Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ziyafet
Ziyafet

Ziyafet

Güzin Yalın

“İnsan unutmak istediklerini hatırlayıp duruyor da hatırlamak istedikleri hiç aklına gelmiyor! Oysa çocuk olmak ne kolaydı. Bu ikisinin arasındaki incecik çizgi yoktu o zaman,…

“İnsan unutmak istediklerini hatırlayıp duruyor da hatırlamak istedikleri hiç aklına gelmiyor! Oysa çocuk olmak ne kolaydı. Bu ikisinin arasındaki incecik çizgi yoktu o zaman, seçim yapma özgürlüğü vardı. İstemediği şeyleri hemen unutup istediklerini bir daha hiç terk etmemek üzere kendi dünyasına katardı. Bunu artık yapamıyor olmayı, büyümekle ilgili sevmediği şeyler listesine ekliyor hayalinde.”

İstediğimiz gibi donatılmış, sevdiğimiz insanların yanı başımızda olduğu sofralarda sadece güzel şeyler üzerine mi konuşuruz ya da çocukluğumuzda mutfaktan gelip bizi dünyanın en mutlu insanı yapan o koku, ölene kadar bize aynı şeyleri mi hissettirecektir?

Güzin Yalın, Ziyafet’te bazen bir sofradan, bazen kaynayan tencerenin başından; bazen de iki arada bir derede ağza ancak bir lokma atılabilen sıkışık anlardan ve kalabalık zamanlardan yola çıkarak hayatın tam ortasına gelip kurulan öyküler anlatıyor: aşklar, ayrılıklar, yeni yeni heyecanlar, yalnızlıklar…

İÇİNDEKİLER
Bakkalcı Sepeti 7
Reçel 25
Bonfile 45
Çorba 61
Menemen 71
Ziyafet 91
Fırıncı 109
Aşure 139
Kestane Kebap 153

Bakkalcı Sepeti

“Kasım Efendi, Kasım Efendiii! Bir bak bakayım bana… Sana diyorum Kasım Efendi!” Hay, çenen kısılsın Nermin Hanım. Bir rahat vermezsin insana. Sanki ben maaşla sana çalışıyorum. El âlem kapıcısına bile bu kadar zırt pırt iş yaptırtmıyor. Şu Saliha Hanım’a bak da ibret al. Kaç yaşında kadın, kendi işini kendisi görüyor hâlâ. Sabah elindeki alışveriş torbalarını düşürüp salça kavanozunu kırmış da garibim, telefon açıp tekrar sipariş vermedi; ta üç sokak öteden buraya yenisini almaya kendi geldi. Sen de üst kattan aşağıya merdiven inmeye üşenip huysuz huysuz iş buyuruyorsun ancak! Bakkal mıyım, senin hizmetçin miyim anlamadım… “Buyur Nermin Hanım. Ne istedin gene?” “Ne demek gene? O gene ne demek Kasım Efendi, ha? Ne demeek?” “Hiç Nermin Hanım. Öyle söyleyiverdim işte, hiçbir şey demek değil. Hani sadece aklıma geldi birden. En son, tam tamına yirmi iki dakika önce bir paket bisküvi, bir şişe çamaşır beyazlatıcı ve bir kutu kibrit istedin ya, onun için şey ettim. Dur bakayım, yoksa bunlar ondan bir önce, yani otuz yedi dakika önce verdiğin siparişler miydi? Depoda kutuları istifliyordum. Sen öyle avaz avaz şey edince nasıl koşup geldiğimi bilemedim de o yüzden karıştırdım, kusura bakma! Yani böyle on dakika arayla olunca sabahtan beri yüz keredir…” “Neyse Kasım Efendi, neyse… Seninle uğraşacak vaktim yok şimdi. Sepeti sarkıtıyorum. İçine bir kutu çamaşır deterjanı, bir paket her zamanki sigaramdan, bir tane patates cipsi ama baharatlı olanlardan, bir de o naneli çikletlerden koyuver. Kasım Efendi dur, dur, dur! Gitme öyle hemen. Bir de şu manavdan bir demet maydanozla bir-iki tane limon da alıver bana. Onları da koyarsın sepetin içine. Parasını sarkıtıyorum. Yalnız söyle o Metin musibetine maydanozun solmuşunu vermeye kalkışmasın yine, paralarım valla! Ha, bir de geçen sefer içinden alırsın diye parayı bütün koymuştum, üstünü eksik vermişsin. Bu sefer hesapladım, tam yolluyorum. Sepetin içindeki yeter sana. Münasebetsizliğin lüzumu yok.” Hey Allah’ım, aklımı bekle. Sepetin batsın senin manyak Nermin! Bu kadar saçma sapan lafı böyle peş peşe, böyle bir nefeste nasıl sıralıyor acaba? Bu sepeti parçalayacağım bir gün, temizlik olacak. Bir de utanmadan beni neredeyse hırsızlıkla suçluyor. Hey gidi Nermin Hanım! Geçen gün ısmarladığın o pirincin kilosuna bir ay önce tam üç buçuk lira zam geldi, sen ne konuşuyorsun? Paranın üstünü eksik vermişim! Dünyadan haberin yok senin. Varsa yoksa kahve falı, televizyon dizisi… Hem, babanın uşağı mı var acaba? Ne demek “her zamanki sigaramdan ver”? Deli mi ne! Şunu adıyla söylesen günaha mı girersin, günde elli farklı şey istiyorsun, hangi birini hatırlayayım. Zaten eserekli hatun, üç günde bir değiştirir yediği içtiği her şeyin markasını… Limonmuş, maydanozmuş! Benim dükkân bitti, manavdan alınacaklar kaldı. Ben manavın çırağı mıyım be! Sıkıyorsa sarkıtsa ya bir sepet de ona! Kafasına geçirir valla sepetini manav. Zaten benden başka kim olsa öyle yapar ya, neyse… Tövbe, bir gülme tuttu şimdi beni. Hani yapsa Metin bu dediğimi de, geçirse sepeti kafasına hiç fena olmaz yani. Kenarından bigudiler sarkan kuş yuvası saçlarını örter bari. Yüzüne sürdüğü o korkunç, kireç gibi bembeyaz boya gözükmez. “Olmaz Nermin Hanım, kusura bakma ama gidemem manava falan. Dükkânı kime bırakacağım? Sonra kendin alırsın limonunu. Hem istediklerini niye bir seferde söylemiyorsun? Deterjanın yoktu niye beyazlatıcı aldın demin? Çamaşırı beyazlatıcıyla mı yıkayacaktın sanki? Kibrit alırken sigarayı niye istemedin? Anlamıyorum ki hiç!” “Anlamazsın tabii Kasım Efendi. Benim gibilerin neyi niye yaptığını senin gibiler anlamaz. Sen haddini bil yeter. Tepemin tasını attırma benim! Canım ne zaman isterse o zaman alırım. Dur bak şimdi, ben sana haddini bildirmesini de bilirim! Al bunları da aklın başına gelsin! Al bakalım! Al! Al!” “Ay, Nermin Hanım ne yapıyorsun? Dur! Dur, deli misin sen? Ne fırlatıp duruyorsun gene eline geleni balkondan aşağıya? Fesuphanallah!” Kabahat bizde ama. Buna iki çift laf etmiyoruz. Alt tarafı iki kat merdiven inecek, gelip kendisi alsa ya ne istiyorsa. Ya da hiç değilse hepsini bir seferde söylese bari. Sabahtan akşama kadar elli kere çık kapıya ne istiyor diye bak, gir içeri istediği ottan çöpten bir sürü şeyi toparla getir. Yok paranın üstünü sepete yerleştir, yok beğenmediğini geri al yenisini gönder. Arada da bir sürü angaryasını hallet. İllallah vallahi! Havalar soğuyunca vazgeçer, üşür balkona çıkamaz nasılsa dedim ama ortalık buz kesti, bu hiç bana mısın demedi. Yahu, balkondan aşağıya sepet sarkıtmak mı kaldı artık? Babamın müşterileri yapardı bunu ben çocukken. Halbuki biraz merdiven inip çıksa hareket olur da belki, o alamet kıçı küçülürdü biraz! Yumurtaları soğur sanki yerinden kalkarsa! Hem telefonla sipariş diye bir şey var şimdi. O elinden düşürmediğin telefonu kullansana şöyle düzgün bir iş için. Üç kuruşluk şey ısmarlayacağım diye bütün mahalleyi ayağa kaldırıyor her seferinde ciyak ciyak. Kimi şerrine lanet deyip uzak duruyor; kimi babası çok iyi adamdı, kendi ölse de hatırı var diyor; kimisi de iyice sapıttı yazık diye acıyor. Sonuçta hatun bütün mahalleyi parmağında oynatıyor. Evinin bütün işini de en üst katta oturan bekar kız kardeşlere yaptırıyormuş, komşuluk hatırı diyerek. Yemeği falan bile, her şeyi… Onlar da efendi kadınlar, terbiyelerinden ses etmiyorlar buna. Arada bir de fal bakıp gönüllerini alıyorsa, tamam! “Allah senin şeyini versin Kasım Efendi! Nereye gittin gene! Seninle uğraşıcam diye bakım maskemin zamanı geçti, bak! Hiç haddini bilmiyorsun sen, hiç! Dur yüzümü silip geleyim de bak kafana daha neler geliyor buradan! Kendim alsaymışım! Sen neciliksin, sen? Bakkalcı değil misin? Aldıklarım parasıyla değil mi? Yazma o zaman öyle eşşek kadar harflerle evlere servis yapılır diye camına. Hem ben seni eve kadar diye uzak bir yere de yormuyorum işte, alt tarafı aynı binada iki kat merdiven çıkıveriyorsun! Daha ne istiyorsun? Densiz! Çık benim mülkümden madem o zaman! Çık da işini düzgün yapan insan evladı birisi taşınsın yerine. Mahalleli de rahat etsin. İçi kurudu milletin senin kurtlu nohutlarını yemekten yıllardır! O ütü tahtası kılıklı karını rahat yaşatacaksın diye mecbur mu el âlem senden alışveriş yapıp kazıklanmaya?” “İstediklerini almaya girdim içeri Nermin Hanım. Çek hadi sepetini, koydum.” Kaçık karı… Benim hanımla bozmuş aklını. Ona hakaret, bana da eziyet olsun diye yapıyor. Ulan yoksa mahallede gizli gizli anlatılanlar doğru mu? Keşke en başında duyduk-

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıZiyafet
  • Sayfa Sayısı168
  • YazarGüzin Yalın
  • ISBN9789750538155
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • Yayıneviİletişim Yayınları / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Mutfak Okulu ~ Güzin YalınMutfak Okulu

    Mutfak Okulu

    Güzin Yalın

    ‘’… bu sınıftaki beş öğrencinin beşi de aynı derecede umutsuz vakalardı. Sadece beş kişi, çok daha kalabalık sınıflardakilerin toplamından daha fazla sorun yaratmayı beceriyorlardı....

  2. Küçük Meseleler ~ Güzin YalınKüçük Meseleler

    Küçük Meseleler

    Güzin Yalın

    “Beceriksizliklerimin arasına ağlayamamak da katıldı. Olmuyor bir türlü! İçimdeki katıla katıla, salya sümük ağlamak dürtüsü eyleme geçemiyor. Onu gerisin geri yerine bastırıp bir türlü...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Birleşmeler ~ Robert MusilBirleşmeler

    Birleşmeler

    Robert Musil

    Her şey susuyor ve bekliyordu, her şey onlar yüzünden oradaydı… Sonsuza dek uzanan parlak bir iplik gibi dünyanın içinden geçen zaman, bu odanın ortasından,...

  2. Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor ~ Stefan ZweigRahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor

    Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor

    Stefan Zweig

    Zweig’ın menkıbelerinde hikâye edilen kişiler Tanrı’yı ve kendilerini ararken hayatlarının anlamını bulacaklarına dair umutlarını her daim korurlar. Yazar Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor’da Rahel ile Yakup’un...

  3. Keder Atlısı ~ Faruk DumanKeder Atlısı

    Keder Atlısı

    Faruk Duman

    2004 yılında çıkan dördüncü öykü kitabı “Keder Atlısı”nda şiirsel bir dille büyülü masallar kuruyor Faruk Duman. İnsanın başından geçenleri, doğanın mevsimleriymiş gibi, o kendine...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur