Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Pnin
Pnin

Pnin

Vladimir Nabokov

Pnin’in baş kişisi Profesör Pnin, Lolita’nın Humbert Humbert’i gibi, Solgun Ateş’in Kinbote’u gibi, Vladimir Nabokov’un yerinden yurdundan kopmuş kahramanlarından biridir. Amerikan üniversitelerinden birinde Rus…

Pnin’in baş kişisi Profesör Pnin, Lolita’nın Humbert Humbert’i gibi, Solgun Ateş’in Kinbote’u gibi, Vladimir Nabokov’un yerinden yurdundan kopmuş kahramanlarından biridir. Amerikan üniversitelerinden birinde Rus Dili ve Edebiyatı dersleri vermektedir. Pnin bu ‘yeni’ dünyada şaşkındır. Eski Dünya’dan yenisine taşıdığı anıları arasında sevdiği ama aşkına karşılık vermemiş bir eş ve onun oğlu, yürekten sevdiği anadili, eski tarz bir mizah, eski tür bir zerafet, bazı entelektüel ve dilsel incelikler, kimileri kahkahalara yol açan köklü alışkanlıklar vardır. Pnin, diretmeleri, tutturmaları, hayatla ilgili ‘miyopluğu’ içinde günü geçmiş ve komik bir karakter gibi görünür. Ama Nabokov bütün benzer karakterleri gibi, bu şaşkın roman kişisi aracılığıyla da okuru kendi şaşalamaları, kendi çıkmazları hakkında düşündürmek ister. Hepimiz, özellikle burnu kitaptan çıkmayanlarımız, çeşitli biçimlerde birer yaşama acemisi değil miyiz? Pnin kadar olmasa da yaşamın bize kurduğu tuzaklara tepetaklak düşmeye her an hazır değil miyiz? Pnin, ayrıca Vladimir Nabokov’un yazar ustalığını belgeleyen, temalarını tekrarlayan romanlarından biridir. Nabokov her zamanki gibi sorar: Yazar, kişisini ne derece nesnel bir sesle anlatabilir? Anlatan’la anlatılan birbirlerinden sandığımız kadar uzak, yoksa tehlikeli biçimde yakın mıdırlar? Yoksa arada bir yerde, tehlikeli bir noktada pusu kurmuş bekleyen bir üçüncü bir ‘ses’ mi vardır?

Birinci Bölüm

1

Acımasızca ilerleyen trenin kuzey vagon-penceresi başında, boş bir koltuğun bitişiğinde ve iki boş koltuğun karşısında oturan yaşlıca yolcu, Profesör Timofey Pnin’den başkası değildi. İdeal ölçüdeki kelliği, güneş yanığı bedeni ve titiz tıraşıyla yarattığı olumlu etki, geniş, kahverengi alnında (kaşlarının çocuksu yokluğunu örten) bağa gözlükleri, maymunsu üst dudağı, kalın boynu, darca bir tüvit cekete sığdırılmış güçlü-erkek göğsünden başlıyor ve o sırada iç-fanilalı, üstüste atılmış leylek bacaklarıyla çelimsiz, nerdeyse kadınsı ayaklarında nedense düşkırıklığıyla son buluyordu.

Leylak rengi baklava dilimleri işlenmiş, kızıl yünden örülme şapşal çoraplar giymişti; bağcıklı, siyah, tutucu pabuçlarına öbür giysilerinin tümüne (rengârenk, uçarı boyunbağı dahil) harcadığı parayı ödemişti. Bindokuzyüzkırklar öncesindeki yaşamının ağırbaşlı Avrupalılık döneminde her zaman uzun iç çamaşırı giymişti, fanila paçalarını delikli konçlarına soktuğu, baldırdan jartiyerle tutturduğu temiz, ipek çoraplarla. O günlerde pantolonun paçasını azıcık yukarı kaldırarak içteki beyaz çamaşırın biraz görünmesine yolaçmak, hanımların karşısına yakalıksız ve boyunbağsız çıkmak kadar yakışıksız gelirdi Pnin’e. Hatta Paris’in Onaltıncı Bölgesi’ndeki döküntü katın –Pnin, Leninize edilmiş Rusya’dan kaçıp yüksek öğrenimini Prag’da tamamladığı dönemde onbeş yıl kalmıştı o evde– leş gibi kapıcısı Mme. Roux kirayı almak için kapıdan uğradığında, üstünde faux col’ü yoksa Pnin, ön düğmesini edepli eliyle örterdi. Bütün bunlar, Yeni Dünya’nın çarpıcı ortamında bir değişime uğradı. Şimdilerde, elliiki yaşındayken, güneşlenmeye bayılıyor, spor gömlek ve pantolon giyiyor, bacaklarını üstüste atarken, bile-isteye, özenle çıplak etinin gepgeniş bir bölümünü gözler önüne seriyordu. Trendeki bir yolculuk arkadaşına böyle görünebilirdi yani; ne var ki bir uçta uyuklayan bir askerle, ta öbür uçta, bir bebekle ilgilenen iki kadın dışında vagonda tek başınaydı.

Şimdi bir sır vermenin tam sırası. Profesör Pnin yanlış trendeydi. Ama ne kendisi farkındaydı bunun ne de Pnin’in vagonuna doğru yaklaşan kondüktör. Aslına bakılırsa Pnin, kendinden çok hoşnuttu. Onu bir cuma akşamı konferansı için Cremona’ya çağıran –Pnin’in 1945’ten beri akademik çalışmalarını yürüttüğü Waindell’in ikiyüz verst* kadar batısına düşen bir yer– Cremona Kadınlar Kulübü Başkan Yardımcısı Miss Judith Clyde diye biri, Waindell’den ikindi 1:52’de kalkıp Cremona’ya 4:17’de varan trene binmesini salık vermişti ama Pnin –çoğu Rus gibi tarifelere, haritalara, kataloglara pek düşkün olduğu, onları biriktirdiği, cebinden harcamadan bir şey elde etmenin keyfiyle karıştırdığı, ayrıca kendi çizelgelerini kararlaştırmaktan özel bir övünç duyduğu için– incelemelerinden sonra daha elverişli bir tren buldu, yanında belli belirsiz bir işaret vardı. (K: Waindell 2:19, V: Cremona 4:32) işaret, trenin cumaları, yalnızca cuma günleri, daha uzak, daha büyük, yine yumuşak bir İtalyan adı taşıyan bir kente giderken yolda Cremona’da durduğunu belirtiyordu. Ne yazık ki Pnin’in tren tarifesi beş yıl öncekiydi ve biraz değişikliğe uğramıştı bu arada.

Pnin, Waindell Koleji’nde Rusça öğretmeniydi, bu biraz kasabamsı kurumun temel özellikleri, manzaralı bir kampusun ortasındaki yapay göl, çeşitli yapıları birleştiren sarmaşıklı geçitler, bilgi meşalesini Aristoteles, Shakespeare ve Pasteur’den devralıp bir sürü dev yapılı çiftçi oğlanla kıza devretmekle görevli tanıdık öğretim üyelerinin duvarlardaki resimleri ve Bölüm Başkanı Dr. Hagen’in (her hecenin altını çizerek) zarifçe “üniversite içinde bir üniversite” diye özetlediği geniş, atak, başarılarıyla göz dolduran Almanca Bölümü’ydü.

Sözkonusu yılın (1950) Sonbahar Dönemi’nde Rus Dili derslerine kaydolanlar, Ara-Grup’tan şişman ve ciddi Betty Bliss; Birinci Üst Grup’tan bir öğrenci (kendi yok, adı var bir Ivan Dub) ve Grup’un sivrilmişlerinden üç öğrenciydi: büyükbabasıyla, büyükannesi Minsk’te doğmuş Josephine Malkin, zengin belleği şimdiden on dilin hesabını görmüş, on tanesini daha yutmaya hazır Charles McBeth ve bir tanıdığından, insanın Rus alfabesini bir kere söktü mü “Anna Karamazov”u su gibi okuyabileceğini duymuş ağırkanlı Eileen Lane’di. Pnin, bir öğretmen olarak, akademik Amerika’nın dört yanına yayılmış, daha önce temel bir eğitim görmeden ama sezgi, çenebazlık ve bir tür anacıl yaklaşım aracılığıyla kendi güç ve güzel anadillerinin büyüsünü bir öbek safdil öğrenciye Ana Volga şarkıları, kırmızı havyar ve çay eşliğinde aktaran o harika Rus hanımlarıyla asla boy ölçüşemezdi; üstelik Pnin bir öğretmen olarak, çağdaş bilimsel dilbilimin görkemli salonlarına adım atmayı düşünmezdi bile, fonemlerin o sofu cemaati, somurtuk gençlere dilin kendisinin değil, onu başkalarına öğretme yönteminin öğretildiği o…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Lolita / Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları ~ Vladimir NabokovLolita / Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları

    Lolita / Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları

    Vladimir Nabokov

    “Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta” Lolita’yı...

  2. Lolita ~ Vladimir NabokovLolita

    Lolita

    Vladimir Nabokov

    Soylu bir Rus ailesinin oğlu olan Nabokov’un Lolita’sı için özetle cinsel tutkunun dünya çapında en önemli klasiklerinden biri denebilir. Okurların yabancısı olmadığı Nabokov yine...

  3. İhtişam ~ Vladimir Nabokovİhtişam

    İhtişam

    Vladimir Nabokov

    “Yıldızlı evrenin trapezlerinde uçaninsan düşüncesi, altında uzanan matematikle birlikte, ağla çalışan ama birdenbire ağın aslında orada olmadığını fark eden bir akrobata benzer – Martin...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Kayıp Sembol ~ Dan BrownKayıp Sembol

    Kayıp Sembol

    Dan Brown

    Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar’dan sonra Kayıp Sembol’de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde… Harvard Simgebilim  Profesörü Robert Langdon, Kongre Binası’nda...

  2. Almodovar Teoremi ~ Antoni Casas RosAlmodovar Teoremi

    Almodovar Teoremi

    Antoni Casas Ros

    Bir gece aniden yola fırlayan bir geyik, korkunç bir trafik kazası,kazada ölen bir sevgili, yok olan bir yüz, uçup giden hayaller, yalnız,düşünerek geçirilen yıllar...

  3. Kalbim Evine Döndü ~ Deneane ClarkKalbim Evine Döndü

    Kalbim Evine Döndü

    Deneane Clark

    Derin, mavi gözleri, bembeyaz, tazecik tenine düşen alev rengi saçları ve dolgun dudaklarıyla yakıcı bir güzellik… Grace’in resmi bile genç ve yakışıklı Kont Trevor...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur