Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Çapanoğulları – Taşra Elitinin Dönüşümü
Çapanoğulları – Taşra Elitinin Dönüşümü

Çapanoğulları – Taşra Elitinin Dönüşümü

Büşra Nur Topal Akdoğmuş

“Uzun süreler boyunca taşra toplum düzeninden Osmanlı merkez bürokrasisine kadar birçok alanda görev alan Çapanoğulları’nın iki rejim etrafındaki dönüşümünü konu edinen bu inceleme, ailenin…

“Uzun süreler boyunca taşra toplum düzeninden Osmanlı merkez bürokrasisine kadar birçok alanda görev alan Çapanoğulları’nın iki rejim etrafındaki dönüşümünü konu edinen bu inceleme, ailenin Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet sonrasına kadar benimsediği ‘hem emredici hem itaatkâr’ siyaseti merkeze alıyor. Bugüne değin olumsuz çağrışımlarıyla kulaktan kulağa dolaşan ‘her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar’ deyimini bu çalışmayla beraber artık, bir manevra kabiliyeti ve politik maharet türü olarak ‘Çapanoğlu siyaseti’ etrafında düşünmeyi teklif ediyorum.”

Çapanoğulları, Yozgat havalisinin köklü ve büyük bir hanedan ve elit sülalesi. Popüler hafızada, Milli Mücadele dönemindeki Çapanoğlu İsyanı ile ve “altından Çapanoğlu çıkar” deyimiyle biliniyorlar. Büşra Nur Topal Akdoğmuş, bu incelikli çalışmasında, Çapanoğulları’nı Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşra elitinin dönüşüm sürecinin canlı bir “sahası” olarak ele alıyor. Çapanoğulları’nda taşra eliti olgusu, merkez-çevre diyalektiği, patrimonyalizm, sultan rejimleri ve “güçlü devlet geleneği” gibi “büyük” modelleri de zihninin gerisinde tutarak, fakat esasen devlete toplumdan bakan bir görüş açısıyla inceleniyor. Güçlü analitik yaklaşımıyla, aynı zamanda aile romanı lezzeti taşıyan bir tarihsel sosyoloji anlatısı…

İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR……………………………………………………………………………………………………………………………11
SUNUŞ ……………………………………………………………………………………………………………………………………..15
YÖNTEM ………………………………………………………………………………………………………………………………..19
SÜREKLİLİK ÖRÜNTÜSÜNDEKİ SORU İŞARETLERİ:
ÇAPANOĞULLARI’NDAN OLMAYAN ÇAPANOĞLU’LAR………………….. 25
BİRİNCİ BÖLÜM
ÇAPANOĞLU SEÇKİNLEŞMESİNİN İLK ADIMLARI………………………………..29
Çapanoğulları’nın Bozok Sancağı’nı elde etmeleri………………………….35
Âyanların kurumsallaşan sisteme intibakı………………………………………….39
Çapanoğlu seçkinleşmesini nasıl konumlandırmalı?
Ya âyan değilseler?…………………………………………………………………………………………………45
Seçkin mesleklere yönelim:
Kapıkulu istihdamında Çapanoğlu örüntüsü…………………………………….53
Çapanoğlu ailesinin kapıcıbaşıları…………………………………………………………… 54
Âyanların sermayedar olarak palazlanmaları……………………………………57
Çapanoğulları’nın kültürel soylulukları………………………………………………. 58
Osmanlı taşrasından güldürmeyen fıkralar: Eşraf ve köylü……65
Bürokrat mı müşkülat mı?: Naz ile yüksünen
Canikli Ali’yi dizginleyici irade olarak Çapanoğulları……………… 69
İlk kuşak Çapanoğulları’nın bürokratik kariyerleri………………………71
Çapanoğlu Ahmet Paşa (1728-1765)………………………………………………………….72
Çapanoğlu Mustafa Bey (1768-1782)……………………………………………………….. 77
Seçkinleşmenin zirvesi: Süleyman Bey (1782-1813)
ve Çapanoğulları’na “malikâne üzere tevcih”…………………………………… 83
İtaat siyaseti ve emredici cesaret: Protest vaziyet alışlar…………..87
Çapanoğulları’na ait sancaklar……………………………………………………………………..91
Süleyman Bey’in oğullarının kariyer süreçleri…………………………………92
İKİNCİ BÖLÜM
CUMHURİYET’E GEÇİŞ SAHNESİNDE ÇAPANOĞULLARI………………….97
Arzuhalci Hâfız Şahab’ın göze çarpan görünmezliği………………….111
Hâfız Şahab’ın protest kişiliğinin
Çapanoğlu Hadisesi’ne uzanımları………………………………………………………….115
İsyan, itaatsizlik veya “o talihsizlik”:
Olaylara başlangıç noktası tayin edilebilir mi?………………………………125
“Kışkırttılar!”dan “Amacımız bu değildi”ye:
Resmî tarihyazımı ile hatıratların mukayeseli incelemesi…….137
Çapanoğlu biraderler: Edib Bey, Celal Bey ve Halit Bey………….144
Çapanoğlu Mustafa Edib Bey (1859-1925)………………………………………….145
Çapanoğlu Mahmud Celaleddin Bey (1861-1936)…………………………157
İsyana mecbur kalmak: Hakiki müsebbip aranıyor…………………….176
Çapanoğlu isyanının duygusal arkeolojisi…………………………………………179
Üç artı bir: Çapanoğlu Salih Bey’in politik konumlanışı………..186
Çapanoğlu Hadisesi’nde adı geçen aktörlerin
ağdaki görünümleri…………………………………………………………………………………………… 206
Taşın altındaki kökler: Rizomatik yükseliş ……………………………………..214
İşe yarar bir söylenti: Çapanoğulları ve hilafet………………………………216
Çapanoğlu muhalefetinin
Tanzimat dönemindeki işaretleri……………………………………………………………..219
Çapanoğulları ve geçiş dönemi eşkıyaları………………………………………….222
1920 yılının yarı yolda bırakılan Yozgat eşkıyaları…………………… 230
Kendi halinde maden ararken
olaylara karışan eşkıya: Giresunlu Çekiç Ahmet………………………….233
Eşkıya perspektifinden Çapanoğlu kalkışması…………………………….. 236
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YENİ DEVLET DÜZENİ: ÇAPANOĞULLARI’NIN
STRATEJİK UYUM ARAYIŞLARI…………………………………………………………………………245
1920 sonrasındaki teşebbüsler:
Çapanoğlu ailesinin Cumhuriyet sonrası ahvali……………………………250
1920 sonrasında devletle yeniden müzakere:
Aşiretler dayanışması……………………………………………………………………………………….252
Çerkes Ethem’i misafir eden Çapanoğlu Derviş Bey
ve ailesi: “Biz isyan eden Çapanoğulları’ndan değiliz”…………… 260
Hariciyeden devam eden Çapanoğulları
ve prosopografileri………………………………………………………………………………………………262
Çapanoğlu soyadını değiştiren bir diplomat:
Nazif Cuhruk…………………………………………………………………………………………………………..267
Çapanoğlu kökenli diplomat baba-oğul:
Divanlıoğlu ailesi………………………………………………………………………………………………….270
Musallatın gölgesinde yaşam: Geçmiş çıkageldiğinde………………274
Tarihe değmeyen yeni Çapanoğlu anlatıları…………………………………….277
Yaşayan Çapanoğulları’nın uyum stratejileri…………………………………..281
EKLER………………………………………………………………………………………………………………………………….287
KAYNAKÇA………………………………………………………………………………………………………………………. 309
ALBÜM………………………………………………………………………………………………………………………………….321

SUNUŞ

Bir psikolog olarak insanların benlik sunumlarını, aidiyet hissettikleri gruplarda ne tür motivasyonlarla hareket ettiklerini seyreder dururum. Farklı gruplar arasındaki anlaşmazlıkların başlangıç ve gelişim seyri ile uzlaşı halinin nasıl geliştiğini takip etmekten kendimi alamam. Aktörlerin, hangi durumlarda hangi argümanları ürettikleri, içerisinde bulundukları krizleri aşmak için ne tür çarelere başvurdukları, kısacası savunma stratejileri, iflah olmaz bir gözlemci olarak ilgi alanımdadır. Toplumun kanaat kantarıyla tartıldığında uyumsuz bulunan ve ötelenen karakterler veya kendini ifadeden yoksun damgalılar, özel olarak dikkatimi çeker. Ayrıksılar; deliler, asiler, suçlular ve uyumsuzlar, bir kez bakıp da geçemediğim kimselerdir. İnsanların nereden geldiklerine, mensubu oldukları zümrelerde kendilerini nasıl gerçekleştirdiklerine ve kendi iradelerine, benlik kurgularına rağmen toplumun ve devletin yapısal tazyikiyle neye evrildiklerine meraklıyımdır. Salah Birsel’in Dört Köşeli Üçgen’de bahsettiği karakter; gözlemciliğe kendini kaptıran, bir türlü durduramayan ve bir süre sonra kendi gözlemleyiş biçimini de gözlemlemeye başlayan o amansız gözlemciyi iyi tanır, onu derinden anlarım.

Ait olduğumuz grupların reflekslerimiz üzerinde yönlendirici olduğunu düşünürüm. Grubun normatif etkisinin dışına çıkabilmek, yoğun psikolojik direnç ve güçlülük gerektirir. Örneğin herkesin el çırptığı bir ortamda ellerini bağlayarak çiçek olmak, kolay değildir. Bu haliyle grup motivasyonlarını anlamaya yönelen bir gözlemci olarak, aktörlerin itaat ettiklerinde ne elde ettiklerine veya karşı çıkış eğilimleri güçlendiğinde ne tür kazanım ve kayıplar yaşadıklarına bakarım. Çapanoğlu aile tarihini anlamaya yönelmem, bütün bu anlattıklarımla yakından ilgili. Tarihin bir noktasında “hain-i vatan” olarak nam salmalarına rağmen devlet düzeyinde muteber pozisyonlarını koruyabilen aktörlerin ne tür bürokratik yatkınlıkları olduğu, benim için uzun süreli bir merakın konusuydu. Bir süredir isyan ve devrimleri merkeze alarak toplumsal hareketliliklere yönümü çevirmişken Çapanoğulları’na dair biriken ön-anlamalarımı, sosyolojinin araştırma araçlarıyla değerlendirmek istedim.

Böyle bir sürece giren herkesin yolunun kesiştiği gibi beni de Osmanlı elitleriyle ilgili büyük bir literatür karşıladı: Merkez-çevre diyalektiği, Atüt tartışmaları, Weberci patrimonyalizm, sultanistik rejimler ve güçlü devlet geleneği (strong state). Bu literatürü takip ederken, edindiğim bazı gözlemlerin büyük anlatılarla örtüşmeyen tarafları olduğunu fark ettiğimde, bir yanılgı içerisinde olup olmadığımı teyit etme amacıyla sosyal çevremi genişletme ihtiyacı hissettim. Bu süreçte tarihçiler arasında bulunmaya gayret ederek ne tartıştıklarına ve mevcut literatüre nasıl yaklaştıklarına dikkat kesildim. Peşinden gittiğim bu merak vesilesiyle yolum çok değerli tarihçilere ve alternatif tarihyazımlarına çıktı.

Bu araştırmanın denk geldiği dönemde tarih ile sosyolojinin kesişim noktasında aşağıdan tarih çalışmalarının hız kazanarak alanda belirginleştiğini fark ettim. Diğer taraftan tarihçiler arasında sosyal tarihe ilginin yüksek olduğunu ve bu tür metinlerin makbul bulunduğunu fark ettim. Bu sırada, çalışmalarını çok beğendiğim İlbey C.N. Özdemirci (2022) ve yanı sıra Murat Metinsoy (2010, 2021), sırasıyla devlete toplumdan bakmak (state in society approach) ve halkın itici gücü (the power of the people) ifadelerini fısıldıyordu kulaklarımıza. Oktay Özel (2024), Katamizeler’in tarihini, kendi düşünümselliğini de harekete geçiren bir tarihçilik yöntemiyle yazıyordu. Bu yaklaşım, görece daha büyük anlatılardan çok daha fazla heyecanlandırıyordu beni; gözlemlerimi yansıtmada kullanışlı araçlar bulduğumu hissediyordum. Çünkü bu çalışma, tümden-gelerek bir teoriyi onaylatma amacı taşımıyor; bilakis inceleme nesnesini konuşturma ve bu konuşmaları veri kabul etme anlayışına sahipti. Bir gözlemden yola çıkıyordum ve bu gözlem, 1920 tarihli Çapanoğlu Hadisesi etrafında, sosyal temsilde yer eden çatışma ve huzursuzluğu, “Yozgat isyanı yoktur” söylemini zemin alıyordu. 1920 yılında Çerkes Ethem kuvvetleriyle Arapseyfi’de çarpışan aktörler bugün yoklardı. Ancak halen sönümlenmeyen bir tartışmanın, yaşayan hafızanın konusuydular. Dolayısıyla genel kanaatin ve resmî anlatının dışında da bir tarih ve gerçeklik olabileceğini işaret eden ilk gözlemlerim, devlete aşağıdan bakmamı gerektiriyordu. Yanı sıra isyan literatüründe ekseriyetle öncülerin isyanına odaklanılmasını aşmak, bir zaruriyetti. Yörede adları kulaktan kulağa gezmesine rağmen resmî anlatıda yer almadıklarını gördüğüm Arzuhalci Hâfız Şahab, Çekiç Hüseyin, Celeboğlu Kara Mehmet, Jandarma Salim’i gölgede bırakan perdeyi birimizin indirmesi gerekiyordu. Bu niyetlerle tarihte var olmuş ve eylemleriyle Mütareke dönemindeki bir toplumsal harekete yön vermiş olan bu özneleri konuşturmak istedim.

Uzun süreler boyunca taşra toplum düzeninden Osmanlı merkez bürokrasisine kadar birçok alanda görev alan Çapanoğulları’nın iki rejim etrafındaki dönüşümünü konu edinen bu inceleme, ailenin Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet sonrasına kadar benimsediği “hem emredici hem itaatkâr” siyaseti merkeze alıyor. Bu sırada Çapanoğlu Hadisesi’ne geniş bir yer veriyor. 1920 tarihli Çapanoğlu kalkışmasının böylesi bir çalışmada örnek olay seçilmesinin önemli nedenleri var. İlgili vaka resmî kayıtlara “Ankara Hükümeti’ne karşı teşekkül eden en güçlü direniş” olarak geçmiş durumda. Bununla beraber taşra seçkinleri ile sıradan halkı aynı düzlemde buluşturan geniş katılımlı bir örgütlenme olduğunu düşünüyorum ve dolayısıyla Cumhuriyet’in teşekkülünde taşrada beliren direnişe dair güçlü bir temsil olduğunu ileri sürüyorum. İlgili olayda Çapanoğulları’nın, köylüler, etnik gruplar ve eşkıyalarla uzlaşı içerisinde olduğu görülüyor. Resmî tarih anlatısı, farklı motivasyonlara sahip olan toplumun bu farklı kesimlerinin nasıl bir araya geldiğini yansıtmıyor. İsyan anlatılarında bireylerin bağlantı ağlarına ve reflekslerine yer verilmemesinin, önemli bir eksiklik olduğu kanaatindeyim. Bu eksikliğin giderilmesi adına devlet, bürokratik seçkinler ve toplumun diğer katmanları arasındaki ilişkiselliklere odaklı bir üst anlatı kurmayı hedefledim.

Çapanoğlu Hadisesi, dönemindeki diğer muhalefet pratiklerinden farklı olarak, geniş bir tabakayı yansıtan güçlü bir toplum fotoğrafı. Öyleyse bu harekete katılım gösterme oranı açısından toplumun geniş bir katmanının niçin böylesine yüksek bir iştaha sahip olduğunu temellendirmek gerekir. Bu doğrultuda ağ analizi yoluyla Çapanoğlu ailesinin hangi stratejileri izleyerek bu geniş örgütlenme ağını oluşturulabildiği üzerinde duruyorum. Geliştirdiği siyaset yöntemleriyle hem taşra dinamiklerinde hem de Bâb-ı Âli’deki kadrolarda kendisini güçlü bir şekilde gösteren aile, 1920 yılına gelindiğinde köylüler, etnik gruplar, eşraf ve eşkıyalarla uzlaşı içerisinde hareket ediyor. Dahası aile, merkezde bulunan bürokrat ve muharrirlerin nüfuzlarından yararlanarak zümre çıkarlarını muhafaza etmeye yöneliyor. Bütün bu gruplarla aynı anda uzlaşı içerisinde hareket edebilen bir ailenin bürokratik dehasının bugüne değin ele alınmaması, bu çalışmanın literatürdeki önemini oluşturuyor. Bugüne değin olumsuz çağrışımlarıyla kulaktan kulağa dolaşan “Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar” deyimini bu çalışmayla beraber artık, bir manevra kabiliyeti ve politik maharet türü olarak “Çapanoğlu siyaseti” etrafında düşünmeyi teklif ediyorum.

“Ekmek Teknesi” dizisinde Heredot Cevdet’in kahvehanede anlattığı menkıbeler huşu içerisinde dinlenirken, anlatı bittiğinde “İyi de aga! Kafama bir şey takıldı,” diyerek bütün büyüyü bozan Kıl Kasap yerine bu kez ben soruyorum: İyi de aga, her taşın altından çıkmayı nasıl başarmışlar?

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Tarih
  • Kitap AdıÇapanoğulları - Taşra Elitinin Dönüşümü
  • Sayfa Sayısı328
  • YazarBüşra Nur Topal Akdoğmuş
  • ISBN9789750537943
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • Yayıneviİletişim Yayınları / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur