
“Her şey yitirildiğinde ya da yitirilmiş gibi olduğunda bile, işe yeniden baştan başlayarak, sükûnetle yeniden çalışmaya koyulmak gerektiğine inandım. Her zaman, yalnızca kendine ve kendi gücüne güvenmek gerektiğine inandım… Benim moralim çok yüksek; isteyen benim bir şeytan, isteyen de bir ermiş olduğuma inansın. Ne kurbanı ne de kahramanı oynamak istiyorum. Sıradan, yalın bir adam olmaya inanıyorum; derin inançları olan ve dünyada hiçbir şey için tükürdüğünü yalamayan bir adam olmaya inanıyorum.”
59. mektup, Carlo Gramsci’ye, 12 Eylül 1927.
Antonio Gramsci 20. yüzyılın en özgün Marksist düşünürlerinden biriydi. 1926’da faşist İtalyan rejimi tarafından tutuklanıp hapsedildi ve on yılı aşkın süre cezaevinde kaldı. Tutuklanmak onun için beklenmedik bir olay değildi ama büyük çoğunluğu hücrede, tek başına geçen yıllar yaşama direncinin her yönden sınandığı bir dönem oldu. Zorlu koşullara rağmen mücadele azminden ve entelektüel üretimden vazgeçmeyen Gramsci’nin dışarıyla arasındaki tek bağ haftada bir ya da iki kez yazmasına izin verilen mektuplardı.
Ölümünden yıllar sonra bir araya getirilen Hapishaneden Mektuplar, 1926-1937 yılları arasında Gramsci’nin kaleme aldığı, bilinen 489 mektubun tamamını içeriyor. Bir entelektüelin düşünce dünyasını, insani yönlerini en açık biçimde sergileyen mektupların her satırında küçük sevinçler ve kederler kadar derin ahlâki ve entelektüel yargılar da yer alıyor.
Cemal Erez ve Meral Erez’in titiz çalışmalarıyla, tamamı ilk kez Türkçe yayımlanan Hapishaneden Mektuplar, Antonio Gramsci’nin düşünsel mirasının önemli bir parçası…
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
AKLIN KÖTÜMSERLİĞİ, İRADENİN İYİMSERLİĞİ…
KIVANÇ KOÇAK
7
Antonio Gramsci’nin Yaşamöyküsü
29
1926
41
1927
63
1928
163
1929
233
1930
301
1931
365
1932
469
1933
583
1934
665
1935
669
1936
681
1937
711
1926
[1]
Giulia Schucht’a
Giulia için,
Roma, 20 Kasım 1926
Benim çok sevgili Julka’m,
Son mektuplarından birini anımsıyor musun? (En azından, senden aldığım ve okuduğum son mektuptu.) Her ikimizin de, çocuklarımızın büyüdüğünü birlikte görmeyi umabilecek kadar yeterince genç olduğumuzu yazmıştın bana. Bunu çok çok iyi anımsaman gerekiyor şimdi; bizi her an ciddi olarak düşünmen, beni düşünmen ve beni çocukların yaşamına katman gerekiyor. Senin her zamanki gibi güçlü ve yürekli olacağından kuşkum yok. Çocukların iyi büyümeleri ve tam anlamıyla sana layık olabilmeleri için, öncekinden daha da güçlü olmak zorunda kalacaksın. Bugünlerde çok ama çok düşündüm. Sizlerden kesinlikle epey uzun bir süre habersiz kalacağım için, gelecekteki yaşamınızı nasıl sürdüreceğinizi düşünmeye çalıştım ve geçmişi, orada gücün ve sonsuz güvenin kaynağını bularak, yeniden düşündüm. Güçlüyüm ve güçlü olacağım; seni çok seviyor ve yeniden görmek istiyorum ve küçük çocuklarımızı görmek istiyorum. Beni maddi sorun endişelendiriyor biraz: Senin kazancın her şeyi karşılayabilecek mi? Biraz yardım istemenin onurumuzu öyle pek zedelemeyeceğini düşünüyorum. Bana kulak verip, arkadaşlarıma başvurman konusunda seni ikna etmek isterdim. Olabilecek her kötü duruma karşı güvende olduğunu bilirsem daha rahat ve güçlü olurum. Gördüğün gibi, benim o ağırbaşlı babalık sorumluluklarım hâlâ acı çektiriyor bana.
Sevgilim benim, hiçbir biçimde seni huzursuz etmek istemezdim. Çok çok az uyuduğum için biraz yorgunum, bu yüzden de yazmak istediğim her şeyi dilediğim gibi yazamıyorum. Aşkımı ve güvenimi olanca gücüyle sana duyurmak istiyorum. Evdeki herkesi kucakla; seni ve çocukları en derin sevgimle sıkı sıkı kucaklarım.
Antonio
[2]
Giuseppina Marcias’a
Roma, 20 Kasım ’26
Çok sevgili anneciğim,
Bugünlerde seni çok düşündüm. Bu yaşında ve yaşadığın bunca acılardan sonra, sana vermekte olduğum yeni acıları düşündüm. Her şeye karşın ben nasıl güçlüysem, senin de güçlü olman ve o engin aşkının ve iyiliğinin olanca sevgisiyle beni bağışlaman gerekiyor. Senin acı çekerken güçlü ve sabırlı olduğunu bilmek benim için de bir güç kaynağı olacak: Bunu iyi düşün ve sana göndereceğim adrese mektup yazdığında bunun güvencesini ver bana. Rahat ve huzurluyum. Kafaca her şeye hazırlıklıydım. Beni bekleyen zorlukları fiziken de yenmeye ve dengeli kalmaya çalışacağım. Benim yapımı tanırsın ve bu yapının dibinde her zaman bir parça neşeli bir mizahın bulunduğunu bilirsin. Bu, benim yaşamama yardımcı olacak. Bir oğlumun daha dünyaya geldiğini sana henüz yazmamıştım: Adı Giuliano. Bana onun gürbüz bir çocuk olduğunu ve iyi geliştiğini yazıyorlar. Buna karşılık, Delio bu son haftalarda, hafif biçimde de olsa, kızıla yakalandı ama şimdiki sağlık durumundan haberim yok. Tehlikeli dönemi atlattığını ve iyileşmekte olduğunu biliyorum. Torunların konusunda endişelenmemelisin. Anneleri çok güçlü ve çabalarıyla onları çok iyi yetiştirecek. Çok sevgili anneciğim. Artık devam edecek gücüm yok. Başka mektuplar da yazdım, bir yığın şey düşündüm ve uykusuzluk beni bir parça yordu. Herkese şu güvenceyi ver: Onlara benden utanç duymamaları ve bizim oraların dar görüşlü ve kırık dökük ahlâk anlayışının üstünde olmaları gerektiğini söyle. Carlo’ya özellikle şimdi sizleri düşünmek, ciddi ve çalışkan olmak görevinin kendisine düştüğünü söyle. Grazietta ve hele de Teresina, bana yazdığın gibi eğer Teresina’nın bir oğlu daha olacaksa, güçlü ve sakin olmak zorundalar. Gene aynı şekilde babamın da güçlü olması gerekiyor. Sizler, tüm sevdiklerim, özellikle şu an size karşı gerektiği ve hak ettiğiniz gibi her zaman şefkatli ve iyi olamadığımı düşündükçe yüreğim kan ağlıyor. Beni her zaman aynı duygularla sevin ve hatırlayın. Hepinizi öpüyorum ve seni sevgili anneciğim, seni sonsuz öpücüklerle kucaklıyorum.
Nino
Not. Paolo’yu da kucaklıyorum. Sevgili Teresina’sını hep sevsin ve onunla hep iyi geçinsin. Ve Edmea’yla Franco’yu da öpüyorum.
[3]
Clara Passarge’ye
[Roma, 20 Kasım 1926]
Saygıdeğer hanımefendi,
Her şeyden önce, size verdiğim, aslında kira sözleşmesinde yer almayan rahatsızlık ve sıkıntılardan dolayı af dilemek istiyorum. Ben yeterince iyiyim, sakin ve rahatım. Eğer bir-iki kat çamaşır hazırlayabilir ve onları benim için almaya geldiğinde Marietta Bucciarelli adındaki güvenilir hanıma verirseniz, size minnettar kalacağım: Size adresini yollayamıyorum çünkü unuttum. Mümkünse, şu kitapları istiyorum:
1) Giriş kapısının yanındaki rafta bulunan Almanca dilbilgisi kitabı;
2) Yatağın karşısındaki dolapta bulunan Bertoni ve Bartoli’nin Breviario di linguistica kitabı [Dilbilim Elkitabı];
3) Bana fiyatı ucuz olanından bir İlahi Komedya yollarsanız çok ama çok minnettar kalacağım size, çünkü kendi kitabımı birine ödünç vermiştim. Eğer kitaplar ciltliyse, sayfaların ayrılmamasına dikkat ederek, kapak kartonlarını koparmak gerekir.
Kızıl hastalığına yakalanan oğlumun durumunu öğrenmek isterdim. Belki Marietta bir şeyler biliyordur. Eğer burada kalma sürem çok uzarsa, odayı boş sayıp dilediğiniz gibi kullanmalısınız diye düşünüyorum. Kitapları sandığa yerleştirip günlük gazeteleri atabilirsiniz. Sizden tekrar af diliyorum sevgili hanımefendi ve gösterdiğiniz nezaketin büyüklüğü karşısında daha da artan, büyük üzüntülerimi bildiriyorum. Eşiniz Giorgio Beyefendi’ye ve kızınız hanımefendiye de selamlarımı yolluyorum; en içten saygılarımla…
Antonio Gramsci
[4]
Clara Passarge’ye
Palermo, 30 Kasım [1926]
Pek saygıdeğer hanımefendi,
3 günden beri Palermo’dayım (hapishanede).
25 Kasım sabahı Roma’dan ayrılıp, birkaç gün kaldığım ve böceklerin beni yiyip bitirdiği Napoli’ye doğru yola çıktım. Birkaç gün sonra, sürgün yerim olarak belirledikleri Ustica Adası’na4 hareket edeceğim. Yolculuk süresince evin anahtarlarını yollayamadım. Ustica’ya varır varmaz, hemen anahtarlarınızı gönderecek, kesin adresi ve edinebileceğim ve bana gerekebilecek şeyleri gönderebilmenizi ya da göndertebilmenizi sağlayacak bilgileri size yollayacağım. Sağlığım oldukça iyi: Yalnız bir parça yorgunum. Maria size geldiğinde, durumumu ona bildirin ve beni hâlâ hatırlayan tüm akrabalarıma ve arkadaşlarıma selamlarımı iletmesini söyleyin. Giorgio Beyefendi’ye ve kızınız hanımefendiye sevgi dolu selamlarımı gönderiyorum.
Saygılarımla.
A. Gramsci
[5]
Tatiana Schucht’a
Ustica, 9.XII.926
Çok sevgili Tatiana,
Ayın 7’sinde Ustica’ya vardım ve ayın 3’ünde yazdığın mektubu, 8 Aralık’ta aldım. Çeşitli anılar ve duygular zihnimde yavaş yavaş oturuşunca ve dinlenip, yorgunluğum ve uykusuzluğum geçince, yolculuğumun tüm izlenimlerini bir başka mektupta anlatacağım sana. Yolculuk, yaşanan özel durumlar dışında (bileklerinde prangayla ve seni yol arkadaşının bileklerine bağlayan bir zincire bağlı olarak, saatlerce, posta treniyle ve küçük bir vapurla yol katetmenin sağlam bir adam için bile pek kolay olmayacağını tahmin edebilirsin), Shakespeare sahnelerini andıranından tut da, gülünç olanına kadar çeşitli bakımlardan çok çok ilginç ve renkli geçti: Örneğin Napoli’den geçerken, akla hayale gelmez zoolojik örnekler bakımından son derece zengin, uçsuz bucaksız büyük bir salondaki bir gece sahnesini yeniden canlandırmayı başarabilecek miyim bilmem; bunu ancak Hamlet’deki mezarcı sahnesi karşılayabilir sanırım. Yolculuğun en zor bölümü Palermo’dan Ustica’ya geçiş oldu: Dört kez adaya geçme girişiminde bulunduk, üçünde Palermo limanına geri dönmek zorunda kaldık, çünkü küçük vapur fırtınaya direnemiyordu. Bununla beraber, bu ay içinde kilo aldım, biliyor musun? Kendimi böylesine iyi hissetmeme ve bu denli iştahlı olmama kendim bile şaşırdım: Dinlendikten ve uykumu yeterince aldıktan sonra, 15 gün içinde migren ağrılarımın tüm izlerini üstümden tamamen atacağımı ve küçücük yaşamımın yepyeni bir dönemine başlayacağımı sanıyorum. Ustica hakkındaki izlenimlerim her bakımdan mükemmel. Ada 8 kilometrekare büyüklüğünde ve aşağı yukarı 1.300 kişilik bir nüfusu var, bunlardan 600’ü adi suçlular, yani birçok kez aynı suçtan tutuklanan suçlular. Adalılar son derece nazik insanlar. Henüz hiçbirimiz bir yere yerleştirilmedik: İki gece, büyük bir odada, öteki arkadaşlarla beraber uyudum. Şimdilik bir otel odasındayım ve belki yarın ya da öbür gün bizim için hazırlamakta oldukları küçük bir eve çıkacağım. Herkes tarafından büyük bir saygı gördük. Yaşamlarını sana öyle birkaç çizgiyle anlatamayacağım adi suçlulardan kesin olarak ayrılmış durumdayız. Kipling’in Fransızcaya çevrilen L’uomo che vole eserse Re (Kral Olmak İsteyen Adam) kitabının, Una strana cavalcata (Garip Bir At Gezintisi) adlı öyküsünü hatırlarsın. Bu öyküyü öylesine yaşıyormuş gibi oldum ki, birdenbire o öykü geldi aklıma. Şimdilik 15 arkadaşız. Yaşamımız son derece sakin: Çok hoş manzaraları ve hayranlık veren deniz, gündoğumu ve günbatımı görüntüleri eşliğinde, aşağı yukarı 9-10 kilometrelik, oldukça uzun yürüyüşler yapmaya elverişli olan adayı keşfetmekle oyalanıyoruz. İki günde bir mektup, gazete ve aralarında karşılaşmaktan büyük sevinç duyduğum, Ortensia’nın kocasının6 da bulunduğu yeni arkadaşlar getiren vapur uğruyor. Ustica, sana yollayacağım kartpostalda göründüğünden çok daha sevimli. Kuzey Afrika Müslüman kentlerini andıran, pitoresk, son derece renkli bir kasaba. Hapishaneden hapishaneye nakillerle geçen bu bir aydan, ama özellikle de Regina Coeli’de7 çok sıkı tecrit altında geçen 16 günden sonra, kasabanın ve adanın bir köşesinden ötekine dolaşmaktan ve deniz havasını ciğerlerime çekmekten ne kadar sevinç duyduğumu tahmin edemezsin. Çakıl taşlarını uzağa fırlatmada Ustica şampiyonu olmayı düşünüyorum, çünkü daha şimdiden tüm arkadaşları yendim. Sana biraz saçma sapan şeyler yazıyorum, artık aklıma ne gelirse, çünkü hâlâ biraz yorgunum. Çok sevgili Tatiana, Regina Coeli’de bana gelen ilk kahve kavanozunun üstünde senin el yazını gördüğüm ve Marietta’nın adını okuduğum zamanki heyecanımı tahmin edemezsin; tam bir çocuğa dönmüştüm. Biliyor musun, şu sıralar hapishane kurallarına göre mektuplarımın okunmuş olacağını kesinlikle bildiğim için bir çeşit utangaçlık geldi üstüme. Bazı duyguları yazmaya cesaret edemiyor ve duruma uygun davranmak için duygularımı gemlemeye çabalayınca da kilisedeki kutsal eşya bekçisini taklit ediyormuşum gibi geliyor bana. Bu yüzden, ancak bana sorduklarınla ilgili olarak, sana R.C.’de kaldığım günler üstüne birkaç haberi yazmakla yetineceğim. Bana son derece yararlı olan yün ceketi ve aynı şekilde çorapları vb. aldım. Bunlar olmasa soğuktan donardım herhalde, çünkü ince bir pardösüyle yola çıkmıştım ve Palermo-Ustica yolculuğuna girişmek için sabahın çok erken bir saatinde aşağıya indiğim zaman dondurucu bir soğuk vardı. Tüm eşyalarımı torbaya (mükemmel bir biçimde işimi gören torbaya) koymak zorunda kaldığım ve kırılacaklarından emin olduğum için, Roma’da bırakmaktan üzüntü duyduğum küçük çay tabaklarını aldım. Yasakladıkları için, ne Cirio şişesini ne çikolatayı, ne de pandispanyayı alabildim: Listede belirtildiklerini gördüm ama “geçemez” uyarısıyla; aynı şekilde kahve fincanımı da alamadım ama ekmek hamurundan bir ayak üstüne güzelce yerleştirilmiş yumurta kabuklarından kendime yarım düzinelik bir fincan takımı yaptım. Yemeklerin neredeyse her zaman soğuk olmasından endişe duyduğunu gördüm. Endişeye gerek yok çünkü ilk gün lerden sonra hep lokantada yediğimin en az iki katını yedim ve en ufak bir rahatsızlık bile duymadım, oysa bütün arkadaşlarımın hastalandıklarını ve müshil ilacı almak durumunda kaldıklarını öğrendim. Sandığımdan çok daha güçlü olduğuma inanmaya başlıyorum, çünkü herkesten farklı olarak, bunu basit bir yorgunlukla atlattım. Bizim hücrenin ışıklarını kestikleri bir akşam birkaç saat süren sıkıntının dışında, keyfimin hep yerinde olduğuna kesinlikle inan; beni her sahnenin komik ve karikatürel yanını yakalamaya götüren haylaz özelliğim içimde her zaman uyanıktı ve her şeye karşın neşeli kalmamı sağladı. Sürekli okudum, daha doğrusu neredeyse çoğunlukla resimli dergileri ve spor gazetelerini okudum ve kendime yeniden bir kitaplık yapmaya koyuldum. Burada kendime şöyle bir program saptadım: 1) Hep sağlıklı kalmak için kendime iyi bakmak; 2) Metotlu ve kesintisiz olarak Almanca ve Rusça dillerini öğrenmek; 3) Ekonomi ve tarih çalışması yapmak. Kendi aramızda sistemli jimnastik yapacağız vb. vb. Bu ilk günlerde sistem oturuşuncaya dek sana görev yüklemem gerekiyor. Bir yolculuk çantası, ancak kilidi ya da asma kilidi sağlam olan bir yolculuk çantası istiyorum: Adalarda ya da anakaraya doğru yeni bir yer değiştirme düşünülmediği varsayıldığında, tüm valiz ya da sandıklardan çok daha kullanışlı olacak. Aynı şekilde, bıçakları değişebilen sağlam bir tıraş makinesi, tırnak kesmek için küçük bir makas ve törpü vb. gibi, her zaman işe yarayan ve burada satılmayan ufak tefek böyle bir yığın şeye gereksinimim olacak. Sert rüzgârların diş etlerimi şişirmesi durumuna karşı birkaç tüp aspirin isterim. Giysi, palto ve kalan çamaşırlar konusunu senin iyi bir biçimde halledeceğine inanıyorum. Eğer yapabilirsen, bana bir Almanca dilbilgisi kitabıyla bir Rusça dilbilgisi kitabı yolla hemen; Almanca-İtalyanca ve İtalyanca-Almanca sözlük ve birkaç kitap (Max ve Moritz’i – ve eğer kitaplar arasında bulabilirsen Vossler’in La Storia della letteratura italiana’sı [İtalyan Edebiyatı Tarihi]. Sanırım adı Storia politica del secolo XIX [XIX. Yüzyıl Politika Tarihi] olan, İtalyan birliği dönemi üstüne makalelerin ve çalışmaların o koca cildini ve R. Ciasca’nın, adı La formazione del programma dell’unita nazionale [Milli Birlik Programının Oluşumu] ya da buna benzer bir şey olan kitabını da yolla. Bunun dışında sen kendin de bakar ve istediğin gibi karar verirsin. Giulia’ya bu seferlik sen yaz. Az önce sana söylediğim utangaçlık duygusunu bir türlü yenemiyorum. Delio ve Giuliano hakkında iyi haberler almak beni çok mutlu etti; fotoğrafları bekliyorum. Gördüğün gibi, kullandığın adres mükemmel: Burada posta basit bir biçimde çalışıyor, postaneye gelen bir şey olup olmadığını sormak için gişeye gidiyorum ve Ustica’da bir tek posta dairesi var. Gönderdiğim telgraflara gelince, Roma’dan yola çıkacağımı bildiren telgrafın sana çok geç ulaşacağını neredeyse adım gibi biliyordum ama telgrafları alan kişilerin gece saat 11’e kadar gelebilmelerinin mümkün olduğunu bilmelerinin, bir görüşme yapmak için yararlı olabileceğini göz ardı etmek istemedim. Yola çıkan 5 kişiden, sürekli benimle yolculuk yapan Molinelli’yi, saat tam 11’de karısı ziyaret etti yalnızca. Ötekilere hiç kimse gelmedi. Çok sevgili Tatiana, şimdiye kadar sana mektup yazmadıysam, bir an bile unutulduğunu ve seni düşünmediğimi sanma. Kullandığın ifade çok yerinde: Çünkü senden aldığım ve onlarda sevgili ellerinin belirgin izlerini gördüğüm her şey, bir selamdan daha anlamlıydı, aynı zamanda sevgi dolu bir okşayıştı. Marietta’nın adresini bilmek isterdim; belki Nilde’ye8 de yazarım. Ne dersin? Beni hatırlar mı ve bir merhaba dememden hoşlanır mı acaba? Mektup yazmak ve mektup almak, yaşamımın en yoğun anları haline geldi benim için. Çok sevgili Tania, sana biraz karmakarışık bir mektup yazdım. Bugün ayın 10’u, sanırım vapur bugün gelemeyecek, çünkü yatağın ve yastıkların alışkın olmadığım yumuşaklığına rağmen beni bir türlü uyutmayan çok şiddetli bir rüzgâr esti durdu bütün gece. Islık çalarak ve son derece pitoresk ama bir o kadar da rahatsız edici borazan sesleriyle, balkonun, pencerenin ve kapıların ne kadar aralığı varsa hepsinden içeriye dalan bir rüzgâr. Giulia’ya yaz ve ona her bakımdan gerçekten iyi olduğumu ve üstelik kararnamenin belirlediği kadar uzun sürmeyeceğini sandığım buradaki ikametimin, gövdemdeki tüm eski hastalıkları söküp atacağını söyle. Belki de zorunlu bir dinlenme dönemi benim için gerçekten gerekliydi. Seni sevgiyle kucaklıyorum çok sevgili Tania, böylece seninle tüm sevdiklerimi kucaklıyorum.
Antonio
Nilde kendisine yazmamdan hoşlanacaksa, adresini gönder bana.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Mektup
- Kitap AdıHapishaneden Mektuplar
- Sayfa Sayısı717
- YazarAntonio Gramsci
- ISBN9789750538148
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2025
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Nasıl Kadın Olunur? ~ Caitlin Moran
Nasıl Kadın Olunur?
Caitlin Moran
MoranSimone de Beauvoir, “Kadın doğulmaz; kadın olunur,” demişti; hepsi bu olsa iyi… Nasıl Kadın Olunur?, benim kadın olmayı yanlış anladığım onca zamanın öyküsünü anlatıyor....
- Dar Bir Çember İçinde ~ Behçet Necatigil, Kâmuran Şipal
Dar Bir Çember İçinde
Behçet Necatigil, Kâmuran Şipal
“Dar Bir Çember İçinde”, Behçet Necatigil’le Kâmuran Şipal’in 1948-1972 yılları arasında birbirlerine yazdıkları 32 mektuptan oluşuyor. Yaşamlarının, yazı ve çeviri uğraşlarının, edebiyat anlayışlarının yanı...
- İran Mektupları ~ Montesquieu
İran Mektupları
Montesquieu
1700’lü yılların başında pılını pırtısını toplayıp Isfahan’dan ayrılan Özbek, önce Erzurum’a sonra İzmir’e ve oradan Paris’e yelken açıyor, geride sarayını, cariyelerini bırakarak. İran’ın mahrem...