En iyi intikam yaşamaktır…
yaşamlarında yeni bir dönemece giren, üç nesilden üç farklı kadının, duygu kokan hikâyeleri…
Kaderin size gülmediğini düşünüyorsanız, birilerinden yardım beklemek yerine iç sesinizi dinlemenin vakti gelmiş demektir. Bu konuda hâlâ şüpheleriniz varsa, her şeyi geride bırakıp uzun bir yolculuğa çıkan üç nesilden üç farklı kadının ilham veren hikâyelerine kulak verin.
Çiçeklerimi Rüzgâra Verdim, gönüllerde özel bir yeri olan ilk aşkları, tebessümle hatırlanan ilişkileri ve gençliğin saflığa bürünmüş heyecanlarını, kısaca hayatın desenini yüreklere işleyen bir roman.
En iyi intikam yaşamaktır…
“Yıllardır çoksatanlar listelerinden inmeyen Debbie Macomber, seriye yüreklerinizi ısıtacak bir kitap daha ekliyor.”
-Publishers Weekly-
“Harika karakterlerden oluşan Çiçeklerimi Rüzgâra Verdim kitabının sonunu tahmin ettiğinizi sanabilirsiniz. Fakat romanı bitirdiğinizde yanıldığınızı göreceksiniz. Macomber işini biliyor,
her zamanki gibi.”
-Woman’s Day-
“Çiçeklerimi Rüzgâra Verdim, sorularına cevap arayan üç kadının muhteşem hikâyesi. Macomber’dan beklediğimiz mizah ve romantizm bu kitapta oldukça baskın, hem de ilginç bir yolculuk eşliğinde…”
-Lesa’s Book Critiques-
***
Sevgili Dostlarım,
Eşim Wayne ve ben yolculuk yapmayı çok severiz. Biri Washington State ve diğeri Florida’da iki evimiz olduğu için, yılda iki kez oraya gidip geliyoruz. Merak edecek olursanız, kapıdan kapıya 5.347 kilometre. Güzergâhı Wayne belirler. Washington ile Florida arasındaki neredeyse tüm eyaletleri ziyaret etmişizdir. Belki de bu yüzden, ülkeyi boydan boya kat eden bir yol romanı yazmayı çok istedim.
Bethanne karakteri, ilk kez tanıştığımız Bir Yumak Mutluluk ‘u yazdığımdan beri aklımdaydı. Kocası, daha genç bir kadın uğruna eşini ve ailesini terk ettiğinde Bethanne yıkılmış ve kendini iyi hissetmek adına bir örgü kursuna katılmıştı. Lydia’nın dükkânında edindiği arkadaşlar, onun hayatındaki bu beklenmedik değişimle başa çıkmasını sağlamıştı.
Aslında Bethanne’nin parti organizatörlüğü fikri, sekiz yaşına basan en büyük torunum için inanılmaz güzellikte, yaratıcı bir doğum günü partisi düzenleyen kızım Jenny Adele’den çıktı. Tek kişinin geliriyle geçinen ailenin bütçesi sınırlıydı. Hayal gücünü ve Cameron’un askerliğe olan ilgisini kullanan Adele, parti davetiyesi olarak herkese askeri celp göndermiş, ardından damadım evlerinde engelli bir parkur tasarlamıştı. Eski bir komando olan en büyük oğlum Ted ise eğlenceye katkıda bulunmak amacıyla kamuflaj ve kumanya desteği sağlamıştı. Çocuklar hayatlarındaki en güzel günlerden birini yaşamış, partinin tamamı bir pasta ve birkaç pul parasına mal olmuştu.
Bethanne’yle ve işindeki başarıyla öyle gurur duyuyordum ki, bu karakterle daha yakından ilgilenmek istiyordum. Başlangıçta, eski kocası Grant’ten hiç hoşlanmamıştım ama Çiçeklerimi Rüzgâra Verdim’de tekrar ortaya çıktığında biraz daha sevimliydi. Yaptığı hatanın farkına varmıştı ve ailesini geri istiyordu. Bu, Bethanne için verilmesi zor bir karardı. Tesadüfen, kızı ve eski kayınvalidesiyle ülke boyunca seyahat etme fırsatı bulmuştu. Her biri, yaşamlarında yeni bir dönemece giren, üç farklı nesilden, üç kadın… Bu arada, eğer bir sinefilseniz, Tifany’de Kahvaltı filminin vizyona giriş tarihini birkaç ay ertelediğimi fark edeceksiniz. Bu cüretimi mazur görün; samimi olmak gerekirse, öyküyle çok güzel örtüştü.
Her zaman olduğu gibi, okuyucularımın bana yazmasından çok hoşlanıyorum. Bana iki yoldan ulaşabilirsiniz: www. DebbieMacomber.com adresindeki siteme giriş yapıp ziyaretçi defterine kayıt olarak ya da P.O. Box 1458. Post Orchard, WA 98366 adresine yazarak.
Sevgilerimle,
Debbie Macomber
Yayıncılık hayatımdaki her virajı başarıyla almama yardımcı olan Nancy Berland’a yürekten sevgilerimle…
1
“Sanının babam seninle tekrar bir araya gelmek istiyor,” dedi Bethanne’nin kızı Annie, yapmacık bir ilgisizlikle. “Seni hâlâ seviyor, anne.”
En sevdikleri kafede, pencere kenarında bir masaya oturmuşlardı. Bethanne kaşığıyla kâsesindeki çorbayı karıştırıyordu. Bu beklenmedik şey, onun için sürpriz değildi. Sürpriz olmamıştı. Bu sabah bile işaretlerini görmüştü. Son günlerde Grant onu aramak için sürekli bahaneler uyduruyordu.
Altı yıl önce, kocası başka bir kadına âşık olduğunu itiraf ettiğinde dünya başına yıkılmıştı. Grant arkasına bile bakmadan evini, evliliğini ve onları terk edip gitmişti. Şimdi tekrar geri dönmek istiyordu.
“Söyleyecek bir şeyin yok mu?” diye sordu Annie, çatalıyla oynayarak. Dikkatle annesine bakıyordu.
“Pek yok.” Ağzındaki çorbayı yutup kaşığını tekrar kâseye daldırdı.
Annie unutmuş gibi görünüyordu, ama Bethanne unutmamıştı.
Grant’in boşanmak istediğini söylediği sabahı asla unutmayacaktı. Kocası ondan yeterince hızlı uzaklaşmayı başaramamıştı. Bir avukat tutmuş, Bethanne’ye de aynısını yapmasını salık vermiş, ardından soğuk bir ifadeyle bundan sonraki tüm görüşmelerinin avukatları aracılığıyla olacağını söylemişti. Onunla ve çocuklarla ne kadar az görüşürse, o kadar iyiydi. Temiz bir ayrılık en doğru şey olacaktı.
Grant’in karan, Bethanne için bir kasırga kadar beklenmedik ve sarsıcıydı. Aylar boyunca düşe kalka ilerlemeye ve ailesini bir arada tutmaya, çevresindeki dünya paramparça olurken her şey normalmiş gibi davranmaya çalışmıştı.
“Gerçekten söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?” diye ısrar etti Annie.
“Hayır,” dedi Bethanne kısaca. Çorbasından bir yudum daha alıp baharatlı çöreğine uzandı. “Beni rahatsız eden, babanın bu konuşmayı yapmana izin vermesi.”
Annie azarlanmaktan rahatsızlık duyacak terbiyeye sahipti, ama tabağını itip birden iştahı kaçmış gibi davrandı.
Bethanne o zamanlar Grant’in yaptıklarından pişman olacağını, geri dönmek için ayaklarına kapanacağını sanıyordu. Ona yaptıkları, çocuklarına sırt çevirdiği için sürünmesini istiyordu.
Ancak boşanmanın ardından gelen yıllarda Bethanne ayaklarının üstünde durmaya başladı ve bu süreçte, var olduğunu bile bilmediği bir yönünü keşfetti: Umutsuzluk ateşinde dövülmüş, daha güçlü ve daha bağımsız bir Bethanne. Artık iki çocuğu sadece ona aitti; büyüğü Andrew nişanlıydı ve hukuk fakültesi biter bitmez, yani birkaç haftaya kadar evlenecekti. Annie ise bir yıl sonra lisansüstü eğitimini tamamlayacaktı. Bethanne’nin boşanmanın ardından kurduğu organizasyon işinin yaratıcı bölümünde yarızamanlı çalışıyordu.
Yirmi yıllık evliliği boyunca Bethanne’nin adı düzenlediği savurgan ama yaratıcı partilerle anılırdı. Mevcut ve potansiyel müşterileri için düzenlediği unutulmaz etkinliklerle, Grant’in başarılı görünmesini sağlamaktan gurur duyardı. Grant’in evine davet edilmek, belli çevrelerde çok rağbet gören bir ayrıcalık haline gelmişti. Andrew ve Annie’nin doğum günü partileri ise artık efsane haline gelmişti. Ancak parti düzenleme becerilerinin günün birinde böylesine başarılı bir işe dönüşeceğini hayal bile edemezdi.
Kısaca “Parties” adını verdiği işe, aile evinde yaşamayı sürdürecek parayı kazanabilmek amacıyla başlamıştı, ama buna rağmen Parties’i ayakta tutabilmek için oldukça yüklü bir banka kredisi çekmek zorunda kalmıştı. Grant üstüne düşen desteği vermişti. Ancak bu desteğe güvenmek farklı bir mahallede daha küçük bir eve taşınmak anlamına geliyordu. Çocukları için bir gelecek istiyorsa, buna en çok boşanmadan sonra dikkat etmesi gerektiğini biliyordu. O günden sonra iki banka kredisini de tek başına ödemişti.
Başlattığı iş çok kısa sürede başarılı olarak Bethanne’yi şaşırtmıştı. Çocuklar için küçük çaplı ve temalı doğum günü partileriyle işe koyulmuştu. Yarattığı onlarca konseptin arasında en popüler olanı Alis Harikalar Diyarı‘nda temalı çay parti- siydi. Ebeveynler yoğun işleri arasında çocukları için kolay ve hesaplı doğum günü partileri düzenlemenin derdine düşüyorlardı. Bethanne’nin şirketi bu boşluğu dolduruyordu.
Seattle bölgesinde, ilk açılan dahil hâlâ beş Parties mağazası faaliyet gösteriyordu ve Bethanne anlaşmaları yapmayı ciddi olarak düşünmeye başlamıştı. Önemli olan yeni fikirler oluşturmaya devam ederken fiyattan makul tutmaktı. Bethanne bir önceki kış, yeni bir tarza yönelmiş ve içinde isim hakkına sahip olduğu temalı parti malzemelerinin bulunduğu “doğum günü çantası”nı, “kendi partini kendin düzenle” tarzını benimseyenler için satışa sunmuştu.
Bir yıl önce, kurumsal işletme müdürü olarak Julia Hayden’i işe almıştı. Julia yetenekli, sadık ve çalışkandı. İşini seviyordu ve şirketin günlük faaliyetlerinin denetimini üstüne alarak Bethanne’nin üstündeki büyük bir yükü kaldırmış, onun yaratıcı fikirlere odaklamasına fırsat sağlamıştı. Annie dc onun la birlikte çalışıyordu ve son olarak, özellikle çocuksuz aileler arasında giderek yükselen bir trend olan, kedilerle köpekler için doğum günü partileri düzenlemeye yönelmişlerdi. Tamamen farklı parti organizasyonlanyla da ilgileniyorlardı: yıldönümleri, emeklilik, yılbaşı ya da Cadılar Bayramı gibi.
Bethanne çeki imzaladı, kucaklaştılar ve el sallayarak ikisi de kendi yoluna koyuldu. Annie ofise geri dönüyordu, Bethanne ise Blossom Sokağı’ndaki Bir Yumak Mutluluk’a yöneldi. Örgü, en sevdiği uğraşlardan biri haline gelmişti. Düşünmeye ihtiyacı olduğunda hiçbir şey eline bir örgü almaktan daha fazla yardımcı olamıyordu. Sevgili arkadaşı Lydia Goetz’in sahibi olduğu tuhafiyenin önüne park ettiğinde içi mutlulukla doldu.
Çok yakında gelini olacak Courtney’nin düğününe sadece altı hafta kalmıştı ve ona bir şeyler örmek istiyordu.
Düğün. Grant’in iki hafta önce arama sebebi buydu – oğullarının evliliği iyi bir bahaneydi- ve o günden beri, bu sabah dahil olmak üzere iki kez daha aramıştı.
Çocuklarıyla ilgili almak zorunda oldukları ortak kararlar dışında, boşandıklarından beri kişisel bir bağlantıları olmamıştı. Derken Grant, Andrew ve Courtney için uygun bir hediye konusunda onu aramıştı. Samimi ve rahattı. Bu hafta ise, onu akşam yemeğine davet etmişti.
Akşam yemeği. Grant’le. Altı yıl aradan sonra?
Annie, babasının Tiffany’yle olan evliliğinin -kısa bir ayrılığın ardından- önceki yıl boşanmayla sonuçlandığını söylemişti, Bethanne onun adına gerçekten üzülmüştü. Bu, Tifanny’nin ikinci boşanmasıydı. Aslında, boşanmadan kısa süre sonra, Bethanne ile Tifanny’nin ilk kocası Paul kısa bir flört yaşamışlardı, tabii adına gerçekten flört denebilirse. Daha çok, sevdikleri insanların ihanetine uğramış ve bununla başa çıkmak için birbirine yardımcı olan dayanışma grubu gibiydiler.
Ne yazık ki Andrew’un babasıyla olan ilişkisi hep mesafeli kalmıştı. Oğlu, babalarının onları terk etmesine çok sert tepki göstermiş ve bu durum yıllar içinde daha da pekişmişti.
Andrew nezaketini asla bozmamıştı, ama duygusal anlamda mesafeyi daima korumuştu.
O dönem on altı yaşında olan Annie, boşanmayla birlikte yıkılmıştı. Her zaman “babasının biricik kızı” olan Annie, bu dununu yetişme çağındaki bütün genç kızlar gibi acı ve şokla karşılamıştı. Annie, babasını çaldığı için Tiffany’yi suçlamış ve evliliklerini bozmak için elinden ne gelirse yapmaktan kaçınmamıştı. İlk aylar boyunca Bethanne de onun öfkesinin hedefi olmaktan kaçamamıştı. Annie, babasını mutlu edemeyecek kadar “sıkıcı” ve “budala” olduğu için ona söylemediğini bırakmamıştı. Bethanne, başarısız ev kadını suçlamalarının onu ne kadar incittiğini belli etmemek için kızına asla cevap vermemişti. Sonunda Annie gerçeği kabullenmek zorunda kalmıştı, ama hâlâ Grant’in ikinci eşiyle alay ediyor, ondan “Cici Tiffany” diye söz ediyordu.
Bethanne, sabah Grant’le yaptıkları konuşmayı düşündü. O saatte aramasına bulduğu mazeret o kadar uyduruktu ki, Bethanne ne olduğunu bile hatırlamıyordu. Grant, telefonu kapatmaması için elinden geleni yaparak, sanki işyerinde olup bitenlerle hâlâ ilgileniyormuş gibi ofis dedikodularını bile anlatmış, birkaç dakika süren gevezeliğin ardından akşam yemeği davetiyle ilgili net bir cevap alamadığını hatırlatmıştı.
“Grant,” demişti Bethanne dobra dobra. “Bunu neden yapıyorsun?”
Hatta bir süre sessizlik olmuştu. Grant tekrar konuştuğunda sesinde eski neşe yoktu. “Bir hata yaptım, Bethanne…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıÇiçeklerimi Rüzgara Verdim
- Sayfa Sayısı464
- YazarDebbie Macomber
- ÇevirmenNilgün Birgül
- ISBN9786053481843
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm , Karton Kapak
- YayıneviMartı Yayınevi / 2013-09
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Winesburg, Ohio ~ Sherwood Anderson
Winesburg, Ohio
Sherwood Anderson
Winesburg, Ohio, 20. yüzyıl başında Amerika’da küçük bir kasabadaki yaşamı anlatan bir dizi kısa hikayeden oluşuyor. Merkezine yerel bir gazetede çalışan genç bir muhabiri...
- Nana ~ Emile Zola
Nana
Emile Zola
Nana’nın ele avuca sığdırılamaz hedonizminin, lüks ve dekadan hayat sevdasının sınırı yoktu. Fakat hayatının büyük bir bedeli olacaktı. Paris gecekondularından sokaklara, sokaklardan sahneye, sahnelerden...
- Notre-Dame’ın Kamburu ~ Victor Hugo
Notre-Dame’ın Kamburu
Victor Hugo
Notre-Dame’ın Kamburu, dansçı Esmeralda, katedral çanlarının koruyucusu Quasimodo ve Prens Phoebus arasındaki karmaşık ilişkileri merkezine alıyor. Notre-Dame Katedrali, bu karakterlerin hayatlarını ve Paris’in sokaklarını...