Willa Cather bu en bilinen romanında, 19. yüzyılda ABD’nin güneybatısının çorak topraklarında sessizce yaşanan bir hayatı konu alır.
1851 yılında Peder Jean Marie Latour Papalık Vekili göreviyle New Mexico’ya gelir. Burada bulduğu ise kızıl tepelerle çevrili çıplak geniş topraklar ve yasal olarak ABD’ye bağlı olsalar da Meksikalı ve Kızılderili gelenekleri ve inançlarıyla yaşayan insanlar olur. Takip eden kırk yıl boyunca Latour inancını bildiği şekilde, yani kibarca, yaymaya çalışırken bir yandan da bölgenin merhametsiz tabiatıyla, ilgisiz hatta kimi zaman asi papazlarıyla ve yalnızlığıyla başa çıkmaya çalışır. Cather, zamanın durduğu bir yerde geçirilen bir hayatın ve bu hayatın temas ettiği kimselerin hikâyesini yalın ama etkileyici bir üslupla anlatıyor.
Yazar: Willa Cather (1873-1947): 7 Aralık 1873’te ailesinin altıncı çocuğu olarak Amerika’nın Virginia eyaletinde dünyaya geldi. 19. ve 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının en güçlü seslerinden biri olan Cather, romanlarıyla öne çıktı ve 1923’te One of Us romanıyla Pulitzer Ödülü kazandı. Birleşik Devletler’in güneyinde doğan ve çocukluğunu burada geçiren Cather, 9 yaşındayken ailesiyle Nebraska’ya taşındı ve bu yer değişikliği romanlarına “kendi kabilesini bulmaya çalışan” karakterler olarak yansıdı. 1918 yılında yayımlanan My Ántonia büyük ses getirdi; F. Scott Fitzgerald, My Ántonia’nın Great Gatsby ile karşılaştırılamayacak kadar iyi bir roman olduğunu söyledi. Cather, eserlerinde Amerika’nın çeşitli ve çok kültürlü topluluklarına dikkat çekti; göçmenlik, yerlilik temalarına değindi, kölelik sorununu ele aldı. Bu temaların izlerini taşıyan “Ölüm Başpsikopos İçin Geliyor” epik anlatımı ve “vahşi batı” manzaralarıyla Western türünün en iyi örnekleri arasında gösterilmeye devam ediyor, Modern Library’nin “20. yüzyılda yazılmış en iyi İngilizce romanlar” listesinde yer alıyor.
İÇİNDEKİLER
Giriş: Roma’da
BİRİNCİ KİTAP: PAPA’NIN VEKİLİ
1. Haç Şeklindeki Ağaç
2. Gizli Su
3. Piskopos Evine Kavuşuyor
4. Bir Çan ve Bir Mucize
İKİNCİ KİTAP: MİSYONERLİK SEYAHATLERİ
1. Ak Katırlar
2. Issız Mora Yolu
ÜÇÜNCÜ KİTAP: ÁCOMA’DA KUTSAL AYİN
1. Ahşap Papağan
2. Jacinto
3. Kaya
4. Fray Baltazar Efsanesi
DÖRDÜNCÜ KİTAP: YILAN KÖKÜ
1. Pecos’ta Gece
2. Taş Dudaklar
BEŞİNCİ KİTAP: PADRE MARTÍNEZ
1. Eski Düzen
2. Pinti
ALTINCI KİTAP: DOÑA ISABELLA
1. Don Antonio
2. Hanımefendi
YEDİNCİ KİTAP: BÜYÜK PİSKOPOSLUK BÖLGESİ
1. Meryem Ayı
2. Aralık Gecesi
3. Navajo Diyarı’nda İlkbahar
4. Eusabio
SEKİZİNCİ KİTAP: PIKE’S DORUĞUNDA ALTIN
1. Katedral
2. Leavenworth’ten Gelen Mektup
3. Auspice Maria!
DOKUZUNCU KİTAP: ÖLÜM BAŞPİSKOPOS İÇİN GELİYOR
GİRİŞ: ROMA’DA
1848 yılının bir yaz akşamında, üç kardinal ile Amerika’dan gelen misyoner bir piskopos, Sabin Tepeleri’nden Roma’ya bakan bir villanın bahçesinde yemek yiyordu. Taraçasının güzel manzarasıyla meşhurdu bu villa. Sofrada oturan dört adamın bulunduğu gizli bahçe, bu taraçanın altı metre kadar güneyinde kalıyordu ve üzüm bağları ekilmiş dik bir yamacın üstündeki kaya çıkıntısından ibaretti. Taş basamaklar burayı yukarı taraftaki gezi yoluna bağlıyordu. Kumlu bir meydanda, saksılar içindeki portakal ve zakkum ağaçları arasında duran masa, yukarıdaki kayaların üstünde biten çalı meşeleriyle gölgelenmişti. Korkuluklardan sonrası gökyüzünden ibaretti ve çok aşağıda manzara yumuşak dalgalarla uzanıyordu; buradan Roma’ya kadar göze çarpan hiçbir şey yoktu. İspanyol kardinal ile misafirleri akşam yemeğine oturduklarında vakit erkendi. Güneş daha bir saat boyunca ihtişamını koruyacaktı ve kentin alçak silueti, arazinin ışık saçan kıvrımlarının ortasında ufuk çizgisini neredeyse hiç bozmadan uzanmaktaydı —koca bir balonun düz tepesi gibi mavimsi gri rengi, yumuşak metal yüzeyinde görünüp kaybolan bakır ışıltılarıyla San Pietro’nun kubbesinden başka belirgin bir özelliği yoktu. Kardinal akşam yemeğine, güneşin hararetinin harekete teşvik ettiği akşamın bu saatinde başlamak gibi alışılmadık bir tercihte bulunmuştu. Işık yerinde duramıyordu ve garip şekilde bir doruk noktası —muhteşem bir son niteliğindeydi. Sayısız mum ışığının kızıllığı, alevlerinin kırmızı hareleri gibi aynı anda hem sert hem yumuşaktı. Meşelerin içini delerek kızıl kahve gövdelerini aydınlatıyor, koyu yapraklarını gölgede bırakıyordu; portakal ağaçlarının parlak yeşilini, zakkum çiçeklerinin pembelerini ısıtıp altın rengine dönüştürüyordu; sofra örtüsünün, tabakların ve kristallerin üstünde titreşen yoğun sarmal desenler gönderiyordu. Kilise üyeleri güneşten korunmak için dört köşeli başlıklarını çıkarmamıştı. Üç kardinal kırmızı şeritli, kırmızı düğmeli siyah cübbe; piskopos ise mor yeleğinin üstüne uzun siyah bir ceket giymişti. İş konuşuyorlardı; hatta New Mexico’da, Kuzey Amerika’nın Birleşik Devletler’e yeni katılan bölgesinde yeni bir Apostolik Vekillik1 kurulması için Baltimore İl Meclisi’nden gelmesi beklenen inceleme sonucunu konuşmak üzere toplanmışlardı. Bu yeni topraklar hepsi için, hatta misyoner piskopos için bile bir muammaydı. İtalyan ve Fransız kardinaller buradan “Le Mexique” diye bahsederken İspanyol ev sahipleri “New Spain” ismini kullanıyordu. Vekillik tasarısına çok ilgi göstermiyorlardı ve misyoner Peder Férrand’ın alakalarını durmadan tazelemesi gerekiyordu. Doğum yeriyle İrlandalı, kütüğüyle Fransız olan ve Yeni Dünya’da çok yer gezip önemli başarılar kazanmış Peder Férrand, Katolik Kilisesi için adeta bir Odysseus idi. Konuşma dilleri Fransızcaydı, kardinallerin Latinceyle güncel meseleleri rahatça tartışabildikleri günler geçeli çok olmuştu. Fransız ve İtalyan kardinaller orta yaşlarında, dinç adamlardı; Norman kardinal göbekli ve kanlı canlı, Venedikli ise zayıf, soluk benizli ve kanca burunluydu. Ev sahipleri García María de Allande hâlâ genç sayılırdı. Koyu tenliydi, ancak atalarının portre galerisinde bulunan birçok tablodaki İspanyollara özgü o uzun suratı, İngiliz annesinden ötürü genç Kardinal’de epey değişikliğe uğramıştı. Koyu kahverengi gözleriyle İngilizlere özgü genç ve hoş bir ağzı, açık yürekli bir havası vardı. Papa XVI. Gregorius’un yönetiminin son yıllarında, de Allande Vatikan’daki en nüfuzlu adamdı; ancak Gregorius’un iki yıl önce vefat etmesinin ardından sayfiye evine çekilmişti. Yeni Papa’nın yaptığı reformların gerçeklerden uzak ve tehlikeli olduğuna inanarak siyasi hayattan çekilmiş —faaliyetlerini, Gregorius’un çok önem verdiği bir teşkilat olan Katolik İman Yayma Cemaati ile sınırlandırmıştı. Kardinal, boş zamanlarında tenis oynardı. İngiltere’de geçen çocukluk yıllarında bu spora düşkündü. Açık havada oynanan tenis henüz yaygınlaşmamıştı. Kardinal’in oynadığı zorlu bir salon tenisiydi. Bu sert sporu yapan amatör oyuncular, becerilerini onun karşısında sınamak için İspanya ve Fransa’dan geliyorlardı. Misyoner Piskopos Férrand hepsinden daha yaşlı görünüyordu, yaşlı ve çökmüş gibi —o berrak, derin mavi gözleri haricinde. Piskoposluk bölgesi Büyük Göller’in buzlu kolları arasında uzanıyordu ve at sırtındayken misyonlarına yaptığı uzun, yalnız yolculuklar sırasında sert rüzgârlar onu fazlasıyla hırpalamıştı. Misyoner buraya bir amaç için gelmişti, bu amacında da ısrarcıydı. Diğerlerinden daha hızlı yiyor, maksadını savunmak için bolca zamanı kalıyordu —önüne gelen her tabağı öyle bir silip süpürüyordu ki Fransız kardinal onun Napolyon için ideal bir yemek arkadaşı olacağı yorumunda bulundu. Piskopos güldü ve kahverengi ellerini af dilercesine kaldırdı. “Görgü kurallarını unutmuşumdur muhtemelen. Kafam çok dolu. Birleşik Devletler’in bu koca bölgeyi, Yeni Dünya’nın iman beşiği olan bu yeri sınırlarına eklemesi ne anlama geliyor, siz buradakilerin anlaması zor. New Mexico Vekili birkaç yıla kalmadan, Rusya’yı saymazsak, Orta ve Batı Avrupa’dan daha büyük bir ülkede yetki alanına sahip olup yükselecek. O makamın piskoposu çok mühim şeylerin başlangıcında yol gösterecek.” “Başlangıçlar,” diye mırıldandı Venedikli, “o kadar çok oldu ki. Ama sorundan ve para taleplerinden başka hiçbir şey gelmez oralardan.” Misyoner, sabırlı bir tavırla ona döndü. “Kardinal Hazretleri, ne olur söylediklerime kulak verin. Hıristiyanlık bu ülkeye 1500 yılında, Fransisken Rahipler tarafından getirildi. Üç yüz yıl kadar bir süre boyunca kendi hâline bırakıldıysa da henüz can vermiş değil. Bu ülke ne yazık ki hâlâ kendini Katolik sayıyor ve bilgiden yoksun olarak dinî usullere uymaya çalışıyor. Bir avuç papazın ne yol göstereni var ne de düzenleri. Dinin gereklerini yerine getirme konusunda rahatlar, bir kısmı da hiç gizlemeden nikâhsız karıkoca hayatı yaşıyor. Bu pislik temizlenmediği takdirde, bölgenin başına ilerici bir hükümet de geçtiğine göre, bu durum Kuzey Amerika’nın genelinde Kilise’nin çıkarlarına zarar verecektir.” “Ama bu misyonlar hâlâ Meksika’nın yetki bölgesinde değil miydi?” diye sordu Fransız. “Durango Piskoposluğu Makamı’na bağlı değil mi?” diye ekledi María de Allande. Misyoner içini çekti. “Kardinal Hazretleri, Durango Piskoposu yaşlı bir adam ve makamı ile Santa Fé arasında 1500 İngiliz mili mesafe var. Araba yolu, kanal, gemiyle geçilebilir nehirler yok orada. Ticareti tehlikeli yollar üzerinde yük katırlarıyla gerçekleştiriyorlar. Oradaki çöl kendine özgü bir dehşete sahip; susuzluk ya da Kızılderililerin katliamları değil benim bahsettiğim, ki bunlar çok sık yaşanıyor. Yeryüzünün tabanının yarılmasıyla sayısız kanyon ve arroyo2 oluşmuş; topraktaki çatlaklar kimi zaman 3, kimi zaman 3000 metre derine iniyor. Yolcular katırlarıyla beraber bu taşlı yarıklardan tırmanmaya çalışıyorlar. Buralardan geçmeden hiçbir yöne gitmenin imkânı yok. Durango Piskoposu söz dinlemeyen bir papaza mektup gönderip çağırtacak diyelim, bu Padre’yi kim alıp da onun huzuruna götürecek? Adamın bu mektubu alıp almadığını kim kanıtlayacak? Postaları avcılar, tuzakçılar, altın arayanlar, yolda giden kim varsa onlar taşıyor.” Norman asıllı kardinal kadehini boşaltıp dudaklarını sildi. “Peki orada yaşayanlar kim, Peder Férrand? Bunlar gezginse yerlerinde kalanlar kimler?” “Otuz civarı Kızılderili ulusu var, Monsenyör, her birinin kendilerine özgü âdetleri ve dilleri var, birçoğu birbiriyle şiddetli düşmanlık içindeler. Bir de Meksikalılar var, doğuştan dindar bir halk. Onları eğiten ve güden kimse olmaksızın atalarının inancına tutunmuşlar.” “Durango Piskoposu’ndan bir mektup almıştım, bu yeni makam için kendi vekilini tavsiye ediyor,” dedi María de Allande.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıÖlüm Başpiskopos İçin Geliyor
- Sayfa Sayısı239
- YazarWilla Cather
- ISBN9786057381385
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviYedi Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Katalin Sokağı ~ Magda Szabó
Katalin Sokağı
Magda Szabó
Katalin Sokağı, Budapeşte’de savaş öncesinde aynı sokakta yaşayan birbirleriyle bağlantılı üç ailenin hikâyesi. Bu komşular grubunun küçük cenneti Nazilerin hoyratça müdahalesiyle ebediyen sarsılır. Artık...
- Hain ~ Jonathan Holt
Hain
Jonathan Holt
“Hain” İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa’nın ama özellikle İtalya’nın gizli tarihini adeta “deşen” ve günümüzde geçen bir polisiyeyi tarihsel bağlarıyla anlatan “Carnivia Üçlemesi”nin...
- Kafes – Sakın Gözlerini Açma ~ Josh Malerman
Kafes – Sakın Gözlerini Açma
Josh Malerman
Netflix filmi Bird Box’a ilham veren roman Daha Önce Yayımlanmamış “Bobby Kapıyı Çalıyor” Öyküsüyle Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi...