Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Buz Gezegeni Barbarları 3: Barbar Âşık
Buz Gezegeni Barbarları 3: Barbar Âşık

Buz Gezegeni Barbarları 3: Barbar Âşık

Ruby Dixon

Kira, bu yabancı gezegende kimseyle eşleşmeyi düşünmüyordu. En azından kendine söylediği buydu. Fakat bu soğuk gezegenin onun için bambaşka planları vardı… “Buzlarla kaplı bu…

Kira, bu yabancı gezegende kimseyle eşleşmeyi düşünmüyordu. En azından kendine söylediği buydu.
Fakat bu soğuk gezegenin onun için bambaşka planları vardı…

“Buzlarla kaplı bu gezegende mahsur kalmış biri olarak, yeni bir yuva bulduğum için mutlu olmalıydım.
İnsan kadınları burada el üstünde tutuluyor ve dev uzaylılardan biri flörtöz, çekici, göz kamaştırıcı biri açıkça beni istiyor.

Aehako’yu geri çevirmek kolay değil çünkü onu boynuzlarından yakalayıp kürklerine sürüklemeyi her geçen gün daha da fazla istiyorum.

Ama sakladığım büyük bir sır var. Dahası, beni kaçıran uzaylıların kulağımdaki çevirici sayesinde beni bulmaları da an meselesi. Varlığım bu gezegendeki herkesi riske atıyor. Bu konuda bir şey yapmak zorundayım. Yine de, kurduğum bu yeni hayattan ve her şeyden çok arzuladığım o adamdan vazgeçebilecek miyim?

Peki ya o, tüm sırlarımı öğrendiğinde hâlâ beni isteyecek mi?”

 

BİRİNCİ BÖLÜM 

Kira

İki mağara uzaktan, ıslak sevişme sesleri ve bir kadının inlemesini duyuyordum. “Yüce Tanrım! Evet, öyle” diye inliyordu Nora. “Bana öyle şaplak at!” Çeviricimden yumuşak bir şaplak sesi yankılanınca inleyerek o nefret ettiğim aygıtın üzerini ellerimle kapattım. Yan tarafıma dönüp onu çul çaputtan yaptığım yastığa bastırmaya çalıştım ama tek becerebildiğim, çeviriciyi kulak kanalıma iyice batırmak oldu ve kafamın içine keskin bir acı yayıldı. Ben de mecburen sırtüstü yatıp bekârlar mağarasının kayalık tavanına gözlerimi diktim. “Devam et benim kocaman, güçlü, seksi canavarım” diye tekrar bağırdı Nora. Dagesh olarak da bilinen kocaman, güçlü, seksi canavar, “Hııınnnğğğ” diye yanıtladı. Daha da kötüsü, başka bir kadının kıkırdadığını duydum ve sonra kalabalık yüzünden Nora ve eşi ile aynı mağarayı paylaşan Stacy ile Pashov da sevişmeye koyuldular. Iyyyh. Bu çeviriciden nefret ediyordum. Nefret, nefret, nefret ediyordum. Ağzıma yapışan tüyleri umursamadan yastığı yüzüme bastırdım. Her konuşmayı olduğu gibi tercüme etse gene iyiydi. Yok, hayır. Üstüne bir de sesleri şiddetlendiriyordu. Bu yüzden her şaplağı, her inlemeyi, her homurtuyu, her öpücüğü… Her şeyi duyuyordum. Üstelik kabile mağaralarında son zamanlarda çiftleşen çiftleşeneydi. Buraya düşen biz insanlar, uzaylıların khui dediği şeyi yutmak zorunda kalmıştık. Atmosferin bizi öldürmesine engel olarak bu gezegende yaşamamızı sağlayan ortakyaşar bir yaratıktı bu. Elbette, khui’nin yan etkilerinden biri de kiminle ve ne zaman çiftleşeceğimize karar vermesiydi. Üstelik buna engel olmamıza imkân yoktu. Sa-khui olarak bilinen uzaylı kabilesindeki erkeklerin sayısının kadınlardan dört kat fazla olduğunu düşünürsek, çiftleşme üstüne çiftleşme gerçekleşmesine şaşırmıyordum. Buraya düşen gemiden kurtulan on iki insan kadından altısı çiftleşmişti. Ben… onlardan biri değildim. Khui’m sessiz kaldığı için kendimi kimi zaman reddedilmiş gibi hissetmemek zordu. Khui sadece mükemmel eşini bulduğunda titreşmeye başlıyordu. Biraz kedi mırlamasına benzer bir şeydi ama melodisi de vardı. Uzaylılar buna “yankı” diyordu ve bir erkek sadece dişisine ya da dişi, erkeğine yankılanıyordu. Bu anlık eşleşmeye rağmen, çift olan herkesin bir anda yüzünde güller açmaya başlıyordu. Georgie, kabilenin lideri olan uzaylısı Vektal’e tapıyordu. Arkadaşım Liz, eşi Raahosh’a karşı çok korumacıydı. Stacy ve Marlene, hatta şu ağlak zırlak Ariana bile erkeklerini seviyorlardı. Şimdi de şu seksi “şaplak” seslerine bakarsak Nora’nın da eşinden hoşlandığı açıktı. Geriye kalan “artık” kızlar –yani çift olmayanlar– birlikte mağaranın tekine doluşmuştuk. Şansıma, bir perdeyle kapayarak az da olsa mahremiyet bulabildiğim bir köşeyi kapmıştım. Sesleri çok fazla bastırmıyordu. Hâlâ her şeyi duyabiliyordum… Örneğin o anda Claire’in yaptığı gibi, birinin bir erkeği ziyaret etmek üzere gizlice dışarı sıvıştığını. Claire durağanlık tüplerindeki kızlarından biriydi, bu yüzden onu diğerleri kadar iyi tanımıyordum. Uzaylılar tarafından kaçırıldığımızda birkaçımızı çevrelerinden habersiz kalacakları şekilde, duvara sabitlenmiş durağanlık tüplerine hapsetmişlerdi. Geri kalanımız ise –Liz, Georgie, ben ve birkaç kişi daha– hayvanlar gibi kirli ve kalabalık bir bölmeye tıkıştırılmış, haftalarca orada yaşamıştık. Böyle durumlarda aranızda bir bağ kurulur, bu yüzden onları özlüyordum.

Claire’i onları tanıdığım kadar iyi tanımıyordum. Sonuçta diğer kızlarla haftalarca ısınmak için birbirimize sarılmış, kar eritip içmek için çabalamıştık. Bir bakıma, geri kalanımız hayatta kalmak için mücadele ederken, onların her şeyden habersiz öylece uyumalarına gıcık kapmıyor değildim. Gerçi bu onların suçu değildi ve onlar da bu kaçırılma nedeniyle bizim kadar şoka uğrayıp travmatize olmuş durumdaydılar. Biz sadece bu şartlara daha uzun süre katlanmak zorunda kalmıştık. Claire’i hayalimde canlandırmaya çalıştım. Küçük, güzel yüzüne çok yakışan peri stili kesilmiş, açık sarı ve yumuşacık saçları vardı. Son derece sessiz bir kızdı, Ariana gibi sulu gözün teki değildi. Ve o da benim gibi yankılanmamıştı. O hâlde uzaylılardan biriyle sevişmek için gizlice dışarı sıvışmasına kesinlikle anlam veremiyordum. Hangisi olduğunu da bilmiyordum ama beni endişelendirmişti. Baskı mı görmüştü? Güvende olmak için bedeninden vazgeçmesi gerektiğine mi inandırılmıştı? Mağaradaki bekâr erkekler fazla cüretkâr davranıyor ve kızlar onları geri çevirmekten mi korkuyordu? Sabah onunla konuşmayı kafama koydum. Buradaki tüm kızlardan kendimi sorumlu hissediyordum. Durağanlık kapsüllerinden ilk çıkan kızlardan biriydim, bu yüzden en kıdemlileri benmişim gibi hissediyordum. Georgie gayri resmi liderimiz olmasına rağmen insan kızlarımızın mağara annesi ben olmuştum. Ve onların suistimal edilmesinden endişeleniyordum. Sonuçta, Vektal’in halkı bizi bağrına basmış olsa da, hâlâ onların geleneklerine ve dünyalarına yabancıydık. Dikkatli olmaktan zarar gelmezdi. Daha fazla sevişme sesi yükselirken gürültüyü bastırmak için yastığımı çeviricime bastırdım ve herkesin uykuya dalmasını bekledim.

*

Geç saatlere kadar uyuyamadığım için, uyandığımda gözlerim kan çanağı gibiydi ve esneyip duruyordum. Kulağıma cerrahi operasyonla takılan çeviricinin üzerine bütün gece bastırdığım için kulaklarım ağrıyordu ve bitkindim. Yataktan kalkıp bekârlar mağarasının ortasındaki ateş çukurunun başına oturdum. Megan bir çubukla ateşi dürtüyor, Claire ise çiğ et parçalarını kızartıyordu. Bu buz gezegeninde pek sebze yoktu; bu yüzden yemeklerimiz et, balık ve daha fazla etten oluşuyordu. Bildiğimiz tek meyve ise temizlenme için kullanılıyordu. Seyahatte kullanılmak için saklanan bir tür ezilmiş tahıl ve demlenip içilen otlar vardı. Bunun dışında sadece et, et ve et tüketiliyordu. Damak tadınıza bağlı olarak çiğ ya da pişmiş. Liz, avcılar gibi çiğ yiyordu ama ben bir türlü bunu deneyememiştim. Korkağın teki olduğum için. Claire’in yanına oturup bacaklarımı çeneme doğru çektim. “Günaydın.” “Aslında tünaydın desen daha doğru olur” dedi Megan. Dal parçasının yanan ucunu inceledikten sonra tekrar ateşe sapladı. Megan normalde gayet iyimserdi, durum ne kadar kasvetli olursa olsun cesaretlendirici sözler söylerdi. Ama uzaylı mağaralarına geldiğimizden beri… içine kapanmıştı. Sessizdi. Onun için de endişeleniyordum. Claire sessizce bana bir çubuk ve sonra çiğ et parçalarıyla kaplı kocaman, taş bir tabak uzattı. Kahvaltımı hazırlamak için birkaç parçayı dikkatle çubuklara geçirdim ve sonra onları ateşin üzerine tuttum. “Sen aç değil misin Meg?” diye sordum. “Megan kendi etini çiğ yedi” diye fısıldadı Claire. Megan bana sadece incecik gülümsemekle yetindi. “Miden benden daha güçlü demek ki” dedim. Cesaret verme konusunda iyi değilimdir. “Pişince tadı kayboluyor” dedi Megan ve tekrar ateşi dürttü. Hakkı vardı. Vücudumuzdaki khui yüzünden fizyolojimiz de değişiyordu. Kokulara karşı daha az hassastık; mağaranın ortasında kükürt kokan bir kaplıca olduğu düşünüldüğünde bu, kötü bir şey değildi. Tat duyumuz da azalmıştı. Sa-khui’lerin hepsi etlerini çiğ olarak, seyahat tayınlarını ise bol baharatlı şekilde yiyorlardı. Bazı insanlar uyum sağlamıştı. Bazılarımız ise sağlayamamıştık.

Kebabımı alevlerin üzerine kaydırdım. “Bu sabah Aehako uğradı” dedi Megan, çubuğuyla bir kömürü dürterek. “Aehako ile ilgilenmiyorum” dedim anlamlı bir şekilde ve sonra kahvaltımın bir parçasını kemirdim. “O seninle ilgileniyor ama.” Bana baktı. “Onunla çiftleşirsen en azından kendi mağaran olur.” Kaşlarımın çatıldığını hissedebiliyordum. “Onun için yankılanmadım ki.” “Bu birlikte olamayacağınız anlamına gelmiyor.” Megan ciddiydi. Şoka uğradım. “Sırf bir mağaram olsun diye bir erkekle yatacak hâlim yok. Ayrıca nereye gideceğiz? Başka mağara yok ki!” Etrafımızı işaret ettim. “Şu anda bile çiftler depo odalarında kalıyor.” Megan omuz silkti. “Burada Vektal’in Georgie’ye yaptığı gibi sana bakan bir adamın olması kötü bir şey olmayabilir. Hem Aehako iyi biri.” Yüzümün utançtan kızardığını hissediyordum. Aehako iyi biriydi. Yakışıklıydı da, bir uzaylı için yani. Ayrıca flörtözdü. Ve… Ama onun için yankılanmıyordum, bu yüzden hiçbirinin önemi yoktu. Megan, Vektal’in Georgie’yi koruduğunu düşünüyordu ama Georgie kendi başının çaresine bakmayı bilirdi. Bu da önemli değildi çünkü birbirlerine yankılanmışlardı. Şimdiyse çift olmuş ve tutkal gibi yapışmışlardı. Ayrıca Georgie hamileydi. Claire bu muhabbete sessiz kalmıştı ama erkeklerden bahsetmek bana istediğim fırsatı vermişti. Başka bir pişmiş tatsız et lokmasını yutup Megan’a anlamlı bir bakış atarak bizi biraz yalnız bırakmasını ima ettim. Ayağa kalkıp yatağına geri döndü, kürklere sarınarak duvara dönük uzandı. Bu konuya da yakın zamanda el atsam iyi olacaktı. Bunun yerine Claire’in koluna dokundum. “Konuşabilir miyiz?” Perileri andıran yüzünde temkinli bir bakış belirdi. Başını sallayıp onayladı.

Kulağımdan çıkan çeviriciyi işaret ettim. Kafamın yan tarafından çıkan metalden yapılmış bir deniz kabuğuna benziyordu. “Bunun ne işe yaradığını sana söylemiştim, değil mi?” Claire yine başını sallayarak onayladı. “Birçok konuşmayı duymamı sağladığını da söylemiş miydim? Ortalama bir insanın duyabileceğinden daha fazlasını?” “Ne gibi?..” Sesi fısıltıdan halliceydi. İyice sokuldum. “Bekâr kızların geceleri erkekleri ziyarete gittiğini mesela.” Yüzü öfkeyle kızardı ve ayağa fırladı. “Kendini annem mi sanıyorsun?” “Ne? Ben… Hayır! Ben sadece…” “Ben bir yetişkinim” dedi yumruklarını sıkarak ve bir an için bana vuracağını sandım. Öfkesine o kadar şaşırmıştım ki sesimi çıkaramadan bakakalmıştım. “Sırf canım istedi diye seks yapabilirim, biliyorsun. İstediğimi yapabilirim. Hem moralimi düzeltmek için biraz olsun rahatlamaya çalışıyorsam lütfen kusuruma bakma!” “Claire, lütfen. Sadece iyi olduğundan emin olmak istedim. Kimsenin seni zorlamadığı…” “Hepimiz senin gibi kendini beğenmiş, iffet kumkuması değiliz” diye homurdandı. Pişmiş etini yemeden ateşe fırlattıktan sonra mağaradan fırtına gibi çıkıp gitti. Ağzım yediğim azardan dolayı hafifçe açık, öylece kalmıştım. Vay canına. Duygularım biraz incinmişti ama esasında bu kadar küçük, çekingen bir insanın böylesine şiddetli tepki vermesi beni afallatmıştı. Hepimiz senin gibi kendini beğenmiş, iffet kumkuması değiliz. Vay be. “Konuşmanız iyi geçti bakıyorum” dedi Megan, yatağında dönüp bana bakarak. “Ne derdi var bunun?” “Biz reddedilenlerin derdiyle aynı” dedi Megan. “Sadece kendine bir yer bulmaya çalışıyor.”

Sözleri karşısında biraz ürperdim. “Biz reddedilmedik.” Omuz silkti. “Kimseyle yankılanmadık. Bu yüzden kendini biraz reddedilmiş hissetmediğini söyleme.” Hissediyordum ama… neden öyle hissetmemem gerektiğini de biliyordum. “Cesaretini kaybetme” dedim ona. “Aile kurmak istiyorsan, bir noktada birisiyle yankılanacağına eminim. Şifacı bazen bu işin vakit aldığını söyledi.” Bu aynı zamanda benim neden yankılanamadığımı da açıklıyordu ama bu düşünceyi kendime saklıyordum. Yumuşak, alaycı bir ses çıkardı. “Ben neden kimseyle yankılanamadığımı biliyorum Kira. Beni teselli etmeye çalışmana gerek yok.” “Ne demek istiyorsun?” Kürk yatağında doğruldu ve bir an için yüzünde inanılmaz derecede üzgün bir ifade belirdi. “Hamileydim, unuttun mu?” Eliyle karnına dokundu. “Bir hiçmiş gibi onu yok ettiler. Üstelik planladığım bir şey bile değildi. Sarhoş olduğum bir gecenin sonucuydu. Adamın soyadını bile bilmiyorum.” Tek laf etmedim. Onu yargılayacak hâlim yoktu. Geride bıraktığımız hayat çok uzun zaman öncede kalmış gibiydi. “Ama hâlâ aklımdan çıkmıyor” dedi yumuşak bir sesle. “Hâlâ merak ediyorum.” Bir an bakışlarını kaçırdı, sonra hızla gözlerini kırpıştırdı. “Ama sanırım khui’m, vücudumun henüz başka bir çocuğa hazır olmadığını biliyor. Bu yüzden belki de oyuna almadan önce bana zaman tanıyordur.” “Ah…” Başka ne söyleyeceğimi bilmiyordum. “Josie’nin de rahminde spiral var” dedi Megan. “Sanırım o da bu yüzden yankılanamadı. Belki diğer kızlar da bir tür doğum kontrol yöntemi kullanıyordur. Yankılanamayan kızların doğurgan olmadığını düşünmeye başladım hatta.” Bana baktı. “Sende spiral var mı?” Başımı iki yana salladım. “Hıh.” Omuz silkti. “Yani, şey. Josie dillendirmedi ama birinin hamilelik önleyici kullandığını ve hamile kalamayacağını anlamasından korkuyor; uzaylıların buna nasıl tepki vereceğini bilmiyor. Buraya uyum sağlamaya çalıştığı için onu gerçekten suçlayamam.” Tek bir söz bile söylemedim. Josie deri tabaklamak, dokuma yapmak ve akla gelen ne varsa öğrenmek için kendini paralıyordu. O âna dek içindeki tedirginliği bastırmak için enerjisini harcayacak yer bulmaya çalıştığını sanmıştım. Tanrım. Meğer bir halttan haberim yokmuş. Elbette korkuyordu. Hepimiz korkuyorduk. Bu uzaylı adamlar temsil ettiğimiz şey yüzünden bizimle ilgileniyordu. Biz rahimdik. Aile kurmaları için bir şanstık. Eğer onlara bunu veremezsek… bizi daha ne kadar besler, daha ne kadar başımızı sokabileceğimiz bir yer sağlarlardı ki? Birdenbire mağaranın duvarları üstüme üstüme geldi. Derin bir nefes aldım. “Yürüyüşe çıksam iyi olacak” dedim Megan’a. Oradan çıkmalıydım. Kendimi yine kapana kısılmış gibi hissetmeye başlıyordum. Duvarlar üzerime geliyordu sanki. Bir esaretten diğerine mi geçmiştik? Kısır olduğumu öğrendiklerinde ne yapacaklardı? Çocukken apandisitim patladığında iltihabın yumurtalıklarıma bulaştığını ve asla çocuk sahibi olamayacağımı öğrendiklerinde ne yapacaklardı? DEX KOPYA O zaman bana ne olacaktı?

Aehako

Kira’nın küçük bedeninin mağaralardan aceleyle çıktığını gördüm ve elimde olmadan, avının peşine takılan bir avcı gibi hemen takibe başladım. Bu Kira, en başından beri beni büyülüyordu. Sığındıkları kara mağaradan kurtardığımızdan beri, üzgün bakışlı ve kulağından tuhaf bir aygıt çıkan bu insana kapılmıştım. Onun için yankılanacağımı bile sanmıştım ama khui’m sessiz kalmıştı. Ancak o yakınımdayken aletim uyanıveriyordu. Eliyle bir tutam kahverengi saçını küçücük, kusursuz kulağının arkasına ittiğinde canlanıyordu. Diğer insan kadınlara nadiren gülümsediği anlardaysa seğiriyordu. Hele kızarıp benden uzaklaştığında… İçimdeki avcıyı şahlandırıyordu. Onu bulup sıkıca göğsüme bastırmak istiyordum. Onu itip karların üzerine düşürmek ve adımı dudaklarından duyana kadar onu becermek istiyordum. Ama bana direniyordu. Belki insanlara özgü bir davranıştı. Bu insana ilgi duyduğumu son derece açık bir şekilde belirtmiştim ancak girişimlerimi görmezden geliyordu. Nadiren yalnız kalıyordu, etrafı her zaman diğer insanlarla çevriliydi. O an, arkadaşı Leezh’in önerdiği, şu insanlara özgü kur yapma hediyesini ona vermem için tek şansım olabilirdi. Yontmakta olduğum eşyayı almak için ranzama koştum. Ona verecektim, o da ilgimi anlayacaktı. İlgimin farkına vardığında yüzünde belirecek ifadeyi görmek istiyordum. Yumuşak, küçük,

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı) Romantik
  • Kitap AdıBuz Gezegeni Barbarları 3: Barbar Âşık
  • Sayfa Sayısı304
  • YazarRuby Dixon
  • ISBN9786258492378
  • Boyutlar, Kapak13,7 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDex Kitap / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Buz Gezegeni Barbarları 2: Barbar Uzaylı ~ Ruby DixonBuz Gezegeni Barbarları 2: Barbar Uzaylı

    Buz Gezegeni Barbarları 2: Barbar Uzaylı

    Ruby Dixon

    MİLYONLARCA HAYRANA ULAŞAN ROMANTİK BİLİMKURGU SERİSİ İKİNCİ KİTABI İLE OKUYUCUYLA BULUŞUYOR! BARBAR UZAYLI ekstra bölümler ve özel bir sonsöz ile! Liz Cramer, sıkışıp kaldığı...

  2. Buz Gezegeni Barbarları ~ Ruby DixonBuz Gezegeni Barbarları

    Buz Gezegeni Barbarları

    Ruby Dixon

    Bir insanla bir uzaylının arasındaki sıra dışı aşkı keşfedin… Georgie ile Vektal’in buzlar üzerindeki alevlerine şahit olun… Uzaylılar tarafından kaçırılmanın başınıza gelebileceken kötü şey...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Sır Muhafızı ~ Kate MortonSır Muhafızı

    Sır Muhafızı

    Kate Morton

    Yaşadığınız hayatın zaten yaşayacağınız hayat olduğuna emin misiniz? 1961: Laurel sıcak bir yaz gününde, çocukken oynadığı ağaç eve saklanmış, Billy adında bir gencin, Londra’ya...

  2. Akşamın Sesleri ~ Natalia GinzburgAkşamın Sesleri

    Akşamın Sesleri

    Natalia Ginzburg

    “Neden her şeyi mahvettik?” İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1940’lar. Hayalî küçük bir İtalyan kasabası faşizmin pençesinden kurtulmaya çalışmaktadır. Burada doğup büyüyen 27 yaşındaki Elsa,...

  3. Aşka Karşı Koyma ~ Samantha GraceAşka Karşı Koyma

    Aşka Karşı Koyma

    Samantha Grace

    Çıplak Gerçek Leydi Vivian Worth bir hanımefendi gibi davranmasını çok iyi biliyor. Ama etrafta etkileyecek kimse yokken uygun tavırlar takınmak sadece aptallık. Neden yüzmek...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur