Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Menekşeli Mektup
Menekşeli Mektup

Menekşeli Mektup

Mustafa Kutlu

Eserde üç hikâye yer alıyor: “Menekşeli Mektup”, “Hacca gidebilmek” ve “Kar Üstüne Kan Damlar”. İlk hikâyede psikolojik gel-gitleri olan bir postacının hazin evliliği ile,…

Eserde üç hikâye yer alıyor: “Menekşeli Mektup”, “Hacca gidebilmek” ve “Kar Üstüne Kan Damlar”.

İlk hikâyede psikolojik gel-gitleri olan bir postacının hazin evliliği ile, mektuplarını götürdüğü villa sahibinin eşine duyduğu platonik aşk anlatılıyor.

İkinci hikâye bir otobüs şoförünün hac seferini dile getirmektedir. Son hikâye ünlü Sarıkamış Harekatı’na katılan ve Ruslara esir düşen iki Türk askerinin macerasıdır. Bunlardan biri hastalanarak ölür, öteki Sibirya’da kaybolur.

*

O büyük bahçeli güzel ev sokağın ucunda idi. Bazıları villa diyor.

Postacı eve kadar uzanıp oradan kıvrılarak yokuşu inen ve sahile kavuşan caddeden gitmiyor; kahvenin önünden başlayıp aşağılara doğru otlar, çalılar arasında kaybolan keçi yolunu tercih ediyordu.

Kim açmış bu yolu?

Kahve ile mescidin aşağı sokaktan gelen müdavimleri olabilir. Çünkü kestirme bir yol. Az yokuş ama mesafeyi epeyce kısaltıyor.

Postacı çimen-çiçek kokularını içine çekerek bu yoldan inmeyi seviyor. Arada bir çalıların içinden bir kuş havalanırsa yüreği “pirrr” ediyor. Uçup giden ve ufukta kaybolan bir kuş.

Yolun bir yanı koru, öte yanı boş arsa. Arsada nasılsa kesilmeden kurtulmuş iki ulu fıstık çamı var.

Hafta sonları dibini piknikçiler tutar, mangalda et ve rakı kokusu yukarılara, Postacının da oturduğu o küçük ve eski mahalleye kadar yayılır.

Postacı fıstık çamlarının gölgesinde dinlenir. Yakasını açıp kravatını gevşetir; şapkayı, çantayı bir yana bırakır, sırtını çama verip bir sigara yakar.

Koruda her türlü ağaç ve kuş barınır. Kayın, çitlembik, akçaağaç, ıhlamur, erguvan, meşe ve Postacının adını bilmediği ağaçlar. Dallar arasında sincaplar oynaşır Bütün bu arazi belki de, aşağıda, sahilde, kaderine terkedilmiş o metruk yalının sahibi olan falanca paşa ailesine aittir

Az bir esinti çıksa korudan çamlara doğru gelen, kuş cıvıltılarına karışan garip bir musiki duyulur. Postacı buna karma fasıl topluluğu diyor. Bazan karcığar, bazan suzinak.

Esinti rüzgara dönüşüp fıstık çamlarının dalları, kozalakları, iğne yaprakları arasında dolaşmaya başladığı zaman bir Mevlevi ayinine, bir ilahiye ya da karlı dağlar ardından gelen bir uzun havaya çevrilir.

Neyler feryat eder, tanbur iniler, divan sazı yol gösterir.

Görüldüğü gibi Postacımız müzikle ilgileniyor. Kendisine sorulsa söylemez ama, biz az-biraz ud çaldığını biliyoruz. Her yalnız adam gibi akşamın indiği saatlerde, kararan ıssız sokağa, camlardan süzülen yağmur damlalarına bakarak, “Batan gün kana benziyor” şarkısını mırıldanıp, udunu tıngırdatır.

Gençliği geçmiştir Postacının, başından talihsiz bir evlilik geçmiştir.

Kimsesi yoktur.

Yoktur dediysek bu, büsbütün yoktur anlamına gelmiyor. Köyünde bir amcası vardır. Bu amca nereden estiyse yıllar sonra yeğenini hatırlayıp, bir mektup yazarak köye davet etmiş. Postacı kalkıp gitmiş. Bir kaç gün hoş-beş ile geçmiş. Ardından ihtiyar amca “Yeğen yalnızlık Allah’a mahsus, gerçi seninle bugüne kadar ilgilenemedik amma, şimdi sırasıdır. Eh yüzü düzgün bir kız bulduk, gel seni şuracıkta everip gönderelim” diye niyetini açığa vurmuş. Postacı şaşkın

Yıllar yılı alıştığı bekarlık, sanki ömür boyu devam edecekmiş gibi onu sarıp-sarmalamış. Şimdi düzeni değişecek, evli, çoluk-çocuk sahibi bir adam olup çıkacak. Amca bastırıyormuş. “Dünyanın kırk bin türlü hali var yeğen. Hastalık var, sağlık var. Başucunda bir yudum su verecek biri olsun, bizim bir ayağımız çukurda. Kızlar gelin, oğlan Almanya’da. Benden söylemesi, gerisini sen bilin”.

Çocukluk döneminde bu amcanın çok ekmeğini yemiş, şimdi Almanya’da olduğunu öğrendiği oğlu ile güzel günler geçirmişti.

Öyle ya, ölüm var kalım var. Bu hayat hep böyle duru su gibi akıp gidecek değil ya. Ama yine de yaş yere basmamak için “Kızı bir görelim” deyivermiş, utanarak Amcanın keyfi yerinde. Ahir ömründe bir güzellik yapmış olmanın iç ferahlatan ezgisini dinliyor. “O iş goley, anca biraz elini cebine atacan. Aile fakir, gerçi

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıMenekşeli Mektup
  • Sayfa Sayısı160
  • YazarMustafa Kutlu
  • ISBN9789759953065
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDergah Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ya Tahammül Ya Sefer ~ Mustafa KutluYa Tahammül Ya Sefer

    Ya Tahammül Ya Sefer

    Mustafa Kutlu

    İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor....

  2. Hesap Günü ~ Mustafa KutluHesap Günü

    Hesap Günü

    Mustafa Kutlu

    “Musallada bir tabut, yeşil örtü üstünde, yapayalnız… İkindi okunmuş, namaz kılanlar camiye girmiş, kılmayan kalabalık cami duvarına yanaşıp saçak altına sığınmış. Alafranga bir muhit;...

  3. Tirende Bir Keman ~ Mustafa KutluTirende Bir Keman

    Tirende Bir Keman

    Mustafa Kutlu

    Türk hikâyeciliğinin usta kalemlerinden Mustafa Kutlu, Tirende Bir Keman adlı son kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. Kimi zaman güldüren çoğu zaman da hüzünlendiren musikişinas bir baba-oğulun...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Belki Bir Gün Uçarız ~ Aylin BalboaBelki Bir Gün Uçarız

    Belki Bir Gün Uçarız

    Aylin Balboa

    O ağacın altında uzanmaya devam ettim. Yıldızlar aslında nedir size söyleyeyim: Yıldızlar, acıdan delirmiş insanların gökyüzüne sıktıkları kurşunların açtığı deliklerdir. Bilim adamları sürekli yenilerini...

  2. Eylül’ü Beş Geçe ~ Cezmi AncilEylül’ü Beş Geçe

    Eylül’ü Beş Geçe

    Cezmi Ancil

    ” 12 Eylül karanlığında mizah mümkün mü? Cezmi Ancil daha önce yayınlanan ” Binbaşının Düdüğü” adlı kitabı ile bunun mümkün olduğunu kanıtlamıştı. ” Eylül’ü...

  3. Acımak ~ Reşat Nuri GüntekinAcımak

    Acımak

    Reşat Nuri Güntekin

    Reşat Nuri Güntekin, 1928 yılında yayımlanan bu eserinde; çalışkan, başarılı, ancak zaaf gösterenlere acımasız olan Zehra öğretmen ile babası Mürşit’in bakış açılarından dramatik yaşam...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur