Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mahremiyet Eğitimi
Mahremiyet Eğitimi

Mahremiyet Eğitimi

Adem Güneş

Birçok anne-baba çocuklarını kötü niyetli kişilerden korumak için “tanımadığın biri sana şeker verirse oradan kaç” gibi tavsiyelerde bulunur. Bir kısım anne-baba da çocuklarının iyiliği…

Birçok anne-baba çocuklarını kötü niyetli kişilerden korumak için “tanımadığın biri sana şeker verirse oradan kaç” gibi tavsiyelerde bulunur. Bir kısım anne-baba da çocuklarının iyiliği için üzerlerinde baskı kurup korkutmak, onları tehdit edip sindirmek zorunda olduklarına inanır.
Çocuğu korkutarak ve ürküterek mahremiyet bilinci kazandırmaya çalışmak, onu sosyal yaşamda korunaksız kılar. Böylesi çocuklar hayata karşı güvensiz, başkalarına karşı şüpheci, dost ve arkadaş edinmede yeteneksizdirler…

Halbuki Mahremiyet Eğitimi bir nezaket eğitimidir… Bu sayede çocuk kendini saygın hisseder, olumsuz bir tavır karşısında güçlü bir duruşla kendini koruyabilir.

Pedagog Dr. Adem Güneş bu eserinde, bir yandan çocuklara “zarafet ve nezaket” kazandıran, diğer yandan kendilerini kötü niyetli kişilerden koruyacak güce eriştiren Mahremiyet Eğitimi’nden bahsediyor. Her anne-babanın ve öğretmenin bilmesi gereken temel prensipleri adım adım okuyucusuyla paylaşıyor.

“Kitabın en güzel yanı, örnek olaylarla net öneriler sunması. Çocuğu olan veya çocuk bekleyen anne-babalar mutlaka okumalı.” (S. Erdoğan, 27)

“Çocuk eğitimi üzerine kesinlikle okunması gereken bir kitap. Okurken hem çocuğumu hem kendimi daha iyi tanıdım, çocuk ebeveyn ilişkisinin nasıl olması gerektiğini kavradım.” (D. Yaprak, 32)

“Anne-babaların en çok zorlanacağı konulardan biri üzerine tam bir başucu kitabı. Alın okuyun ve etrafınızdaki ailelere hediye edin.” (R. Durmaz, 43)

İÇİNDEKİLER
Başlarken… ……………………………………………………………………….9
NEZAKET VE ZARAFET İÇİN MAHREMİYET …………………………… 15
Duyguların Yönetimi Eğitimi ………………………………………………15
Zarafet ve Nezaket ……………………………………………………………17
Mahremiyet Eğitimi Yanılgısı ……………………………………………..19
Cinsel Eğitim mi Mahremiyet Eğitimi mi? …………………………….. 23
İstenmeyen gebelik ve bulaşıcı hastalık korkusu ……………25
Cinsel Eğitim ile Mahremiyet Eğitimi Arasındaki Farklar ……….. 29
Ergen Çocukların Cinsel Bilgileri
Nasıl ve Kim Tarafından Verilmelidir?…………………………………. 33
RUHSAL İNCELME…………………………………………………………….. 39
Ruhsal İncelme Neden Önemlidir? ………………………………..41
Zarafet ve Nezaket Kalıcıdır …………………………………………43
Zarafet Edinimi Hangi Yaş Döneminde Kolaydır? …………….45
Yeniden Zarafet… ……………………………………………………………..46
İnsan Hissedebildiği Kadar Yaşar ……………………………………….51
RUHUN KENDİNİ EMNİYETTE HİSSETMESİ …………………………… 55
1. Fiziksel Aura ………………………………………………………………..56
Fiziksel Auranın Yıkılması …………………………………………….59
Fiziksel Aura Mesafesi …………………………………………………59
Çocuğu Öperken İzin Almak ………………………………………………64
2. Zihinsel Aura ………………………………………………………………..66
3. Duygusal Aura ………………………………………………………………70
TEMEL DAVRANIŞ REFLEKSİ KAZANIMI ………………………………. 73
Utanma ve Mahcubiyet ……………………………………………………..73
Mahremiyet Bilincinin Oluşum Süreci …………………………………78
Temel Davranış Refleksi Oluşum Süreci ……………………………..78
1. “Bedenim bana aittir” bilinci…………………………………………… 79
2. “İzin verirsem dokunabilirsin” bilinci ………………………………. 83
3. “Dokunulması yasak olan yerlerim” refleksi …………………….. 85
4. Fiziksel baskıya direnme gücü ………………………………………… 90
5. “Vücudum görünmemeli” hissi ……………………………………….. 95
6. “Banyoda çıplak olunmamalı” bilinci ……………………………….. 98
7. “Tuvalette benden başkası olmamalı” bilinci ………………….. 102
8. “Soyunma ve giyinmede yalnızlık” ilkesi ………………………… 104
9. “İzin verirsem kabul edilirsin” ilkesi ……………………………… 108
10. Akraba-çevre farkındalığı …………………………………………… 110
11. “Biz” bilincini geliştirme ……………………………………………. 113
SOSYAL DAVRANIŞ BECERİSİ KAZANIMI ……………………………. 121
1. Öfke Suiistimali Önler …………………………………………………. 122
Öfke, Sosyal Hayatı Düzenler ……………………………………… 124
Öfke, Tacizden Korur ………………………………………………… 124
Çocuk Sosyal Hayatın Provası Evde Yapılır…………………… 125
Öfkenin Önüne Geçilmeli midir? …………………………………. 126
Öfke Kontrolü ………………………………………………………….. 126
2. “Hayır” Diyebilmeyi Öğrenmek …………………………………….. 128
BİLİNÇLİ ŞÜPHECİLİK ……………………………………………………… 133
Ebeveynin Tedirginliği Çocuğa Yansır ……………………………… 133
Tacizin Şahidi Olmaz ……………………………………………………… 138
Taciz Yaşayan Çocuklardaki Davranış Bozuklukları ……………. 141
1. Erkek Çocuk “Maço” Kimlik Benimser …………………………… 143
2. Kız Çocuk İçe Kapanır ………………………………………………….. 145
3. Erkek Çocuk “Agresif”, Kız Çocuk “Depresif’ Olur …………… 148
4. Erkek Çocuk Kızlarla Oynamayı Bırakır ………………………….. 151
Önemli Bir Ayrıntı:
Cinsel tacizle eşcinsel eğilim arasında
bir bağlantı var mı? …………………………………………………… 153
5. Erkek Çocuk Güç Kazanmak,
Kız Çocuk Güçlüye Sığınmak İster …………………………………….. 159
6. Kız Çocuk, Yaşından Büyük Davranır ……………………………… 164
7. Geçici Hafıza Kayıpları Yaşanır ……………………………………… 165
TACİZ NEDİR? ………………………………………………………………… 167
Taciz Nedir? …………………………………………………………………. 169
Duygusal Taciz ………………………………………………………………. 170
Fiziksel Taciz …………………………………………………………………. 170
Taciz İstatistikleri ve Tehlikenin Yakınlığı ………………………… 170
DOĞRULAR VE YANLIŞLAR ………………………………………………. 173
1. Tacizciler, genellikle bekâr veya yalnız yaşayan,
problemli kişilerdir. ……………………………………………………….. 173
2. Cinsel tacizde bulunabilecek kişilerin büyük kısmının
kıyafetleri kötüdür, görünüşü anormaldir, ekonomik
durumu zayıftır. ……………………………………………………………… 175
3. Tacizciler genelde orta yaşlı kişilerdir. …………………………. 175
4. Tacizci yaptıklarından pişmanlık duymaz. ……………………… 176
5. Ceza artarsa, tacizci sayısı azalır. ………………………………… 177
6. Pedagoglar, doktorlar, öğretmenler bir suiistimal varsa
hemen aileyle irtibata geçer. …………………………………………… 178
7. İhmal edilmiş ve parçalanmış aile çocukları
potansiyel kurbanlardır. …………………………………………………. 179
8. Genellikle hedef kız çocuklarıdır. …………………………………. 179
9. Çocuklar zarara uğratıldığını hayal edip gerçekmiş gibi
söyleyebilir. …………………………………………………………………… 179
10. Parklar, genel tuvaletler, karanlık yerler,
boş inşaat sahaları riskli bölgelerdir. ………………………………. 180
11. Tacizciler hedef olarak kendini tanımayan
çocukları seçer. …………………………………………………………….. 180
12. Bir suiistimalin yaşandığı semtte,
olayın tekrar etme ihtimali zayıftır. ………………………………….. 181
13. Tacizci, rastgele bir anda, rastgele bir hedefe yönelir. ….. 181
14. Pornografi tacizi yaygınlaştırır. …………………………………… 182
15. Tacizci, çocuğu genelde bir kez zarara uğratır. ……………. 183
16. Öz babanın kendi çocuğunu taciz etmesi
hemen hemen imkânsızdır. …………………………………………….. 183
17. Aşırı alkol ve uyuşturucu madde kullanımı
suiistimal riskini artırır. ………………………………………………….. 183
18. Taciz, sadece psikolojik bir hastalıktır, fiziksel veya
nörolojik bağlantıları yoktur. ………………………………………….. 184
19. Kişi, uygulamadığı sürece, suiistimal eğilimi taşımasında
bir sakınca yoktur. …………………………………………………………. 184
20. Zarara uğratılmış biri tacizci olmaz…………………………….. 184
21. Zarara uğratılmış kişi psikolojik destek alarak
yaşadıklarını unutabilir. ………………………………………………….. 185
Çocuklukta Yaşanan Suiistimalin Yetişkinlikteki Karşılığı Nedir? 186
Soyut-Gerçek İç Çatışması: …………………………………………….. 186
Somut-Gerçek İç Çatışması …………………………………………….. 188
SON SÖZ ………………………………………………………………………… 189

Başlarken…

Hangi yıldı hatırlamıyorum. Kayseri’de bir arkadaşın misafiriydik. Öğle sıcağında buz gibi çaylarımızı yudumlarken yanında misafiri olduğumuz arkadaşımız, “Falanca semtte, filanca isimli yaşlı bir zat yaşar. Bilge kişiliğiyle bölgede tanınır. İlim meclislerinde onun sözleri sıklıkla geçer… Arzu ederseniz, hava kararmadan bu bilge zata ziyarette bulunalım mı?” diye sorduğunda hepimiz, “Hay hay, neden olmasın!” diye karşılık verdik.

Kayseri’nin meşhur bağ evlerinin arasında, tozlu yollarda, düşe kalka yolculuk yaparken yanımızdaki arkadaşımız, bu bilge şahıs hakkında birçok olay anlattı. Yol uzadıkça sohbet koyulaştı. Sohbet koyulaştıkça, merakımız da arttı.

Bir süre sonra aracımız, yeşillikler arasındaki heybetli büyüklüğüne inat, mütevazı bir bağ evinin önünde durdu. Kapı önünde bir aracın durduğunu gören yaşlı zat, asma dallarından yaptığı şadırvanın altında, tahtadan yapılmış bir sedirden usulca ayağa kalktı ve bahçe kapısından selam veren bizleri, “Buyurun buyurun…” diyerek içeri davet etti. Geçerken uğradığımızı, bir çay içme süresince hal hatır sorup sohbet etmek istediğimizi söyleyince çok memnun oldu.

Yaşlı zat gayet sakin, yılların birikimiyle büyük bir olgunluk ve vakar içinde, bizleri asma dallarının altındaki sedire davet etti. Uzun süren tanışma faslından sonra, söz döndü dolaştı, çocuk terbiyesine geldi.

İçimizden bir arkadaşımız, günümüzde çocuk terbiyesinin ne kadar zor olduğundan bahsetti, ahlaksızlığın ne kadar hızla yayıldığından şikâyetçi oldu.

Yaşlı zat, tüm söylenenleri sakin ve olgun bir tavırla, “Doğru,” diye onayladı. Elinde tuttuğu tiryaki bardağından çayını yudumladıktan sonra derin bir nefes aldı, “Sizi tenzih ederim… Kusura bakmazsanız, günümüz anne-babaları hakkında düşüncelerimi arz edeyim,” dedi ve konuşmasını sürdürdü. “Günümüz anne-babalarının galiba en büyük sorunu ‘çokbilmişlik’… Bugün anne-babalar maşallah her konuda her şeyi biliyorlar, ama iş, asıl kendi meseleleri olan aile hayatına, çocuk yetiştirmeye gelince çaresiz kalıyorlar. Problemlerin içinden çıkamıyorlar. Annelik nasıl yapılır, babalık nedir bilmiyorlar… Babalar baba gibi değil, anneler de ana gibi değil artık. Öyle olunca toplumda hasta ruhlu yeni bir nesil yetişmeye başladı.”

Şırıl şırıl bir havuzun kenarında sedire dizilmiş bizler, sohbeti can kulağı ile dinliyorduk…

“Günümüz anne-babaları mahremiyet eğitimi nasıl verilir bilmiyorlar!” Yaşlı zat, bir süre sustu ve uzaklara baktı, sonra devam etti. “Evvelden çocuklar yetiştirilirken bir ‘mahremiyet’ eğitimi vardı. Eskiler mahremiyet eğitimine hayati derecede önem verirdi. Şimdiki annebabalara bakıyorum, daha mahremiyetin ne olduğunu bile bilmiyorlar…” dedi ve iç çektikten sonra, “Özetle, anneler çocuklarını bu önemli konuda ihmal ediyorlar,” diye ekledi.

Konuyu biraz daha açması için, “Nasıl yani, örnek verir misiniz?” diye bir soru yönelttik kendisine.

Yaşlı zat, “Örneğin günümüz çocuklarını gözlemliyorum, kıyafetlerini değiştirirken çok rahat davranıyorlar. Şu oturduğumuz yere bir çocuk gelse, çocuğun kıyafetleri oyun esnasında kirlenmiş olsa… Annesi, çocuğun kirlenmiş elbiselerini herkesin ortasında çıkarıp üstünü değiştirebilir. Buna alışmış olan çocuk da kıyafetleri üzerinden çıkartılırken hiç utanıp sıkılmaz, mahcup olmaz… Bu çok yanlış. Anne-babalar buna dikkat etmiyor. Çocuklarına mahremiyet bilinci vermiyorlar,” dedi.

Yılların tecrübesini bizlerle paylaşan bu yaşlı zatın sözleri zihnimizde tek tek karşılık buluyordu. Konuşma derinleştikçe, mahremiyet eğitimi konusunda anne-babaların nasıl yanlışlar içine olduğunu örneklendirmeye devam etti:

“Ya da bir başka örnek vereyim size… Çocuk, artık aklı erecek yaşa gelmiş, yani 7-8 yaşlarında, ama bakıyorsunuz ‘duş’ denen bir fıskiyenin altında anne-babasıyla kucak kucağa banyo yapıyor. İkisi de çırılçıplak… Olmaz ki böyle, böylesi bir davranış çocuğun kazanacağı mahremiyet duygusu adına bir cinayettir. Çocuk belli bir yaştan sonra anne-babasını kıyafetsiz görmemelidir. İşte böyle yetişen gençler, mahremiyet nedir bilmiyorlar. Mahremiyet hissi öyle bir şeydir ki bir genç kızın iffetli yaşaması için en kıymetli silahıdır. Düşünün ki şu sedirlere bir grup hanım otursun. Ve işte şu karşıda gördüğünüz çalıların arasında da bir çift hain göz, burada oturan kadınları gizlice seyrediyor olsun. Burada oturan kadınlardan birinin eteği şöyle hafifçe yana doğru açılsa da şu çalıların arasında burayı gözleyen kişinin bakışları, bu kadının açılan eteğinden görünen tenine değecek olsa, eğer bu kadının mahremiyet hissi pekişmişse, tenine değen o bakışı hisseder ve irkilerek eteğini toplar. Bizim buralarda tedirgin olunca ‘estağfirullah’ denir… İşte bu hal mahremiyet bilinci ile yetişmiş bir hanımın halidir. Ama eğer, bu hanım, çocukluk yıllarında mahremiyet eğitiminden nasibini almamışsa, ne kendine yönelen bir çift hain gözü fark eder, ne o bakışlardan rahatsız olur, ne de eteğini toplama ihtiyacı hisseder.”

Bu yaşlı zatın seksen küsur yıllık hayat tecrübelerini dinlerken kendimi üniversite amfisinde pedagoji dersi veren bir profesörü dinler gibi hissettim.

NEZAKET VE ZARAFET
İÇİN MAHREMİYET

Duyguların Yönetimi Eğitimi

Her ebeveyn çocuğuna yönelecek incitici bir bakıştan, zarar verici bir tutumdan, şiddetten, tacizden kendisini koruyacak güce erişmesini arzu eder.

Yetişkinlerden çocuğa yönelik olumsuz tutum karşısında çocuğun çaresiz kalması değil, kendini koruyabilecek davranışlar sergileyebilmesi anne babaların en büyük isteğidir.

Çocuğun kendinden büyük birilerine karşı korunaklı durabilmesi, çok da kolay kazanılabilecek bir yetenek değildir.

Çünkü kendisinden hem fizik hem de zekâ olarak güçlü bir yetişkin karşısında çocuğun duygularını yönetebilmesi, “içten gelen bir reaksiyonla” kendisini koruyabilmesi, zarara uğrama riskine rağmen “etken” bir şekilde kendini savunabilmesi ancak o çocuğun iç dünyasında adım adım elde edilecek duygusal yapılanmanın bir sonucudur.

Bundandır ki, Mahremiyet Eğitimi sadece cinsel konuları içeren bir eğitim değil, aynı zamanda çocuğun bütün duygu dünyasını yönetebilmesi eğitimidir.

Mahremiyet Eğitimi, çocuğun bütün yaşamını kolaylaştıran, kendi duygu dünyasını yönetme becerisi elde etmesini sağlayan, kişilik eğitimidir.

Çocuk Mahremiyet Eğitimi sayesinde duygularını “anlamlandırabilir” ve anlamlandırabildiği duyguları yönetme becerisi elde edebilir.

Bu yönüyle Mahremiyet Eğitimi aynı zamanda “duyguların yönetimi” eğitimidir.

Bu duygular cinsel duygular olabileceği gibi aynı zamanda öfke, mahcubiyet, utanma, kıskançlık gibi temel insani duyguların yönetimini de içerir.

Duyguların yönetimi eğitiminde eksik kalmış olan çocukların öfkesine hâkim olamadığını veya kıskançlık hissini yönetemediğini görebildiğimiz gibi böylesi çocuklar cinsel duyguların yönetimini de beceremeyebilir.

Mahremiyet Eğitimi süreci sağlıklı oluşan çocukların aynı zamanda davranışlarının da bir düzen içinde olduğu gözlemlenir. Zira davranışların kökeni duygulardır, duygularını yönetebilen çocuk davranışlarını da yönetebilir…

Davranışları doğal bir düzen içerisinde olan çocuğun dışa yansıttığı görünüm “estetik” bir beden dilidir.

Estetik bir beden ise “nezaket” ve “zarafeti” beraberinde getirir.

Bütün bu bilgiler yan yana geldiğinde görülecek ki; Mahremiyet Eğitimi, sıradan bir eğitim değil, aksine, çocuğun kişiliğini oluşturan duyguların yönetilmesi becerisini kazandıran, böylece davranışın bir estetiğe dönüşerek nezaket ve zarafetin kazanıldığı temel eğitimdir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kendini Affet ~ Adem GüneşKendini Affet

    Kendini Affet

    Adem Güneş

    Birçoğumuz için ‘kendini affetmek’ tanıdık bir kavram değildir… Halbuki affetmelerin ilki, kişinin kendini affetmesidir. Kendini affetmek; bireyin geçmişte hissettiği ve bilinçaltının derinlerinde yatan suçluluk...

  2. Bırak Ve Rahatla ~ Adem GüneşBırak Ve Rahatla

    Bırak Ve Rahatla

    Adem Güneş

    Bazen öyle anlar olur ki duygularımızı yönetemeyiz… Duygularımız bizi yönetir… Öfkemizle baş etmekte zorluk çeker; sevdiklerimizi kırar, incitir, sonra pişman oluruz… Kaygılarımız yaşamımızı esir...

  3. Çocuk Deyip Geçmeyin ~ Adem GüneşÇocuk Deyip Geçmeyin

    Çocuk Deyip Geçmeyin

    Adem Güneş

    “Ne kadar değerli insan gördüysem onların çocuğa değer verdiğini de gördüm. Çocuğa değer vermek bir lütuf değil, insan olmanın gereğidir. Bu gerekliliğe önem veren...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur