Birazoku

Zihin koçluğuna giden yol kendimizden geçiyor. Kim olduğumuzdan, beynimizin nasıl şekillendiğinden, hangi etkiler altında kaldığımızdan, zekâ çeşitlerimizin kol kola girip hangi dansı ne oranlarda yapmakta olduğundan, bilinçaltımızın bize sürekli neleri söylüyor olduğundan, kısacası biçim biçim bizden. Zihin koçluğunu, zihne bazı imgeler yükleyip onlardan medet ummak şekline indirgersek sadece yapabileceklerimizi kısıtlamış olmayız, aynı zamanda sınırsız bir olanaklar ve olasılıklar evreninden yeterince nasibimizi almamış oluruz. Güneşin parlaklığıyla cılız bir ateşin kıvılcımını kıyaslamaya benzer durumumuz.

Elma Yayınevi yeni kitabıyla sizleri mental konuların o sınırsız evrenine götürüyor.

Keyifli okumalar…

İçindekiler

Giriş 11
Zihin Koçluğu ve Biz Denince 15
Zihin ve Koçluk El Ele
İlk Adım, İşin ABC’si 18
İzleme ve Gözlemleme 23
Kendini Gerçekleştiren Kehanet/Rosenthal Etkisi 27
Dürtüler Duygular Mantığımız ve Beynimiz 30
İşin Temeli Yani BİZ 39
Kimiz Biz?
Katman Katman Biz 48
Bilinçaltı Hiçbir Zaman Unutmaz 51
Sağ Sol Beyin Kol Kola 57
Zekâ Çeşitlerimiz (Sadece Öğrenme Yollarımız Değil,
Yeteneklerimiz de Burada Saklı) 68

İçimizdeki Kalabalık: İçbenlikler 80
Rengârenk mi Renk Ahenk mi Davranış Profilleri? 87
Beden ve Zihin: Çift Taraflı Aynalar 98
Mental 105
Zihnimizin Yönetimi
Nöroplastisite 109
Hayaller Gerçek Olur mu? 116
Ototelkinler 128
Örüntüler, Zihnimizin Örgüleri 133
Kararlarımız, O Sırtına Bindiğimiz Vahşi Atlarımız 140
Kararlarımız ve Duygularımızı Spora Taşırsak 149
Zihinsel Dayanıklılık 157
Oldurmanın Yolları 168
Oldurmak Uçsuz Bucaksız Bir Memlekettir 175
Öğrenmek ve Öğretmenin Labirentleri 190
Başımızda Duman Olanlar 198
Bir Takımın Parçası Olmak 203
Takım Olmak
Sezona Hazırlanırken 212
Toplantı Demek 216
Peki Ya Bundan Sonra? 225
Sık Sorulan Sorular ve Yanıtları
Meraklısına Notlar 239
EKLER
Ek 1 Sağ ve Sol Beyin Analizi 255
Ek 2 Davranış Profilleri Çözümlemesi 260

Giriş

Bazı kelimeler çok tanıdıktır bize… Sanki onu duyduğumuzda bize tüm sırlarını ifşa eder. O kadar eminiz, o kadar yakınız, o kadar iç içeyizdir. Amaaaaa… O da ne! Üzerinde düşünmeye başladığımızda ya da birileri bize ondan, onunla ilgili, onun bize dokunan iplerini tutan ya da onu çağrıştıran bir şeyler sorduğunda gözüne fener tutulmuş tavşan gibi kalıveririz. İşte

Mental “O”dur.
Sonsuuzzzz…
Sınırsııızzzz…
Değişkeeennnn…
Mucizeviiii…
Şaşırtıcıııı…
Farklııııı…

Çarpıcııııı…
Varlııııkkkk…
Tamlıııkkkk…
Bütünlüüüükkkk…
… VE daha pek çok şey…

Şimdi bunları yazınca altlarını nasıl dolduracağım endişesi kapladı içimi. Tüm bunlar ve daha pek çok şey olan bir şey nasıl bir şeydir? Nasıl tanımlanır? Tanımlanmaya çalışılsa anlaşılabilir mi? “Hoca hoca, sen bize reçeteden bahset.” Tam sözcükleri böyle olmasa da tınısı bu olan cümleler çokça dolandı seminer salonlarında, sohbet anlarında, koçluk görüşmeleri sırasında, takımlarla ve sporcularla çalışırken… “İşte ben de tam onu yapayım” diyordum zaten. Reçete vereyim. Yaz Aysim birkaç milyar satırlık reçete… Eeee herkese ayrı bir tane…

“Ne menem bir şeydir şu mental işler?”, “Hayır, ‘Entel-dantel’ diyeceğiz ama gözümüz yemiyor. Ya sert kayaya çarparsak?”, “Ya bu ciddi bir iş olup da bizi şöyle bir alıp, yerle yeksan ederse?”, “Ya ‘Mucize’ falan dedi bak, mucizeleri elimizden kaçırırsak?” İşte ben de tam sert bir kayaya çarptıktan sonra merak sardım şu mental-dantel işlere. Sert kaya mı dedim ben? Ne kayası, koca bir dağ, dağğğ… Ölümle yüzleştim defalarca hayatımda. Üstelik taaa doğumumdan bu yana. Hele bir tanesi vardı ki beni çizginin öte tarafına gidip, getirdi. Korktum mu? Böyle bir şey yaşadığım için hayıflandım mı? “Neden ben?” triplerine mi girdim yoksa? Tüm bunları yapmaktansa bunu bana sunulmuş bir armağan olarak aldım, teşekkür ettim ve bu yaşanmışlığın bana öğrettiklerini hayatıma nasıl katarım derdine düştüm. Haşaaaa öğrendiklerime de kendime de gereğinden fazla bir önem atfetmek değil niyetim.

Ama her neöğrendiysem peşine düşmeliyim ve tuttuğum ipin ucunu bırakmamalıyım diye düşündüm kendimce. İşte tüm vücudum tepkisiz bir suskunlukla çizginin öte yanına gidip de doktorların mucize dedikleri bir şekilde geri dönünce ve bu dönüş bir türlü açıklanamayınca… Beni aldı bir merak. Mucize neydi acaba? Mucizeleri yaratan gücü anlamak, öğrenmek ve geleceğimizi ve kendimizi daha doğru şekillendirmek için kullanmak mümkün müydü ki? Elimden tuttu bu merak benim ve aldı ucu bucağı olmayan diyarlara götürdü. Merak bu defa kediyi öldürmedi, gönendirdi. Zihin koçluğu, beyin, zihin, nörobilim yollarında gezdirdi beni. Hem de ne gezinti. Gezinti demek az kalır, macera macera… Bir bilgiyi paylaşmanın yollarından birisi, bilgiyi satır satır vermek olabilir ama o yol benimki değil.

Birilerinin söylediklerini, yaptıklarını aktarmak olabilir. Ruhsuz kalma tehlikesi var. Kendi deneyimlerimi anlatmak olabilir ama o da çok öznel olup, yeterli gelmeyebilir. “Eeee tamam, sen yapmış olabilirsin ama ben sen değilim, sen de ben değilsin” düşüncesi tetiklenebilir. Ya da ya da… Detaylı tariflerle reçeteler yazılabilir, algoritmalar kurulabilir, öyküler anlatılabilir, kendi öykülerinizi yazmanız için yollar açılabilir… Ya da E şıkkı. Hepsi… Benim obur ruhum yine E seçeneğini seçti. Yani hepsini… İçerisine davranış bilimleri ve yönetim bilimlerini de katıp bir harman yapacağım sizlere… Hatta o harmanda nörobilim, farklı kültürler, farklı yaşlar, farklı bizler de başını uzatıp yer yer göz kırpacaklar. “Buyurun soframıza” diyorum o halde açıkyüreklilikle. Hoş geldiniz bize.

…