Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dem Bu Demdir
Dem Bu Demdir

Dem Bu Demdir

Mustafa Kutlu

“Küresel kapitalizm ‘eski dünya’yı çöp sepetine süpürüyor. Burada bildiğimiz has edebiyata yer yok. O ki, netice itibarı ile bir inanca, bir fikre, bir felsefeye,…

“Küresel kapitalizm ‘eski dünya’yı çöp sepetine süpürüyor. Burada bildiğimiz has edebiyata yer yok. O ki, netice itibarı ile bir inanca, bir fikre, bir felsefeye, bir meseleye, bir dâvaya dayanır. Kitap vasıtası ile vücut bulur, kitapla haşır-neşir olan kişide bir ruh yüceliği, bir ahlâk inkışafı, bir metafizik derinlik, bir aksiyon hamlesi hissedilir. Edebiyat bunu yapar. İdeolojileri öldüren, tarihin sonunu getiren küresel kapitalizme karşı kim bir bayrak kaldırıyorsa onun bir edebiyatı olacaktır.”

Yazarın gazete yazılarından hazırlanan bu ikinci seçkide, Türkiye’nin yakın dönem hikâyesini bir de Mustafa Kutlu’dan dinlemeye ne dersiniz?

*

OTUZ YIL

1998 yılı birkaç gün sonra bitecek. Yazı yazmaya başlayalı otuz yıl olmuş. Her gelip geçen neslin söylediği nakarat: Nasıl geçti bunca yıl?

Veya bir şairin kitabına verdiği ad: “Geçti mi geçen günler”.

Lisede fen kolunda okudum, lakin edebiyata daha çok eğilim duyuyordum. Aslında o da değil, orta mektepten itibaren tutku ile resim yaptım. Bir de futbol var tabii. “Kuşlar da kaderle uçar” biz edebiyat fakültesine girdik. Yine aklımda yazı falan yok; resme ve futbola devam. Hatta iki sınıf arkadaşım ile Erzurum Halkevi’nde bir “Resim sergisi” bile açtık.

Resim yapacak sakin bir mekân bulamıyordum. Talebe derneğinin araya girmesi ile fakültede bir yer gösterdiler. Ramazan. Gün boyu çalışıyorum. Küçük bir elektrik ocağına patates haşlıyorum. Çay, patates, peynir-ekmek, işte iftar. Bir gün patates tenceresini ocağın üzerinde unutmuşum, nereye gittimdi, az kalsın mektebi yakacaktım.

Onca uğraş sonu sergiyi açtık. Nasıl bir heves içindeyim. Karakış’ın ortası. O gece bir kar yağdı, bir kar yağdı, diz boyu. Ertesi gün pazar, sergi açılacak. Tipiden göz gözü görmüyor, kuşlar bile bir daldaya girmişler. Halkevinin sergi salonunda arkadaşlar ile bekliyoruz.

Kimse gelmedi.

Ramazan da, bayram da geçip gitmişti. Oturup misafirler için hazırladığımız pastaları, şekerleri bir güzel yedik. Bize o yıllarda sanat felsefesi okutan İoanna Kuçuradi ve bir de hemşerim Yılmaz Göktekin iki tablo satın aldılar. Sergiden bir sürü güzel tarışıklık kaldı geriye: Gülden Baskın, Fehim İbrahimhakkıoğlu ve başkalan. Fikir ve Sanatta Hareket, dergisi çıkmış, afişleri fakülte koridorlarına asılmıştı. Dergi ile beni amcamın oğlu Ruhi Kutlu tanıştırdı. İslâmî muhtevada sunulan sosyal adalet söyleminden etkilenmiştim. Nurettin Topçu’nun o mürşidâne üslubu. Gün olup bu dergide yazabileceğim aklımın ucundan geçmiyordu. Zaten yazmadım da. İlk yayınlanan ürünüm dergi kapağında yer alan bir desen idi. Sevgili Ezel Erverdi (dergiyi çıkaran), Nurettin Topçu’nun eski talebelerinden, benim de fakülteden hocam Orhan Okay Bey’i ziyarete gelmiş. Orhan Hoca bizi odasında buluşturdu. İnsanlar arasında kalp yakınlığı, ruh akrabalığı denilen bir şey var. Hemen kaynaştık ve şehirde o unutulmaz Hemşin Pastahanesi’nde uzun uzun konuştuk. Ben dergiyi, edebiyatı geriye atan, resim-desen basmayan tavrı ile soğuk bulmuştum. Ezel, “o zaman bize desenler yap da, basalım” dedi. İşte hikâyenin başlangıcı.

İlk hikâyem, ilk yazı tecrübem “O” başlıklı metin, Orhan Hoca’nın tensibinden geçtikten sonra basıldı.

Şimdi önümde dizgisi tamamlanmış bir kitap daha duruyor: “Hüzün ve Tesadüf.”

Bu da çıkar, kayıtlara geçer. “Tevafuk” deseydim daha isabetli olacaktı galiba.

SOKAĞIMIN TEK AĞACI

Sokağın sahibi değilim elbette, ama Dergåh Yayınları orada olduğundan ve ben yıllardır taşına toprağına (toprak yok ya lafın gelişi işte) bastığımdan böyle bir başlık attım.

Sokağın ucunda, üç yol ağzında bir akasya ağacı var. İnce yapraklı ulu bir ağaç. O birbirine bitişik çok katlı apartmanların, hanların gölgesinde, ziftin çöpün arasında, o araba cangılında, korna sesleri, motor gürültüsü, egzost dumanı içinde nasıl büyümüş? Bu daracık yerde çokluk adım atacak boşluk bulamazsınız. Her iki yanına araba park ederler. Onlar yetmiyormuş gibi, minibüsler, kaptıkaçtılar, hatta koca koca kamyonlar, el arabaları ile yük taşıyan hamallar bütün gün tıkayıp dururlar yolu. Sen dur ben geçeyim, kim koydu lan bu arabayı buraya, alooo hooop, aloo dağ başı mı burası; benzeri bağrışmalar, sataşmalar, ağız dalaşları eksik olmaz.

İşin gereği olarak hemen bütün atelyelerden yükselen motor sesleri, jeneratör homurtuları, soğutma cihazlarından dışarı salınan sıcak-kokulu hava akıntıları ile boğulacak gibidir sokak.

Sokağa bakan bütün katların bütün kapıları ve pencereleri demir parmaklıklar ile örülüdür. Bir nevi Alcatraz Hapisanesi. Tabelalar, pleksglas levhalar, saclar, teller, demir direkler, plastik pis su boruları, btb mozayıklar duvarları kaplar.

Gökyüzü gözükmez.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme
  • Kitap AdıDem Bu Demdir
  • Sayfa Sayısı251
  • YazarMustafa Kutlu
  • ISBN9789759955304
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDergah Yayınları / 2018

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kendini Aş Haddini Aşma ~ Mustafa KutluKendini Aş Haddini Aşma

    Kendini Aş Haddini Aşma

    Mustafa Kutlu

    “Bu hayat inanın bir ‘karabasan’dır. Ve bu kâbustan kurtulmanın merak buyurmayın klinikleri, doktorları, terapi seansları, hiçbir şey olmamış gibi yola devamınızı sağlayacak devasa bir...

  2. Anadolu Yakası ~ Mustafa KutluAnadolu Yakası

    Anadolu Yakası

    Mustafa Kutlu

    Son dönemde moda olan ‘nehir söyleşi’ formatından bir uzun hikâye çıkarmayı başaran Kutlu, bu yeni tarzıyla Türk edebiyatında bir ilki gerçekleştiriyor. Kitabı eline ilk...

  3. İlmihal yahut Arzuhal ~ Mustafa Kutluİlmihal yahut Arzuhal

    İlmihal yahut Arzuhal

    Mustafa Kutlu

    “Aydınlığa ve vuzuha açılan bir kapı, sonsuzluğa doğru uzanan bir yol, hakikat ve merhamet deryasına doğru akan bir nehir, göğe yükselen bir miraç… Mustafa...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Mimoza Sürgünü ~ Nazan BekiroğluMimoza Sürgünü

    Mimoza Sürgünü

    Nazan Bekiroğlu

    Tamam, estetize ediyorum, idealleştiriyorum biliyorum. Düpedüz yazıyorum. Romantik olduğum da bir yafta gibi boynuma asılı. Ama ben gördüğümü söylüyorum. Neticede şu yazdıklarımda ben hem...

  2. Bir Yobazın Günlüğü ~ Ömer Faruk DönmezBir Yobazın Günlüğü

    Bir Yobazın Günlüğü

    Ömer Faruk Dönmez

    Bıyık altından gülerek kendisini “yobaz” diye vasıflandıran “keskin zekâlı ve sivri dilli” belki de “sivri zekâlı ve keskin dilli” bir yazar, günün birinde günlük...

  3. Beş Ahlak Yazısı ~ Umberto EcoBeş Ahlak Yazısı

    Beş Ahlak Yazısı

    Umberto Eco

    Umberto Eco, bu kitapta, çağımızın temel sorunlarına ilişkin ahlaksal bir hesaplaşmaya girişiyor. Körfez Savaşı günlerinde kaleme aldığı “Savaşı Düşünmek”te, “savaş” kavramı karşısında aydınca bir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur