Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası – Romanları Üzerinden Bir Yazarı Okumak
Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası – Romanları Üzerinden Bir Yazarı Okumak

Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası – Romanları Üzerinden Bir Yazarı Okumak

Onur Bilge Kula

Onur Bilge Kula Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası adlı incelemesinde, yazarın farklı eserlerinden hareketle (Elveda Güzel Vatanım, Sultanı Öldürmek, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, Kırlangıç Çığlığı,…

Onur Bilge Kula Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası adlı incelemesinde, yazarın farklı eserlerinden hareketle (Elveda Güzel Vatanım, Sultanı Öldürmek, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, Kırlangıç Çığlığı, Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Yırtıcı Kuşlar Zamanı), tarihsel romanın özelliklerinden polisiye romanın biçimine varıncaya dek, sırtını bütünlüklü bir yazınsal incelemeye dayayan bir Ahmet Ümit okuması yapıyor. Kitabın sonunda yer alan söyleşi de Ahmet Ümit’in yazarlık serüveninin özeti niteliğinde:

Ben Türkiye’de yaşayan bir yazarım. Bu ülkenin kültürüyle büyüdüm ama aynı zamanda bu ülkenin kültürü evrensel kültürden bağımsız değil. Çünkü evrensel kültür, sadece Batı kültürü değil, Doğu kültürü de değil, hepsinin birliği. Aynı zamanda geçmiş kültür ile bugünü ayırmak da mümkün değil; çünkü bugün geçmişin bağrından doğuyor, gelecek de bugünün içinden çıkacak.
Ahmet Ümit

İçindekiler
I. Ahmet Ümit, Dilsel Yaratıcılık ve Yazınsal Yaratım • 7
II. Ahmet Ümit ve “Tarihseli” Anlatılaştırma • 14
III. Elveda Güzel Vatanım ya da
Ahmet Ümit Romanı Nasıl Okunabilir? • 24
IV. Sultanı Öldürmek:
Tarihseli Anlatılaştırma Sanatının Doruklaştığı Bir Başka Yapıt • 133
V. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi:
İnsancılık ve Toleransın Anlatılaştırımı • 145
VI. Kırlangıç Çığlığı:
Vicdanı Yitirmek Nelere Yol Açar? • 153
VII. Kayıp Tanrılar Ülkesi veya
Yazınsallaştırma Yetkinliği Nasıl Doruklaştırılabilir? • 166
VIII. Yırtıcı kuşlar Zamanı:
Polisiye Romanın, Nitelikli Yazınsal Türlerin Tümünü Kapsayan
Roman Düzeyine Yükseltilmesinin Simgesi • 189
IX. Ahmet Ümit İle Yazınsallaştırma Sürecine İlişkin Söyleşi • 205

I. Ahmet Ümit, Dilsel Yaratıcılık ve
Yazınsal Yaratım

Her metin, yaratıldığı dilin ölçünleri ve olanaklarının yazarca özgür bir biçimde kullanılmasıyla oluşur. Yazarın özgür bir istenç ve bilinçle dilde dolaşması, Ahmet Ümit’in estetik yetkinlikle yaptığı gibi dili özgün kullanımı, dilsel yaratıcılık olarak değerlendirilir. Nitekim dil kullanımı, dilin içinde barındırdığı gizil güçten, konuşucu ve yazıncının özgün ve özgür bir biçimde yararlanması, dilin anlatım gücünü güncelleştirmesidir. Sözcük seçimi ve bütünleştirimdeki özgünlük ve özgürlük, yazınsal dilin başlıca önkoşuludur. Genel dil dizgesi, yazın için bir üst-dil işlevi görür. Buna karşın, söz sanatını içeren metinlerin dil dizgesi, yazınsal öğeleriyle anlamlılaşır, bu öğeler kendi yapıları içinde anlam içerirler. Yazınsal yapıt, dış gerçekle değil, kendini belirleyen yapıların uyumlu bütünlüğüyle oluşur. Bu uyumluluk öncelikle sözel yapıların, biçimin, biçemin öğelerinin tutarlılığıyla olanaklılaşır; çünkü yazınsal yapıtlar, yazarın dış gerçekliği yansıtmasıyla değil, yapıtın öğelerini uyumlu ve tutarlı bir birlik içinde bütünleştirmesiyle ortaya çıkar.

Yazan ya da yazar açısından dilin ölçünlerinden çok yazınsal iletişimin gerekirlikleri önceliklidir. Yazarın bu tutumundan da yazınsal metinlerin temel belirleyeni olan kurgu ya da kurgusallık niteliği doğar. Bu nitelik, yazınsal göstergeler ile gösterilenlerin birlikteliğini, uyumluluğunu ve yapıtlar bağlamında içkinliği, yani özerk anlamlılığı oluşturur. Nesnel gerçekliği yazınsallık düzeyine çıkarmanın aracı, her zaman tasarımlama ve kurgulamadır. Yazardan yazara, yapıttan yapıta değişen bir edimdir ve yazılan yapıt bitene değin sürer. Sanat yapıtı ile gerçeklik arasında bir ilişki vardır ve sanat bu ilişki ile özerk bir yaratım alanı olarak belirlenebilir. Nesnel gerçeklikten tümüyle kopuk, herhangi bir bağıntıya sokulamayan yazınsal yapıtın anlaşılması ve anlamlandırılması da olanaksızlaşır.

Sanat yapıtı doğası gereği iki yönlüdür: Birincisi düşünseldir; çünkü sanat yapıtı, toplumsal bilincin bir türevi ya da doğal bir uzantısı olan bir dizi kuramsal tasarımda anlamını bulur. İkincisi, sanat yapıtı özdekseldir; çünkü betimlenen görüngülerin yapısını yeniden oluşturan özdeksel yapısıyla gerçeğin yeniden üretimini olanaklılaştırır. Böylece kendisi gerçeğin görüngüsü olur. O nedenle de bir metin, aktarılan özdekselliğinde anlamlandırılabilir.

Kurgusallık nesnel gerçekliğin dil düzeyinde öznel tasarımı, yazınsal yeniden üretimi olduğuna göre, genel iletişim dili yazınsal kurguyu da sağlayan başlıca araçtır. Yazınsal metinlerin dilsel özerkliği, genel iletişim alanındaki dilsel araçların “imgesel alana” aktarımı sonucunda oluşur. Dış gerçekliğin yazınsala dönüştürülmesi, yazınsal alana uyarlanması, aynı zamanda dış gerçeklik içindeki ‘düşünümü’, ‘kişiyi’, ‘zamanı’ ve aynı biçimde ‘söylemsel gösterilenlerin’ yazınsal düzeyde yeniden biçimlendirimidir. Ahmet Ümit, bu ilkeyi yapıtlarına içkinleştirir.

Yazınsal bir metin ile bir şey betimlenir, gösterilir, yazınsal metnin göstergesel örgüsü, yani dil ise yazarca biçimlendirilerek yazınlaştırılır, dolayısıyla da estetikleştirilir. Yazıncı ya da konuşucu, dili beğenileri kapsamında yoğurmaya, ona biçemsel beğenisini katmaya başladığı andan itibaren de dil bir yaratım, bir etkinlik olarak belirir. Ahmet Ümit’in estetik başarımıyla gösterdiği gibi, yazınsallık dilin bir yaratım, bir etkinlik niteliği kazandığı durumlarda ortaya çıkabilir, olanaklılaşabilir. Dil bir yaratım konusu, aracı ve ereği yapılabildiği ölçüde, yazınsal yaratıcılıktan söz edilebilir. Bir kez başarılan ve yazınsal bir metinde ortaya konulan “yazınsal yaratıcılık” değiştirici etkileriyle birlikte, dilde yeniden yansımasını bulur. Yazınsal yaratıcılığın en somut türevlerinden biri, sürekli evrimleşen ve özgünleşerek öbür dil kullanım türlerinden ayrılan yazınsal dildir. Yazınsal dilin en belirgin özelliği olan kurgu, kurgusallık ya da kurgulama, dilsel malzemenin estetikleştirilmesiyle olanaklıdır. Böylece, sanatsallaştırma, yazınsallaştırma ya da estetikleştirme, kurgulamanın sonucuna dönüşür. Kurgulayım estetikleştirme, estetikleştirme ise kurgulayım olmaksızın söz konusu olamaz. Yazınsal dil, dil dizgesi içerisinde, özel ya da özgün bir dildir. Yazınsal dil, hem yazarın metin oluşturucu yazınsal beğenisi, biçemi, yani metni estetikleştirerek yazınsallık düzeyine çıkarmak için yaptığı biçimlendirici işlemlerin toplamını hem de  okuyucunun bir yazınsal metni yazınsal iletişim aracı olarak algılaması ve kendince yorumlamasını anlatır.

Yazarın ya da sanatçının başlıca aracı, edimi ve ereği olan kurgulayım, doğaldır ki, her türlü dış etkiden yalıtılmış bir boşlukta oluşmaz; kurgulayanın tarihsel, düşünsel, bilişsel ve duyumsal deneyim birikiminden esinlenir. Bu anlamda kurgulayanın söz konusu birikiminin çok-katmanlılığı, derinliği, yoğunluğu ölçüsünde bir kurgu olan yazınsal metin, anıştırılar, sezinletiler, duyumsatılar içerir. Her biri bir biçem ve kurgu aracı olan anıştırı, sezinleti ve duyumsatılar, tarihsel, toplumsal, kültürel, siyasal ya da sanatsal bir olaya ilişkin olabilir. İlişkili olmak, ilişkili olan olayın olduğu gibi yinelenmesi anlamını taşımaz. İlişkili olmak, söz konusu yazınsal yapıtın yorum zenginliğine yol açabilecek çokkatmanlılığının, göndergeselliğinin, dolayısıyla da içeriksel ve estetik varsıllığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Yazınsal bir metin, iletisi ve hatta daha önemli olarak yazınsallığı yönünden önem taşır. Yazınsal metin, gerçekte özerk yapısıyla dışa kapalılık üretir. Kendi içinde birleşen ve kendine işaret eden bir dizge oluşturur, öğeleri de kendine göre anlamlılaşır. Yazınsal metinlerin iletisini tartışmak yerine, bunlardan hangi düşünsel ve estetik türetimlerin, iletilerin çıkarımlandığı tartışılmalıdır. Okuyucu ya da alımlayıcı, dıştan bakan biri olarak her metni kendi beklenti çevrenine göre kurgusallaştırabilir, alımlayabilir. Kurgulayım aynı zamanda alımlayıcıya kendisini yazınsal yapıtla özdeşleştirmemesi konusunda bir uyarıdır.

Dilsel malzeme üzerinde gerçekleştirilen biçimlendirici işlemlerin toplamı ve sonucu anlamında “biçem”, yazınsal metinlerde somutlaştırılan, yinelenen ve tikelleştiren biçimleri kapsar. Her yazar seçtiği izlek veya konuya uygun olarak dilsel malzemeyi kendi estetik ve yazınsal beğenisi ve deneyimiyle biçemselleştirir. Bir yazara özgü biçemin ayırıcı özelliği, dilsel malzemeyi özgünleştirme ve tikelleştirme tarzıdır. Yazarın bireysel biçemi, içinde yaşadığı tarihsel, toplumsal ve kültürel koşulların ve çağın biçeminin izlerini taşır.

Sayılan nedenlerle, bir yazarın yazınsallaştırma tarzının özgünlüğü, o yazarın biçemselleştirme yetkinliği ve yeterliliğiyle doğru orantılıdır. Yazınsal özgünlüklerin veya biçem çeşitliliğinin var olabilmesi için, yazarların biçem oluşturmada farklılaşması zorunludur. Biçemsel farklılık ya da başkalık, yazarın ve yazınsal yapıtın özgünlüğünün biricik kaynağıdır. Bir yazarın biçemselleştirme işleminde kendini farklılaştırabilmesi, geçmişin ve yaşadığı dönemin biçemsel ölçütlerini özgürce edimselleştirmesine bağlıdır. Ahmet Ümit romanının estetik değerini yükselten başlıca etmen, her romanında, yazınsallaştırdığı konu ya da izleğe uygun olarak özgün bir biçem geliştirmesidir. Yazınsal bir yetkeye, akıma veya kurama bağımlı olmamasıdır. Bu tür bir bağımlılık, yazarın biçemselleştirici çalışmasını gerçekleştirdiği alanı daraltabilir. Her türlü sınırlama, sanatsal/yazınsal biçimlendirme özgürlüğünü, dolayısıyla da sanat yapıtının biçemsel tikelliğini olumsuz etkiler.

Tekil yazar geleneksel olan dilsel biçemlendirme yöntemlerinden yararlanır; ancak bunları hiç özgünleştirmeksizin yeniden üretemez. Böyle yaptığı takdirde, ortaya koyduğu yazınsal metin sadece “öykünme” ürünü, kendisi de sadece bir öykünmeci, yeniden üretici olur. Her özgün biçem, Hegel’in1 belirlemesiyle, biçem oluşturucu öznenin tikel duyumsama ve tinselleştirme yetisini, dilsel sanat yapıtında bireşimlemesi, harmanlamasıyla ortaya çıkar. Biçem söz konusu olduğunda, biçem ölçütü, biçem bozumu, biçem düzeyi gibi kavramlar da tartışılır. Bir yazınsal metnin belli bir biçem düzeyine sokulması işleminde, Gottfried Kolde’nin anlatımıyla, bir dil kullanım tarzıyla ya da “bir dil değişkenine uygunlukla ilgili olan yan-anlamlar”2 belirginleştirilir. Bir başka anlatımla, söz konusu dil değişkeninin “işlev, erek, durum, işlenen konu ve bağlam” gibi etmenlerin oluşturduğu gerilim alanındaki seçimi ve düzenlenişi önem kazanır. Yazınsal yapıtta somutlaşan biçemsel bütünlük, bu öğelerin uyumlulaştırılmasıyla olanaklıdır.

Ayrıca, bir yazınsal yapıtta görülürleşen biçem düzeyi, anlatılaştırılan toplumsal sınıfın ya da kümenin “yukarı” veya “aşağı” katman olarak nitelendirilmesini özendirmemelidir. Ahmet Ümit bu ilkeye büyük bir özen gösterir. Biçem düzeyini belirleyen dilsel başlıca öğeler, söz varlığı ve söyleyiştir, yani telaffuzdur; bunların yazınsal metne yansıtımıdır. Bütün bu dilsel olanaklar yazar tarafından yüceltici, aşağılayıcı, alaycı, örtük ve gizemlileştirici bir biçem düzeyi oluşturmak için kullanılabilir.

AHMET ÜMİT, YAZINSAL TÜRLERİ BİREŞİMLER

Roman yazınsal türlerin, bir başka deyişle, şiir, drama ve öykü, deneme gibi yazınsal türlerin hemen tümünü özümseyen ve yansıtan başat yazınsal türdür. Bu bakımdan, Ahmet Ümit’in romanlarında bütün yazınsal türleri bireşimlediği söylenebilir. Roman, “kapsamlı, bağımsız olarak yayımlanmış anlatı metinlerinin”3 tümü için kullanılan üst kavramdır. Öykü ve kurgunun bireşimi olan anlatı, dolayısıyla romanın özünü oluşturur.

Asıl olarak Almanya’da ortaya çıkan ve aralarında Friedrich Hegel’in de olduğu filozoflarca dizgeselleştirilen romantik sanat ve yazın akımı,4 romanın başat yazınsal tür durumuna gelmesine belirleyici katkı yapmıştır. Romantiklerin, yazını ölçü koyucu sanat olarak görmeleri ve ortaya attıkları romanın bütünselleştirici özyapısına uygun düşen “tümel sanat yapıtı” kavramı, roman türünün öne çıkmasına ortam hazırlamıştır. Roman “romantik bir kitaptır”5 sözü, romantiklerin romana ilişkin içsel yaklaşımını yeterince açıklamaktadır. Schlegel ve Novalis gibi romantiklerce benimsenen “evrimsel ve evrensel yazın ürünü” anlamında roman, aynı zamanda “oluşmakta olan, hiç tümlenmeyen” bir sanat yapıtıdır. Bütün yazınsal türleri özümsediği gibi, “benzemez şeyler, ironi ve öz-düşünüm” gibi oluşturucu nitelikleri ilişkilendirir. Öz-düşünüm, evrensellik savı ve süreçsellik gibi romanın taşıdığı kavramlar, yazma eylemi için de geçerli sayılabilir. Her roman, genellikle “kişileştirme”, “zamanlaştırma” ve “uzamsallaştırma” olarak kavramlaştırılan üç temel özellik taşır. Ahmet Ümit bütün bu yazınsal ilkeleri romanlarına içkinkinleştirir.

Çağdaş roman, başta kurgusallık, göstergesellik, özgöndergesellik özelliklerini daha da belirginleştirmenin yanı sıra, Steinecke’nin deyişiyle, “dünyayı kapsayan ansiklopedik bilgi”, “çeşitli yazınsal tür ve biçimlerle denemeler yapma” ve “çağdaş bilimleri özümseme eğilimi” gibi özellikler de taşımaktadır. Özellikle biçim dili kapsamında yeni denemeler arasında “iç monolog”, “bilinç akımı”, “tekil iç dünyalara yolculuk” eğilimini ve “montaj” ve “kolaj” gibi anlatım tekniklerini de içine almaktadır.

Romancılar, okuyucu eğilimini ya da gereksinmesini ve güncel toplumsal-siyasal tartışmaları da gözeterek; malzeme, konu ve izlek seçiminde “yakın geçmişe” yönelmektedir. Bu bağlamda “tarihseli”, “kadın erkek eşitliğini”, “direniş devinimlerini” yazınsallaştırmaktadırlar. Böylece roman her ülkenin özgün koşullarına ve yönelimlerine göre kendi içinde türlere ayrılmaktadır. İşçi romanı, köylü romanı, tarihsel roman, polisiye roman, psikolojik roman, sosyal roman, aşk romanı, dönem romanı, mektup roman, gençlik romanı, sanat(çı) romanı gibi roman türleri, bu kapsamda anılabilir. Ahmet Ümit her romanında bu roman türlerini bireşimler ve belirginleştirir.

Romancı yönüyle Ahmet Ümit söz konusu olunca, tarihseli anlatılaştırma ve bu tarihsel anlatıyı mektup roman türünde tasarımlama, kurgulama gibi konular üzerinde de durmak gerekmektedir. Elveda Güzel Vatanım6 romanı, bu yazarın hem tarihseli büyük bir anlatıya dönüştürmesi hem de mektup roman türünü seçmesi bakımından irdelenebilir. Mektup roman, yazarın öznelliğini, içtenliğini ve duyumsamalarını yoğunlaştırmaya, anlatımı şiirselleştirmeye, okuyucu ilgisini süreklileştirmeye, dolayısıyla da yaygın okunurluğu sağlamaya elverişlidir.

Elveda Güzel Vatanım her mektup romanın taşıdığı birçok özelliği taşımaktadır. Bu roman, başkahramanı Şehsuvar Sami’nin yazdığı birbirini izleyen kurgusal mektuplardan oluşmaktadır. Bu kurgusal mektupların bütünleştirimi, Sauder’in deyişiyle, mektup romana özgü olan “dolaysızlık ve kopuksuzluk sunumu, birçok perspektifin iç içe geçirilmesi, tekillik ile çoğulluk arasındaki gerilim, kurgusal karmaşıklığın yükseltilmesi, okuyucuyu romanın temel öğesi durumuna getirme”7 gibi anlatısal olanakları olağanüstü artırmaktadır. Bu romanda ilginç olan nokta şudur: Mektuplar, “tek-sesli” olmalarına karşın, anlatı tekniği “çok-yönlüdür.” Kanımca, bu tek-seslilik ile çok-yönlülük arasındaki gerilim, Elveda Güzel Vatanım romanını çekicileştiren, zevkle ve öğrenerek okumayı özendiren önemli bir etmendir. Ben bu yazınsallaştırma yöntemini, “hem – hem de tavrı” olarak adlandırıyorum.

II. Ahmet Ümit ve
“Tarihseli” Anlatılaştırma

Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Ümit’in 2015 yılındaki bir söyleşide verdiği bilgilere göre, “şimdiye kadar 23 dilde 47 kitabı” yayımlanmıştır.1 Bu gerçekler, Ahmet Ümit’in romanlarının yazınsal niteliğinin, ulusal ve uluslararası düzeyde yaygın bir beğeniyle karşılandığını göstermektedir. Ahmet Ümit, romanlarının büyük çoğunluğunda her şeyden önce tarihsel konuları, izlekleri ve renkleri belirgin bir gerilim üretmeyi başararak anlatılaştırır. Patasana, Ninatta’nın Bileziği, Bab-ı Esrar, Sultanı Öldürmek, Elveda Güzel Vatanım ve Kayıp Tanrılar Ülkesi Ümit’in bu tür romanları arasında sayılabilir.

Tarihsel roman çözümlemesi söz konusu olunca, ilk akla gelen yazın-bilimsel yapıt, Macar edebiyat filozofu György Lukács’ın Tarihsel Roman2 adlı kitabıdır. Lukács bu önemli yapıtının “Önsöz”ünde “tarihsel gelişimin karakteristik ve vazgeçilmez tipik yönelimlerini, ayrışmalarını ve düğüm noktalarını” çözümlediğini belirtir. Bu filozof aynı yerde “tarihsel gelişimin ana çizgisini, içerisinde beliren en önemli meseleleri görünür kılmaya” uğraştığını dile getirir. Tarihsel romanda “kişilerin psikolojisi” ile birlikte dönemin “ahlaksal değerleri” de betimlenir.

Lukács’ın kitabının “Tarihsel Romanın Ortaya Çıkışının Toplumsal ve Tarihsel Koşulları” adlı bölümdeki belirlemesiyle, Aydınlanma devinimi ve Fransız Devrimi’nin deneyiminin gösterdiği gibi, “insan ilerlemesinin rasyonelliği, tarihte gizli bulunan toplumsal çelişkilerin iç mücadelesi” ile gelişir. Bu düşünsel birikime dayanan Hegel felsefesi, “insanı kendi kendinin ürünü olarak, kendi tarihsel etkinliğinin sonucu olarak” görür. Bu açıklamalardan da görüleceği üzere, tarihsel roman, anlatılaştırdığı olayları ve kişileri verili tarihsel durumun estetik ve yazınsal serimlemesine ya da betimlemesine dayandırır. Tarihsel romanı çekici kılan, toplumsal-kültürel olayların ve gelişmelerin “dramatik olarak yoğunlaştırımı ve güçlendirimidir.” Lukács’ın bu belirlemesi tarihsel roman çözümlemesi açısından yol göstericidir.

Lukács’ın saptamasıyla, “tarihsel romanda söz konusu olan şey, büyük tarihsel olayların yeniden anlatılması değil, bu olaylarda rol oynamış insanların şiirsel (yazınsal) olarak diriltilmesidir.” Yazarın görevi insanların “hangi toplumsal ve insani güdülerle düşündüğünü, hissettiğini ve davrandığını tarihsel hakikatte vuku bulduğu şekliyle” okur için deneyimlenebilir duruma getirmektir (s. 50). Bu ilke uyarınca, örneğin Tolstoy başkahramanlarının insani gelişimleri açısından “özellikle önemli ve karakteristik olan sadece bazı gelişigüzel seçilmiş epizotlar” veya dilimler serimler. Bu yazarın tarihsel roman alanındaki dehası, anlatılaştırdığı konuları Rus halkının “tüm ruh halini” vurguyla belirginleştirecek şekilde “seçmesinde ve biçimlendirmesinde gizlidir”. Bu ilke uyarınca, Ahmet Ümit’in tarihsel roman alanındaki estetik-yazınsal yetkinliği, örneğin Elveda Güzel Vatanım romanında anlatılaştırdığı 1906-1926 yıllarını kapsayan zaman diliminde gerçekleşen olayları ve var olan durumları, Balkanlar ve Anadolu’da yaşayan Türk halkının tüm ruh halini vurguyla belirginleştirecek şekilde seçmesinde ve yazınsallaştırmasında aranmalıdır.

Tarihsel romanların görevi, Lukács’ın anılan yapıtındaki anlatımıyla, “tarihsel koşulların ve şahısların varlığını ve tam da böyle olduklarını ‘yazınsal’ olarak (vurgu, Lukács’a aittir) kanıtlamaktır”. Lukács’ın bu belirlemede ortaya koyduğu tarihsel romana, tarihsel koşulların ve kişilerin varlığını ve tam da böyle olduklarını yazınsal olarak kanıtlamak görevi yüklemesine katılmak olanaksızdır. Edebiyat ile tarih arasındaki ilişki konusunda Aristoteles’in (MÖ 4. yüzyıl) Poetika adlı yapıtında geliştirdiği ve yazın bilimciler arasında hâlâ kabul gören ilke uyarınca, tarih olanı, yazın ise olabileni, olası olanı anlatır. Dolayısıyla, bir bilim dalı olan tarih kanıtlar; yazın ise betimler, anlatılaştırır. Bu bakımdan yazına bir şeyi kanıtlama görevi yüklenemez. Tarihseli anlatılaştıran romancı, tarihsel olgu ve oluşumların belirleyici öğelerini, iç ve dış etmenlerin, kahraman kişilerin tarih bilincini ve geniş halk kitlelerinin etkileşimini öne çıkarır.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Edebiyat İnceleme/Araştırma
  • Kitap AdıAhmet Ümit’in Yazınsal Dünyası – Romanları Üzerinden Bir Yazarı Okumak
  • Sayfa Sayısı232
  • YazarOnur Bilge Kula
  • ISBN9789750865350
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kültür ve Psikanaliz – Sinema, Edebiyat ve Güncelin Psikanalizi ~ Bella HabipKültür ve Psikanaliz – Sinema, Edebiyat ve Güncelin Psikanalizi

    Kültür ve Psikanaliz – Sinema, Edebiyat ve Güncelin Psikanalizi

    Bella Habip

    “Kültür ve Psikanaliz: Sinema, Edebiyat ve Güncelin Psikanalizi”, psikanalist Bella Habip’in 2012-2018 arasında kaleme aldığı, kültür ile psikanalizin buluşma noktalarından hareket eden makalelerden oluşuyor....

  2. Otelde Bulunmuş Kitap – Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle ~ Hazırlayan: Murathan MunganOtelde Bulunmuş Kitap – Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle

    Otelde Bulunmuş Kitap – Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle

    Hazırlayan: Murathan Mungan

    Otel dendiğinde edebiyat tutanaklarının kalın defterlerinden biri olanca haşmetiyle açılır önümüze… Bir mekân olarak doğrudan otelin kendisini konu alan, otelde geçen olaylar ekseninde gelişen...

  3. Kıyısız Bir Gerçekçilik ~ Roger GaraudyKıyısız Bir Gerçekçilik

    Kıyısız Bir Gerçekçilik

    Roger Garaudy

    Bu kitap başlı başına bir olaydır; anlattıkları ve anlatan bakımından. Yayımlandığı zaman bakımından, geleceğin bir güvencesi olması bakımından. Bir bitiş ve bir başlangıç noktası...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur