Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Marangozun Köpeği Kaştanka
Marangozun Köpeği Kaştanka

Marangozun Köpeği Kaştanka

Anton Pavloviç Çehov

Çehov’dan çocuklara… Marangoz Luka ve oğlu Fedyuşka’yla beraber pek de keyifli olmayan bir yaşam süren Kaştanka, bir gün sahibiyle dolaşırken sokakta kaybolur. Döner dolaşır,…

Çehov’dan çocuklara… Marangoz Luka ve oğlu Fedyuşka’yla beraber pek de keyifli olmayan bir yaşam süren Kaştanka, bir gün sahibiyle dolaşırken sokakta kaybolur. Döner dolaşır, arar tarar ama evinin yolunu bir türlü bulamaz… Kaygılı gözlerle, umutsuzca sokaklarda dolanırken bir adam onu alıp evine götürür. Sirkte gösteriler yapan bir palyaçodur bu adam! Kaştanka’yı da ekibine katar, ona oyunlar öğretir. Üstelik minik köpeğin yeni dostları da vardır artık: Bir kaz, bir kedi ve bir domuz. Kaştanka’nın yeni yaşamı böyle başlar… Dünya edebiyatının dev ismi Çehov’dan dostluğa dair sıcacık bir hikâye!

İçindekiler

Yakışıksız Bir Davranış…………………………………………………….9
Gizemli Yabancı …………………………………………………………….16
Yeni ve Çok Hoş Bir Tanışma ………………………………………….23
Büyük Bir Mucize…………………………………………………………..29
Ne Büyük Yetenek!…………………………………………………………36
Rahatsız Bir Gece………………………………………………………….. 41
Başarısız Bir Başlangıç…………………………………………………. 49

Yakışıksız Bir
Davranış

Burnu tıpkı tilki burnuna benzeyen, kestane rengi, genç bir köpek çoban köpeğiyle fino kırması bir şey kaldırımda bir aşağı bir yukarı koşuyor, kaygılı gözlerle dört bir yana bakıyordu. Ara sıra duruyor, inliyor, donmuş ayaklarından birini ya da ötekini kaldırıyor, nasıl olup da başına böyle şey geldiğini anlamaya çalışıyordu. Yolunu kaybetmişti köpek. O günü nasıl geçirdiğini anımsıyordu elbette, unutmuş değildi, sonunda hiç mi hiç tanımadığı bu sokağa nasıl geldiğini de anımsıyordu. Sahibi olan marangoz Luka, o sabah erkenden şapkasını başına oturtmuş, kırmızı bir örtüye sardığı tahtadan yapılma bir şeyi koltuğunun altına sıkıştırmış, “Hadi gel Kaştanka!” diye seslenmişti. Adını duyunca, o çoban köpeği-fino kırması köpek, uyuduğu bankın altından, talaşların arasından çıkmış, iyice bir gerinmiş ve sahibinin peşine takılmıştı.

Marangoz Luka’nın müşterilerinin hepsi de çok uzakta oturuyorlardı, bu yüzden de birinin evinden ötekine gitmeden önce marangoz güç toplamak için çeşitli meyhanelerde mola vermişti. Kaştanka kendisinin hiç de yakışık almayan bir biçimde davranmış olduğunu da anımsıyordu. Gezintiye çıkarıldı diye öyle sevinmişti ki sağa sola zıplamış, koşmuş, atlı tramvaylara havlamış, evlerin arka avlularına dalıp başka köpekleri kovalamıştı. Marangoz durmadan onu gözden kaybediyor, durup öfeyle ona sesleniyordu. Hatta bir seferinde yüzünde müthiş bir öfeyle Kaştanka’nın tilki kulağına benzeyen kulağına yapışmış, çekmiş, sesi kısıla kısıla şöyle demişti:

“Seni… geberteceğim… seni… lanet… olası!” Müşterilerine yaptığı ziyaretler bitince Marangoz Luka, kız kardeşine ayaküstü uğramış, onunla birlikte bir şeyler yiyip içmişti; kız kardeşinin evinden çıkınca tanıdığı bir mücellite gitmişti, oradan bir meyhaneye, meyhaneden çıkıp karısının akrabalarından birine, filan falan. Kısacası, Kaştanka kendini bu yabancısı olduğu kaldırımda bulduğunda akşam olmak üzereydi, marangoz da fitil gibi sarhoştu. Elini kolunu sallıyor, derin derin iç geçiriyor ve kendi kendine mırıldanıyor­ du: “Anamın karnından doğduğumdan beri günahkârım ben, günahkârım, günahkâr! Şimdi şu sokakta yürüyoruz, sokak lambalarını seyrediyoruz, ama öldüğümüzde cehennem ateşinde yanacağız…” Ya da sesi tatlılaşıyor, Kaştanka’yı yanına çağırıp ona, “Sen şaşkının birisin, Kaştanka,” diyordu, “bir dülger, marangozun yanında neyse, sen de insanın yanında osun…” Sahibi köpekle böyle konuşurken birden bir müzik sesi duyulmuştu.

Kaştanka çevresine bakınınca sokakta dosdoğru üzerine gelen bir grup asker görmüştü. Müzik sinirlerini bozmuştu, buna katlanamıyordu, sokakta kendini yere atıp debelenmeye, havlamaya başladı. Ama marangozun korkacağına, cıyaklayıp havlayacağına sırıttığını, hazır ola geçip beş parmağıyla askerlere selam verdiğini görünce Kaştanka hayretler içinde kaldı. Sahibinin askerlere karşı çıkmadığını gören Kaştanka daha da yüksek sesle havladı, sonra iyice sinirlendi, koşarak karşı kaldırıma geçti. Kaştanka biraz yatıştığında müzik susmuş, askerler ortadan kaybolmuşlardı. Sokağın karşı tarafına, sahibini bıraktığı yere koştuysa da onu orada bulamadı. Sağa koştu, sola koştu, dönüp eski yerine geldi, yine karşı kaldırıma gitti, ama marangoz hiçbir yerde yoktu. Efendisinin kokusuna rastlama umuduyla kaldırımı koklamaya başladı Kaştanka, ne yazık ki az önce o kaldırımdan ayağında yeni lastik çizmeler olan adamın biri geçmişti, bu yüzden bütün kokulara lastik kokusu karışmıştı, Kaştanka kokuları birbirinden ayıramıyordu.

Kaştanka boşuna bir çabayla efendisini arayarak oradan oraya koşarken hava kararmaya başladı. Sokağın her iki yanındaki lambalar yandı, evlerin ışıkları da yakıldı. Lapa lapa kar yağmaya başladı; sokak, atların sağrıları ve arabacıların kasketleri bembeyaz oldu; hava karardıkça çevredeki her şey daha da beyazlaşıyordu. Kaştanka’nın daha önce hiç görmediği müşteriler yanından gelip geçiyor, çevreyi görmesini engelliyor, köpeğe tekmeyi yapıştırıyorlardı. (Kaştanka insanları ikiye ayırmıştı: efendilerle müşteriler; ve bu iki grup birbirine eşit değildi.

Bu iki grup arasında bir tek önemli fark vardı: Efendiler köpeği dövme hakkına sahiptiler, kendisininse ikinci gruptakilerin baldırlarını ısırma hakkı vardı.) Yanından geçen müşterilerin hepsinin de acelesi vardı, Kaştanka’ya dikkat bile etmediler. Hava iyice kararınca Kaştanka’nın içine umutsuzluk çöktü, iyiden iyiye korkuyordu. Bir kapı eşiğine kıvrılıp acı acı ağlamaya başladı. Marangoz Luka ile geçirdiği gün onu oldukça yormuştu. Kulaklarıyla patileri buz gibi olmuştu, üstüne üstlük açlıktan midesi kazınıyordu. Sabahtan beri ağzına iki lokmadan başka bir şey atmamıştı. Mücellitin yerinde birazcık tutkal yalamış, meyhanelerden birinde de tezgâhın yanında bir parça sosis zarı bulmuştu; işte hepsi buydu. Kaştanka insan olsaydı herhalde şöyle düşünürdü: “Yo, böyle yaşamaya devam edemem. Kendimi öldürsem daha iyi olacak!”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Edebiyat Öykü
  • Kitap AdıMarangozun Köpeği Kaştanka
  • Sayfa Sayısı64
  • YazarAnton Çehov
  • ISBN9789750700767
  • Boyutlar, Kapak14 x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Vişne Bahçesi ~ Anton ÇehovVişne Bahçesi

    Vişne Bahçesi

    Anton Çehov

    “Klasik dünya edebiyatından bir başyapıt…” Vişne Bahçesi, toplumsal değişimin insanlar üzerindeki etkisini ele alan bir oyundur. Eserde, on dokuzuncu yüzyıl ortalarında Rusya’da toprak köleliğinin kaldırılmasıyla birlikte...

  2. Altıncı Koğuş ~ Anton ÇehovAltıncı Koğuş

    Altıncı Koğuş

    Anton Çehov

      Doktor Ragin’in yönettiği akıl hastanesindeki Altıncı Koğuş kilit altındaki hastaların tutulduğu özel bir bölümdür. Kurumda göreve başladığında, düzensizlik, hüküm süren pislik, hijyen eksikliği...

  3. Seçme Öyküler ~ Anton Pavloviç ÇehovSeçme Öyküler

    Seçme Öyküler

    Anton Pavloviç Çehov

    Martı, Vanya Dayı, Üç Kızkardeş ve Vişne Bahçesi adlı oyunların yazarı olarak bilinen Çehov, sadece Rus değil, aynı zamanda dünya edebiyatının en büyük “hikâye...

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

  1. Sırça Köşk ~ Sabahattin AliSırça Köşk

    Sırça Köşk

    Sabahattin Ali

    Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini...

  2. Yevgeni Onegin ~ Aleksandr PuşkinYevgeni Onegin

    Yevgeni Onegin

    Aleksandr Puşkin

    Yevgeni Onegin, Aleksandr Puşkin’in 1823’te başlayıp 1831’de tamamladığı ve kendisinin de çok sevdiği manzum romanıdır. Puşkin, masumiyet, aşk ve dostluğun trajik hikâyesini anlattığı romanında...

  3. İki Deli Derviş – Yazyalnızı ~ Behçet Çelikİki Deli Derviş – Yazyalnızı

    İki Deli Derviş – Yazyalnızı

    Behçet Çelik

    “Bir ara kıyıya takıldı gözüm. Çırılçıplak bir çocuk vardı. Yan yan yürüyordu, yere bakarak. Bir yengeç olmalıydı yerde. Bakıp öykündüğü. Başımı çevirmiş iskambil oynamaya...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur