Bin Yüz Bir Giz, Salihli’nin idealist belediye başkanı Zarif Bey’in sanata yönelik bir düşüyle başlıyor; Zarif Bey, göreve gelir gelmez, Salihli’ye bir tiyatro kazandırmak istediğini açıklıyor. Amacı, çağdaş ve sanatla iç içe bir Salihli yaratmak; Anadolu’da da çağdaş tiyatro yapılabileceğini göstermek, halkın sanatla, sanatçıyla buluşmasını sağlamak… Gelin görün ki, idealler her zaman aynı iyi niyetlerle karşılanmıyor bu toplumda… Nitekim en başta kendi partilileri müstehzi bakıyor ona… İlk kez 1993’te basılmış olan Bin Yüz Bir Giz bir kasaba parodisi; belediye görevlileri, küçük esnaf, devlet kurumlarına yerleşmiş ufuksuz fakat hırslı kişiler, sanattan alabildiğine uzak kasaba halkı, gençler, ev hanımları… Aslankara, tüm bu kalabalığı gözlemlediği romanıyla zaman zaman güldüren, ama sonunda okuru ciddi sorularla ve tabii hüzünle baş başa bırakan bir oyun koyuyor sahneye.
*
“Nısılamzay Namor Rib”
Nereden bakmalı şimdi bu yazıya? İçeriden mi, dışarıdan
mı? Hınzırca bir gülüşü var Nısılamzay Namor Ribi’i yazan
adamın. Yanında oturan, eğilip bakıyor. Bir kısa an. Tükeniyor
hemen sabrı. “Nısılamzay…” ne demek yani bu? Hınzır gülüşlü
adama bakıyor, hınzır gülüşlü adamın yanında oturan adam.
“Kazık kadar herif! Çocuk gibi, tutmuş, parmağıyla
cama yazıyor!”
Buğulu camda Nısılamzay Namor Rib, ıslak bir ışıltıyla parıldıyor sanki… Nısılamzay Namor Rib’in ıslak ışıltıları, sevgilisini
uğurlamaya gelmiş uzun saçlı delikanlının yüzünde dolaşıyor…
Uzun saçlı delikanlı, hınzır gülüşlü adama bakıyor, onun hınzır
gülüşüne omuz veren bir tebessümle. Nasıl da bakıyor öyle
anlamış anlamış…
Uzun saçlı delikanlı, otobüsün dışında.
Uzun saçlı delikanlı, Nısılamzay Namor Rib’i “Nısılamzay
Namor Rib” olarak okumuyor ki… Hınzır gülüşlü adamla uzun
saçlı delikanlı apaçık cesaret veriyor birbirine… Uzun saçlı delikanlı, tekrar buluştuklarında sevgilisine anlatmayı kuruyor, camdaki oyunu…
Nısılamzay Namor Rib’in yazılı olduğu cam yürüyor… Kalkış sinyali, peronlardaki otobüsleri harekete geçirmiş.
Nısılamzay Namor Rib’in ıslak ışıltıları karıncalanıyor. Camdaki buğuya, lekeler düşüyor pençe pençe. “Nısılamzay Namor
Rib” yazılı camın bitişiğindeki hınzır gülüşlü adam, koltuğuna
yaslanıyor. Yanındaki iç geçirip pofurdarken…
Asıl önemlisi, dışarıda kalan uzun saçlı delikanlı. Nısılamzay
Namor Rib’i “Nısılamzay Namor Rib” olarak okumuyor o!
Onun okuduğu başka. Camın dışında o! Perondan ayrılan otobüsün camında gözleri. Bir sevgilisini okşuyor gözleri, bir de
Nısılamzay Namor Rib’i…
“Bir Roman Yazmalısın.”
Kim yazmış kim, “Bir Roman Yazmalısın”ı?
Nısılamzay Namor Rib’i yazan olmalı!
Nerede şimdi o Nısılamzay Namor Rib’i yazmış olan?
Otobüs gidiyor! Nısılamzay Namor Rib’i yazan da gidiyor!
Peki kim yazacak romanı? Nısılamzay Namor Rİb’i yazan
mı, yoksa okuyan mı?
Kim yazacak romanı?
27 Mart 1984 Salı:
Esentepe, Belediye Başkanı’nın evi
Olsa olsa Belediye Başkanı demiştir:
“İlimizin de bir tiyatrosu olmalı! Bu kadar büyümüş
bir şehirde neden bir tiyatro bulunmasın? Bu tiyatroyu
kurmak, yaşatmak, sonra bu tiyatroyu halka sevdirmek
yine belediyenin görevi olmalı! Belediye dediğin yalnız
halkın sağlığıyla suyuyla, şehrin yoluyla damıyla ilgilenecek değil ya! Bir genelevle, bir mezarlıkla nasıl ilgilenmek zorundaysak, hemşerilerimizin sinema, tiyatro ihtiyacıyla da öyle ilgilenmek zorundayız. Ne demiş Atatürk: Türk’e ev bark olan her yer temizliğin, güzelliğin,
modern kültürün örneği olacaktır!”
Böyle dememişse de aynen buna yakın sözler etmiştir Belediye Başkanı. Alkışlamıştır çevresindekiler.
Dünya Tiyatro Günü’nde Belediye Başkanı’na böyle söylemek düşmüştür doğal olarak! Bir neden bulmak
gerektiğine göre konuşmak için…
“Bugün bizim için yalnız belediye başkanlığına resmen geldiğimiz gün değildir. Bugün aynı zamanda Dünya Tiyatro Günü’dür. Ama ne yazık ki, ilimizde bu anlamda çok büyük bir boşluk vardır. Çocuklarımız, gençlerimiz ve halkımız tiyatroya layık değil midir? Mahrum
oldukları bu sanatı, onların ayağına götürmeye azimliyiz!
Evimden başkanlık makamına giderken, aldığımız bu kararların takipçisi olacağıma inanmanızı isterim. Demincek söyledim: İlimizin de bir tiyatrosu olmalı! İlaç niyetine olsun, bir salon yok koca şehirde. Bu kadar büyük
bir şehre reva mıdır bu? İsteriz ki, şehrimizde bir tiyatro salonunun yanı sıra açık hava tiyatrosu da bulunsun!
Çocuklarımız bundan istifade etsin. Hep birlikte modern
dünyanın gereklerinden yararlansak, fena mı olur?
Gençlik yıllarımda İstanbul’dayken, öğrenciliğimde
yani, düşünürdüm hep. Benim hemşerilerim, tiyatronun
bu nimetlerinden yararlanamıyor, diye üzülürdüm, İstanbul’daki tiyatrolara bakar bakardım da içim kan ağlardı! ‘Bizim ilimizde neden tiyatro yok,’ derdim! ‘Tiyatroları dolduran seyirciler için de, bunların benim hemşerilerimden ne farkı var,’ derdim… Şimdi hemşerilerimin
güvenini kazanarak, belediye başkanlığına gelmiş bulunuyorum. İşte burada, yakın dostlarımın arasında, başkanlık mazbatamı almaya gitmeden önce, huzurunuzda
söz veriyorum! Şehrimizin bu eksikliği giderilecek; ilimiz de İstanbul gibi bir kültür kenti haline getirilecektir!
Gençliğimde düşündüklerimi, kurduğum hayalleri
bana gerçekleştirme fırsatı verdiğiniz için teşekkürlerimi
sunuyorum. Hadi biraz daha ileri giderek söyleyeyim:
Önümüzdeki yıl şehrimiz, bir açık hava tiyatrosuyla bir
kapalı salona kavuşacaktır; bu müjdeyi şimdiden verebilirim size!”
Bu müjdeyi şimdiden verebilirim size…
Bu müjdeyi şimdiden verebilirim size…
Bu müjdeyi şimdiden verebilirim size…
Caaart kaba kâğıt!..
Çevresindekiler şaşırmıştır Zarif Bey’in.
Olacak şey mi şimdi bu? Daha mazbatasını alıp makama bile oturmadan ne talihsiz beyanat öyle? Tiyatro yapacakmış… Yapacak başka hiçbir iş kalmamış da… Tabii ilk günü daha, toy henüz… Hele birkaç ayını doldursun, anlar dünyanın kaç bucak olduğunu… İnsanlar seni, tiyatro salonu yapman için mi belediye başkanlığına oturttu sanıyorsun a yavrum? Aç gözünü de, yakalamışken bir sefer, yükünü tutmaya bak sen de.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıBin Yüz Bir Giz
- Sayfa Sayısı208
- YazarM. Sadık Aslankara
- ISBN9789750717956
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2013
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kurabi’ye Uçan Omlet ~ Niran Elçi
Kurabi’ye Uçan Omlet
Niran Elçi
Cimcime Civciv’le eğlenceye devam… Esmer teni, kıvırcık saçları, kısacık boyu ve cin bakışlarıyla Cemile Civciv, nam-ı diğer Cimcime yeniden aramızda! Sevimli kahramanımız Cimcime, yeni...
- Sözün Yolculuğu ~ Ömer Çoban
Sözün Yolculuğu
Ömer Çoban
‘’Yolculuk ve kendimiz eşzamanlıdır. Yürüdükçe, bitirmeye çalışıyoruz ikimizi.’’ Diyerek başlar Sözün Yolculuğu. Peki, bitirilmeye çalışılan nedir? Var oluşun yokluğa doğru ilerleyip, benliğini tamamlama serüveninde,...
- Rahmi Bey ~ Naşide Gökbudak
Rahmi Bey
Naşide Gökbudak
…Tevhide pembe gelinliğinin içinde, başında altın liralarla gelin odasına girdi. Bir müddet çevresine bakındı. “Gerdek gecem böyle mi olmalıydı?” diyerek gelinliğini çıkartıp sedirin üstüne...