Portekizliler, ateş saçan sopalarla yola çıkınca eski Mısır’ın piramitlerini aydınlatıyor güneş. Kızılderililer, büyüleyici düşler görürken Çin Seddi’nde uzun bir koşuya çıkıyor genç adamlar. İvan Rubinoviç çar olurken meşhur Sicilya güllerinin peşine düşüyor Romalılar. Ülkü Tamer, geçmişin gümüş perdesini aralıyor ve gözlerini uzaklarda, insanlığın şarkısını söylediği topraklarda dolaştırıyor. Karlı Geyik’in düşünde gökten çiçek yağınca, “bir gün ışığı ötede” köylerin birinde yaşayan Oogna Mbuti’nin adı unutulup gidince, Mayalar’ın ırmak yatağı çakıllı yola dönünce, Babilliler ve Mısırlılar karşı karşıya gelince, Shakespeare, “Desdemona’nın babasını getirdim!” diye bağırınca; insanlığın ve uygarlıkların binyıllardır gizli kalmış “tarihi” gün yüzüne çıkıyor. Tarihte Yaşanmamış Olaylar, bir taraftan geçmişin hikâyesini anlatırken diğer taraftan da tarihin -büyük- hikâyesini sorguluyor. “Karşılığında ne vereceksin?” diye sordu. “Aydınlık günlerimi,” dedi Ateş Salkımı. “Ben ölünceye kadar mı?” “Hayır. Sen benden önce ölürsün. Ben ölünceye kadar. “
İÇINDEKILER
Açıklama / 7
Gölün Tıkacı / 9
Dördüncü Piramit / 17
Kanla Yıkanan Ölü / 25
Çin Seddi’nde Büyük Koşu / 31
“Sen de mi, Brutus?” / 39
İvan Rubinoviç’in Yükselişi / 45
Cezasını Önceden Çekmişti / 55
Karlı Geyik’in Düşü / 63
Soylu Oyuncu / 71
Savaşı Uzatan Fırtına / 79
Kaynakça / 87
AÇIKLAMA
Bu kitapta okuyacaklarınızın tümü uydurmadır. Düzmecedir. Palavradır. Adlar da, tarihler de, olaylar da gerçek değildir. Düş ürünüdür. Sondaki kaynakça bile.
Tarihle ilgili öylesine “inanılmaz” yapıtlarla karşılaştım ki yabancı bir takma adla benzer şeyler yazmak geldi içimden. “Parodi” demiyorum –zaten parodi gibiydi onlar. İkisini yazıp öyle yayımladıktan sonra bu uğraşın beni keyiflendirdiğini gördüm. Kendi adımla sürdürmeyi istedim.
Sonunda Tarihte Yaşanmamış Olaylar çıktı ortaya. Kitapçı raflarındaki kimi yapıtlara bakarsanız, bunların daha gerçek olduğunu düşünebilirsiniz.
Tarihte yaşanmadı ama hiç değilse kendi içimde yaşandı bu olaylar.
GÖLÜN TIKACI
Bir delikanlı olduğunda, Oogna Mbuti’nin gerçek adını kimse hatırlamıyordu. Annesi, babası, dokuz kardeşi bile. Kendi dillerinde “Gölün Sarı Balığı” demekti bu. Asıl adı, Gtena, unutulup gitmişti.
Şimdi Burundi’nin başkenti olan Bujumbura’nın güneyinde, Tanganika (o zamanki adıyla Tbumjadara) Gölü kıyısındaki bir köyde doğmuştu Oogna Mbuti. Köylüler Hutuların atalarındandı. Başlıca besin kaynakları göl balıklarıydı. İlkel silahlarla kara avcılığı da yapıyorlardı.
On sekizinci yüzyılın ilk çeyreğiydi. Yirmi kadar kulübe vardı Oogna Mbuti’nin köyünde. Ama her kulübede en az on kişi yaşardı. Köy, çevrenin en kalabalık yerleşim merkezleri arasında ikinciydi.
Oogna Mbuti’yi başkalarından ayıran çok önemli bir özelliği vardı: Yüzebiliyordu. Değil köyde, gözün görebildiği, ayakların uzanabildiği hiçbir yerde yüzme bilen bir başkası yoktu. Herkes sudan korkar, balık avlamak için ilkel sallarla göle açılırken bildiği bütün tanrılara adak adar, tuttuğu ilk balığı, canını koruması için çırpıntılara bırakırdı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıTarihte Yaşanmamış Olaylar
- Sayfa Sayısı96
- YazarÜlkü Tamer
- ISBN9786257587310
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviKetebe Yayınevi / 2021
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Sürgün Küçük Bulutlar – Toplu Öyküler ~ Demir Özlü

Sürgün Küçük Bulutlar – Toplu Öyküler
Demir Özlü
1950 Kuşağı’nın önde gelen yazarlarından Demir Özlü, öykülerinde bireyin yalnızlığını, mutsuzluğunu, bunalımlarını, intihar saplantılarını, yabancılaşma duygusunu ve tedirginliklerini metaforlarla dolu simgesel bir dille işlemesiyle...
- Çıplakları Giydir ~ Ricardo Piglia

Çıplakları Giydir
Ricardo Piglia
Mağrurları ters köşeye yatıran öyküler… Sivri dili ve esprili tarzıyla Caz Çağı’nın adından en çok söz ettiren yazarlarından Dorothy Parker, Türkçeye ilk kez çevrilen...
- Martı Jonathan Livingston ~ Richard Bach

Martı Jonathan Livingston
Richard Bach
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara...



