Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Doğmamış Kristof
Doğmamış Kristof

Doğmamış Kristof

Carlos Fuentes

Herkes bilsin, annemin kara gözleri sırf kendine daha çok benzemek için değişen bir kumsal. Herkes bilsin, babamın miyop, sarı-yeşil gözleri gelişimden ve varlıktan yoksun…

Herkes bilsin, annemin kara gözleri sırf kendine daha çok benzemek için değişen bir kumsal. Herkes bilsin, babamın miyop, sarı-yeşil gözleri gelişimden ve varlıktan yoksun bir deniz: Babam sürekli değişiyor, ama hep aynı. Herkes bilsin, babamla annem dansta bir araya geldiler, ama bunun da ölümü erteleyen bir törenden ibaret olduğunu biliyorlar. Meksika için öngörülen bütün felaketlerin gerçekleştiği 1992 yılı, Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’yı keşfinin de 500. yıldönümü. Gökten zehir yağan, siyasetçilerin kitleleri bilinçsizleştirme yoluyla zapt ettiği, ABD’nin sömürge politikalarına artık tamamen teslim olmuş Meksika’nın geçmişini olduğu kadar geleceğini de gören Kristof’un anlatısı bu. Anne rahmindeki Kristof doğmayı beklerken isimlerin esrarını çözmeye uğraşacak, bilinmeyene karşı savaşacak, dilleri karıştıracak, soracak, konuşacak, hayal kuracak, insanlara kendilerinin başka bir imgesini sunacak, aynı kalarak dönüşüme uğrayacak… Yirminci yüzyılın en özgün romanlarından Doğmamış Kristof, Carlos Fuentes’in deneysel üslubuyla acımasız alaycılığını buluşturan benzersiz bir eser.

İçindekiler
PROLOG: YARATILIYORUM
I. TATLI VATAN
1. El Niño Paskalya Adası’ndan………………………………..35
2. Ey vatan, o budanmış toprakların…………………………40
3. Şöyle bir soluklanın……………………………………………44
4. Tüm Meksikalıların Anası ve Doktoru ………………….50
5. Ayna gibi yollarda ……………………………………………..69
6. Peki ben neredeydim? ………………………………………..75
II. KUTSAL AİLE
1. Sonra annemle babam………………………………………..83
2. Babam çocukluğunu geçirdiği eve ………………………100
3. Böylece babam, annesiyle babası ölünce………………104
4. Daha gitme anne……………………………………………..118
5. Bebeğim doğduğunda ne soluyacak? …………………..127
6. Vatanım, yüzeyin safi mısır ……………………………….137
7. Bizimle aynı lisanı konuşan kuşlar hakkında…………143
III. ÇOK BABA BİR HAYAT
1. Benimle ilgili kesin olan şeyler ve kesin olmayan……157
2. Günün her saatinde, her toplumsal sınıfta…………….160
3. Başka türlü bir asalak güruha eklenene kadar ………..167
4. Soluğun, tütsü mavisi……………………………………….177
5. Vatanım: Hep böyle kal, kendi yansımana sadık ……185
6. Bana hamile kalınmadan önceki…………………………193
7. Ángel ve yeni arkadaşı şişman çocuk …………………..203
8. Yeni yıl partisine geçmeden önce ……………………….217
9. Hiçbir şey kendi kendine oluvermez …………………..223
10. Bir bakalım: Homero Dayı’nın yeşil jöle banyosu …232
IV. ŞENLİKLİ ARA FASIL
1. Artık hizmet etmek istemiyorum……………………….243
2. Herkes bilsin, annemin kara gözleri…………………….256
3. Tam dans bitkinlikle sona ermek üzereyken …………259
4. Yeni yılın o ilk şafağında ……………………………………267
5. Eveeet, ne diyorduk …………………………………………271
6. Annemin yumurtasındayken hayal ettiğim……………286
7. Gingerich Sightseer’a yaya döndü ………………………287
8. 6 Ocak 1992 Pazartesi saat sabahın dokuzunda ……294
9. Çakallar, Little Sunday’den Tamarind’e………………305
V. KRİSTOF LİMBODA
1. Evin hâlâ çok çok büyük …………………………………..315
2. İki hareket vardır, deniyor…………………………………..326
3. Burada, içeride bu uğursuz hadiseler…………………..334
4. Büyük velvelenin koptuğu gün…………………………..343
5. Konuşmadılar………………………………………………….346
6. Sierra Ana ben geldim………………………………………351
7. Böylece öğle vakti Don Homero Fagoaga …………….359
8. İlginçtir, ilk hissettiğimiz şeyler ………………………….366
9. Don Fernando muzaffer bir edayla duraladı…………374
10. Ne? Ne demek o? ………………………………………….384
11. Gençliğinde Katolik olan ………………………………..388
12. Homero Dayı, bir gül gibi kıpkırmızı ………………..393
VI. KOLOMB’UN YUMURTASI
1. Potemkin şehri ………………………………………………..401
2. Topal şeytanla kanat açmak……………………………….414
3. Zaman …………………………………………………………..419
4. Şeytanın kuyuları …………………………………………….423
5. Ayların en zaliminin baladı………………………………..437
6. Çökmüş gözler makyajlı……………………………………442
7. Günden güne, mucizeden mucizeye, piyango
hayatı yaşıyorsun …………………………………………….446
8. Olması gereken her şey olana kadar…………………….462
9. Babamın, şehirde yolunu bulmak için …………………468
10. Kumbaradaki bozuk paralardan bile fazla
söylenti ………………………………………………………..475
11. Sana inanacağım Meksikalı bir kız kadar……………483
VII. KABİLE RASTLANTILARI
1. López ailesinin aşçısı………………………………………..491
2. Ulises López hayalet gibi …………………………………..494
3. “Hayat,” diye yazmıştı Samuel Butler………………….512
4. Las Lomas del Sol’deki Guggenheim’vari ev………..521
5. Oykur: Bizi düşün. …………………………………………..533
6. Señora Lucha Plancarte de López’le……………………535
7. Yeni Esirilla, Capitolina ve Farnesia’ya çay …………..540
8. Oykur şunu bilsin ki…………………………………………545
9. Ángel’in Ángeles’i terk ettiğini duyar duymaz………555
10. Dedemle babaannemin evinde…………………………559
11. Vatan, hep kendine sadık ol……………………………..567
12. Yer sakinlediğinde annem Ángeles…………………….578
13. Sevgili Oykur ………………………………………………..581
14. Concha Toro’nun seyahatler ve değişimle dolu …..590
VIII. SAHİPSİZ VATAN
1. Gök gürültüsü…………………………………………………597
2. Ayetullah Matamoros’un ilk emri şuydu……………….606
3. Aslında yüzleri yoktu ……………………………………….609
4. Hiç izin almadan ……………………………………………..621
5. Matamoros Moreno her hareketini ……………………630
6. Albay Inclán ahuehuete kökleri gibi …………………….636
7. Bu sözleri –ama tam da bu kelimelerle değil– ……..640
8. Ayetullah gecesinde México bir kez daha…………….649
9. 1 Eylül 1992’de şehrin üzerine…………………………..654
10. Bir yılanın pullu sırtında………………………………….663
11. Rigoberto Palomar Dede…………………………………670
12. Meksamerika-Kuzey ve Baja Oklahoma …………….676
13. Benim geleceği görme becerime……………………….682
14. Ben dürüst biriyim…………………………………………688
15. “Acıktım!” diye bağırdı Colasa Sánchez ……………..694
16. Neden Veracruz’dayız …………………………………….697
17. Nehrin öteki yakası ………………………………………..715
IX. AMERİKA’NIN KEŞFİ
1. Kutsal ekmek ………………………………………………….721
2. Sana sevgim efsanesin diye değil ………………………..729
3. Vatan, talihinin anahtarını sana veriyorum …………..739
4. Toprak!…………………………………………………………..743
–Pacífica–…………………………………………………………..757

Prolog:
YARATILIYORUM
“Beden kendi temsilimizin sürekli olarak
yeniden doğan parçasıdır.”
Henri Bergson

“Meksika, hüzünlü insanlarla mutlu çocukların ülkesi,” dedi babam, Ángel (22 yaşında), tam benim yaratıldığım anda. Az önce, annem, Ángeles (30’unda yok), iç geçirerek, “Okyanus, tanrıların beşiği,” demişti. “Ama yakında mutluluğa zaman kalmayacak, genci yaşlısı hepimiz üzüleceğiz,” dedi babam gözlüğünü çıkararak; menekşe rengi, altın çerçeveli John Lennon gözlüğü. “Madem öyle neden çocuk istiyorsun?” dedi annem tekrar iç geçirerek. “Çünkü çok yakında mutluluk zamanı geçecek.” “Ne zaman gelmişti ki?” “Ne demiştin? Meksika’da işler hep kötüye gider.” “Bu bir totoloji. Meksika zaten işler kötü gitsin diye yapılmış.” Annem ısrarla tekrarladı: “Madem öyle neden çocuk istiyorsun?” “Çünkü ben mutluyum,” diye kükredi babam. “Ben mutluyum!” diye haykırdı avazı çıktığı kadar, yüzünü Pasifik Okyanusu’na dönerek. “En mahrem, en gerici mutluluğun pençesindeyim!” Okyanus, tanrıların beşiği! Annem, yirmilerde Meksika Üniversitesi’nin rektörlüğünü yapan Don José Vasconcelos’un yayımladığı Platon’un Diyaloglar baskısıyla yüzünü kapattı. Yeşil kapağın üzerinde üniversitenin siyah mührü ve bakır yaldızla yazılmış IRKIM DİLLENDİRECEK TANRI’YI düsturu vardı. Babam, bir oğlan (ben, sıfır yaşında) peydahlamak istediğini söyledi, tam burada, tatile geldikleri Acapulco’da, “Tanrıların beşiği okyanusun önünde mi?” alıntısını yaptı Homerika Vespiçi. Bunun üzerine babam anadan üryan bir halde kumsalda emeklemeye başladı, bacaklarının arasına sürünen sıcak kuma rağmen seksin bacaklar arasında değil; annemin ince, çıplak, masum gövdesini çevreleyen ve Güneş Sistemimizdeki bütün gezegenlerden daha fazla hormon üreten hindistancevizi korusunda olduğunu söyleyerek, yüzü Platon cildiyle kapatılmış olan anneme doğru süründü, beni yarattıkları gün Akapolka’nın yakıcı, sarhoş güneşi altında annem ve babam çırılçıplak. Teşekkürler, teşekkürler, anne baba. “Oğlanın adını ne koyacağız?” Annem cevap vermiyor; sadece kitabı yüzünden kaldırıp babama alayla, kınamayla, hatta tutkudan ziyade küçümsemeyle bakıyor; ama ona iğrenç maço şoven domuz demeye zahmet etmiyor. Ya kız olursa? Yine de meseleyi kapatmayı tercih ediyor; babam işlerin yolunda gitmediğinin farkında, zamanın o noktasında ve o vaziyette böyle bir şeye tahammülü yok, bu yüzden de sorunun çözümünü annemin meme uçlarını ufak ufak ısırmakta buluyor, sanki vişneli sakızmışlar gibi, yemek üstüne, sevişme altına jöleli şeker, diye latife yapıyor babam, bense prostat kesesinde hâlâ beklemedeyim, masum ve kehanetsever vaziyette uykulu kromozomatik ve spermatik küçük erkek (ve kız) kardeşlerimle birlikteyim. “Bak, mart ayında felsefe sınavına girmek zorundayım, yeterlilik sınavı, senin peşine takılıp aylaklık edince dersleri kaçırdım, şimdi beni sınıfta bırakmalarını istemezsin herhalde, değil mi?”

“Çocuğun ismini ne koyacağız?” “Bir adları olmasa bile bazı şeyler varlıklarını sürdürüyor,” diyor annem, meleklerin cinsiyetleri konusundaki o eski tartışmayı açmamaya özen göstererek. “Tabii ki öyle, ama şu anda o ağdalı şerbetindeki armudun tadına bakmak istiyorum.” “Var olmak için ille de bir adımızın olması gerekmiyor değil mi?” “Şu anda sadece o tatlı şeyini istiyorum.” “Ben de onu diyordum. Ona bazen Hydra diyorsun, bazen başka şeyler.” “Bir de incir.” “Bir de incir.” Annem gülüyor. “Homero Dayın olsa böyle derdi.” “Homero Dayımız,” diye şaka yollu düzeltiyor babam. “Ay!” İstenmeyen bir aile bağından mı yakınıyor yoksa o yoğun hazzın kısır kumda yok olup gitmesini istemediği için mi bağırıyor kendisi de bilmiyor, ama karnı üzerinde yaylanırken gayet iyi bildiği bir şey var; iyi de kötü de vahşi hazlar sadece, bu yüzden seyrek de olsa patlak verdiklerinde birbirlerine benziyor ve birbirlerini yok ediyorlar. Gerisi: Vakit öldürmek, sonra da nalları dikmek. “İyi, iyi, bağır dur bakalım, istersen morukla dalga geç,” dedi Ángeles, annem, “ama burada, Kafkapulco’da tatildeyiz, tanrıların beşiği okyanusun kıyısında, onun evinde misafiriz.” “Nah onun evi,” diyor babam Ángel öfkeyle. “Tarlalarını çaldığı köylülere ait bu ev, para babalarının da, ninesinin de ağzına…” “O senin de ninen,” diyor annem, “çünkü senle ben denize deniz diyoruz, ama kim bilir gerçek adı ne, kim bilir onu karıştırmak ve kendi kendilerine, ‘Thalassa. Thalassa. Biz denizden geliyoruz,’ demek istediklerinde ne diyorlardı tanrılar.”

Çok yaşa anne: O çokkanallı zihnin için teşekkürler; bir kanalda Platon’u açıklıyorsun, ötekinde babamı okşuyorsun, üçüncü kanaldaysa bebeğin neden ille de kız değil oğlan olması gerektiğini düşünüyorsun. Sonra da Thalassa, Thalassa diyorsun, ne güzel isim, Hektor’un oğlu Astyanaks’ın adı gibi, ne güzel isim (Ángeles annem, Ángeles karım, gazap saçan denize bakıyor); Agamemnon’ un adı ne güzeldi, direnişi takdire şayan (ya benim direnişime ne olacak, diye inliyor babam Ángel, şu Faulkner’vari kırmızıbiberim nasıl direniyor bir görsen, sadece ayakta kalmakla yetinmiyor, dayanıyor, direniyor, mukavemet gösteriyor.) Bütün kahramanların isimleri çok güzel, diye mırıldanıyor annem, Vasconcelos’un yayımladığı şık baskılı cildi okuyarak, birinci kanal sayesinde ikinci kanalda oynamanın yinelenemez hazzını ertelemeye çalışıyor; kimliklerinin kökenini Eros’la paylaşan kahramanlar. Bebeğin ismini ne koyacağız? Bugün, 6 Ocak 1992’de ne yapacağız, Epifanya Yortusu’nda ve devrimin ilk tarım yasasının yıldönümünde, yani dayımız, Avukat Don Homero Fagoaga’nın hileyle halktan çaldığı kadim toprakların üzerinde oğlumuz dünyaya düşsün diye, seneye 12 Ekim’de Amerika’nın Keşfi Yarışması’nı kazansın diye ne yapacağız? Annemin o çokkanallı zihninin devreleri ve sistemlerinden hangisine yerleşecektim ismen? Düşünürken titriyorum. Baba tarafı genlerim korkunç mesajlar gönderiyor: Sóstenes Rocha Genovevo de la O Pánfilo Natera Natalicio González Marmaduke Grove Assis de Chateaubriand Archibald Leach Montgomery Ward Snopes Frutos Gutiérrez Mark Funderbuck ve annem soruyu yineliyor: “Peki neden bir oğul istiyorsun?” “Chihuahua’da Chuchito.” “Nasıra’da Jesusita.” “Çünkü mutluyum!” diye feryat ediyor babam. Meksika Üniversitesi’nin rektörü Don José Vasconcelos tarafından 1921’de yayımlanmış olan yeşil kitabı bir kenara atıyor annem, oysa onun o hacimli Platonik sayfaları neler neler görmüş baylar bayanlar, La Bombilla ve Huitzilac’taki cinayetleri, 1968’de Tlatelolco Meydanı’nda öğrencilerin toplu halde katledilmesini, mevki sahibi cesetler ve adi cesetleri, anıtmezarlı ölüler ve toplu mezarlı ölüleri, mermer ayaklar üzerine yerleştirilmiş ölüler ve üzerinde duracak bir ayağı olmadan öldürülenleri: Çocuğun ismini ne koyacağız? Ne halt etmeye ille de oğlan olacak? Çünkü yarışma kuralları öyle:

İLGİLİLERİN DİKKATİNE: 12 Ekim 1992 gecesi saat tam 00.00’da doğacak olan ve soyadı (her ne olursa olsun adı Kristof konacaktır) Meşhur Denizci’ye en çok benzeyen erkek çocuk, ULUSUN KUTLU EVLADI ilan edilecektir. Eğitimini Devlet üstlenecek ve on sekiz yaşına geldiğinde ona CUMHURİYETİN ANAHTARLARI sunulacaktır, bunu müteakip yirmi yaşında ULUSUN NAİBİ sıfatını kazanacak, seçimler, veraset ve elemelerde sınırsız güç sahibi olacaktır. Bu sebeple, YURTTAŞLAR, eğer soyadınız Colonia, Colombia, Columbiario, Colombo, Colombiano ya da Columbus ise; hatta Colón, Colombo, Colomba veya Palomo, Palomares, Palomar ya da Santospirito ise, hatta neden olmasın, Genovese ise (kim bilir? yukarıda sayılanların hiçbiri kazanamazsa belki de ÖDÜL SİZİN OLUR) kulak kesilin: MEKSİKA MAÇOLARI, KARINIZI HAMİLE BIRAKIN, HEMEN ŞİMDİ! YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ BOL YİYİN TAHİN PEKMEZ ŞİMDİ BUNUN TAM ZAMANI DOKUZ AY BİR DAHA ELE GEÇMEZ

Evet baylar bayanlar, buyrun üremeye! Zevkiniz göreviniz, göreviniz de özgürlüğünüzdür! Meksika’da hepimiz özgürüz, özgür olmak istemeyenler ise cezalandırılacaklardır! Yargıçlarınıza sonuna kadar güvenebilirsiniz: Sizi hiç hayal kırıklığına uğrattık mı?

Eklendi: Yayım tarihi
  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıDoğmamış Kristof
  • Sayfa Sayısı760
  • YazarCarlos Fuentes
  • ISBN9789750742316
  • Boyutlar, Kapak12.5 x 19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2020

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Diana – Yalnız Avlanan Tanrıça ~ Carlos FuentesDiana – Yalnız Avlanan Tanrıça

    Diana – Yalnız Avlanan Tanrıça

    Carlos Fuentes

    41 yaşında ünlü bir şair ve yazar, sadık kaldığı tek şey edebiyat olan bir Don Juan ve 31 yaşında güzelliğinin doruğunda bir kadın, ünlü...

  2. Cennet’teki Âdem ~ Carlos FuentesCennet’teki Âdem

    Cennet’teki Âdem

    Carlos Fuentes

    Yeni suçlu sınıfı kötülerden, sapıklardan ve kana susamışlardan oluşuyor, bunlar iktidarı yavaş yavaş ele geçiriyorlar, sınırdan başlayıp taşraya, cahil polislerden siyasetçilere, araya hiç kimseleri...

  3. Kartal Koltuğu ~ Carlos FuentesKartal Koltuğu

    Kartal Koltuğu

    Carlos Fuentes

    Carlos Fuentes, dünyanın yaşayan en önemli yazarlarından biri. Hem edebiyatın hem de düşünce dünyasının önde gelen figürlerinden. Türkiye’de de daha önce Can Yayınları tarafından...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Ateşi Yakalamak ~ Suzanne CollinsAteşi Yakalamak

    Ateşi Yakalamak

    Suzanne Collins

    CAPITOL MUTSUZ, HUZURSUZLUK ARTIYOR, ATEŞLE DANS EDEN KIZ BİR KIVILCIM YAKTI, YERİN ALTINDAN YÜKSELEN İSYAN ŞİMDİ PATLAMA NOKTASINDA! KIVILCIMLAR PARLIYOR, ALEVLER YAYILIYOR VE CAPITOL...

  2. Gizemli Çikolata Dükkânı ~ Kim Ye EunGizemli Çikolata Dükkânı

    Gizemli Çikolata Dükkânı

    Kim Ye Eun

    Seul’de gizemli bir çikolata dükkânı vardır, adı Sarang de Chocolate, yani Aşk Çikolatası. Burada pek çok mucize yaşanır, tüm âşıkların hikâyeleri dinlenir, dertleri teselli...

  3. Kilden Ayaklar ~ Terry PratchettKilden Ayaklar

    Kilden Ayaklar

    Terry Pratchett

    Kült yazar Sör Terry Pratchett’ın kaleme aldığı “Diskdünya” serisinin ilk kez Türkçeye çevrilen yeni kitabı Kilden Ayaklar, baştan sona macera, kovalamaca, gizem ve elbette mizah...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur