Pollyanna, Amerikan edebiyatının umudu ve iyimserliği temsil eden, bu özelliğiyle de en çok sevilen karakterlerinden biridir. Anne ve babasını kaybettikten sonra tek akrabası Polly Teyzesi ile birlikte yaşamak üzere kurgusal Beldingsville kasabasına giden Pollyanna Whittier, etrafındaki bütün yetişkinlerin hayatını olumlu yönde değiştirip güzelleştirir. Küçük kız bunu yoksul ama bilge babasının öğrettiği “mutluluk oyunu” sayesinde başarır. En karanlık olayda, en umutsuz durumda bile bir mutluluk vesilesi bulabilen Pollyanna, içselleştirdiği bu hayat felsefesini bütün kasabaya öğretir.
Pollyanna, pozitif psikolojinin “şükran” duygusunun insanın mutluluk ve esenliği üzerindeki etkisini araştırmaya başlamasından yaklaşık yüz yıl önce yayımlandı. Eleanor H. Porter’ın büyük ilgi gören 1913 tarihli romanı, şükran duymanın insan sağlığı üzerindeki faydalarının bilimsel olarak kanıtlandığı günümüzde yepyeni bir anlam kazanmıştır.
1
Bayan Polly
Bayan Polly Harrington, o haziran sabahı mutfağa girdiğinde biraz telaşlıydı. Bayan Polly genellikle telaşlı hareketlerden sakınır, sakin mizacıyla özellikle gururlanırdı. Fakat o gün telaşa kapıldığı gün gibi ortadaydı.
Eviyede bulaşıkları yıkayan Nancy hayretle başını kaldırdı. Sadece iki aydır Bayan Polly’nin mutfağında çalışmasına karşın, hanımefendinin normalde telaşa kapılmadığını şimdiden öğrenmişti.
“Nancy!”
“Buyurun hanımefendi.” Nancy neşeyle karşılık verirken elindeki sürahiyi kurulamayı sürdürüyordu.
“Nancy.” Bayan Polly’nin sesi şimdi epey sertleşmişti. “Seninle konuştuğumda, yaptığın işi bırakıp söyleyeceklerimi dinlemeni isterim.”
Nancy’nin yüzü kıpkırmızı kesildi. Sürahiyi derhal elinden bırakırken, kurulama bezini üzerinden almadığı için neredeyse devrilmesine sebep oluyordu; bu durum soğukkanlılığını korumasını iyice güçleştirdi.
Sürahiyi düzeltip hızla dönerken, “Tabii hanımefendi, öyle yaparım,” diye kekeledi. “Bu sabah bulaşıkları hemen yıkamamı özellikle söylediğiniz için çalışmayı sürdürüyordum.”
Bayan Polly kaşlarını çattı.
“Bu kadarı yeter, Nancy. Bahane sıralamanı değil, beni dikkatle dinlemeni istiyorum.”
Nancy iç çekişini bastırarak “Evet hanımefendi,” dedi. Bu kadını memnun etmenin herhangi bir yolu olup olmadığını merak ediyordu. Daha önce hiç “dışarıda” çalışmamıştı; fakat Nancy’nin yanı sıra üç küçük kardeşinin daha bakımina yetişmeye çabalayan hasta annesi aniden dul kalınca, genç kızı ailesini desteklemek için bir şeyler yapmaya zorlamış; Nancy de tepedeki büyük malikânenin mutfağında iş bulduğuna çok sevinmişti. On kilometre ötedeki Corners köyünde yaşayan Nancy, Bayan Polly Harrington’ı sadece, Harrington ailesine ait eski malikânenin sahibi ve kasabanın en zenginlerinden biri olarak tanıyordu. Ancak iki ay içerisinde bu durum değişmişti. Artık Bayan Polly’yi, yere bir bıçak düşse ya da kapı çarpsa kaşlarını çatan, bıçaklar ve kapılar yerli yerinde durduğunda bile gülümsemeyi asla aklına getirmeyen sert, haşin suratlı bir kadın olarak tanımaya başlamıştı.”
Bayan Polly, “Sabah görevlerini tamamladıktan sonra, tavan arasındaki, merdivenlerin başındaki küçük odayı temizleyip yatağı yapabilirsin Nancy,” diye sözlerine devam etti. “Tabii ki odayı süpürüp silmeden önce, içerideki sandıkları ve kutuları dışarı çıkarman gerekiyor.”
“Tabii hanımefendi. Peki, dışarıya çıkardığım eşyaları nereye koymamı istersiniz?”
“Tavan arasının ön tarafına.” Bayan Polly bir an duraksadıktan sonra konuşmayı sürdürdü: “Sanırım sana söylememde bir sakınca yok Nancy. Yeğenim Bayan Pollyanna Whittier, yanımda yaşamak üzere buraya geliyor. Kendisi on bir yaşında ve o odada kalacak.”
Kendi küçük kız kardeşlerinin Corners’daki evlerine ne kadar büyük bir neşe kattığını düşünen Nancy, “Küçük bir kız… buraya mı geliyor Bayan Harrington? Ah, ne kadar da hoş!” diye haykırdı.
Bayan Polly sert bir tavırla, “Hoş mu? Şahsen durumu tanımlamak için bu kelimeyi kullanmayı tercih etmezdim,” diye karşılık verdi. “Ancak, tabii ki elimden geleni yapmaya niyetliyim. Sorumluluğumu yerine getirebilecek kadar iyi bir insan olduğumu umut ediyorum.”
Nancy kıpkırmızı kesildi.
“Tabii ki hanımefendi; sadece küçük bir kızın burada yaşamasının sizi biraz… biraz neşelendireceğini düşünmüştüm,” diye kekeledi.
Bayan Polly soğuk bir tavırla, “Teşekkür ederim,” dedi. “Yine de, bunun o kadar da gerekli olduğunu sanmıyorum.” Bir yolunu bulup bu kimsesiz küçük yabancıya hoş bir karşılama hazırlaması gerektiği hissine kapılan Nancy, “Fakat tabii ki onu… onu yanınızda istersiniz, ne de olsa kız kardeşinizin çocuğu,” diyecek oldu.
Bayan Polly kibirli bir ifadeyle başını kaldırdı.
“Aslına bakarsan Nancy, kız kardeşimin evlenip de zaten yeterince kalabalık olan bu dünyaya gereksiz çocuklar getirecek kadar ahmak olması, o çocukların bizzat bakımını üstlenmek istemem için yeterli bir sebep teşkil etmiyor. Ancak demin de söylediğim gibi, sorumluluğumu yerine getirebileceğimi umut ediyorum.” Sert bir tavırla, “Köşe bucağın iyice temizlediğinden emin ol Nancy,” diyerek mutfağı terk etti.
“Tabii hanımefendi,” diye karşılık veren Nancy, iç çekerek, neredeyse kurumuş, soğuduğu için yeniden durulanması gereken sürahiyi tezgâhtan aldı.
Odasına giren Bayan Polly, batıdaki uzak bir kasabadan gönderilmiş, iki gün önce kendisine ulaşan ve son derece tatsız bir sürprizi içinde barındıran mektubu yeniden ortaya çıkardı. Vermont, Beldingsville’de ikamet eden Bayan Polly Harrington’a gönderilen mektupta şunlar yazılıydı:
“Sayın Hanımefendi,
Peder John Whittier’ın iki hafta önce vefat ettiğini, geride on bir yaşında bir kız çocuğu bıraktığını üzülerek bildiririm.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Modern Klasikler Dizisi Roman (Yabancı)
- Kitap AdıPollyanna
- Sayfa Sayısı232
- YazarEleanor H. Porter
- ÇevirmenSevinç Kayır
- ISBN9786254298967
- Boyutlar, Kapak13x19,5, Karton Kapak
- Yayıneviİş Bankası Kültür Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kaplumbağa Günlüğü ~ Russell Hoban
Kaplumbağa Günlüğü
Russell Hoban
Londra Hayvanat Bahçesi Akvaryumu’ndaki “ikinci el okyanusla doldurulmuş” evlerinde durmaksızın yüzen üç deniz kaplumbağasını özgür bırakmak, iki yalnız ve birbirini tanımayan insanın ortak takıntısı...
- Koku ~ Patrick Süskind
Koku
Patrick Süskind
18. yüzyıl, Fransa. Romanın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille, kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı, istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten bile çekinmeyen biridir. Gelgelelim kokular konusunda...
- Bozkır ~ Téa Obreht
Bozkır
Téa Obreht
“Yaşadıkça şunu iyice anladım Burke: Olağanüstü insanları endişeleri yiyip bitiriyor, işe yaramazları ise yanılsamaları hep ileriye götürüyor.” Kaplanın Karısı’nın ödüllü yazarı Tea Obreht’ten Yılın...