Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Arachnoid Mate
Arachnoid Mate

Arachnoid Mate

Serkan Karaismailoğlu

Elma Yayınevi yazarlarından Serkan Karaismailoğlu, Mater Serisinin ikinci kitabı Arachnoid Mater ile okurlarla buluşuyor. Serinin ilk kitabı olan Pia Mater’den sonra merakla beklenen ve ilk kitabın devamı…

Elma Yayınevi yazarlarından Serkan Karaismailoğlu, Mater Serisinin ikinci kitabı Arachnoid Mater ile okurlarla buluşuyor. Serinin ilk kitabı olan Pia Mater’den sonra merakla beklenen ve ilk kitabın devamı niteliğindeki bu eser, okuyucuyu inanılmaz heyecanlı ve gizemli olaylara sürükleyecek gene. Hepimizin yakından tanıdığı karakterlerin yaşadıkları esrarengiz olaylara bir kez daha şahit olacağız. Bu heyecanı yaşarken yazarın incelikle metnin içine işlediği bilimsel veriler ise eminiz ki Nöro Roman sevenleri Mater Serisine hayran bırakacak.

Merhaba okuyucu. Kim olduğunu ya da hangi tarihte olduğumuzu bilmiyorum ama şu an bu satırları okuduğuna göre bir şekilde yolumuz kesişmiş demek. Baştan uyarayım. Burada yazanlar küçük bir olayın parçasıymış gibi görünse de aslında kökleri oldukça derinlere uzanan karışık bir hikâye var karşında. Hatırlayabildiğim kadar yazmaya çalıştım her şeyi. Çünkü ben sonum. Olur da bana bir şey olursa, nöronlarımda yaşamakta olan bu bilgiler toprağa gömülecek. O yüzden her şeyi yazmak istedim. Geçmişim ve hatıralarım ölmesinler diye onları diri diri sayfaların içine gömdüm. Umarım beni ve yaşadıklarımı anlarsın. Evime ve vücuduma hoş geldin.

Dünyanın bittiği bir yerlerde
güzel sesli akşam perilerinin karşısında
dimdik durup ayakta tutuyor göğü
başı ve yorulmaz kolları üstünde.
Akıllı Zeus’un ona ayırdığı kader bu.
Bu Atlas görür denizin bütün uçurumlarını
ve koca direkleri omuzlarında taşır,
yeri göğü birbirinden ayıran direkleri.

(Odysseia I, 53-55)

Soğuk ve Kimsesiz Oda

Yarım kalmış hikâye yoktur,
o hikâye o kadardır.
-Alıntı

Adam yüzünü yıkadıktan sonra aynada kendisine baktı. Gözündeki damarların iyice belirginleşerek kızarması yorgunluğunun ne kadar büyük olduğunun en büyük göstergesiydi. Ama bu tarz yorgunluklara alışıktı zaten. Vücudundaki tüm kaslar da dahil olmak üzere hemen hemen tüm dokularını alıştırmıştı ama bir tek gözleri alışmamıştı. Her zaman kızarıp âdeta adamı uyarmaya çalışıyordu bir şeyler hakkında. Eline aldığı kâğıt havluyu sertçe yüzüne bastırdı. En çok da gözlerine doğru. Sanki yeterince bastırırsa kâğıt havlu gözündeki kırmızılığın bir kısmını emebilirmiş gibi. Daha sonra çantasından çıkardığı beyaz önlüğü aceleyle giydi. Saatine baktı.

Tam olarak gece yarısı 02.42’yi gösteriyordu. İnsanların çok büyük bir kısmının bedenlerini uykuya teslim ettiği o karanlık saatlerdeydi. Çünkü beyinlerindeki melatonin denen hormon, çoktan en güzel ninnileri insanların kulaklarına fısıldamıştı. Son bir kez aynada görünüşüne baktı. Üzerine geçirdiği önlük devasa vücudunu örtmekten çok uzaktı ve sanki kendisinden kaçmak için çırpınıyormuş gibi gözüküyordu. 2,10 cm uzunluğundaki adamın kasları, ortalama bir vücut geliştiricisinden biraz daha gelişmiş durumdaydı. Bir görenin asla kolay kolay unutamayacağı bir tip ve görünüşe sahipti. Aceleyle sadece bu önlüğü bulabilmişti. Normalde çantasını önlüğün altında saklamayı planlamıştı ama biraz daha beklerse üzerindeki önlük yırtılmak zorunda kalacaktı. O nedenle çantasını eline alıp tuvaletten çıktı ve koridorda hızla yürümeye başladı.

Aslında 120 kiloluk bu devin fark edilmemesi imkânsızdı ama önlük tıpkı sihirli bir pelerin gibi onun bu çığlık atan vücudunu gizliyordu. Çünkü üniformaların müthiş bir gücü vardı ve görünüşünüz ne kadar farklı olursa olsun insanların dikkatini çeken ilk bu kıyafetler olurdu. Doktor olmasanız bile bir hastanede üzerinize giydiğiniz bir önlüğün sizi nerelere götürebileceğini asla tahmin edemezdiniz. Beyaz kumaş parçası bir anda vücudunuzu o binanın bir parçası haline getirirdi. İşte şu an adamın üstünde de bu mükemmel üniforma vardı. Gerçi bu saatte koridorların büyük bir kısmı boş sayılırdı. Tüm hastalar ve hasta yakınları, yataklarında asla bitmek bilmeyen bir geceyi tüketmek için çabalıyorlardı. Çünkü bu insanların, melatonin hormonunun söylediği ninniyi duyamayacak kadar büyük dertleri vardı. Gerek hasta gerekse de hasta yakını için dünyanın en uzun gecesi hastanede geçirilen herhangi bir geceydi.

Koridorlar boş olsa da yataklarında gözleri açık bir sürü insan vardı ve duvar ya da tavanlara bir sanat eseriymiş gibi uzun uzun bakmaktaydı. Adam gideceği yeri gösteren tabelayı görünce daha da bir hızlandı. Tam yirmi saattir ayaktaydı. Geldiği mesafenin uzunluğunu hesaplayınca kalan metrelerin pek önemi kalmıyordu. Ama sanki önünde kilometreler varmış gibi hızlı bir tempoda yürümeye devam ediyordu. Gideceği yerdeki görevliler ani bir telefonla bir süre vakit geçirmek zorunda kalacakları bir başka yere gönderilmişlerdi. Yani ekstradan kimseyle uğraşması gerekmeyecekti. Aslında operasyon çok basitti. Sadece teyit edilmesi gereken bir bilgi vardı. Normalde bu bilginin doğru olma ihtimali o kadar düşüktü ki adam tüm bu yolları boşu boşuna geldiğine her bir hücresiyle inanıyordu ama kranialin bizzat kendisi kontrol edilmesini istemişti ve bundan sonra yapılacak tek şey bu isteğe uymaktı. Nihayet soğuk odaya ulaşmıştı. Hemen her hastanenin bodrum katında yer alan kimsesiz bir oda… Birçok filme ve kitaba konu olduğu için artık insanlar tarafından oldukça normal bir yermiş gibi algılansa da kimsenin asla girmek istemeyeceği yegâne yer… Aslına bakılırsa adamın girdiği bu oda, herhangi bir bankanın kasasında bulunan paralardan çok daha değerli şeylere sahipti ama kimse bunun farkında değildi. Henüz yeni ölmüş sapasağlam vücutların soğuk çekmecelerin içine konulduğu bir yerdi burası.

Bu pahalı odada sadece bir gece kalacaklardı. Daha sonra birtakım insanlar bu üşümüş bedenleri alarak hızlıca sıcacık toprağın içine gömecekti. Bu sayede toprak, bir anne sıcaklığında onları sonsuza kadar saklayacaktı ama adam, insanları ve bu kadar sığ düşünme tercihlerini algılayamıyordu bir türlü. Sırf yakıtı bitti diye son model bir spor arabanın toprağa gömülmesi ne kadar saçmaysa birçok organı hâlâ kullanılabilir olan bu vücutları toprağın altında çürümeye bırakmak da o kadar saçmaydı. Gerekli organ nakli yapılamadığı için hayatlarını kaybeden binlerce insanın olduğu bir dünyada sapasağlam organları toprağın altına gömmek de ancak bir insan fikri olurdu zaten. Hızlıca etiketlerde göz gezdirdi. Aradığı çekmeceyi bulduğunda o ana kadar normal hızda atan kalbinde çok hafif bir yükselme oldu. Kolay kolay heyecanlanmazdı ama istatistiksel olarak çok düşük de olsa ihtimal, ihtimaldi.

Belki de gerçekten yıllardır aradıkları şey bu çekmecenin içinde keşfedilmeyi bekliyordu. Adam bir an kendisinde oluşan bu garip hisse anlam veremedi ve kendisiyle dalga geçer gibi gülerek bir çekişte çekmeceyi açtı. Karşısında, göğsünde delik olan bir adam vardı. Soğuğun mavisi altında, delik zararsız bir yara gibi duruyordu ama adamın ölümüne neden olmuştu. Ölüm gerçekten tanımlanması garip bir fenomendi. Zira adamın oldukça sağlıklı görünen vücudu ve birçok organı yerinde duruyordu ama olay yerini terk eden bir şey vardı. Zaten insanlık da yıllardır vücuttan çıkıp giden bu şeyin ne olduğunu arıyordu. Tıpkı fişi çekilmiş elektronik cihazlar gibi. Her şey yerindeydi ama elektrik yoktu. İşte, ölüm tam olarak buydu. Vücudun elektriksiz hali.

Dev görünümlü adam, çekmece içinde sırt üstü yatmakta olan bedeni çevirmekte hiç zorlanmadı. Daha sonra çantasından ustura görünümlü oldukça kesici bir bıçak çıkardı. Bıçağı adamın ensesine yerleştirdikten sonra hızlı bir şekilde yukarı doğru hareket ettirdi. Bıçağın her hareketi soğuktan birbirine yapışmış saçların deriden ayrılmasına neden oluyordu. Dışarıdan birisi kendisini görse yaptığı şeyi açıklaması imkânsızdı. Zaten bir sonuca ulaşacağını da düşünmüyordu. Adamın kafasının arkasındaki tüm saçları kazıdıktan sonra eşyalarını toplayıp geri dönecekti. Bıçak oldukça keskin olmasına rağmen kafa derisi net gözükmüyordu ama buna rağmen adamın içinde bir anda garip bir his oluştu. Çünkü aradığı ama asla bulamayacağına inandığı şeylere benzeyen lekeler görmüştü sanki.

Bir anda vücudundaki bütün kıllar heyecandan dikleşti. Sanki adamın kolundaki kıllar aşağıda kökünden kazınan yabancı kılların başına gelen felaketi görmek istiyorlarmış gibiydi. “Hayır, bu sadece bir yanılsama” diye geçirdi içinden. “Hayal gücüm ile birleşen yorgunluğumun beynimi kandırma çabası.” Ama olaylar hiç de düşündüğü gibi gelişmedi. Bir an başı dönmeye başladı ve bayılacak gibi hissetti. Birkaç hamlede çantasının cebinden özel ışık sistemine sahip bir fener çıkardı ve saçları kazıdığı kafa derisine doğru tuttu. Fenerin ampülünden çıkan fotonlar adamın derisine değdiğinde 2 metre 10 santimlik adam bir anda dizlerinin üzerine düştü. Fenerin aydınlattığı kafa derisinin üzerindeki noktalar, görme bozukluğu olan bir insan tarafından bile okunacak kadar netti. Braille alfabesinin kodlamasına göre işaretlenmiş bu noktalar iki harf ve iki rakamı simgeliyordu: N0R9. Matematiksel olarak çok düşük bir ihtimal şu an karşısında duruyordu. Onu bulmuştu. Yıllardır aradıkları şeyi bulmuştu. Kranialin bu haber karşısında nasıl heyecanlanacağını düşündü ve vücudunu bir anda inanılmaz bir korku sardı. Buraya gelirken rahattı çünkü çok düşük bir ihtimali teyit için gelmişti.

Eklendi: Yayım tarihi
dcanetwork_AWR-Brand Awr_CPM_Affiliate_ActolyeQDCABanner_Affinity_Multi_Banner_1x1_ActolyeQDCABanner_OSD0003CEJ
dcanetwork_AWR-Brand Awr_CPM_Affiliate_ActolyeQDCABanner_Affinity_Multi_Banner_1x1_ActolyeQDCABanner_OSD0003CEJ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

dcanetwork_AWR-Brand Awr_CPM_Affiliate_The Veil DCANetwork_Affinity_Multi_Banner_1x1_The Veil DCANetwork_OSD0003HKJ

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum ~ Serkan KaraismailoğluBeyinde Ararken Bağırsakta Buldum

    Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum

    Serkan Karaismailoğlu

    Hayatınızla ilgili verdiğiniz kararların bazıları ya size ait değilse. Mesela şu an ellerinizin arasında tutmakta olduğunuz bu kitabı alıp almamakla ilgili kararınız tümüyle size ve beyninize mi ait?

  2. Pia Mater ~ Serkan KaraismailoğluPia Mater

    Pia Mater

    Serkan Karaismailoğlu

    PİA MATER, bir roman ancak bildiğimiz romanlardan çok farklı. Yazarın tanımlaması ile o bir Nöro-Roman. Bir sinirbilimci olan Serkan Karaismailoğlu daha önce yayımlanmış olan...

  3. Dünyanın En Yalnız Beyni ~ Serkan KaraismailoğluDünyanın En Yalnız Beyni

    Dünyanın En Yalnız Beyni

    Serkan Karaismailoğlu

    Bu kitap, başta ergenler olmak üzere gençliği yoldan çıkarmak amacıyla yazılmıştır. Sigara ve alkol kullanma yaşının iyice düştüğü, lise öğrencilerinin okullarda istediği uyuşturucuya ulaşabildiği,...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur