Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Alçaklığın Evrensel Tarihi
Alçaklığın Evrensel Tarihi

Alçaklığın Evrensel Tarihi

Jorge Luis Borges

“Bu kitabı meydana getiren anlatı türündeki düzyazı çalışmaları 1933 ve 1934 yıllarında gerçekleştirildiler. Köklerinin Stevenson ve Chesterton’dan yaptığım yeniden okumaların yanı sıra Von Sternberg’in…

“Bu kitabı meydana getiren anlatı türündeki düzyazı çalışmaları 1933 ve 1934 yıllarında gerçekleştirildiler. Köklerinin Stevenson ve Chesterton’dan yaptığım yeniden okumaların yanı sıra Von Sternberg’in ilk filmlerine, hatta belki Evaristo Carriego’nun belli bir biyografisine kadar uzandığı kanısındayım. Birbiriyle alakasız şeyleri de bir arada sıralama, devamlılığı sağlamak adına anlık çözümler üretme ya da bir insanın yaşamının iki-üç sahneye indirgenmesi (“Pembe Köşedeki Adam” öyküsünü biçimlendiren de bu görsel niyet) gibi yöntemleri kendi amaçlarına alet ettiklerini söylemeliyim. Psikolojik metinler değiller ve öyle olmaya da çalışmıyorlar.” Borges, edebiyatın evrensel tarihindeki en iyi hikâyelerden bazılarını yazdı. Aynı zamanda Alçaklığın Evrensel Tarihi’ni de yazdı. Julio Cortázar

İçindekiler

İlk Baskıya Önsöz …………………………………………………….. 11
1954 Baskısına Önsöz ………………………………………………. 13
Gaddar Kurtarıcı Lazarus Morell ………………………………… 17
Akla Ziyan Sahtekâr Tom Castro ………………………………… 27
Kadın Korsan Dul Çing ……………………………………………. 35
Kötülük Tedarikçisi Keşiş Eastman ……………………………… 43
Duygusuz Cani Bill Harrigan …………………………………….. 51
Münasebetsiz Protokol Görevlisi Kozuke No Suke ………… 57
Maskeli Boya Ustası Merv’li Hâkim …………………………….. 65
Vesaire …………………………………………………………………… 85

GADDAR KURTARICI
LAZARUS MORELL

Uzak sebep

1517’de Bartolomé de las Casas, Antiller’deki altın madenlerinin cehennemî çalışma ortamında canı çıkan yerlilere merhamet hissetti ve V. Carlos’a, Antiller’deki altın madenlerinin cehennemî çalışma ortamında canı çıkacak zenciler getirmeyi önerdi. Bir filantropun bu garip çeşitlemesine borçlu olduğumuz şeyler saymakla bitmez: Handy’nin blues şarkıları, Uruguaylı avukat ressam Don Pedro Figari* tarafından Paris’te ulaşılan başarı, yine Uruguaylı Don Vicente Rossi’nin‡ nitelikli rustik düzyazıları, Abraham Lincoln’ün efsanevi boyutları, Amerikan İçsavaşı’nda ölen beş yüz bin kişi, emekli asker maaşlarına harcanan üç milyar üç yüz milyon dolar, Falucho’nun§ imgesel heykeli, linç etmek fiilinin İspanyol Kraliyet Akademisi Sözlüğü’nün on üçüncü baskısına girişi, aceleci Hallelujah filmi, Melezler ve Zenciler Alayı’nın¶ başındaki Soler tarafından Cerrito Muharebesi sırasında gerçekleştirilen etkili süngü hücumu, Senyorita Falanca’nın lütfu, Martín Fierro’nun öldürdüğü zenci, hüzünlü rumba “El Manisero”, Toussaint L’Ouverture’ün tutuklanıp zindanı boylayan Napoléon’culuğu, Haiti’nin haç ve yılanı, papaloi denen Voodoo rahipleri tarafından boğazları palayla kesilen keçilerin kanı, tangonun annesi habanera dansı, candombe müziği ve dansı. Ayrıca gaddar kurtarıcı Lazarus Morell’in* suçlu ve muhteşem varlığı.

Mekân

Suların Babası, dünyanın en geniş alana yayılmış nehri Mississippi, bu eşi benzeri görülmemiş alçağa layık tiyatro sahnesi oldu. (Nehirle ilk kez Álvarez de Pineda karşılaştı, ilk kâşifiyse eski Peru konkistadorlarından, hapiste geçirdiği aylarda İnka Atahualpa’yı oyalayan satrancı ona öğreten Yüzbaşı Hernando de Soto oldu. Ölünce onu Mississippi’nin sularına gömdüler.) Mississippi’nin bağrı geniştir; Paraná, Uruguay, Amazon ve Orinoco nehirlerinin sonsuz ve esmer kardeşidir. Melez ten rengindeki suları tarafından her yıl taşınan dört yüz milyon tonu aşkın çamur Meksika Körfezi’ni karartmaktadır. Saygıdeğer ve kadim onca pislik, üzerinde devasa bataklık servilerinin daimi çözünme halindeki bir kıtanın artıklarından beslenerek büyüdüğü ve çamur, ölü balık, sazlık labirentlerinin leş kokulu imparatorluklarının sınırlarını ve huzurunu giderek genişlettikleri bir delta oluşturmuştur. Daha yukarıda, Arkansas ve Ohio taraflarında da ovalar uzanır. Oralarda sarıhummaya meyilli, etraflarında kum, odun ve bulanık sudan başka bir şey olmadığı için taşlara ve demire iştahla bakan, bir deri bir kemik, sarımtırak bir insan ırkı yaşar.

Adamlar

19. yüzyılın başlarında (bizi ilgilendiren tarih bu) kıyılardaki uçsuz bucaksız pamuk tarlalarında zenciler güneşin doğuşundan batışına kadar çalışır, toprak zeminli tahta kulübelerde uyurlardı. Anne-evlat ilişkisi hariç akrabalıklar afaki ve muğlaktı. İsimleri vardı, ama soy isimleri olmayabilirdi. Okuma yazma bilmezlerdi. Ünlülerin uzatıldığı bir İngilizceyi yumuşatılmış falsetto sesleriyle mırıldanırlardı. Gardiyanın kırbacı altında öne doğru eğilerek düz sıralar halinde çalışırlardı. Firar ettiklerinde, gür sakallı adamlar güzelim atlarına biner ve güçlü av köpekleriyle birlikte onların izini sürerlerdi. Hayvani umutlarının ve Afrikalı korkularının tortusuna İncil’in sözlerini eklemişlerdi: Dolayısıyla İsa’ya inanırlardı. Derinden hissederek ve hep birlikte “Go Down Moses”ı söylerlerdi. Mississippi onlar için sıradan Ürdün Nehri’nin muhteşem imgesiydi. O verimli tarım arazilerinin ve o zenci işçi topluluklarının sahipleri nehre bakan –ve akçamdan Antik Yunan taklidi sütunlu girişleri asla eksik olmayan– malikânelerde yaşayan uzun saçlı, aylak ve açgözlü beyefendilerdi. İyi bir köle onlara bin dolara mal olur ama zorlu çalışma temposunu uzun süre kaldıramazdı. Hatta bazılarının nankörlük edip hastalandığı ve öldüğü olurdu.

Bundan ötürü efendileri o kaypaklardan en kısa sürede azami verimi almak zorundaydılar. İşte bu yüzden onları güneşin doğuşundan batışına kadar tarlalarda tutmaları ve çiftliklerin her yıl pamuk, tütün ya da şeker hasadı yapmaları gerekiyordu. Bu dur durak bilmeyen sabırsız tarımla çok yorulan ve fazla ellenen toprak birkaç yılda tükenir, tarım arazileri yabani otlar ve çamurla kaplı çorak topraklara dönüşürdü. Sahipleri tarafından terk edilen bu arazilerde, kenar mahallelerde, sık sazlıklarda, sefil bataklıklarda poor whites*, yani aşağılık beyazlar yaşarlardı. Bunlar balıkçı, gezgin avcı ya da sığır hırsızıydılar. Siyahlardan bir parça çalıntı yemek dilendikleri sık görülen bir durumdu ve perişanlıklarında bir gurur barındırıyorlardı, hiçbir is bulaşmamış, hiçbir şey karışmamış bir safkan olmanın gururuydu bu. Lazarus Morell de onlardan biriydi.

Adam

Amerikan dergilerinin sıklıkla yayımladıkları dagerreyotipi yöntemiyle elde edilmiş Lazarus Morell fotoğrafları gerçek değildir. Böylesine meşhur ve hatırlanmaya layık bir adamın hakiki suretinin yokluğu bir tesadüf olmamalı. Morell’in perdahlı plakadan uzak durduğunu (özellikle arkasında lüzumsuz izler bırakmamak, aynı zamanda da gizemini beslemek için) varsaymak akla yatkın. Bununla birlikte, gençliğinde yakışıklı biri olmadığını, birbirine aşırı yakın gözleri ve ince bir çizgi şeklindeki dudaklarının bu konuda onun lehine bir etki yaratmadığını biliyoruz. Aradan geçen yıllar ona, saçlarına aklar düşmüş alçaklara, talihi yaver gitmiş ve yaptıkları yanlarına kâr kalmış katillere özgü o ihtişamı bahşetti. Sefalet içinde geçen çocukluğuna ve utanç verici hayatına rağmen o artık Güneyli bir eski zaman beyefendisiydi.

İncil’i ezbere biliyor ve görülmemiş inandırıcılıkta vaazlar veriyordu. “Ben Lazarus Morell’i kürsüde gördüm,” diye not düşüyor Baton Rouge, Louisiana’daki bir kumarhane sahibi, “ilham verici sözlerini dinledim ve gözlerine dolan yaşları gördüm. Onun Tanrı’nın gözünde zina yapan, satmak için zencileri kaçıran ve cinayet işleyen biri oldu ğunu biliyordum, ama benim gözlerimden de yaşlar döküldü.” Bu kutsal sıvı akışlarıyla ilgili diğer bir nitelikli tanıklığı bizzat Morell tedarik ediyor. “İncil’i rasgele açtım ve orada karşıma Aziz Pavlus’un çok münasip bir ayeti çıktı ve onunla ilgili bir saat yirmi dakika vaaz verdim. Cren shaw ve arkadaşları da bu zamanı boşa harcamadılar ve kilisedeki cemaate ait bütün atları çalıp götürdüler.

Onları Arkansas eyaletinde sattık, sadece çok enerjik bir doru atı kendi kullanımım için ayırdım. At, Crenshaw’un da çok hoşuna gitmişti, ama atın ona uygun olmadığını kendisine gösterdim.”

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Modernizm-Postmodernizm
  • Kitap AdıAlçaklığın Evrensel Tarihi
  • Sayfa Sayısı104
  • YazarJorge Luis Borges
  • ISBN9789750751387
  • Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2017

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Dantevari Denemeler ~ Jorge Luis BorgesDantevari Denemeler

    Dantevari Denemeler

    Jorge Luis Borges

    “Gün batmak üzere, ışıklar yorgun; gravürlere daha bir daldıkça anlıyoruz ki yeryüzünde olan her şey var bu gravürlerde. Geçmişte ve bugün olanlar, gelecekte var...

  2. Atlas ~ Jorge Luis BorgesAtlas

    Atlas

    Jorge Luis Borges

    Fotoğrafların açıkladığı metinlerden ya da fotoğrafları açıklayan cümlelerden oluşan bir kitap değil bu. Her bir bölümün içeriğini meydana getiren, imgelerle sözcüklerin uyumlu birliği. Bilinmeyeni...

  3. Yedi Gece ~ Jorge Luis BorgesYedi Gece

    Yedi Gece

    Jorge Luis Borges

    Neden doğrudan metinleri incelemiyorsunuz? Eğer metinler hoşunuza giderlerse ne âlâ; eğer hoşunuza gitmezlerse onları hemen bırakın, zira zoraki okuma kadar saçma bir eylem olamaz,...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur