Bu kitap başlı başına bir olaydır; anlattıkları ve anlatan bakımından. Yayımlandığı zaman bakımından, geleceğin bir güvencesi olması bakımından. Bir bitiş ve bir başlangıç noktası olması yönünden. Yıktığı şeyler bakımından, yol açtığı şeyler bakımından. Yadsıdıklarıyla, başlattıklarıyla…
İlk önce gözlerimizi bu insana, Roger Garaudy’ye çevirmeliyiz: Bu insan, Saint-John Perse’in bir şiiriyle sarsıldığı ya da Picasso’nun bir tablosunu gördüğü için rastgele yazı yazmaya oturmuş biri değil. Bütün bunlar, bu insan için temel özellikte şeyler. Kendi iyilik ve kötülük anlayışıyla, kendi varoluş nedenleriyle, onu acı çeken büyük yığının yanı başına getiren şeyle sıkı sıkıya bağlıdır.
Keyfî davranışların bilim maskesi, dogmatizmin sanat çehresi takmaya yeltendiği bir dünyada Roger Garaudy’nin elinizdeki kitabı başlı başına bir olaydır.
Bu değerli çalışmayı, Louis Aragon’un Sunuşu ve Mehmet H. Doğan çevirisiyle okurlarımıza sunuyoruz.
İçindekiler
Sunuş 13
Birinci Bölüm 21
Pablo Pıcasso
1. Başkaldırının Diyalektiği 21
2. Cehenneme İniş: Mavi Dönem 25
3. Hesaplaşma: Pembe Dönem ve Empresyonizm 30
4. Nesne; Müzik ve Taklit Dengesi 60
5. Savaşım Aracı Olarak Resim: Guernica 67
6. Edouard Pignon 81
İkinci Bölüm 91
Franz Kafka
1. Kafka; Bir Tanık, Bir Uyandırıcı 91
2. Yaşadığı Dünya ve Çatışmaları 97
3. İç Dünyası ve Belirsizlikleri 115
4 . Kurduğu Dünya ve Çelişkileri 138
Üçüncü Bölüm 162
Saınt-John Perse
1. Perse’in İkili Evreni 162
2. Benlik ve Mülk 165
3. Şiir, Dünya ve İnsan 169
Sonsöz Yerine 191
Kaynakça 197
Dizin 198
Biz, ki her yanda serüven peşinde
Biz, düşmanınız değiliz sizin
Uçsuz bucaksız, bilmediğiniz dünyalar istemez misiniz
Çiçekte gizlerin açtığı, toplanmayı bekleyen
Yepyeni ateşler orada, yeni renkler hiç görülmemiş
Binlercesi yakalanmaz görüntünün
can verilmesi gereken…
… Acıyın, sonsuzluğun ve geleceğin
Sınırlarında dövüşen bizlere
Guıllaume Appolınaıre
Calligrammes, ‘La Jolie Rousse’
Sunuş
Bu kitap başlı başına bir olaydır, diyorum; anlattıkları ve anlatan bakımından. Yayımlandığı zaman bakımından, geleceğin bir güvencesi olması bakımından. Bir bitiş ve bir başlangıç noktası olması yönünden. Yıktığı şeyler bakımından, yol açtığı şeyler bakımından. Yadsıdıklarıyla, başlattıklarıyla.
İlk önce gözlerimizi bu insana, Garaudy’ye çevirmeliyiz: Çünkü bu kitap, eyleminin ilkelerine göre ve eylemiyle uyumlu olarak, nerede olduğundan, nerede yaşayıp etkinlik gösterdiğinden, haklı saydığı görüşten söz eden belli bir insanın kitabı. Bu insan, Saint-John Perse’in bir şiiriyle sarsıldığı ya da Picasso’nun bir tablosunu gördüğü için rastgele yazı yazmaya oturmuş biri değil. Bütün bunlar, bu insan için temel özellikte şeyler. Kendi iyilik ve kötülük anlayışıyla, kendi varoluş nedenleriyle, onu acı çeken büyük yığının yanı başına getiren şeyle sıkı sıkıya bağlıdır. Söyledikleri hayal ürünü, duygusal, kendince şeyler değildir. Bu, gerek kendi gerekse başkaları adına yüklenilmiş sorumluluğu, bu alanda işlenen bir hatanın başka davranışlardaki hataların bir yansısı olduğu inancını, gidişin düzeltilmesini, düşüncenin doğrulanmasını anlatmaktadır.
Alışkın olduğumuz bir eleştirmen hakkındaki yargımızı, şüphesiz, önce neyi savunduğuna, söz ettiği konudaki beğenisine, duyarlığına bakarak veririz. Değeri kabul edilmiş, artık tartışma konusu olmaktan çıkmış falanca ya da filanca şeyleri bizden önce gördüğü için haklı olur gözümüzde. Fakat fikirlerinin meydana getirdiği bütüne pek önem vermeyiz. Sainte Beuve, kuşaklar boyunca ‘Pleiade’ şairlerini ya da Romantikleri tanıtan kimse olarak okunmuş, onun bir Saint-Simoncu olduğu unutulmuştur.
Roger Garaudy’ye gelince iş değişiyor. Örneğin Kafka’yı zaten tanıyan kimseler için, bir Marksist tarafından Kafka’dan böyle bir şekilde söz edilmiş olması önemli oluyor.
Herhâlde bu, Marksizmin kendi yapısından ileri gelmektedir. Her eleştiri daima az çok hissedilir bir biçimde genel bir dünya görüşüne bağlıdır. İşte bu egemen dünya görüşü iledir ki yazar okurlarıyla uyum hâlinde bulunur; böylece eleştirmenin otoritesi benimsenmiş ya da benimsenecek fikirlerin otoritesi olmaktadır. Belli bir çağda, belli bir toplumsal sistemde eleştirmen; bir ulusun o çağla ve o sistemle ilgili fikirlerini bir halkın diliyle ifade eder. Bu, eleştirmenin anlattıklarını hem yüceltir hem de sınırlandırır. Güzellik, iyilik, ‘Altın Çağ’daki İspanyol için başka, 14. Louis Fransa’sındaki bir Fransız için başkadır. Kendi memleketinde, Malherbe’den önceki her şeyi karman çorman bulan Boileau, Gongora’yı anlayabilir miydi? Ya Shakespeare’i? Hem düşünmeliyiz ki o sıralarda dünyanın hiç değilse bir bölümünde evrensellik (universialisme) iddia eden ve bu yüzden katoliklik adını taşıyan genel bir dünya görüşü egemendi. Oysa dünyanın o bölümünde, hatta evrensellik çerçevesi içinde, tikelcilik (particularisme) yeniden doğuyordu, hem de sadece inanç ayrılıkları yüzünden geliştiği memleketlerin karakterine bürünen protestanlık yüzünden değil, aynı dinin içinde doğuyordu; Saint-John de la Croix ile Bossuet arasındaki uçurum, Calderon ile Racine arasındaki uçurumdan daha az değildir.
Marksizm taraftarları sadece yaşama koşullarını bildikleri ve paylaştıkları çevredeki kimseler için değil, oluşum çizgileri kendilerininkinden farklı olan ve kendi hayatlarını yaşıyan bütün insanlar için konuştuklarını hatırlarından hiç çıkarmamak zorunda bulunan ilk –hatta tek demek gerekir– girişimdir.
Marksist insan, bir bahse tutuşmuş olarak konuşur –giriştiği bahis bilimsel bir hipotezdir diyebiliriz– ve kendinin…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat İnceleme/Araştırma
- Kitap AdıKıyısız Bir Gerçekçilik
- Sayfa Sayısı200
- YazarRoger Garaudy
- ISBN9786050607727
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviFol Kitap / 2020
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Don Kişot’tan Bugüne Roman ~ Jale Parla
Don Kişot’tan Bugüne Roman
Jale Parla
Don Kişot’tan Bugüne Roman, çift amaçlı bir çalışmadır. Bir amacı, kitabın başlığını da işaret ettiği gibi, Cervantes’in başyapıtından bugüne romanın geçirdiği aşamaları ve Cervantes’in...
- Yeryüzüne Ölümü İndirdik Gülüm! ~ Tayfun Atay
Yeryüzüne Ölümü İndirdik Gülüm!
Tayfun Atay
Homo Demonus Üzerine Antropolojik Serzenişler İnsan türünün 21. yüzyılda Homo sapiens olmaktan “Homo Deus”a dönüşerek tanrısallık mertebesine ulaşacağı öngörüsü çok ilgi çekmiş, çok ses...
- Samizdat – Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı? ~ Soner Yalçın
Samizdat – Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı?
Soner Yalçın
• Benim ülkemde; düşünce hayatın düşmanı, kötülüğün simgesi olarak görülür. Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı, soru soran – arayan – kovalayan zihne sadece düşmanlık edilir....