasıysa ona nereden, kimden kaldığını hatırlamıyordu bile.
Merdiveninin tepesine oturup deri kapaklara pırıl pırıl parlayan altın harflerle yazılmış kitap isimlerini tekrar okuyarak eğlendi Archibald. Sincap Alexandre tarafından yazılan Fındık Hırsızının Gizemi, Tavşan Benoît’nın yazdığı Yorulmadan Verimli Havuç Yetiştirmenin Yolları, Kurbağa Mireille’in Şefin 1001 Elma Tarifi kitabı… Tilki, kitaplığına kabul edilmesi umuduyla (ve hatta bir gün satılması hayaliyle!) el yazmalarını ona getiren heyecanlı yazarların her birini hatırlıyordu. Doğru hayvana doğru kitabı bulmak önemli bir görevdi, hele ki her kitaptan sadece tek bir kopya varken! Evimi daha sık temizlemeliyim, diye düşündü Archibald utançla, toz bezini küçük tahta penceresinden dışarı silkelerken. “Dikkatli olun Mösyö Tilki! Aşağıda ben varım!” diye isyan etti dışarıdan bir ses. İki ufak hapşırığın ardından yüksek bir “Hapşu!” sesi duyuldu, ardından Archibald pencerenin önünde bir yığın kâğıdın kuş gibi dönerek havalandığını gördü. “Yardım edin! El yazmalarım! Şaheserim!” diye bağırdı aynı ses. Archibald bir an bile beklemeden merdivenlerden kayarak indi, tezgâhların arasından geçti ve ne yazık ki sesini tanıdığı kişinin yanına koştu. Kızıllaşmaya başlamış parlak güneşin altında bir tosbağa, kâğıtları tekrar sıraya koymaya çalışıyordu. “Dikkatli olmalısınız Mösyö Tilki! Yeni denememi okumak istemiyor musunuz yoksa?” “İyi akşamlar Mösyö Tosbağa, çok üzgünüm, temizlik yapıyordum da dikkatim dağıldı…” diye özür diledi tilki, yarı eğlenen yarı utanan bir ifadeyle.
“Özür dilemeyi bırakın da rüzgâr esmeden her şeyi toplamama yardım edin!” Tosbağa Phinéas’ın el yazmaları tekrar toparlanana kadar uğraştılar. Sonra tosbağa, kitabı her zamanki gibi tezgâha bıraktı ve tilkiye kitabının neden Kökkabuk Kitabevi’nin raflarında bulunma şerefine layık olduğuna dair iyi hazırlanmış konuşmasını yaptı. “İşte, birkaç aylık çalışmamın meyvesi: Kabuğum Tamamen Dolu! Cesur Bir Kaplumbağanın Zihinsel Yüküne Dair Düşünceler. Burada yerini bulacağını düşünmek istiyorum…”
“Tabii ki Mösyö Tosbağa,” diye araya girdi tilki, el yazmalarını keskin pençeleriyle delerek kitabın sayfalarını birbirine bağlayacağı ipliği hazırladı. “Çok Hızlı Bir Toplum Üzerine ve Ev Toplama Üzerine Denemeler: Eviniz İlerlemenizi Engelleyen Bir Yüke Dönüşürse Ne Yapmalı kitaplarınızın yanına koymayı düşünüyorum. Ne dersiniz?” Phinéas başını salladı, kitapçının eserlerini tanımasından memnun olmuştu. Sonra papyonunu ve şakaklarında sadece iki yapışkanlı kâğıt sayesinde duran gözlüğünü düzeltti. “Ah, kitaplarım hâlâ burada mı? Kendilerine birer ev bulduklarını ummuştum. Neyse. Sizinle konuşmak istiyordum da… Sizce bu raf, işlerimi sergilemek için uygun mu? Kitap ustası olan sizsiniz, becerilerinizi sorgulamak üstüme vazife değil. Ama dükkânınızdaki makalelerin yerleşimiyle ilgili yorumlarımın bir listesini sizinle paylaşmak isterim. Şöyle ki…” Tosbağanın yüksek sesle sıralamaya başladığı uzun gözlem listesine dalmış olan Archibald, o sırada dükkânına giren hayvanı görmedi. Dişi miydi, erkek miydi, kemirgen miydi yoksa kirpi miydi anlamadı.
Çünkü yabancı hiçbir şey sormadan, sadece kibarca “İyi akşamlar beyler,” diyerek doğrudan kitaplara yönelmişti. Sonra arkasında sürüklediği postu, pulları ya da belki tüyleriyle raflara ve kitaplara teker teker bakarak dolandı, sonunda istediği şeyi buldu, yani muhtemelen buldu. Eserlerinin yan yana tam tezgâhta ya da tezgâhın önünde, herkesin görebileceği şekilde sergilenmesi gerektiğini söyleyen laf ebesi Phinéas’ın önerilerinin içinde kaybolan Archibald, gizemli müşterisine pek ilgi gösteremeden ödemesini otomatikman aldı. “Üç fıstık lütfen,” dedi ve kitabı, adına bakmadan kâğıda sardı. Tam müşterisine teşekkür etmek ve yanlışlıkla bıraktığı dördüncü fıstığı geri vermek için dönmüştü ki, hayvanın çoktan gittiğini gördü. Arka duvardaki saat sekizi vurarak tilkinin kurtuluşunu ilan etti; nihayet kitabevini kapatma ve kendi dükkânını nasıl işleteceğine dair yorumlar yapıp duran tosbağaya veda etme vakti gelmişti. “Sonsuz teşekkürler Mösyö Tosbağa. Söylediğiniz her şeyi kafama yazdım! Şimdi izin verirseniz,” dedi kitapçı, tosbağayı omuzlarından çıkışa doğru itip arkasından kapıyı kilitlerken, “daha bitirmem gereken bir sürü işim var!” “Ama size notlarımı bırakmadım,” diye seslendi tosbağa kapının arkasından. Tilki onu pencereden görebilsin diye bir yandan da zıplıyordu. “Merak etmeyin, bende fil hafızası vardır!” dedi tilki, perdeleri çekti ve hemencecik avizedeki mumları söndürdü.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıOrmandaki Kitabevi: Köstebeğin Anıları
- Sayfa Sayısı200
- YazarMickaël Brun-Arnaud
- ISBN9786052859391
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Beni Ölüm Gibi ~ Ali Alkan İnal
Beni Ölüm Gibi
Ali Alkan İnal
Beni Ölüm Gibi, Ali Alkan İnal’dan insan ruhunu keşfetmenin imkânsızlığına, ben ve ötekinin iç içe geçen ve aynı zamanda hiç birleşmemek üzere keskin biçimde...
- Ripley Karanlıkta ~ Patricia Highsmith
Ripley Karanlıkta
Patricia Highsmith
“Tom, bir şey yapılacaksa burada yapılması gerek, diye düşündü. Yeterince planlamamıştı oysa; hiçbir şey tasarlamamıştı. Kımılda, dedi kendi kendine, davran hadi! Yine de, ağır...
- Günahkar Doğan – Chatham Cadısı Günlükleri 1. Kitap ~ Jessica Spotswood
Günahkar Doğan – Chatham Cadısı Günlükleri 1. Kitap
Jessica Spotswood
Bir lütuf ile kutsanmış… Bir sır ile lanetlenmiş. Herkes Cate Cahill ile kız kardeşlerinin tuhaf olduğu konusunda hemfikir. Fazla güzel, fazla münzevi ve fazla...