“Çok sürükleyici.” Romance Reviews Today
“Çok eğlenceli, çarpıcı. Tek kelimeyle enfes.” Historical Romance Club
“Byrd, büyük bir hızla, günümüz tarihi roman yazarlarının en iyilerinden biri olma yolunda ilerliyor.” The Best Reviews
Ahlâk kuralları ve aile sırları tarafından esir alınan Juliana, zincirlerini kırabilecek mi?
Yeni tanıştığı üvey erkek kardeşiyle Londra’ya gelen genç Bayan Juliana Applegate, ailesi tarafından uygun bir eş bulması için yollanmıştır. Fakat misafir olarak kalacağı üvey erkek kardeşinin evinde ortaya çıkan salgın hastalık nedeniyle, yakışıklı vaftiz oğlu Sir Oliver Ramsey ile yaşayan, Londra sosyetesinin ünlü simalarından Leydi Sealey’in malikânesinde kalmak zorundadır. Kadınlardan çekinen ve zaman zaman utangaç davranan genç bilim adamı, her şeye rağmen, Juliana’yı yakışıklılığıyla etkilemeyi başarır.
Leydi Sealey’in karşı karşıya kaldığı büyük tehlike, iki genci bu sırrı çözmek için bir araya getirecektir. Aralarındaki çekim, hayatları boyunca unutamayacakları maceralara yol açacak ama yeni filizlenen bu duygular, yaşamları pahasına mücadele edecekleri büyük bir sınava tabi olacaktır.
ÖNSÖZ
Adamın kendisine doğru yaklaştığını gördüğünde, Julıana Applegate büyük meşe ağacının üst dallarından birine sımsıkı yapışmıştı. Çıplak ayak parmaklan, daha alçak bir dalı sıkıca kavramıştı, bir an sendeledi ve neredeyse dengesini yitiriyordu.
Tek başına gelen bu atlı adamı fark etmeden önce, en iyi yumurtlayan tavuklarından kırmızı tavuğu kovalayarak oyun oynuyordu; fakat o ana kadar, lanet olası tavuk galip durumdaydı.
Sık ağaçlıkta ondan kaçıp kurtulmayı başarmıştı. Ağacın en alttaki dallarından birisine uçup konduğunda, Juliana küfrü bastı ve onu tekrar yakalamaya çalıştı ama o kanatlarını çırparak daha yüksek, onun uzanamayacağı bir başka dala kondu. Juliana bir yandan lanet okurken, eteğini topladı ve ağaca çıkabilmek için botlarını çözüp, çıkarttı. Bu bacaklarının bazı bölümlerinin uygunsuz bir biçimde sergilenmesi anlamına geliyordu. Neyse ki, yaşlı Thomas Dalgın dalgın, o zorlu harman kaldırma işinden sonra, iyileşmeye yüz tutmuş olsa da, avcunun içinde hâlâ hafif acımaya devam eden, su toplamış bir kabarcığı ovaladı. Öyle çok çabalamıştı ki… babasının sahip olmadığı oğlu olmaya o denli çabalamıştı ki. Küçük arazi alanında yürüyemez hale geldikten sonra bile malikâneyle ilgilenebilmek için çok çalışmıştı fakat Juliana her zaman onu düş kırıklığına uğratmış gibi görünüyordu. Shire’ın bu ücra köşesinde tüm hayatını geçirmiş olmasına rağmen, hayvanlar, ekinler ya da hava durumu hakkında yeterince bilgili değildi. Ek bir yardım almaksızın harman işini yapabilecek kadar güçlü değildi; yaşlı Thomas da artık romatizmadan iki büklüm olduğu, pek güçlü ve muktedir bir durumda olmadığı için, köyden iki delikanlıyı belli bir ücret karşılığı tutmuştu.
Farkında olduğu yetersizlikleri içim kavuruyordu ve bir an için, gözlerindeki tavuk görüntüsü bulanıklaşmıştı sanki. Juliana elinin arka tarafıyla gözlerini ovaladı. Her yıl bir öncekinden daha zorlaşıyor gibiydi işler. Malikânenin suyunu çeken gelirleri nedeniyle, erişkin olduktan sonraki tüm hayatlarını Applegate malikânesinde geçirmiş Thomas ve karısı Bess dışındaki tüm hizmetkarlara yol vermek zorunda kalmışlardı
Juliana’nın ablası Madeline, maaşları ödeyebilmeleri için artık paralan kalmadığını nazik bir biçimde anlattığında Thomas karısıyla birbirlerine bakmışlardı ve “Maaşlı ya da maaşsız, gidebileceğimiz başka hiçbir yerimiz yok,” demişti. “Bir ailemiz de kalmadı bizim ve başka bir yerde ücretli olarak işe girmek için de çok yaşlıyız.”
Bu doğruydu. Ve krallığın bu ücra köşesinde dahi, Juliana, son yıllarda kasabaların, işten çıkartılmış çiftlik işçileriyle dolup taştığını, bu ikilerin makineyle çalışan yeni dokuma tezgâhları için kârlı bir ürün olan yün üretebilmek için ekin arazilerini koyun otlağına dönüştüren arazi sahiplerince kovulduklarını da işitmişti. Ve bu boşta gezen işçilerin büyük bir kısmı kentlerde iş bulamıyor ve sonunda suça itiliyorlar, sokaklarda dileniyorlar ya da sessizce açlıktan ölüyorlardı.
Juliana ve kız kardeşleri her zaman sorumluluk sahibi olan kız kardeşi Maddine ve zaman zaman yaptıktan çıkışlarla Ophelia ve Cordelia ikizler kimi zaman alacaklıları atlatmak ve babalarının ailesinin nesiller boyunca sahip olduğu bu araziyi ellerinde tutabilmek için büyük bir gayret sarf etmişlerdi.
Bu yüzden bu küçük, pek yol üstünde olmayan eve atın üstünde yaklaşan adamı gördüğünde, Julıana’nın yüreği ağzına gelmişti. Kafasının etrafında dolaşıp duran arıyı kovalamak için elini sallarken, gözlerini onun yüzüne odaklayarak kısmıştı
Gelen bu adam komşularından birisi değildi; hepsini çok iyi tanırdı. Acaba ödenmemiş borçlarıyla ilgili acil mesajlar taşıyan bir kurye olabilir iniydi? Adam bu iş için fazla iyi giyimli görünüyordu ve masa başı çalışmaya alışmış bir memurun binebileceğinden çok daha iyi bir şekilde ata biniyordu.
Yabancı dönemeçten döndü, artık onu daha iyi bir biçimde görebiliyordu. Juliana’nın nefesi kesilmek üzereydi ve tutunduğu dalı neredeyse elinden kaçıracaktı. Bu adamı daha önce görmüştü! Elbette, görmüştü! O, eşeğini tatlı tatlı dil dökerek bataklıktan çıkartmaya çalışırken çamura bulanmış Juliana’ya rastlamış yolcu değil miydi? Bu olay bir süre önce olmuştu ve bu adam. yanı bu beyefendi Juliana’nın evini görmekte ısrar ermişti. Fakat…
Juliana yaprakla kaplı ince dalı yana doğru itti ve daha sert bir biçimde gözlerini açıp, dik dik baktı. Aynı adamdı, bundan emindi. Uzun boylu ve siyah saçlıydı, şaşılacak derecede yakışıklıydı ve çok iyi giyimliydi İtki hangi nedenle buradaydı?
Tüm ağırlığıyla kötü bir his düşmüştü içine, bu histen kurtulmaya çabaladı. Bunun bir başka açıklaması olmalıydı. Adsın belki de yolunu kaybetmişti Ama at ve binicisi yaklaştıkça. Juliana’nın kalbi daha hızlı çırpmaya haşladı
Sanki onun ilgisinin yok oluşunu fark etmişçesine, tavuk da dalda birkaç adım ona yaklaşmıştı. Juliana uzandı ve kümesinden kaçmış tavuğu sıkıca tuttu.
“Fn avından.” dedi, “seni yakaladım.”
Cıyak cıyak bağıran tavuğu da yüklenerek, inebildiği kadar süratle ağaçtan aşağıya indi, inerken dirseği sıyrıldı; botlarını giydi ve tavuğu kümese koyabilmek için acele etti. Birkaç avuç mısın kümesin içine saçtı ve ona doğru koşan ablasını karşılamak üzere dönerken kümesin demir kapısını kapattı.
“Jules! Bir yabancı geldi. Ah, sense berbat görünüyordu.
Madelıne ise her zamanki gibi derli topluydu. Juliana kızkardeşini en son mutfakta, etli börek yapmak için hamur açarken, Bess’e yemek hazırlamada yardım ederken görmüştü’, Maddine önlüğü çıkartıp alımıştı ve yüzünde tekbir un zerresi dahi yoktu. Yumuşak kahverengi saçlarının her bir lülesi yerli yerindeydi ve heyecanını dışa vuran tek şey alnındaki küçük kırışıktı.
Halbuki Juliana öyle değildi. Kendisini tepeden tırnağa bir süzdü ve eteklerini düzeltmek için salladı, sonra soluk muslin kumaştan elbisesini çırptı. Korsesine bir yaprak yapışmış ve yakası ise tek tük tavuk tüyüyle kaplanmıştı. Kaçan tavukta mücadelesi sonrasında, kirlenen koyu renk saçlarından düşen birkaç tutam yüzüne yapışmıştı. Bir gözünü kapattı ve burnunun ucunu sildi En azından botlarını giyinmişti.
“Çabuk gel, yüzünü yıkamalısın ve saçlarınla yakanı düzeltmelisin,” dedi Maddine.
“Neden’” Juliana kız kardeşine dik dik baktı, bir yandan evin arka tarafına doğru hızlı adımlarla ilerliyorlardı. “Bizi görmek için bizden izin almadı, değil mi?”
“Şüphesiz almadı. Bess onu babamı görmesi için götürdü Ve kapıyı kapattılar. Fakat… fakat ben endişeliyim. Jules. Bağırıyorlardı. duydum.”
“Bağırmak? Babama? Buna nasıl cüret eder?” Juliana birden koşmaya başladı. Babası tehlikede olabilir miydi? Fakat Juliana bu yabancıya daha önce rastladığında, oldukça akıllı birisi gibi görünüyordu, hatta kibar ve yardımsever, ona yardım etmek ve onun güvenli bir şekilde eve vardığını görmek için ısrarlı görünmüştü. Ve konuşmasından, giyiminden, Juliana onun bir beyefendi olduğu yargısına varmıştı. Öyleyse kendisinden daha yaşlı ve daha zayıf bir adama niye bağırmış olabilirdi ki? Hiç akla uygun gelmiyordu bu.
Kız kardeşini geçti ve bu kez de Madeline onu yakalamak için hızlandı. “Nereye gidiyorsun? Bekle!”
“Babama yardım etmemiz lazım!”
Fakat Juliana mutfak kapısından girip, dinlemek için koridora koştuğunda, sadece çalışma odasından gelen belli belirsiz mırıldanmaları duyabildi. Kız kardeşi Juliana’nın daha ileriye gitmeden Önce yüzünü yıkamasında ısrar ediyordu. Juliana sözünü dinledi, hızlı bir biçimde tasın içindeki suyu yüzüne çırptı ve yıpranmış keten havluyla yanaklarını ovaladı, sonra koridordan oturma odasına geçti hemen. Maddine ise onu daha hanımefendi bir edayla izledi.
Çalışma odasının kapısı hâli kapalıydı, içendeki görüşme sonsuza kadar uzayacak gibiydi. Sıkıca kapatılmış kapı ve içerideki seslerin oldukça hafif bir mırıldanma şeklinde olması nedeniyle, Juliana söylenenlerin çok ax bir kısmını anlayabiliyordu.
“Ben içeriye babamın yanına girmeliyim,” diye mırıl
Madeline başını salladı. “Hayır, eğer o bizi isterse. /ılı çalar. Jules, bu görüşmenin neyle ilgili olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yak. Belki bizim aralarındaki bu işi bilmemizi istemiyordur.” Ses tonu temkinliydi ama rengi atmış görünüyordu.
“O zaman niye tüm dünya başımıza yıkılacakmış gibi görünüyorsun Allah aşkına?” diye sordu Juliana. “Sen neden şüpheleniyorsun? Söyle bana, Maddıe!”
Kız kardeşi başını salladı. “Bilmiyorum. Sadece bu yabancıya koridorda yürürken gözüm ilişti ve o… babamıza o kadar çok benziyor ki?”
Juliana şaşırmıştı, onunla göz göze gelmek istemeyen kız kardeşine dikkatle baktı. Bu adamla ilk karşılaştığında ona da oldukça tanıdık birisi gibi gelmişti, fakat bu aklına gelmemişti.
“Belki de babamızın hiç sözünü etmediği bir kuzeni falandır,” Kız kardeşinin yüzündeki ifadeye dikkat dahi etmedi. “Uzaktan bir kuzen…”
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı) Tarihi Roman
- Kitap AdıKır Zincirlerini
- Sayfa Sayısı376
- YazarNicole Byrd
- ISBN9944823043
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviEpsilon / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- İntermezzo ~ Sally Rooney
İntermezzo
Sally Rooney
30’lu yaşlarındaki beyaz yaka avukat Peter gençlik aşkı Sylvia’yı sever ama onunla birlikte olması sağlık nedenlerinden ötürü mümkün değildir. O da teselliyi kendini uyuşturmakta...
- Angela’nın Külleri ~ Frank McCourt
Angela’nın Külleri
Frank McCourt
“Geriye bakıp çocukluğumu anımsadığımda, nasıl hayatta kalabildiğime hala şaşarım. Kötü bir çocukluktu; mutlu bir çocukluğun pek kayda değer yanı yoktur zaten. Sadece mutsuz bir...
- Kütüphaneci ~ Judith Kuckart
Kütüphaneci
Judith Kuckart
Judith Kuckart, “Her hareketin hedefi durağanlıktır, çünkü her hareketin sonunda kalıcı bir şey olması gerekir,” sözüyle süslediği Kütüphaneci ile bizleri duvarın ayırdığı Berlin’e götürüyor....