Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek…
Aldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek…

Aldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek…

Mehmet Coşkundeniz

Bugüne kadar hep aldatanların hikâyesini okuduk. İhanetin diğer tarafı; yani en çok yara alan, en çok acı çeken, en çok kırılanları ise bu hikâyelerin…

Bugüne kadar hep aldatanların hikâyesini okuduk. İhanetin diğer tarafı; yani en çok yara alan, en çok acı çeken, en çok kırılanları ise bu hikâyelerin figüranlarıydı…

Şimdi sıra onlarda…

Aldatılan kadınlar; yaşadıkları o korkunç anları, içine düştükleri o karanlık günleri şimdi bu satırlarda sizlerle paylaşıyor. Mehmet Coşkundeniz’in usta kaleminden kimi zaman evlilikleri, kimi zaman onca emek verdikleri ilişkileri ve daha da önemlisi karşı cinse duydukları güvenleri sarsılan 33 kadının hikâyesidir. Okurken bu kadar da olmaz diyecek, ilişkilere olan inancınızı bir kez daha gözden geçireceksiniz.

… Karısının intihar etmesine anlam veremiyordu. Oysa çok mutlulardı, birbirlerini çok seviyorlardı. Karısının bir günlüğü vardı ve onu açıp okumaya başladığında gerçeği anladı. Günlükteki satırlar, aldatılan bir kadının neler yapabileceğini gösteriyordu…

… Yaren’in herkesin imreneceği bir evliliği vardı. İç sıkıntısıyla başlayan şüpheler onu korkunç gerçekle yüzleştirdi. Eşinin sürekli sakladığı cep telefonunu ele geçirip görüntülü mesajlara baktığında gördüklerine inanamadı. Eşi, ihanetini kameraya çekmişti…

… Üniversitede tanıştığı Sedat’la evlenmeye karar veren Bengü, nikâhının kıyılacağı gün şok üzerine şok yaşadı. Yediği darbelerle hayata küstü; ama Oğuz sayesinde toparlandı. Hayatından silmek istediği acı olaylarla bir gün yeniden karşılaştı. Bu kez her şey çok farklıydı…

ÖNSÖZ

İhanet acısını bir kez yaşamış olanların, hayata, in­sanlara, aşka, ilişkilere bakış açıları tamamen deği­şir. Kişinin sadece başkalarına olan güveni değil, ken­dine duyduğu güven de kaybolur. İhanetin yarattığı travmayı atlatmak hiç kolay değildir. İnsan o nokta­dan sonra hayatının sonuna kadar taşıyacağı bir yara ile yaşamaya alışmaya çalışır. Kimisi de tüm bunlar­la karşılaşmamak için ihanetle yüzleşmez ve aldatılsa da bunu görmezden, bilmezden gelir. Bu kitapta, uğra­dıkları ihanetle yüzleşebilmiş kadınların gerçek öykü­lerini okuyacaksınız.

Kadınların erkeklerden farklı bir düşence tarzla­rı var. Birçok kadın kendisini aldatan eşinin ihaneti­ni kolaylıkla ortaya çıkarabiliyor. Çünkü erkekler al­datma işine girdikleri zaman kadınlar gibi detaycı düşünemiyor ve mutlaka bir açık veriyor. Daha önce “Aldatan Kadınlar Anlatıyor” kitabını yazarken, ara­daki bu farkın nasıl bir şey olduğunu çok iyi anladım. Kadın aldatırken her şeyi en ince ayrıntısıyla düşünüp planlarken; erkek, ihanetin içine, neler olabileceğini pek de düşünmeden giriyor.

Erkeklelin; düşünmeden, fütursuzca eşlerini, sev­gililerini aldatabilmelerinin altında toplumun kadına ve erkeğe biçtiği roller yatıyor. Kadın aldattığı takdir­de toplum tarafından dışlanabiliyor. Erkek ise çapkın­lığıyla bazen el üstünde bile tutulabiliyor. Ancak erke­ğin bu kadar rahat aldatabilmesi, aldatılan kişinin ya­şadığı acıyı hafifletmiyor ne yazık ki…

Daha önce POSTA Gazetesinde yazı dizisi olarak yayınladığım bu kitaptaki öykülerin kahramanları içi­mizden birileri. Belki komşunuz, belki okul arkada­şınız. Gerçek kimlikleri bende saklı… Hepsi, eşleri­ne sevgililerine güvendi. İlişkiye başlarken belki hiç­bir zaman ihaneti akıllarına getirmediler. Ama karşı­laştılar… Kitaptaki her öykü, sizi ihanete uğramış ka­dınların iç dünyasına taşıyacak. Siz de aldatılanlardan biriyseniz, belki onları anlayacaksınız. Hiç aldatılmadıysanız, bu kitap içinize şüphe sokacak. Ben sadece gerçeği yazdım. Görebilmeniz için, ihanetin nasıl kötü bir şey olduğunu anlayabilmeniz için…
Mehmet Coşkundeniz

İhanetin Adı Ölüm

Karısının intihar etmesine anlam veremiyordu. Oysa çok mutlulardı, birbirlerini çok seviyorlardı. Karısının bir günlüğü vardı ve onu açıp okumaya başladığında gerçeği anladı. Günlükteki satırlar, aldatılan bir kadı­nın neler yapabileceğini gösteriyordu…

Kaçıncı uykusuz gecesiydi bu hatırlamıyordu. Her akşam yatağın sol tarafındaki komodinin altta­ki çekmecesini açıyor, içindeki defteri çıkarıp eline alıyor ve saatlerce öylece kalıyordu. Kapağını bir tür­lü açmamıştı. Korkuyordu karşılaşacağı gerçeklerden. Karısı, en mutlu oldukları zamanda intihar etmişti. Bir akşam işten geldiğinde yatakta uzanır halde bul­duğu karısının yanağına öpücük kondurduğunda buz gibi bir tenle karşılaşmıştı. Dehşete düşmüştü, komo­dinin üzerindeki ilaç şişesini gördüğünde ölüm ger­çeğiyle yüz yüze geldi. Sonrası formalite… Polisler… Soruşturma… “İntihar” denilerek kapatılan dosya… Karısının neden intihar ettiğine dair en küçük bir fik­ri bile yoktu ve asıl bu onu delirtiyordu. Daha o günün sabahında karısı onu işe yolcu ederken, “Seni dünya­daki her şeyden daha çok seviyorum” demişti. O da “Ben seni daha çok… Sen benim hayat ışığımsın” diye cevap vermişti.

7 yıllık evlilikleri boyunca yüksek sesle bir tek kez bile kavga etmemişlerdi, öyleyse neden kıymıştı ca­nına? Kocasını hiç mi düşünmemişti? Şimdi o ne ya­pacaktı? Nasıl direnecekti hayatın zorluklarına? Kolu, kanadı kırılmış gibi hissediyordu. İçindeki acının asla bitmeyeceğini, karısını hep özleyeceğini biliyordu.

Bembeyaz bir evlilik

Gözleri kan çanağıydı. İçkisinden bir yudum daha aldı ve gözlerini kapattı. “Affet karıcığım beni ama bu günlüğü okumazsam delireceğim. Sana verdiğim sözü tutamadığım için affet beni” dedi. Evlilikleri bo­yunca karısının günlük tuttuğunu biliyordu ve bir tek kez bile açıp bakmamıştı. Şimdi buna ihtiyacı vardı. İntiharın sebebini açıklayabilecek küçük bir ipucu bu­labilirdi belki. Günlüğün kapağını açtı ve ilk sayfada­ki yazıya göz attı. Yazmayı severdi karısı. Gün gün tu­tulan ve insanların yaptıklarını, yaşadıklarını anlat­tıkları bir günlük gibi değildi bu. Evet, yaşanmış olay­lar da vardı ama daha çok karısının duyguları yansıtıl­mıştı satırlara. İlk sayfada evlendikleri günle ilgili yaz­dıkları vardı mesela… “Kendimi bir kraliçe gibi hisse­diyorum” yazmıştı düğün günleri için. Gülümsedi, çok güzel bir düğünleri olmuştu. Bembeyaz çiçeklerle süslü bir bahçede evlenmişlerdi. Davetiyeye beyaz kı­yafet mecburidir’ yazmışlardı. Düğüne katılan herkes beyaz giymişti. Hatta karısı nikah memuruna da be­yaz cübbe yaptıralım” demiş, O da “Abartma istersen artık” diye cevap vermişti…

Günlük bir yerde kesilmişti

Sayfaları çevirmeye devam etti. Karısı mutlulu­ğunu, neşesini, eşine duyduğu sevgisini yansıtmış­tı hep. Zaman zaman küçük tartışmaları olurdu. Bu tartışmaların eşini nasıl üzdüğünü okudu günlükte. Ağlamaya başladı, bilseydi bu kadar üzüldüğünü tar­tışmazdı ki karısıyla… İçkisinin bittiğini fark etti, sa­lona gidip bir kadeh daha doldurdu ve yatak odasına döndü. Günlüğü okumaya devam etti. Karısı ayda bir­kaç kez yazabilme fırsatı bulmuştu. Her yazının üze­rinde tarihler vardı. Günlüğün ortalarına geldiğinde bir sayfada yazıların kesildiğini gördü. Tarihe baktı, evliliklerinin üçüncü yılının ortalarına denk geliyor­du. O tarihten sonra yazmamıştı demek ki… Boş say­faları hızlı hızlı çevirdi, başka yazılar aradı. Defterin sonuna doğru buldu aradığını. “Herşeyim” diye başlı­yordu yazı. Sayfanın üzerindeki tarih ise karısının in­tihar ettiği tarihti. Kalbi deli gibi atarak okumaya baş­ladı yazıyı…

Defterin sonundaki yazı

“Dayanamayıp bu günlüğü okuyacağını biliyor­dum sevgilim… Haklısın aslında, sen kendi canına kıymış olsan, ben de aynı şeyi yapardım. Bunu neden yaptığımı merak ediyorsun değil mi bir tanem? Bu ka­dar mutluyken neden canına kıyar bir insan? Peki ger­çekten mutlu muydum ben aşkım? Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gö­ren. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığı­nı, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sev­dim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve sevdanı anla­tacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cüm­lelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle ço­ğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamla­dın. Senin de beni öyle sevdiğini sandım. Benim gibi… Bir gün gerçeğin öyle olmadığını, benim seni sevdi­ğim kadar, senin beni sevmediğini öğrendiğimde yı­kıldım… İtiraz etme hemen ve lütfen kendine karşı dü­rüst ol. Sevseydin aldatır mıydın beni?…

Kaçamaklarını öğrenmişti

Adam dondu kaldı, demek biliyordu karısı… Demek işyerindeki arkadaşıyla yaşadığı birkaç kaça­mak buluşmayı öğrenmişti. Peki ama nasıl? Devam etti okumaya… “Hiç konduramadım önce. Ben senin her şeyindim, aşkındım, yaşam ışığındım. Aldatman için ne sebep olabilirdi kİ? Çok düşündüm bunu, bu­lamadım. Bulamayınca çıldırdım, kendimi suçla­dım. Çıkamadım işin içinden. Bir şey yapmalıydım, ihanetin acısı öyle bir oturmuştu ki yüreğime nefe­simi kesiyordu, bu durumdan kurtulmalıydım. Hiç fark ettirmedim sana, gecelerce yanında ağladım ben. Duymayasın diye sessizce akıttım gözyaşlarımı. Her sabah sahte bir mutlulukla uyandım… İhanetinin hiç ortaya çıkmayacağını düşünüyordun değil mi? Aslında bu kadar sevmeseydim, bu kadar âşık olma­saydım sana, evet çıkmazdı ortaya. Ama ben gözüm­den bile sakınırdım seni. Pamuklara sarardım, sana bir şey olsa benim canım iki katı acırdı. Ancak bu ka­dar âşık bir kadın anlayabilirdi zaten…

Ancak âşık kadın anlar

Sesindeki küçücük bir titreme verdi seni ele aslın­da… O akşam işinin uzadığını söylemek için beni ara­dığında fark ettim o titremeyi. İçime bir ateş düştü. “Bir şey var” dedim, hissettim. O günden sonra deli­ler gibi kontrol ettim seni. Telefonlarını karıştırdım, gömleklerinde iz aradım, bulamadım. Bulamadıkça daha da delirdim.

Paranoyaklaşıyorum, ruh sağlığım giderek bo­zuluyordu. Bunu ortaya çıkarmalıydım mutlaka. Bir sabah sen evden çıktığında ben de peşinden çıktım. Takip ettim seni. Sen işyerine girdin, ben akşama ka­dar o binanın karşısında bekledim. Hiçbir şey olma­dı. Bunu günlerce devam ettirdim. Hatırlıyor musun o günlerde beni her aradığında evde bulamıyordun. Ben de her seferinde bir bahane buluyordum. Sen de “Aşkım sen artık sokak kadını oldun” diye şaka yap­mıştın bana… Gülüşmüştük beraber… Hep senin pe…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye Öykü
  • Kitap AdıAldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek...
  • Sayfa Sayısı300
  • YazarMehmet Coşkundeniz
  • ISBN9789752543096
  • Boyutlar, Kapak10X17 cm, Karton Kapak
  • YayıneviNeden Kitap / 2009-9

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Aşk Uykusu ~ Mehmet CoşkundenizAşk Uykusu

    Aşk Uykusu

    Mehmet Coşkundeniz

    “Aşk dediğin yalansız olmalıydı… Gün gibi açık, dürüst ve onurlu yaşanmalıydı. Bunu bana sen öğretmiştin. ‘Kalbinde benim kadar sevdiğin biri olursa, o kalp artık...

  2. Ve Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk ~ Mehmet CoşkundenizVe Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk

    Ve Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk

    Mehmet Coşkundeniz

    Ve o aşk bir gün gelip de yerleşince yüreğime, vazgeçilmez oldun… Ve ben, o günden beri, beni birgün sevebilme ihtimaline karşı Seni hep kalbimde...

  3. Sevgiliye; Bu Sevdanın Yolunda ~ Mehmet CoşkundenizSevgiliye; Bu Sevdanın Yolunda

    Sevgiliye; Bu Sevdanın Yolunda

    Mehmet Coşkundeniz

    Yüreğim Yüreğinin Üzerinde… Bir saniye iste benden sensiz geçirdiğim; veremem. Sensiz geçecekse geçmesin zaman; istemem! Seninle yeniden doğdum, yeniden doğuşun kanıtıyım ben. Senden önce...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Çıplak Ayaklıydı Gece ~ Ahmet ÜmitÇıplak Ayaklıydı Gece

    Çıplak Ayaklıydı Gece

    Ahmet Ümit

    “Çıplak Ayaklıydı Gece” Yeniden dövüşebilmek için kaçıyorduk Devrimden söz edince ne gelir insanın aklına? Belki kayıplar, belki yenilgi ya da korku ama en çok...

  2. Smyrna’nın Yazgısı ~ Gülseren EnginSmyrna’nın Yazgısı

    Smyrna’nın Yazgısı

    Gülseren Engin

    “Smyrna’nın Yazgısı bir üçlemenin son kitabı…” Ağlama Smyrna Döneceğim adlı birinci kitap Yunan işgali öncesi Smyrna’yı (İzmir’i), ardından  gelen Smyrna’nın Gözyaşları ise işgal sonrası Ege’de Kuvay-ı Milliye’nin...

  3. Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan ~ Cengiz DağcıRüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan

    Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan

    Cengiz Dağcı

    Biri anne diğeri çocuk hakkında iki güzel hikâye. Birisi daha çok dokunaklı, diğeri daha çok neşeli. İlki “Ana mı? Yoktu ana. Yok, vardı ana....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur