Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Münacatname
Münacatname

Münacatname

Hace Abdullah Herevi

Ey yolunu şaşırmışların yol göstereni! Ey biçarelere çare, avarelere derman kılan! Ey dağılmışları birleştiren, düşmüşleri kaldıran! Tut elimizden… Münâcâtnâmeler edebiyatın en nadide örneklerindendir. Allah’a…

Ey yolunu şaşırmışların yol göstereni!
Ey biçarelere çare, avarelere derman kılan!
Ey dağılmışları birleştiren, düşmüşleri kaldıran!
Tut elimizden…

Münâcâtnâmeler edebiyatın en nadide örneklerindendir. Allah’a yakarış ve tazarrunun en coşkun nidaları yankı bulur bu metinlerde; çağlar, coşar…

Farsça aslından ilk kez Türkçeye tercüme edilen Fars edebiyatının usta kalemlerinden mutasavvıf şair Hâce Abdullah Herevî’ye ait Münâcâtnâme eseri âdeta dua ve yakarışın üslubunu öğretmekte. Aşkın dolup taştığı, cür’aların soluksuz içildiği bu manzumeler, Türk edebiyatında da çok sevilmiş ve neredeyse her şair tarafından bir beyitle bile olsa işlenmeye gayret edilmiştir.

Döküleni toplayan, kırılanı onaran bir merhametin eteğindeki insan, yeniden doğrulmayı öğrenir bu metinlerde. Kendi noksanını bilip kusursuz olan yüce yaratıcıya olan bağlılığın, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “şah damarından yakın” olduğunu hatırlatan bu coşkun metinler insana kendi aczini göstermenin yanı sıra her solukta yeni bir ümit tazelemektedir.

Ut ve miskim yoksa da asma dalı getirdim
Kara yüzümü ve ak saçımı getirdim
Ümitsizliğin küfür olduğunu buyurdun
Emrine uydum umut dolu bir gönül getirdim.

GİRİŞ
HACE ABDULLAH-I HEREVÎ

Hace Abdullah-ı Herevi (ks) 2 Şâban 396’da (4 Mayıs 1006) Herat’ın eski kalesi Kuhendiz’de doğdu ve burada yaşadı. “Pir-i Herat, Pir-i tarîkat, Şeyhülislâm, Şeyhü’l-Horasan, Nâsırü’ssünne ve Zeynü’l-ulema” gibi unvanlarla anılır. Soyu, sahabeden Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye ulaştığından “Hace-i Ensari” diye de anılır. Rivayete göre atası Mett 652 yılında Ahnef b. Kays kumandasında Horasan’a yapılan bir sefere katılmış ve Herat’a yerleşmişti. Herevî’nin babası Ebû Mansûr Muhammed b. Ali Herat’ta doğmuş ve sufi bir çevrede yetişmişti. Ebu Muzaffer et-Tirmizi’nin ve Şerif Hamza Akili’nin olduğu bu sufi çevrenin kendisi üzerinde önemli bir tesiri olmuştur. Bu Horasan şeyhleri özellikle canlılara eziyet etmemeye özen gösterirlerdi. Onların, başka birine gider de onu rahatsız eder diye üzerlerine konan sinekleri bile kovmadıkları, hatta akrebe bile dokunmadıkları rivayet edilir. Bir gün Herevi babasına niçin böyle yaptıklarını sorduğunda babası ona cevap olarak bu tarzın “abdalların meşrebi” olduğunu söylemiştir. Herevî ilk öğrenimine Mâlînî Medresesi’nde başladı. Dokuz yaşına girdiğinde Kadı Ebû Mansûr el-Ezdî, Ebü’l-Fazl el-Cârûdî gibi âlimlerin derslerini takip ederek hadis yazmaya başlamıştı. Herevî 300 âlimden hadis tahsil ettiğini, ancak hadis ilminde üstadının Ebü’l-Fazl el-Cârûdî olduğunu belirtir. On dört yaşına geldiğinde vaaz verecek kadar bilgi sahibi olan Herevi okumaya düşkünlüğünü anlatırken gece gündüz ders çalıştığını, yemek yemeye bile vakti olmadığı için kendisini annesinin yedirip içirdiğini söyler. 1026 yılında fıkıh ve hadis dersleri almak, şeyhlerle görüşüp sohbetlerine katılmak için Nîşâbur’a giden Herevi burada tefsir âlimi Ebû Nasr Mansûr Ahmed, Ebu Said es-Sayrafi, Ebü’l-Hasan Ahmed es-Sâlifî gibi âlimlerin derslerine devam etti; ayrıca Nâsır el-Mervezî ve Ebû Abdullah İbn Bâkûye eş-Şirazi’nin ders halkalarında bulundu. Aynı yıl Herat’a dönen Herevi Şeyh Amû’nun tekkesine devam etmeye başladı. Şeyh Amû, çeşitli merkezleri dolaşarak başta Cüneyd-i Bağdâdî’nin halifeleri olmak üzere pek çok kişiyle görüşmüş ünlü bir sûfî idi. Herat’ta yolcular ve yoksullar için inşa ettirdiği bir hankahı vardı. Herevi’ye bir baba gibi davranmış, ona gezdiği yerlerde görüştüğü şeyhlere ve menkıbelerine dair geniş açıklamalarda bulunmuş, maddî bakımdan da kendisine destek olmuştu. Herevi Ṭabaḳāt’ında sık sık Şeyh Amû’dan söz eder. Molla Cami’nin bildirdiğine göre tasavvufun adap ve erkânını da ondan öğrenmiştir. 1032 yılında hac yolculuğuna çıkan Herevî Nişabur’dan sonra Bağdat’a gitti. Bağdat ulemasıyla görüştükten sonra yoluna devam etti. Ancak yol güvenliği bulunmadığından Horasanlı hacılarla geri döndü. Bu sırada Bistâm, Nîşâbur ve Tûs gibi şehirlere de uğradı. Ertesi yıl tekrar hac için yola çıktı. Nişabur’da İbn Bâkûye Tekkesi’nde ünlü sûfî Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr ile görüştü ve Ebü’l-Abbas el-Kassâb’ı ziyaret etti. Bu yolculuk esnasındaki en önemli hadise, “tasavvuf yolunda mürşidim” dediği Hz. Pir Ebu’l-Hasan el-Harakānî ile karşılaşması oldu. Herevî, yine yol güvenliğinin bulunmaması sebebiyle Rey’den geri dönmek zorunda kaldı. Rey’de hadis hâfızı ve Ehl-i sünnet’in önde gelen âlimi Ebû Hâtim b. Hâmûş ile görüştü. Daha sonra İbrâhim el-Havvâs’ın Rey’deki türbesini ziyaret edip Herat’a dönen Herevî, daha önce Şeyh Amû’nun tekkesinde defalarca gördüğü Muhammed el-Kassâb ed-Dâmegānî’yi ziyaret etti ve ondan Ebü’l-Abbas el-Kassâb hakkında bilgi aldı. Herevî’nin en önemli yönlerinden biri müfessirliğidir. Hayatının büyük bir kısmını tefsirle meşgul olarak geçirmiş, seçkin öğrencilerin katıldığı derslerde Kur’ân-ı Kerîm’i birkaç defa tefsir etmiş, bu konuda bilgisi ve tecrübesi arttıkça tefsir metodunda zaman zaman değişiklikler yapmıştır. Başlangıçta Kur’an’ı tefsir ederken daha önce yazılmış 100’den fazla tefsirden de faydalanmakla birlikte geniş ölçüde hadislere ve İslâm öncesi Arap şiirine dayanıyordu. Kendisine bir âyetin tefsirinin sorulması üzerine o âyetle ilgili olarak Câhiliye dönemi şairlerinden 400 beyit okuduğu rivayet edilir. Fakat daha sonra tefsirde takip ettiği usulü değiştirerek tamamen tasavvufî tefsire yönelmiştir. Herevî, 1033 yılında İsmâil Çiştî ile Nübâzân’a gitti. Burada kaldığı kırk gün içinde birçok âlimin katıldığı toplantılarda Pir Ebu’l Hasan-ı Harakānî’den öğrendiği tasavvuf anlayışını açıklayarak bu âlimleri derinden etkiledi. Semâ meclislerinde semâ yaptı. Bu sırada kendisine verilen pek çok hediyeden sadece eski bir seccadeyi Herat’a götürdü. Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr ile Ebu’l-Hasan-ı Harakānî gibi cezbeli sûfîlerin etkisinde kalan Herevi de onlar gibi şiir söyleme ve sema geleneğini sürdürdü. Bâyezîd-i Bistâmî, Hakîm et-Tirmizî, Zünnûn el-Mısrî, Ebü’l-Hasan el-Harakānî gibi fenâya büyük önem veren cezbeli sûfîlerin görüşünü benimseyen Herevî Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’de, Hallâc da dahil olmak üzere bütün sûfîlerden muhabbetle ve tazimle söz eder. Herevî, 1080 yılında görme duyusunu kısmen kaybetmesine rağmen talebelerinin yardımıyla ilmî faaliyetlerini aksatmadan sürdürdü. Hatta bundan sonraki yılları daha verimli oldu. Öğrencilerinin isteği üzerine Ṣad Meydân adlı eserini genişleterek 475’te (1082) Menâzilü’s-sâʾirîn’i, ardından da Ẕemmü’l-kelâm adlı eserini telif etti. 476’da (1083) Abbasi Sultanı Kāim-Biemrillâh Herevî’ye yüksek ilmi kişiliğinden ötürü “şeyhülislâm” ve “şeyhüşşüyûh” unvanlarını tevcih etti. Herevî’nin dua ve münâcâtları, Keşfü’l-esrâr ve Ṭabaḳātü’ṣṣûfiyye gibi eserlerinden derlenerek çeşitli adlar altında yayımlanmıştır. Son derece samimi bir coşkunun ve dinî heyecanın tezahürleri olan bu metinler daha sonra gelişen tasavvuf edebiyatı için örnek teşkil etmiş, Hekim Senâî, Feridüddin Attâr ve Molla Câmî gibi sûfîler bu münâcâtlardan etkilenmiştir. Herevi Müslüman Farsçasını etkileyici bir şekilde kullanarak tasavvufi dil ve edebiyatın ilk örneklerini vermiş ve kendinden sonraki kuşakları etkilemiştir. Münâcâtlarının ihtiva ettiği fikirlerle Ebul Hasan-ı Harakānî (ks.) ve Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr’ın (ks.) tasavvuf anlayışları arasında büyük benzerlik vardır. Seksen yılı aşan bereketli ömrü boyunca tefsir ve hadis ilimlerini öğretmekle ve tasavvufi talim ve terbiye usulüy-le müritleri yetiştirmekle meşgul oldu. İçinde bulunduğu birtakım siyasi ve mezhebi mücadelelerin varlığına rağmen ibadetten bir an bile geri kalmadı. Farsça ve Arapçada yüksek bir belagate sahip olan Herevi ardından yirmi ikiyi aşkın eser bıraktı. Zilhicce 481/ 14 Mart 1089 Cuma günü ukbaya göçtü ve Herat’a bağlı Gazürgâh’a defnedildi.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tasavvuf
  • Kitap AdıMünacatname
  • Sayfa Sayısı96
  • YazarHace Abdullah Herevi
  • ÇevirmenEmre Taşdemir
  • ISBN9786259524344
  • Boyutlar, Kapak16,5x24 cm, Karton Kapak
  • YayıneviSufi Kitap Yayınları / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur