Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Küçük Özgür Adamlar
Küçük Özgür Adamlar

Küçük Özgür Adamlar

Terry Pratchett

“Yapabilenler, yapamayanlar için yapmalıdır. Sesleri olmayanlar için, biri sesini yükseltmelidir.” Kolay kolay unutamayacağınız bir ders öğrenmeye hazır mısınız?.. Yakın geçmişte, sonsuzluğun büyülü evrenine uğurladığımız…

“Yapabilenler, yapamayanlar için yapmalıdır. Sesleri olmayanlar için, biri sesini yükseltmelidir.”

Kolay kolay unutamayacağınız bir ders öğrenmeye hazır mısınız?..

Yakın geçmişte, sonsuzluğun büyülü evrenine uğurladığımız Sör Terry Pratchett’ın, dünya çapında 85 milyonun üzerinde satan 41 kitaplık, kültleşmiş “DiskDünya” dizisinin beş kitaptan oluşan muhteşem ve eğlenceli “Tiffany Sızı” alt serisinin ilk kitabı Küçük Özgür Adamlar, büyüleyici bir maceranın ateşini fişekliyor.

Daha önceki yıllarda üç ayrı baskı yapan ve beğeniyle okunan bu matrak dizinin, Niran Elçi’nin pürüzsüz Türkçesiyle, Delidolu Yayınları tarafından yeniden gözden geçirilen baskısında, Yuva Çiftliği’nin başına büyük bir çorap örülüyor. Tepelerden inen kabusların her yeri sarması yetmezmiş gibi, dokuz yaşındaki çaylak cadı adayı Tiffany Sızı’nın küçük kardeşi, kötü kraliçe tarafından kaçırılıyor. Neyse ki, Tiffany’nin bir tavası var, (evet, yanlış okumadınız, bir tava) ve kardeşini kurtarabilmek için tavayı kullanmaktan asla kaçınmaz! Ha bir de, büyükannesinin büyü kitabı (yani şey, Koyun Hastalıkları) ve pek sevgili mavi derili küçük dostları, Küçük Özgür Adamlar var…

Tiffany Sızı’nın boyuna posuna bakıp aldanmayın sakın. DiskDünya’nın amansız kaderi onu cadılık yoluna itmeye başladı bile. Küçük kardeşinin kaçırılması, Tiffany’yi hem öfkelendiriyor hem de yeteneklerini kazandırıp kötülükle mücadeleye başlamasını sağlıyor. Tabii bu yolda Küçük Özgür Adamların yardımı yadsınamaz… Mavi dostlarının telaffuzları pek iyi olmayabilir, ancak sahip oldukları cesaret koca bir sözlüğe bedel! Hiçbir şeyden korkmamaları da cabası! Yani… avukatlar ve bürokrasi dışında.

Dillerinden düşmeyen hayat görüşleri ise şu: “Kral yok! Kralça yok! Bey yok! Efendi yok! Bi daa kimse onları aldatamıycak!”

DiskDünya serisi, hayal gücünün sınırlarını zorlayan kurgusunun yanı sıra kuantum fiziğinden sanayi devrimine, popüler kültür klişelerinden edebiyat ve sinema klasiklerine uzanan değişik kültür unsurlarına saygı duruşunda bulunarak gerçek dünyadaki pek çok konuyla dalga geçmeyi bilen, göz kamaştırıcı bir edebiyat harikası…

Bölüm 1
BAŞARILI BİR GÜM

Bazı þeyler diğerlerinden önce başlar. Yağan, bir yaz yağmuruydu ama yağmurun kendisi bunun farkında değil gibiydi. Bir kar fırtınası gibi bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Bayan Sezgiye Kene, çarpık çurpuk çalıların yetersiz korumasına sığınmış, evreni keşfediyordu. Yağmur umurunda değildi. Cadılar kolay kururdu. Evreni keyfetme işini; bir iple bağlanmış iki dal parçası, ortası delik bir taþ, bir yumurta, kendi çoraplarından teki –ki onda da bir delik vardı– bir topluiğne, bir parça kâğıt ve minicik kalmış bir kurşunkalemle yapıyordu. Sihirbazların aksine, cadılar pek az malzeme ile idare etmeyi öğrenirdi. Malzemeler birbirlerine bağlanmış, bükülmüş ve bir… aygıt yapılmıştı. Bayan Kene dürtüklediği zaman tuhaf tuhaf hareket ediyordu. Çubuklardan biri yumurtanın tam ortasından geçiyor gibiydi ve tek bir iz bırakmadan diğer yandan çıkıyordu. “Evet,” dedi Bayan Kene alçak sesle, yağmur þaşkasının kenarından akarken. “İşte burada. Dünyanın duvarlarında kesin bir dalgalanma. Çok endişe verici. Muhtemelen bir başka dünya burası ile bağlantı halinde. Bu hiç iyi değil. Oraya gitmeliyim. Ama… sol dirseğime göre orada bir cadı var zaten…”

“O zaman o cadı halleder,” dedi küçük ve şimdilik gizemli bir ses, ayaklarının dibinden bir yerden. “Hayır, doğru olamaz. O tarafta Tebeşir Bölgesi var,” dedi Bayan Kene. “Tebeşir zeminde iyi bir cadı yetinmez. Tebeşir dediğin, kilden birazcık serttir. Bir cadı yetiştirmek için iyi, sağlam kayalara ihtiyacın vardır, inan bana!” Bayan Kene başını iki yana sallayarak yağmur damlalarını çevreye saçtı. “Ama genelde dirseklerim çok güvenilirdir.”* “Neden konuşuyoruz ki? Gidip görelim,” dedi ses. “Burada doğru düzgün iþ çıkaramıyoruz, değil mi?” Bu doğruydu. Ovalar cadılara iyi gelmezdi. Bayan Kene biraz oltacılık yaparak, biraz kısmetsizlik falı bakarak birkaç kuruş kazanıyordu ve çoğu gece ahırlarda uyuyordu. İki kez de gölete atılmıştı. “Öylesine içeri dalamam,” dedi. “Bir başka cadının bölgesine olmaz. Bu asla, ama asla işe yaramaz. Ama…” duraksadı. “Cadılar hiç yoktan ortaya çıkıvermezler. Bir bakalım…” Cebinden çatlak bir fincan tabağı çıkardı ve şapkasını eğerek siperliğine dolan yağmur suyunu tabağa boþalttı. Sonra diğer cebinden bir mürekkep şisesi alıp suyu karartmaya yetecek kadar mürekkep döktü. Yağmur damlamasın diye tabağı avuçlarının arasına aldı ve gözlerinin sesini dinledi.

Tiffany Sızı, ırmağın kıyısında yüzüstü uzanmış, alabalık gıdıklıyordu. Onların kahkahalarını dinlemek hoşuna gidiyordu. Hava kabarcıkları ile geliyordu kahkahaların sesi. Biraz ötede, ırmak kıyısının bir tür çakıllı kumsala dönüştüğü yerde, erkek kardeşi Wentworth bir çubukla oynuyordu ve yapıp yapıp haliyle kesinlikle sopalıktı. Her bey Wenthworth’ü yapıp yapıp hale getirebilirdi. Yıkanıp, kurutulup temiz bir odanın ortasına bırakıldıktan beş dakika sonra, Wentworth’ü yapıp yapıp bulurdunuz. Herhangi bir beyden gelmezdi yapış yapışlığı.

Öylesine yapış yapış olurdu işte. Yine de, kurbağa yemesine engel olabildiğiniz sürece bakılması kolay bir çocuktu. Tiffany’nin beyninde, Tiffany isminden pek de memnun olmayan küçük bir kısım vardı. Dokuz yanındaydı ve Tiffany isminin birlikte yaranması zor bir isim olacağını hissediyordu. Üstelik daha geçen hafta, büyüyünce cadı olmaya karar vermişti ve Tiffany isminin bir cadıya yakılmayacağından emindi. İnsanlar gülerdi. Tiffany’nin beynindeki bir başka kısım, “fısırtı” sözcüğünü düşünüyordu. Bu, çoğu insanın kullandığı türden bir sözcük değildi. Parmakları alabalığın çenesinin altını gıdıklarken sözcüğü kafasında evirip çevirdi. Fısırtı… Ninesinin sözlüğüne göre “alçak, yumuşak, mırıldanır ya da fısıldar gibi bir ses” demekti. Sözcüğün tadı Tiffany’nin hoşuna gitmişti. Aklına bir kapının ardında önemli sırlar fısıldayan uzun pelerinli insanları getiriyordu: fısır fısır fısır fısır fısır… Sözlüğü baştan sona okumuştu. Okumamak gerektiğini kimse söylememişti. Bunun üzerine düşünürken, mutlu alabalığın yüzüp gitmiş olduğunu fark etti. O sırada suda, yüzünden birkaç santim ötede başka bir bey fark etti.

Yarım hindistancevizi kabuğundan büyük olmayan yuvarlak bir sepetti bu, deliklerini tıkayıp suyun üzerinde yüzmesini sağlayan bir beyle kaplıydı. Yalnızca on beş santim boyunda küçük bir adam, sepetin içinde ayakta duruyordu. Adamın gür, düzensiz, kızıl saçlarının arasına tüyler, boncuklar ve kumaş parçaları takılmıştı. Kızıl sakalı da saçları kadar fena durumdaydı. Bedeninin kalanında, mavi dövmelerle kaplanmamım yerler, minik bir İskoç eteğiyle örtülmüştü. Adam yumruğunu ona sallayarak bağırıyordu: “Amanın! Çışşarı ordan, seni kaçık mini kız seni!

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Mort ~ Terry PratchettMort

    Mort

    Terry Pratchett

    Ysabell gülmeye çalıştı. İşe yaramadı. “Sen Ölüm değilsin,” dedi, “yalnızca onun işini yapıyorsun.” ÖLÜM’ÜN İŞİNİ HER KİM YAPIYORSA O ÖLÜM’DÜR. (…) ADALET YOK, dedi...

  2. Güm! ~ Terry PratchettGüm!

    Güm!

    Terry Pratchett

    Hayalî evrenlerin azametli mucidi Sör Terry Pratchett’ın benzersiz yaratımı “Diskdünya”nın ilk kez Türkçeye çevrilen otuz dördüncü kitabı Güm!, kan davaları binlerce yıl öncesine dayanan iki kadim...

  3. Piramitler ~ Terry PratchettPiramitler

    Piramitler

    Terry Pratchett

    “Zaman, başka her yerde akıp geçiyor olabilir ama burada değil. Burada kar gibi birikiyor. Piramitler bizi yavaşlatıyor sanki. Burada yarın, tekrar ısıtılmış dün gibi.”...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Antigone ~ Henry BauchauAntigone

    Antigone

    Henry Bauchau

    Babası kör kral Oidipus’u yıllar süren sürgün yolculuğunun sonuna kadar izleyen Antigone, ağabeyleri arasındaki savaşı engellemek üzere Thebai’nin yolunu tutuyor. Kadere meydan okuyan bu...

  2. Sonunda Ölecek İlk Kişi ~ Adam Silvera Sonunda Ölecek İlk Kişi

    Sonunda Ölecek İlk Kişi

    Adam Silvera

    Ölüm-Habercisi’nin ilk gecesine hoş geldiniz. Orion Pagan yıllarca birinin ona öleceğini söylemesini beklemiştir. Artık Ölüm-Habercisi’ne kaydolduğu için, kalp rahatsızlığı onu sonunda öldürmeden önce yaşamaya...

  3. Boksör Böcek ~ Ned BeaumanBoksör Böcek

    Boksör Böcek

    Ned Beauman

    2010 Guardian ilk Roman Ödülü Finalisti 2011 Desmond Elliot Ödülü Finalisti 2011 V&A En iyi Kapak Tasarımı Ödülü Bu yeni edebiyat gücü karşısında hayranlıktan...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur