Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Lütuf Anları Tanrı Beklenmedik Anlarda Yaşamımıza Dokunduğunda…
Lütuf Anları Tanrı Beklenmedik Anlarda Yaşamımıza Dokunduğunda…

Lütuf Anları Tanrı Beklenmedik Anlarda Yaşamımıza Dokunduğunda…

Neale Donald Walsch

Hayatımızda bir şeylerin yolunda gitmediği, tam her şeyin sona erdiğini, en ufak bir umut ışığının kalmadığını düşündüğümüz anlarda bile, bazen şans ya da raslantı…

Hayatımızda bir şeylerin yolunda gitmediği, tam her şeyin sona erdiğini, en ufak bir umut ışığının kalmadığını düşündüğümüz anlarda bile, bazen şans ya da raslantı diyerek geçiştirdiğimiz, çoğu kez “bir mucize!” olarak kabul ettiğimiz şaşırtıcı “armağanlara” kavuşuveririz…

Tanrı ile Dostluk, Tanrı ile Birlik ve Tanrı ile Sohbet kitaplarının yazarı Neale Donald Walsch’tan akıcı ve sürükleyici satırlarla, bir umut ve sevgi kitabı. Acının nasıl sevince, sevgisizliğin nasıl sevgiye dönüştüğüne dair “mucizevi” gerçek yaşam öyküleri…

İÇİNDEKİLER
Teşekkür
Giriş
1  Yaşam Rotasını Değiştirdiğinde
2 Dünyada Mekan
3 Dolaşmak
4 Mucizeler Olduğunda
5  Sessiz Ses
6 Tanrı da Şarkı Söyler mi?
7 Cennetten Bir Haberci mı?
8 Uğurlu Aksilik
9 İlahi Tasarımlar
10 Ve Küçük Bir Çocuk Onlara Rehberlik Yapacaktı
11 Cennetteki Dostumuz
12 Ruhun Yolculukları
13 Gölgeler Diyarı
14 Her An İçinde Kutsal Olanı Görmek.
15 Kutsanmak İçin Asla Geç Kalınmaz.
16 Kehanet Yeteneği
17  Şifa Verme Yeteneği
18 “Büyük” Bir İbaret, Gerçekten
19 Kulaklarında O Müzik Vardı.
20 Bir Annenin Mesajı
21  Davet
Bitirirken
Ek

Teşekkür
Teşekkürlerime en iyi dostum Tanrı’yla başlıyorum. Son zamanlarda ondan gerçekten çok şey gördüm. Eh, zaten o beni hiç yalnız bırakmamıştı, ama benim ona olan ilgim son zamanlarda daha da artmıştı, ve bu yüzden de ondan daha fazlasını görüyordum. Şükranlar sana, Tanrı. En büyük sensin.
Aslında, sen hep ama hep en büyüksün,..
Sonra, olağanüstü eşime, Nancy’e şükranlarımı sunmak istiyorum. Eşim, Tanrı’ya, benim bu dünyadaki yaşamım sırasında gerçekleştirebileceğim fiziksel yakınlıktan çok daha yakındır, Nancy meleklerin bir kanıtıdır. Bir gün Naneyle ilgili bir kitap yazacağım, ama sadece kendim için, ve o kitaba Meleklerin Kanıtı adını vereceğim. Nancy’nin yol göstericiliği ve onun editörlük dehası, bu kitabın her tarafına yayılıdır,
En derin minnet duygularımı da Rita Curıis’e gönderiyorum, kendisi iyi ve tutarlı bir dost olup yayınevine gönderilen yüzlerce metni okuduktan sonra bu kitaptaki kişisel öykülerin redaktörlüğünü yaptı, ayrıca kendi olağanüstü çabalarıyla bu projenin gerçekleşmesine büyük bir katkıda bulundu.
Bu sayfada, yayıncım Robert Friedman’ı da saygıyla anmak istiyorum; çünkü Tanrı, “Tamam. Bob. bizim burada yapacak bir işimiz daha var,” dediğinde o, asla yolundan dönmeyen bir kişidir. Bob Friedman ve sahibi olduğu yayınevi Hampton Roads Publishing Company. her yazarın düşünde yatan bir yerdir.

Giriş
Tanrı öldü mü?” 1960’lı yıllarda bu çok sorulan bir soruydu. Her
kes bu soruyu soruyordu. Herkes bu konuda konuşuyordu. Her yerde bu sorunun yazılı olduğu kâğıt çıkartmalar karşınıza çıkıyordu. Tabii, hiç kimse ciddi olarak Tanrı’nın öldüğünü zannetmiyordu. Toplum olarak kendimize Tanrı’nın yaşamımızda nasıl rol oynadığım eğer oynuyorsa sormamız için ilginç bir yöntem sağlıyordu.
“Savaşma Seviş!” ve “Barışı dene!” gibi sloganların yanısıra üç kelimelik ‘Tanrı bizim yanımızda” sloganı çoğunlukla omuzlara kadar uzamış saçlarıyla (kız ya da erkek fark etmiyordu), sık sık üzerlerinde kolyeden başka bir şey giymeyen (bazen sokağa da böyle çıkıyorlardı} ve insanların koşuşturmalarına bir anlam veremeyen ve yaşamın karmaşık sorularına neden kucaklamayla yanıt verilemeyeceğini sorgulayan o arayış neslinin ruh halini özetliyordu. Yani, çiçek topla dövüşme, diyorlardı hep.
Bu konuda komik olan bir şey varsa, o da haklı olmalarıydı.
Kucaklaşmayla her şeyi çözebilirdik.
Şimdi artık 1900’lü yıllan geride bıraktık ve 2000li yıllara girdik. Ve bizler hâlâ kucak 1 aşabil men in yollarını arayıp duruyoruz. Aramızda bunca mesafe varken; birbirimizi tanımazken nasıl olur da birbirimizi kucaklayabiliriz? Zaten biz aynı nedenden Ötürü kendimizi bile kucaklayamıyoruz ki! Ayrıca ne kendimize ne de birbirimize sevgi beslemeyi denememize bile izin verilmiyor. Çok saçma. Çok eski. Çok bilmem ne… eh işle, hippiler gibi. Biz anık yetişkiniz. Madem yetişkiniz, yetişkin gibi davranmalıyız, değil mi ama? Çalışmalı, faturalarımızı ödemeli, huzursuzluk çıkarmamalı, işimizi görürken mümkün olduğunca az sorun çıkarmalıyız. Tamam mı? Yani, hiçbir şekilde sorun çıkarmamamız gerekiyor. Şimdi bunları yaptığımızda bütün saçmalıklara da son vermiş mi olacağız?
Eh, bu durumda benim halâ altmışlardaki sorularımı sormam gerekiyor. Sevgi bunun neresinde? Tanrı bunun neresinde?
Her şeyi dış görünümüyle değerlendiriyoruz. Toplum olarak da, dünya olarak değerlendirmelerimizi hep böyle yapıyoruz.
Ben bir başlangıç noktası Önereceğim.’ Haydi kucaklamaya başlayalım.
Bu kitap Tanrı’ya kocaman açılan bir kucaktır. Bir şeye şapka çıkararak şükran ifade etmek gibi bir şeydir. Yok, değil… bir sevgi mesajıdır. Umarım bu kitabı okuyup bitirdiğinizde kendinizi sanki Tanrı’yla kucaklaşmış gibi hissedersiniz. Çünkü, bilmem biliyor musunuz, Tanrı kendisini kucaklayanı hep kucaklar.
Tanrı’yi kucakladığımızda. Tanrı karşılık olarak bizi kucaklar.
Aslında… ilk kucaklayan hep Tann’dır.
İşte bu kitap da zaten bunu anlatıyor. Bu kitap Tanrı’nın yaşamımızda karşımıza çıkıp bize sarıldığı o lütuf anları üzerine yazılmıştır. Bu kucaklama bize farktı şekillerde gelir ve siz bunların birçoğunun burada resmedildiğini göreceksiniz. Taleplerin karşılığı anında gelir, cennetten ‘•işaretler”, sihirli bir şekilde yere düşmeye başlar. İşte bunların hepsini bu kitapta bulacaksınız.
Bu kitapta gerçek yaşamlar ve gerçek insanlarla ilgili öyküler bulacaksınız. Bunları bana dostlar gönderdi. Çünkü ben bun I an onlardan talep ettim. Tanrı’yla olan kişisel deneyimimin bankalarından farklı olup olmadığını, farklı değilse, hepimizin aynı deneyimleri yaşayıp yaşamadığını öğrenmek istedim, ama bunlardan söz eden de bir tek ben oldum. Ya da bir avuç kişiden  biri.
Şimdiye kadar…
Tanrı’yla Sohbetler* dizisinin Tanrı hakkında konuşmalara neden olması beni çok mutlu etli. Halta kitaplarda karşılaştıkları düşüncelerle hemfikir olmayanlar bile hu kitapların en azından Tanrı sal tıkla ilgili kendi doğrularının farkına vardılar. Bu da aynen eskiden sorduğumuz “Tanrı Öldü mü?” sorusu gibi bir şey. En azından bize konuyu gözden geçirme fırsatı veriyor.
Ayrıca şimdi, bu seçki içerisinde. insanlar kendi yaşamlarında yaşadıkları Tanrı deneyimlerini paylaşıyorlar. İste ben de bu deneyimlerle yorum ve tepkilerden oluşan zengin bir malzemeyi 1500 sayfa tutarı beş ciltlik “Wiıh GnJ” kitaplarında topladım.
Bu kitaplar için çok sayıda referans kullandım, çünkü ben bunların bazılarında muazzam, yararlı mesajlar olduğunu düşünüyorum ve bu mesajların gündelik yaşama pratik bir şekilde nasıl uyarlanabileceğim göstermeyi umuyorum.
İşte bu yüzden sizin bu küçük yolculuğu seveceğinizi umuyorum. Burada mucizeler hakkında her şeyi ve bunların yaşamınızda nasıl üretilebileceğini öğreneceksiniz. Benden değil, ama başka insanların hikayelerinden Tanrının sihriyle ilgili ufak tefek şeyler öğreneceğiz. O inanılmaz eşzamanlılıklar, tanrısal seslerin ziyaretleri, akıllara durgunluk veren tesadüfler, doğrudan Tanrı’dan hikmet getiren çocuklar… ve kendiliğinden oluşan olaylar… İşte tüm bu konularda yapılabilecek tek açıklama burada.
Tabii ki Tanrı’nın işi.
Hayır. Tanrı ölmedi.
İşte kanıtı.

1 Yaşam Rotasını Değiştirdiğinde
Lütuf Anları dediğimiz anlar Tanrı’nın yaşamlarımıza çok gerçek, doğrudan ve tamamen görünür yollardan girdiği anlardır. Bunlar, küçük veya büyük, rota değişikliğine neden olan olayların meydana geldiği anlardır.
Bu kitabı elinize aldığınızda siz de bir Lütuf An ı yaşadınız.
Tanrısal olan, yaşamımıza birçok yoldan girer. Özellikle de mucize olasılıklarına kendimizi açlığımızda Yeler ki ruhumuzun kapısını Tanrı tarafından dokunulabilme gücüne sadece düşlerimizde gördüğümüz bir şekilde açabilelim; işle o zaman o düşler gerçekleşmeye başlayacaktır.
Bundan birkaç yıl önce, bütün dünyada yankı uyandıran Tanrı’yla Sohbetler adında bir kitap yazdım. Ben bu kitap için esini lûtuf afi’ı sırasında doğrudan Tanrı’dan aldığıma inanıyorum. Ayrıca bu tür esinleri alıp bu tür anları yaşayan tek kişinin ben olmadığıma inanıyorum. İşte bu yüzden, eğer önceki kitaplarım bize bir şey öğretriyse. o da Tanrı’nın hepimizle her zaman konuştuğu gerçeğidir. Bunun yanısıra Tanrı’yi sadece kendimizi dinlemeye açtığımız zaman duyabiliriz.
Duymak için kulağı olan herkes dinlesin.
Ama şimdi burada size şaşırtıcı bir haber aktaracağını. Tanrı bizimle sadece konuşmuyor, Tanrı bizi her gün ziyaret ediyor, hem de salisen.
Bu kitap tamamen bu ziyaretleri ele alıyor. Bu kitap yaşamınızı değiştirecek bir rota çizmenize yol açacak, çünkü bu kitabın kahramanları tıpkı sizin gibi gerçek kişilerdir. Burada anlatılanlar ustaların, gutuların. azizlerin, veya bilgelerin hikayeleri değil. “Tanrı’yla didişmiş” ve bunu hiç unutmayan halktan sıradan insanların hikayelerdir. Burada anlatılanlar sizin ve benim gibi gerçek yaşamdaki insanlara ait hikayeler olduğu için, ‘”acaba yaşamımızda faaliyet gösteren bir başka güç var mı?” sorusu konusunda gayet ikna edici olabiliyor.
Benim görüşüme göre. o güce Tanrı adı veriliyor. Siz de ona dilediğiniz herhangi bir ad verebilirsiniz. Örneğin o güce rastlantı diyebilirsiniz, beklenmedik şeyler bulma şansı diyebilirsiniz, şans diyebilirisiniz, sezinlemek diyebilirsiniz ._ ne derseniz deyin, bu kitabı okuduktan sonra onun buruda olduğunu reddetmenin çok zor olduğunu göreceksiniz. Tam da burada. Yaşamlarımızda. Hem de her gün. Mucizeler yaratan güç olarak. Sihirli bir güç olarak. Her şeyi değiştiren bir güç olarak.
Bu herkesin yaşamında olan bir şey. New York’tan 43 yaşındaki Janice Tooke yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
‘Onbir yaşındaki oğlumla Birlikte şehir dışındaki kampa yerleşip Hudson Nehri’nde yelkenle dolaşmak için yola koyulmuştum İki saatlik araba yolculuğu sırasında, arabada birlikte olduğumuzda her zaman yaptığımız gibi. Tanrıyla Sohbetler kasetini dinledik.
Bu sıcacık güneşli Ağustos öğleden sonrasında, yola çıktığımızdan beri bir sürü mor kelebek gördüğümüzü fark ettik. Karayolunda dalıp gitmiş iterlerken zihnimde İsa’yı bir tarlanın ortasında, kanatlarını iki yana açmış bir halde, kelebekleri Kendisine doğru çağırırken canlandırdım. Çağrılan kelebekler turuncu ve siyah renkler saçarak onu tamamen sarıyorlar, etlerine, kollarına ve basına konuyorlardı. Çok güzel bir manzaraydı ve bu manzara yüreğime huzur getiriyordu.
O anda kendimi Tanrı’nın yanında hissettim ve zihnimde hemen Kendimi aynı şekilde kelebekleri kendime doğru çağırırken canlandırdım. Bunu sürdürmek istiyordum. Bunun hiç bilmemesini istiyordum.
Ardından İnsanoğluna özgü kuşkularım, süzülerek içime girdi. Belki tüm bunları kendi kafamda kuruyorum, diye döşündüm. Belki de tüm bu duygular ve görüntüler kendi düş gücümün birer ürününden başka bir şey değildi. Sıkıldığımı hissettim. Tanrı’nın gerçek olduğunu bilebileceğim bir yolun olmuş olmasını ve kendimi de O’nun bir parçası olarak görmeyi çok İstedim.
işte o anda. Tanrı’dan bana bir işaret vermesini ve yolculuğum sırasında kendisini bana hissedebileceğim bir şekilde belli etmesini diledim. Artık daha (azla beklemek istemiyordum. Bunun işte tam o araba yolculuğu sırasında, tam da orada olmasını istiyordum. Bunun için de kendi kendime “Bana” sözcüğünü çağrı amaçtı kullandım. ‘Bana bir işaret verilecek.”
O akşam bir adada kamp kurduk. Ertesi sabah nehir üzerinde, şahane bir şekilde güneşin doğuşu belirdi. Uyku sersemliğinden kurtulmaya çatışırken güneş ışınlan suyun üzerinde parıldadı. Piknik masasında olurmuş plaja vuran dalgaları seyrederken, nereden çıktığını anlayamadığım kocaman bir mor kelebek çıkıp üzerime doğru geldi ve tam burnumun dibinde dans etmeye başladı. Oğlumun uyumakta olduğu çadırın Üzerinde daireler çizince neye uğradığımı şaşırdım.
Hemen, “Ah, ne şirin şeysin san öyle. Gel hadi bana!” dedim ve etimi uzatıp kelebeği seyrettim, kelebek elime konunca da şaşırıp kaldım!
Muhteşemdi! Turuncu ve siyah kanatları kocaman ve mükemmeldi. Ve beş on saniye boyunca avucumun ortasında kıpırdamadan kaldı. Oğlum sesimi duyunca uyandı ve başını çadırdan çıkarınca kelebeğin elimde durduğunu gördû.
İkimiz de şaşkınlığa uğramışlık.
……………

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Felsefe-Sosyoloji-Psikoloji
  • Kitap AdıLütuf Anları Tanrı Beklenmedik Anlarda Yaşamımıza Dokunduğunda...
  • Sayfa Sayısı228
  • YazarNeale Donald Walsch
  • ISBN9758729314
  • Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDHARMA YAYINLARI / 2004

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur