Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Anna Karenina
Anna Karenina

Anna Karenina

Lev Nikolayeviç Tolstoy

Tolstoy’un en önemli romanı olarak kabul gören Anna Karenina kesinlikle insanı paramparça eden, yürek yakan bir hikâye. Sevgisiz evliliğinin içinde tutsak olmuş Anna, akıl…

Tolstoy’un en önemli romanı olarak kabul gören Anna Karenina kesinlikle insanı paramparça eden, yürek yakan bir hikâye. Sevgisiz evliliğinin içinde tutsak olmuş Anna, akıl almazı yapıyor ve yakışıklı Kont Vronsky uğruna sahip olduğu her şeyden vazgeçiyor. Tolstoy’un seçtiği finalden de anlaşılacağı üzere, 19. yüzyıl Rusya’sında böyle bir kadın davranışı asla hoş karşılanmıyor. Duygusal ve asi Anna ile yakışıklı asker Vronsky arasındaki sonu feci biten, hazin aşk hikâyesi tarihin en büyük romanlarından biri. Anna tutku yoksunu evliliğini reddedip toplumun ikiyüzlülüğüne katlanmak zorunda kalınca trajediler birbirini kovalıyor. 19. yüzyıl Rusya’sının geniş ve zengin tuvali üstüne çizilen bu resimde, yedi ana karakter, aralarındaki daimi uzlaşmazlıklar, şehir hayatı ve kırsal yaşam arasındaki tezatlıklar, her türlü aşk ve ailevi mutluluk Anna Karenina’nın ana eksenini belirliyor. Çarpıcı, canlı, bağlayıcı ve içeriğinin ağır yüküne rağmen son derece rahat okunabilen Anna Karenina, nesiller boyu elden düşmeyecek.

Vladimir Nabokov, Tolstoy’un Anna Karenina’sını dünya edebiyatının en büyük aşk öykülerinden biri şeklinde nitelendirmiş. Matthew Arnold ise romanı yaşamdan bir kesit diye tanımlamış. Çarlık Rusyası döneminde geçen Anna Karenina tutkulu aşk ve felaket getiren sadakatsizlik üzerine zengin ve karmaşık bir hikâye

BİRİNCİ BÖLÜM
I
Bütün mutlu aileler birbirine benzer. Bu sözü tersine çevirecek olursak, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.
Oblonski ailesinde her sey altüst olmuştu Prenses, kocasının Fransız dadıyla ilişkiye girdiğini öğrenince, artık onunla aynı çatı altında yaşayamayacağını söylemişti. Üç gündür süren bu kavgalı durum, karı koca için olduğu kadar, bütün aile üyeleri ve evdeki çalışanlar için de zordu. Akrabaları ve yakınları onların birlikte oturmaları için artık bir neden olmadığını seziyorlardı. Bir handa rastlantıyla karşılaşanlar bile, Oblonski ailesinden daha bağlıydılar birbirlerine. Ev sahibesi artık odasından çıkmıyordu. Koca, üç gündür yoktu Çocuklar, yüzüstü bırakılmışlar gibi odadan odaya gezinip duruyorlardı. İngiliz kadın, temizlikçi kadınla kavga etmiş ve kendisine yeni bir iş bulması için bir dostuna mektup yazmıştı. Bir gün önce aşçı akşam yemeği zamanında evde bulunamamıştı. Aşçı kadınla arabacı da ücretlerini istiyorlardı.
Kavganın üçüncü gününün sabahında, prens Stepan Aıkadyeviç Oblonski kibarlar dünyasında Stiva derlerdi ona her zamanki saat te, yani saat sekizde, karısıyla birlikte yattığı yatakta değil de çalışma odasındaki  maroken kaplı kanepede uyandı Stepan. sanki daha uzun süre uyumak istermiş gibi. bakımlı ve güçlü bedenini yatağın içinde çevirdi. Yastığı hızla kucaklayıp yanağını dayadı Ama birden doğrulup oturdu ve gözlerini açtı.
Rüyasını hatırlayarak, ‘Nasıldı bakalım?” diye düşündü “Evet, nasıldı bakalım? Alabin, Arsmstadta bir akşam yemeği veriyordu Hayır, Arsmstadta değil. Amerika’da bir yerde Kvet, Darsmstad ta ama Darsmstad, Amerika’da değildi. Demek ki Alabin. cam bir masada akşam yemeği veriyordu Masa, il mio tesaro şarkısını söylüyordu. Hayır bunu değil, çok daha iyi. çok daha güzel bir şeyi. Masanın üstünde de kadın biçiminde sürahiler vardı.”
Stepan Arkadyeviç’in gözleri neşeyle parladı, gülümseyerek düşündü:
“Ne kadar iyiydi! Bu düşte çok hoş şeyler di vardı ama böyle şeyleri anlatmakla sözcükler ve düşünceler güçsüz kalır, anlatıla
Panjurlardan birinin aralığından süzülen güneş ışınlarını görünce hemen ayaklarını dışarı çıkardı; karısının son doğum günü için işlediği simli maroken terliklerini bulup ayağına giydikten sonra, dokuz yıllık alışkanlıkla, ayağa kalkmadan, sabahlığının her zaman asılı olduğu yere elini uzattı. O zaman, karısıyla yattığı odada değil de çalışma odasında neden ve nasıl yattığını anımsadı Yüzündeki gülümseme silindi, alnı kırıştı. Bütün olanları anımsa
“Ah, böyle işte!” diye sızlandı.
Onu, karısıyla karşı karşıya bırakan ve çıkışı olmayan bir sahnenin bütün ayrıntılarını kafasında evirip çeviriyordu. Ama bütün hepsi Stepan’rn suçuydu. Bunu istemeyerek kabullendi
“Bağışlamayacak, bağışlayamaz. İşin en korkunç yanı tia yalnızca benim suçum olması. Buna yol açan benim ama suçlu değilim. Bütün felaket de burada ya!”
Bu kavganın üzerinde bıraktığı kötü etkileri anımsayarak;
“Afi, böyle işte!” diye umutsuzca yineledi.
En zoru da hu ilk andı. Stepan, tiyatrodan neşe içinde ve hoşnutlukla elinde karısı için ayırdığı kocaman bir armutla döndüğü zaman, karısını ne salonda ne de çalışma odasında bulamamıştı. Sonunda onu yatak odasında, elinde her şeyi açıklayan şu lanet mektupla buldu…
Doli her zaman gülümseyen, canlı ve pek ileriyi göremez dediği doli elinde bir mektup, kaskatı bir yüzle oturmuş, kocasına umutsuzluk ve öfkeyle karışık korkunç bakışlarla bakıyordu
“Bu ne? Bu ne?” diye soruyordu mektubu göstererek
Anımsadığı kadarıyla Stepan Arkadyeviç, çoğunlukla olduğu gibi karısının sorusunu yanıtlarken kullandığı üsluptan ve olaydan dolayı farklı üzgün değildi
Benzer bir durum karşısında şaşıran erkeklerin başına gelen şey. onun da başına gelmişti Suçunu öğrendikten sonra içinde bulunduğu duruma uygun bir tavır takınmaya hazırlanamamıştı karısının karşısında. Hakarete uğramış görünmek, yadsımak, kendini temize çıkarmak, özür dilemek, hatta kayıtsız kalmak, bu yaptığından daha iyi olurdu Yüzü, elinde olmadan ruhbilimle ilgilenen Stepan Arkadyeviç, “bir beyin tepkisinin sonucu” diye düşünüyordu birden, bir gülümsemeyle aydınlanmıştı. Ama her zamanki iyi ve saf gülümsemesiyle .
Bu yersiz tepki bağışlanacak gibi değildi. Doli, bu gülümseme karşısında, fiziksel bir acı duyuyormuş gibi irkilmişti. Her zamanki öfkesiyle acımasızca bir yığın söz söylemiş, sonra odadan kaçmıştı. O andan sonra da kocasını görmek istememişti
“Her şeyin nedeni, bu aptalca gülümseme.” diyordu Stepan Arkadyeviç kendi kendine. “Ama ne yapayım? Ne yapayım?” diye yineliyordu umutsuzca ve bir çözüm bulamadan
II
Stepan Arkadyeviç, kendine karşı dürüst bir adamdı Davranışından pişmanlık duyduğu konusunda, kendisini aldatamazdı Onun gibi otuz dört yaşında, yakışıklı, çok ateşli bir adam için beşi sağ, ye

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıAnna Karenina
  • Sayfa Sayısı888
  • YazarLev N. Tolstoy
  • ISBN6050058284
  • Boyutlar, Kapak 13,5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviArtemis Yayınları / 2008

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İtiraflarım ~ Lev N. Tolstoyİtiraflarım

    İtiraflarım

    Lev N. Tolstoy

    Hristiyanlığın, Ortodoks mezhebine* göre vaftiz** edildim ve bu yönde eğitildim. Çocukluk ve gençlik yıllarımda bu inanç çerçevesinde eğitim gördüm ama on sekiz yaşında, ikinci...

  2. İvan İlyiçin Ölümü ~ Lev Nikolayeviç Tolstoyİvan İlyiçin Ölümü

    İvan İlyiçin Ölümü

    Lev Nikolayeviç Tolstoy

    İvan İlyiç, önce sorgu yargıcı, sonra da hakim olarak yaptığı görevinde mutludur. İnsanların, onun ağzından çıkacak kelimelerle kaderlerinin değişmesi kendisini güçlü ve önemli hissetmesine...

  3. Şeytan ~ Lev Nikolayeviç TolstoyŞeytan

    Şeytan

    Lev Nikolayeviç Tolstoy

    Tolstoy, Şeytanı, Anna Karenina’dan yaklaşık on yıl sonra, 1898 yılının Kasımı’nda yazmıştır. Bu ilginç uzun öykü, okuru, Kreutzer Sonat ile birlikte Tolstoy evreninin en...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Sınır ~ John Ajvide LindqvistSınır

    Sınır

    John Ajvide Lindqvist

    Bazı sınırları isteseniz de aşamazsınız… Gir Kanıma adlı romanıyla tanınan İsveçli yazar John Ajvide Lindqvist’ten, şaşırma reflekslerini tümden kaybetmişlerin bile aklını başından alacak, imkânsız bir aşk...

  2. Yağmur Sonrası ~ Sarah JioYağmur Sonrası

    Yağmur Sonrası

    Sarah Jio

    II. Dünya Savaşı’nın tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet… Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır… Ya...

  3. Neşter Müziği ~ David CarnoyNeşter Müziği

    Neşter Müziği

    David Carnoy

    Parkview Tıp Merkezi’nin acil servisinde travma alarmı yankılanıyordu. Hastaneden dört mil uzakta bir kaza olmuştu. Bir sağlık görevlisi, Parkview’daki triyaj hemşiresine telsizle, “Motorlu araç kazası geçirmiş on altı yaşında bir kız getiriyoruz,” diye haber verdi.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur