Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yörüngede
Yörüngede

Yörüngede

Samantha Harvey

Yörüngede **BOOKER ÖDÜLÜ 2024 KAZANANI** Uzay araçları içinde dünyanın yörüngesi etrafında dönen altı astronot: Nell, Roman, Anton, Pietro, Chie ve Shaun. Görevleri meteorolojik veriler…

Yörüngede **BOOKER ÖDÜLÜ 2024 KAZANANI**

Uzay araçları içinde dünyanın yörüngesi etrafında dönen altı astronot: Nell, Roman, Anton, Pietro, Chie ve Shaun. Görevleri meteorolojik veriler toplamak, bilimsel deneyler yapmak ve insan bedeninin limitlerini test etmek. Ama hepsinden fazlası gözlemlemek.

Yörüngede günde on altı gündoğumu ve on altı günbatımına şahit olurken kıtaları aşıyor, buzullar, çöller, dağ zirveleri ve engin okyanuslar geçiyor, mevsimleri bir bir arkalarında bırakıyorlar fakat ne kadar uzak olursa olsun Dünya’nın süregiden çekiminden alamıyorlar kendilerini. Chie, annesinin ölüm haberini alırken bir yandan amansız bir tayfun sevdiklerini tehdit ediyor; insan hayatının kırılganlığı sohbetlerinin, korkularının, rüyalarının başlıca konusu oluyor.

Samantha Harvey kendisine 2024 Booker Ödülü’nü kazandıran, görkemi şiirselliğine eş bu romanında okuru Dünya’nın, yaşamın ve insanlığın mucizesine tanık olmaya ve hayran kalmaya davet ediyor.

“Çağımızın en şaşırtıcı yazarlarından olan Samantha Harvey hem kısa hem dev romanı Yörüngede ile en beklenmedik, en büyülü eserlerinden birini ortaya koyuyor.”

–James Wood, The New Yorker

“Uzun zamandır okuduğum en güzel romanlardan biri.”

–Mark Haddon

“Göz kamaştırıcı.”

–Financial Times

****

Yörünge Dönüşü, eksi 1

Uzay aracının içinde, Dünya’nın çevresinde dönerken öylesine bir arada ve öylesine yalnızlar ki zaman zaman düşünceleri, içsel mitolojileri bile iç içe geçiyor. Bazen aynı rüyaları görüyorlar fraktallar, mavi küreler, karanlığın yuttuğu tanıdık yüzler ve uzayın duyularına çarpan, saldıran parlak, enerjik siyahlığı. Ham, ehlileşmemiş uzay bir panter, yabani ve ilkel; rüyalarında onun yatakhanelerine girdiğini, sinsice gezindiğini görüyorlar.

Uyku tulumları içinde askıdalar. İnce, metal kabuğun bir karış ötesinde evren yalın sonsuzluklar halinde açılıyor, uzanıyor. Uykuları hafifliyor, uzak, dünyevi bir şafak söküyor ve dizüstü bilgisayarlarının ekranında yeni günün ilk mesajı yanıp sönmeye başlıyor; tamamen uyanık, her daim uyanık olan istasyon vantilatör pervaneleriyle ve filtrelerle titreşiyor. Küçük mutfakta dün akşamki yemeğin artıkları duruyor kirli çatallar mıknatısla masaya sabitlenmiş, yemek çubukları duvardaki bir keseye sokulmuş. Sürekli dolaşım halindeki havada dört mavi balon süzülüyor, folyodan yapılma bir flamanın üzerinde İyi ki Doğdun yazıyor; kimsenin yaş günü değildi ama yine de bir kutlamaydı, ellerindeki avuçlarındaki buydu. Bir makas üzerinde çikolata lekeleri, katlanan masanın kulplarına bağlanmış bir ipin ucunda küçük, keçeden bir ay var.

Dışarıda, yoğun bir ay parıltısı içindeki Dünya döne döne uzaklaşıyor, onlar kenarı olmayan kenarına doğru ağır ağır ilerlerken, o bir kabuk gibi geriye doğru soyuluyor; Pasifik’in üstündeki bulut öbekleri gece okyanusunu aydınlatıp kobalt mavisine döndürüyor. İşte, Güney Amerika’nın yaklaşan kıyısında bulutların puslandırdığı, yanık altın rengiyle Santiago. Kapalı storlar yüzünden görünmeyen, Batı Pasifik’in ılık suları boyunca esen alize rüzgârları bir fırtınayı körükledi, adeta bir ısı motorunu çalıştırdı. Rüzgârlar okyanusun sıcaklığını alıp bulut kümeleri halinde bir yerde topladı; bunlar yoğunlaştı, pıhtılaştı ve bacaları andıran dikey yığınlar halinde fırıl fırıl dönmeye başlayıp bir tayfun oluşturdu. Tayfun batıya, Asya’nın güneyine doğru kayarken, uzay araçları rotayı izleyerek doğuya, doğu yönüne ve aşağıya, çok uzaklardaki ani bir ışımanın ufku neon bir kubbeyle örttüğü Patagonya’ya doğru ilerliyor. Samanyolu saten göğe sıkılmış bir tabanca kurşununun dumanlı barut izi.

Uzay aracında günlerden salı, sabah saat dördü çeyrek geçiyor, ekim başı. Dışarıda Arjantin, Güney Atlantik, Cape Town, Zimbabwe. Gezegen sağ omzunun üstünden sabahı fısıldıyor incecik, eriyik bir ışık gediği. Zaman dilimlerinin içinden sessizce kayıyorlar.

Her biri belli bir noktada, bir kerosen bombayla uzaya fırlatılmıştı, sonra yanan bir kapsülün içinde, iki Tibet ayısına eşit bir ağırlığı üzerlerinde hissederek atmosferin içinden geçtiler. Göğüskafeslerini bu basınca karşı çelik gibi sağlam tuttular, ta ki ayıların teker teker geri çekildiğini hissedene, gökyüzü uzay olana, yerçekimi ortadan kalkıp saçları havaya dikelene dek.

Dünyanın üstünde salınan, H biçiminde, muazzam bir metalin içinde altı kişiler. Baş aşağı dönüyorlar; dört astronot (Amerikalı, Japon, Britanyalı ve İtalyan) ve iki kozmonot (Rus, Rus); ikisi kadın dördü erkek, birbirine bağlı on yedi modülden oluşan, saatte yirmi sekiz bin kilometre hız yapan bir uzay istasyonundalar. Bu altı kişi, uzaya yollanan pek çok ekibin sonuncusu, bu artık alışılmadık bir şey değil; Dünya’nın arka bahçesindeki sıradan astronotlar onlar. Yer-

yüzünün olağanüstü ve akıl almaz arka avlusu. Son hız ama kayarcasına ilerleyen gemide günler boyu baş aşağı, yan, kıçüstü, tepetaklak dönüyor, dönüyorlar. Günler hızla geçiyor. Her biri dokuz ay kadar burada kalacak; ağırlıktan arınmış, yerçekimsiz bir sürüklenişle geçen dokuz ay, bu şişmiş kafayla, sardalye kutusuna tıkılmış yaşamla, Dünya’ya hayretle, ağzı açık bakmakla geçen dokuz ay, sonra aşağıdaki sabırlı gezegene dönüş.

Dünya dışı bir uygarlık onları seyredip sorabilir: Burada ne yapıyorlar? Neden hiçbir yere gitmeden, habire dönüp duruyorlar? Tüm soruların yanıtı, Dünya. Dünya sevinçten havalara uçan bir âşığın suratı; onun uyuyup uyanmasını, alışkanlıklarına dalıp gitmesini izliyorlar. Dünya, çocuklarının anlatacak öykülerle, coşkuyla ve özlemle dolup taşarak dönmesini bekleyen bir anne. Çocukların kemikleri yoğunluğunu azıcık yitirmiş, kolları, bacakları azıcık incelmiş. Gözleri anlatılması güç görüntülerle dolu.

1.dönüş, yükseliş

Roman erken uyanıyor. Uyku tulumundan sıyrılıyor, karanlıkta laboratuvar penceresine doğru yüzüyor. Neredeyiz, neredeyiz? Dünyanın neresinde? Vakit gece, karşısında bir kara parçası. Devasa, bulutsu bir şehir pas kırmızısı bir hiçliğin içinden kıyın kıyın görüntüye giriyor; hayır, iki şehir, Johannesburg ile Pretoria ikili yıldız gibi birbirine kenetlenmiş. Güneş atmosfer çemberinin hemen dışında, bir dakika sonra ufku netleştirecek ve yeryüzünü istila edecek, gün ışığı aynı anda her yeri kaplamadan önce, şafak saniyeler içinde belirip kaybolacak. Orta ve Doğu Afrika ansızın parlak ve sıcak.

Bugün Roman’ın uzaydaki dört yüz otuz dördüncü günü; bu sayıya üç farklı görevde ulaştı. Çeteleyi büyük bir dikkatle tutuyor. Şu anki görevinin seksen sekizinci gününde. Dokuz aylık tek bir görevde yapılan sabah egzersizlerinin toplamı kabaca beş yüz kırk saat. Yeryüzündeki Amerikalı, Avrupalı ve Rus personelle sabah ve öğleden sonra yapılan toplantıların toplamı beş yüz. Dört bin üç yüz yirmi gündoğumu, dört bin üç yüz yirmi günbatımı. Neredeyse yüz yetmiş üç milyon kilometre kat edildi. Otuz altı salı; bugün de onlardan biri. Beş yüz kırk kez diş macununu yutmak zorunda kaldı. Otuz altı kez tişört, yüz otuz beş kez iç çamaşırı (her gün temiz çamaşır giymek, depolama açısından karşılanması olanaksız bir lüks), elli dört çift çorap değişimi. Kutup ışıkları, kasırgalar, fırtınalar sayıları belirsiz ama meydana gelmeleri kesin. Ay’ın, elbette, dokuz tam döngüsü; günler yolunu şaşırırken evreleri boyunca onlara uysalca, dinginlikle eşlik eden, gü-

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Mucizeler ~ Elena MedelMucizeler

    Mucizeler

    Elena Medel

    María, Carmen ve Alicia’nın hikâyesi, 1969’da, yeni doğan kızı Carmen’i geride bırakarak çalışıp eve para yollama umuduyla Madrid’e taşınan María ile başlar. Fakat umutları...

  2. Yaratıcı Eylem: Bir Var Olma Biçimi ~ Rick RubinYaratıcı Eylem: Bir Var Olma Biçimi

    Yaratıcı Eylem: Bir Var Olma Biçimi

    Rick Rubin

    “Genel geçer anlamda sanat yapıp yapmadığımıza bakmaksızın hepimiz birer sanatçı olarak yaşıyoruz. Verileri algılıyor, süzgeçten geçiriyor, ardından bu bilgi setinden yola çıkarak kendimiz ve...

  3. Örümceklerin Yuvalandığı Patika ~ Italo CalvinoÖrümceklerin Yuvalandığı Patika

    Örümceklerin Yuvalandığı Patika

    Italo Calvino

    İtalyan edebiyatının büyük ustası Italo Calvino’nun, bundan 60 yıl önce yayımlanan ilk kitabı Örümceklerin Yuvalandığı Patika, ilk kez Türkçede" İtalyan edebiyatında özgün ve neredeyse tekil bir örnek olan Örümceklerin Yuvalandığı Patika, elinden bırakamadan, bir solukta okunacak kitaplardan".

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur