Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Toplumsal Sıçrama
Toplumsal Sıçrama

Toplumsal Sıçrama

William von Hippel

İnsan bir çelişkiler yumağıdır: Hedeflerimize ulaşmak için canla başla çalışırız ama çabalarımız meyvesini verdiğinde mutluluğumuz kısa sürer. Dostlarımızın hayatta başarılı olmalarını isteriz ama çok…

İnsan bir çelişkiler yumağıdır: Hedeflerimize ulaşmak için canla başla çalışırız ama çabalarımız meyvesini verdiğinde mutluluğumuz kısa sürer. Dostlarımızın hayatta başarılı olmalarını isteriz ama çok başarılı olduklarında onları kıskanırız. Yalan söylemeyi kötüler, yalancıyı ayıplarız ama ne kendimize ne de başkalarına yalan söylemekten çekiniriz. Bu tutarsızlıklara bakınca, insanlığın bugünlere gelebilmiş olması bir mucize gibi görünebilir. Oysa yapılan son bilimsel çalışmalar bu çelişkilerin insanlığın evriminde hayati bir rol oynadığını gösteriyor. Uzak atalarımız ağaçlardan düzlüklere inmek zorunda kaldıklarında zihinlerinin çalışma şekli de sonsuza dek değişti. Başkalarının düşüncelerini tahmin etmeyi, yarınları düşünmeyi ve yalan söylemeyi de öğrendiler. Bu gezegendeki yerimizi sonsuza dek değiştirecek tamamen yeni bir zeka türü yaratarak, fiziksel beceri yerine ekip çalışmasına ve toplumsallığa öncelik verdiler.

Tanınmış sosyal psikolog William von Hippel, bu kitapta, uzak geçmişte evrimimize yön vermiş olayların bugünkü hayatımızı nasıl şekillendirdiğini açıklıyor. Kendi yalanlarımıza neden inandığımızı, neden mutluluk peşinde koştuğumuzu, şöhret ve servetin neden mutluluk kadar mutsuzluk da getirdiğini izah ediyor. Bizi biz yapan, mutlu eden şeylerin bilgisini hayatımızı iyileştirmek için nasıl kullanacağımıza dair yeni ipuçlarıyla, türümüze yeni ve kışkırtıcı bir bakış sunuyor.

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR | 11
ÖNSÖZ | 13
I. KISIM
BURAYA NASIL GELDİK?
1
CENNETTEN KOVULMA | 31
2
AFRİKA’DAN ÇIKIŞ | 47
3
TOPRAK MAHSULLERİ, ŞEHİRLER VE KRALLAR | 75
4
CİNSEL SEÇİLİM VE TOPLUMSAL KARŞILAŞTIRMA | 102
II. KISIM
BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN GEÇMİŞİ KULLANMAK
5
HOMO SOCIALIS | 121
6
HOMO INNOVATIO | 155
7
FİLLER VE BABUNLAR | 182
8
KABİLELER VE SIKINTILAR | 204
III. KISIM
GEÇMİŞİN BİLGİSİNİ KULLANARAK DAHA
İYİ BİR GELECEK KURMAK
9
EVRİM BİZE MUTLULUĞU NEDEN VERDİ? | 231
10
EVRİMSEL ZORUNLULUKLARDA MUTLULUĞU BULMAK | 247
SONSÖZ | 280
KAYNAKÇA | 283
DİZİN | 301

TEŞEKKÜR

Savanda evrimleştirdiğimiz işbirlikçilik bizi besin zincirinin zirvesine taşımakla kalmadı, aynı zamanda bilimsel uğraşları da mümkün kıldı. Bu gezegende yaşayan diğer insanlar gibi ben de birçok öğretmenin, akıl hocasının ve çalışma arkadaşının bir ürünüyüm, bu kitap da işbirliğine dayanan devasa bir girişimi temsil ediyor. Bunu kendi başıma yazmam kesinlikle mümkün değildi, zaten böyle bir şeyi denemedim bile. Öncelikle, Harvard Business Review’daki 15 dakikalık bir podcasti dinledikten sonra benimle temas kuran ve bu kitabı yazmam için beni teşvik eden, Aevitas Creative Management’taki temsilcim Lauren Sharp’a epey teşekkür borçluyum. Lauren bu projeyi geliştirmeme de yardımcı oldu.

Harper Wave’deki editörlerime de bol bol teşekkür etmem gerekiyor: Muhteşem editoryal kılavuzluğu için Hannah Robinson’a, dilbilgisi ve imla hatalarımı sayamayacağım kadar çok kez düzelten Jenna Dolan’a ve başka bir göreve geçmeden önce bu kitabın bir kısmı üzerinde çalışmış olan Sarah Murphy’e teşekkür ediyorum. En önemlisi, Harper Wave’den, bana ve bu kitaba yatırım yapmaya karar veren Karen Rinaldi’ye teşekkür ediyorum. Temsilcim ve editörlerim önemli bir rol oynadılar ama Lauren ve Hannah’ya göstermeye çok utandığım sayısız hazırlık taslağını elden geçirme zahmetine katlanan dostlarım ve ailem de öyle.

En çok zahmete katlananlarla başlayacak olursam (başka türlü davransam başım belaya gireceğinden değil yani),Courtney her bölümün ilk taslağını okudu, nerelerin sıkıcı veya muğlak olduğunu gösterdi ama en önemlisi de kullandığım dilin daha az akademik (yani sıkıcı ve ağır) ve konuşma diline daha yakın olması için bana yardımcı oldu. Courtney bu bölümleri okuduktan sonra bunlar dostlarımdan ve ailemden oluşan geniş bir topluluğa gönderildi, hepsine teşekkür ediyorum: Roy Baumeister, Rob Brooks, Adam Bulley, Steve Fein, Mickey Inzlicht, Pamela Krones, Matt Lieberman, Dave Marshall, Elizabeth Marx, Glen McBride, Amanda Niehaus, Sam Pearson, Tiko Shah, Thomas Suddendorf ve Meris Van de Grift; Arndt, Cathy, Frank, Karin, Marianne, Maya, Paul ve Ted vH; Henry Wellman, Robbie Wilson, Matti Wilks ve Brendan Zietsch. Bu kitap onlar sayesinde çok daha iyi oldu. Queensland Üniversitesi’ndeki, özellikle de Psikoloji ve Evrim Merkezi’ndeki müthiş bir akademisyenler topluluğunun parçası olduğum için çok şanslıyım.

Bu kitabın dayandığı fikirler büyük ölçüde bu Merkez’de yapılan sohbetlerde, sunumlarda ve tartışmalarda şekillendi, son on yıldır burada çalışanların ve buraya gelen ziyaretçilerin hepsine, özellikle de Thomas Suddendorf ile Brendan Zietsch’e teşekkür ederim. Son olarak, bu kitabın büyük bir kısmının temelini oluşturan (ve kaynakça kısmında listelenen) akademik çalışmalara imza atmış meslektaşlarıma çok şey borçluyum. Onlar olmadan bu kitap da olmazdı.

ÖNSÖZ

Oğlum sekiz yaşındayken bir sabah, kum sörfü yapmak için Moreton Adası’na gitmeye karar verdik. Burası Brisbane’deki evimizin hemen önündeki koyun açıklarında yer alan ve tümüyle kumdan oluşan küçük bir adaydı. Adaya öğleden sonra bir vapur yolculuğuyla vardık ve indiğimiz yerden sahil boyunca yürüdükten sonra nihayet ormana giren ve adanın ortasındaki kum tepeciklerine varan bir patika bulduk. Oğlumun çıplak ayaklarıyla binebilmesi için sörf tahtasını bir kar kayağı tahtasından bozarak yapmıştım, dengesini bulduğunda hayatının en eğlenceli zamanlarını geçirmişti (özellikle de sörf tahtasını tepeye taşıyan ben olduğum ve o sadece kaydığı için). Dev kum tepeciklerini tırmanmak zordu ama güneş tamamen batmadan önce oğlumu bugünlük bitirmeye ikna etmem mümkün olmadı. Çıplak kum tepecikleri arasından, yıldızların ışığı altında geri dönerken oğlum gayet mutluydu ve epey gevezelik etmişti ama ormana girdiğimiz an ruh hâli değişti. Önümüzdeki yolu güçlükle görebiliyorduk, birkaç saat önce epey tehlikesiz görünen orman şimdi etrafımızı iyice kuşatmıştı. Sesinin titremeye başladığını fark etmiştim, zaten o da konuşmasının devamını getirememişti. Üzerine bastığım bir dal gürültüyle kırılınca aklı başından gitti. Onu rahatlatmayı denedim ama o, vahşi hayvanlar tarafından avlanmak üzere olduğumuzda ısrar etti. Söyleyebileceğim hiçbir şey onun korkusunu yatıştırmaya yetmiyordu.

Bir dingo sürüsünün bizi yemek için heran üzerimize atlayacağından emindi. İtiraf etmem gerekir ki karşı karşıya olduğumuz tek gerçek tehlikenin bu loş orman yolunda bileğimizi burkmak olduğunu bilmeme rağmen ben de biraz ürkmüştüm. Mutluluğunun bu kadar çabuk korkuya dönüşmesinin sebebi neydi? Ayrıca o gece bizimle ziyafet çekmeyi isteyecek tek hayvanın sivrisinekler olduğunu iyi bilmeme rağmen neden ben de öyle hissetmiştim? Belki size şaşırtıcı gelecek ama bu sorunların yanıtı uzak atalarımızın algılama yeteneklerinde yatıyor. İnsanlar müthiş gözlere sahiplerdir ama kulakları ve burunları fazla adidir, bu yüzden karanlıkta başka hayvanların bizi fark etmesi, bizim onları fark etmemizden çok daha kolaydır. Atalarımız gündüzleri azılı avcılardı, geceleriyse av oluyorlardı, öyle ki gececil hayvanlar milyonlarca yıldır geceleyin dışarıya çıkacak kadar akılsız olan muhtemel atalarımızı afiyetle yemiştir. Ay ışığının altında ormanda gezinen bu potansiyel atalarımızın hayatta kalma ve üreme olanağı daha düşüktü, dolayısıyla gece yarısı yürüyüşlerine yatkınlık özelliklerini aktarma olanakları da daha azdı.

Evrim psikolojimizi işte böyle şekillendirir, sürecin sonunda kimsenin size karanlıktan korkmanız gerektiğini söylemesine gerek kalmaz, bu içinizden gelir. Şehrinizin hayvanat bahçesinde kuyruksuz maymunların bulunduğu kafese gidip şempanzelerle biraz vakit geçirirseniz evrimin nasıl gerçekleştiğini pek yakından görebilirsiniz. Şempanzeler âdeta uzak akrabalarımız gibi görünürler ama aramızdaki farklılıklar da son derece anlamlıdır. Ormanı terk etmenin onlarınki gibi bacakların bizimkilere evrilmesine nasıl yol açmış olabildiğini anlamak hiç zor olmaz. Atalarımız ağaçlara tırmanmayı bırakıp iki bacak üzerinde uzun yolculuklar yapmaya başladıklarında evrimin bir çift eli yavaş yavaş ayaklara dönüştürdüğünü görmek de öyle. Evrimin psikolojimizi şekillendirmede oynadığı rol ise bu kadar bariz değildir. Biz evrimi anatomi yönünden düşünmeye yatkınız ama hayatta kalmak açısından tutumlar da en az vücut kısımları kadar önemlidir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Popüler Tarih Tarih
  • Kitap AdıToplumsal Sıçrama
  • Sayfa Sayısı304
  • YazarWilliam von Hippel
  • ISBN9786258242263
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviFol Kitap / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur