
Zeminlerin tükendiği, sözcüklerin hızla eskidiği ve kavramların yetersiz kaldığı bu çağda, karanlıkta koşan insanlardan farkımız yok. Hangi yöne gidiyoruz, ne zaman bir duvara çarpacağız, haberimiz yok. Gerçeğe ulaşmak bu kadar zor olunca, doğru yolu bulmak da imkânsızlaşıyor.
Selçuk Şirin, bu karanlıkta hepimize bir mum ışığı olması umuduyla elinizdeki kitabı kaleme aldı. Sekiz milyar türdeşimizle yaşadığımız bu mavi kürede paylaşamadığımız ne? Kendimiz ve bizden sonra gelenler için nasıl doğru adımlar atabiliriz? Her gün biraz daha güçlenen algoritmik hegemonyaya karşı nasıl ayakta kalacağız? Yapay zekâdan korkmakta haklı mıyız? Mutluluğun reçetesi nedir? Aşk bitti mi? Bu kitap, ufuk açıcı bir diyalog başlatmak için yazıldı.
“Selçuk Şirin bu kitapta, hınzır zekâsı, yaratıcılığı ve veriye dayalı engin bilgisiyle, çağımızın en karmaşık meselelerini öyle bir anlatıyor ki, okurken inanılmaz aydınlanıyorsunuz. Ve şunu anlıyorsunuz: Ya hep birlikte batacağız ya hep beraber çıkacağız!”
Ayşe Arman
“Dijital çağın getirdiği fırsatların yanı sıra, bireyler ve topluluklar üzerindeki tehditleri cesurca ele alıyor: teknolojinin içine doğan bir neslin akıl ve ruh sağlığı, algoritmaların sosyal yapıyı dönüştüren gücü, dijitalleşmenin bireyde yarattığı yalnızlık hissi… Ama aynı zamanda bu sorunlara umut dolu çözümler sunarak bir çıkış yolu gösteriyor. Sadece eleştiren değil, harekete geçiren bir kitap.”
Cansu Canan Özgen
“Geçmiş ile gelecek arasındaki köprüyü Selçuk Şirin’le birlikte kurmak harika bir fikir. Selçuk Hoca, bizi geçmişten koparmadan geleceğe hazırlıyor. Ben sayenizde hazırım Selçuk Hocam!”
Armağan Çağlayan
“Selçuk Şirin’in ‘bugünü ve yakın geleceği dert eden’ yazılarını bir arada bulup okumak, zamanın ruhunu anlamak isteyenler için iyi bir çerçeve sağlıyor.”
Yankı Yazgan
İçindekiler
Teşekkür…………………………………………………………………………………….15
Önsöz: Derdimi Yazıyorum……………………………………………………….17
1. BÖLÜM: YENİ ÇAĞIN KODLARI
Zamanın Ruhunu Yakalamak……………………………………………………..21
Hoş Geldin Yapay Zekâ! ……………………………………………………………26
Yapay Zekâ Hayatımı Nasıl Değiştirdi? (Şimdilik!)…………………….29
Yapay Zekâdan Korkmakta Haklı mıyız? ………………………………….34
Dijital Yerliler: Teknolojinin İçine Doğan Nesil! ………………………….37
Dijital Yerlilerin Akıl ve Ruh Sağlığı Tehlikede mi? ……………………42
Dijital Yerlilerin Afyonu: Akıllı Telefon ve Genç Beyin……………….47
Algoritma Beynimizi Çürütüyor! ………………………………………………51
Doomscrolling: Dipsiz Felaket Döngüsü………………………………………56
Ruh Sağlığımız Algoritmaya Emanet! ………………………………………..60
Yapay Zekâ, Sosyal Medya ve Toplumsal Kaos:
Yalan Artık Gerçektir! …………………………………………………………….64
Komplo Teorilerinin Global Rotası: Algoritma Etkisi………………….68
Dijital Çağın Mahkemesi: Boykot ve İptal Kültürü …………………….72
Dünya Patlamaya Hazır Bir Bomba! …………………………………………..76
2. BÖLÜM: GELECEK BİZİM
Demografik Avantajımız Bitti!…………………………………………………….83
Kan Donduran Canavar: Doğuştan Değil, Ortamdan…………………87
Magandalık: Ceza Yok, Ödül Çok! ……………………………………………..91
Genetik Değil Sistem: Türkiye’de Zorbalık Gerçeği……………………94
Bizde Neden Bu Kadar Çok Trol Var? ………………………………………..98
Çocuk İstismarı: Bireysel Değil, Sistemsel…………………………………102
Kadın Düşmanlığı: Münferit Değil, Genel Bir Mesele……………….106
Toplumsal Cinsiyet: Biyolojik Değil, Sosyal ……………………………..111
Kadınlar Erkeklere Rağmen Başarıyor! …………………………………….115
Türkiye’de Başarı Formülü:
Çalışmak Yok, Şans ve Ayrıcalık Çok! …………………………………..120
Türkiye’de Üniversiteler: Baskı Çok, Bilim Yok!……………………….123
Türkiye’nin Sözdebilim Karnesi ……………………………………………….128
Çok İzlenen, Az Sorgulanan: Popüler Profesörler……………………..133
Türkiye Duygu Raporu: Gülmek Yok, Öfke Çok!……………………..139
Gençlik Raporu: Özgürlük Yok, Umut Yok!………………………………143
Türkiye İçin Bir Mutluluk Reçetesi……………………………………………147
Daha Önce Yaptık: Köy Enstitüleri, Yaredir Sinede …………………..151
Müfredatla Kimlik İnşa Edilemez! ……………………………………………158
Geleceğin Müfredatı: Bu Beceriler Olmazsa Olmaz! …………………161
Mutluluğun Sırrı Bu Kadar Basit miydi?…………………………………..166
Yalnızlık: Görünmez Salgın ……………………………………………………..171
Aşk Bitti, Yaşasın Situationship!…………………………………………………175
Önsöz:
Derdimi Yazıyorum
Derdimi geniş kesimlere yazı yazarak ulaştırma sevdasına her genç gibi ben de şiir yazarak başladım. Sonra zamanla şiir hikâyeye, hikâyeler de yerini düzyazı ve kitaplara bıraktı. ODTÜ’de çıkardığımız Kültür-Yaşam Dergisi’nde yazılarımı basılı olarak ilk gördüğümde 19 yaşındaydım. Birkaç edebiyat meraklısı arkadaş bir kantinde toplanmış ve kendimizi yazıyla ifade etmeye karar vermiştik. Yazdığımız yazıları önce bilgisayara geçirmiş, sayfalarda kullanacağımız fotoğrafları bantla montaja biz hazırlamıştık. Matbaadan mürekkep kokusu karışmış dergileri elimize aldığımızda yaşadığımız heyecan bugün bile hafızamda… İnsanın aklından geçenleri basılı bir mecrada görmesi, benim için hâlâ başlı başına bir mucizedir. Ama o zamanki “yazarlık” sevincim maalesef bir hafta bile sürmedi. Kampüste dergileri dağıtıp derse girdiğimde kapı çalındı. Bir dekanlık görevlisi önce hocadan izin istedi, sonra da sınıfa seslendi: “Dekan bey, Selçuk Şirin’i odasında bekliyor!” Görevli önde ben, arkada üst kattaki dekanlık odasına girdiğimde içeride takım elbiseli iki kişi beni bekliyordu. Dekan, “Beyefendiler Emniyet’ten, sana soruları var, dergi çıkarmışsın,” dedi. Görevliler oldukça kısa konuştu ve net mesajlar verip odadan ayrıldı. Ardından dekan beni karşısına oturtup aynı netlikte şu nasihati verdi: “Evladım, eğer başına bela almak istemiyorsan bu yazı işini bırak ve derslerine çalış!” Daha 20 yaşında değilim, ilk dergimiz ilk sayısında kapanmış… İnsan korkuyor, kendini ifade etmekten de korkuyor. Ama işte gençlik var, ODTÜ’deyiz… Nasıl başardıysak artık, arkadaşlarla cesaretimizi topluyoruz ve bir kere daha başlıyoruz. Sonra bir kere daha… Dergilerin adı değişiyor, bizim derdimiz değişmiyor. Sonuçta düşünen insan, kendini yazıyla ifade ettikçe var olabilir ancak. Filmi 20 yıl ileri sarıyorum. San Francisco’dayız. Beş bin kişinin önünde, yazdığım bir makaleden dolayı ilk ödülümü alıyorum. Meslektaşlarım, adını kitaplardan ve makalelerden bildiğim ustalar, daha mesleğe başladığım o ilk sene bana alanın en prestijli ödülünü veriyorlar. Sevinçliyim ama içimde bir hüzün de var. Bir tarafta yazı yazanların başına bela açılırken başka bir tarafta aynı uğraş için ödül alınıyor olmasının kutlanacak bir tarafı yok. Zaten hal böyle olduğu için olsa gerek, o ödül haberini kendisi de bir öğretmen olan babama ilettiğimde o da pek sevinmemiş ve bana unutamadığım o ağır soruyu sormuştu: “Peki oğlum, bu ödülün bizim memleketteki çocuklara ne faydası var?”
Biraz da babamın bu sorusuyla, yıllardır Türkçe yazmadığımı fark edip anadilime geri döndüm. Dergilerde ufak ufak yazmaya başladım yeniden; sonra 2014-2018 arası Hürriyet’te köşe yazıları, derken KAFA Dergisi ve nihayet 2023’ten beri de Oksijen’de yazıyorum. Bu kitap, o yazıların bir kısmından yola çıkarak hazırlandı. Kitaptaki yazıları seçerken, zamanın eskiten rüzgârına direnen ama bugünü ve yakın geleceği dert eden yazılar seçildi. Son olarak bir de teknik not düşeyim: Bu kitaptaki yazılar farklı zamanlarda kaleme alındı. Doğal olarak yer yer tekrarlara rastlayacaksınız, şaşırmayın. Derdim, bu yüzyılın ilk çeyreğinde hayatımıza giren yeni teknolojileri ve yeni dertleri anlamak, geleceği birlikte kurgulamak. İyi okumalar…
1. BÖLÜM:
YENİ ÇAĞIN KODLARI
Zamanın Ruhunu Yakalamak
Zamanın ruhunu anlamak için bolca kitap okuyorum, olup bitenleri anlamaya çalışıyor ama bunun yanı sıra bir de gençleri dinliyorum. Gerek Türkiye’de gerekse ders verdiğim üniversitede sürekli gençlerin arasında olmanın bana sağladığı en büyük ayrıcalık bu. Gençler, diğer yaş gruplarına nazaran olup biteni anlamak ve anlamlandırmak noktasında biraz daha avantajlı bir konuma sahipler. Bir kere, onların geçmiş tecrübelerden gelen bagajları yok bizim gibi. O nedenle, etrafta yeni bir rüzgâr estiğinde büyük bir merakla gelen rüzgârı karşılayabiliyorlar.
Tam çeyrek asırdır, Amerika’da üç farklı üniversitede ve Türkiye’de iki farklı senede gençlere ders verip, onlarla aynı araştırma projelerinde çalışıyorum. Verdiğim dersler araştırma yöntemleri ve istatistik gibi daha teknik ya da insan davranışına dair dersler olduğu için, her sene gündemdeki konuları masaya yatırıp anlama ve araştırma fırsatım oluyor. Yıllar itibarıyla dönüp notlarıma baktığımda görüyorum ki, öğrencilerim derste araştırma konusu olarak seçtikleri konularla aslında daima geleni, gelmekte olanı önceden görmüşler. Örneğin milenyum kutlamaları döneminde “globalleşme”, Obama iktidara geldiğinde “umut”, Brexit döneminde ve Trump’ın ilk başkan seçildiği zaman “hakikat-sonrası/post-truth” meselesi, geçen sene “durumsallık/situationship” ve bu sene de “beyin çürümesi/brain rot” kavramlarını araştırmışız derste. İşin garip tarafı, bu son üç konuyu ben ilk defa derste duyduğumu, yani öğrencilerimden öğrendiğimi söyleyerek köşe yazılarıma taşımışım. İşin daha da garip tarafı, bu sözcüklerin önemli bir kısmı ben sınıfta duyduktan sonra “yılın sözcüğü” seçildi.
“Yılın kelimesi” olur mu?
Her sene yılın sonuna doğru farklı platformlar ve sözlükler, o yılın ruhunu yansıtmak için bir dizi veri paylaşır. Spotify o sene en çok dinlenen şarkı ve podcast’leri, sözlükler o yıl en çok gündem olan kelimeleri, Google o sene en çok aranan sözcükleri ilan eder. Bütün bu çalışmaların ortak noktası akıp giden zamanın fotoğrafını çekmek, ne olup bittiğinin kaydını düşmek ve anlama çabası. Bu çalışmalar içinde benim en dikkatimi çekenlerden biriyse “yılın kelimesi” açıklaması. Sanırım bunun bir nedeni, okuyup yazmayı seven biri olarak sözcüklerle uğraşmayı da sevmem. Belki o nedenle, düzenli köşe yazısı yazmaya başladığımdan beri her sene yılın kelimesini tahmin etmeye çalışıyorum. İsterseniz şimdi son on yılı anlamak için hızlıca yılın kelimelerine sırayla bakalım.
Sözlükler neden yılın kelimesi seçiyor?
Yılın kelimesi nedir diye araştırdığınızda karşınıza birden çok referans çıkıyor. Oxford, Cambridge, Collins, dictionary.com en çok kullanılanlar. Bu sözlüklerin her biri “yılın kelimesi” seçimini yaparken aslında kendi PR çalışmasını da yapıyor ve kendi dönemini yeniden tanımlıyor. Zira sosyal medya çağında basılı sözlükler, sadece kelime anlamı veren kaynaklar olmaktan çıkıp zamana tanıklık eden birer küratöre dönüştü. Yılın kelimesini seçmek de dijital dünyada varlık göstermenin, otorite kurmanın ve genç nesillerin dikkatini çekmenin bir yolu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Antropoloji İnsan ve Toplum
- Kitap AdıBir Mutluluk Reçetesi - Çağı Anlamak İçin Yazılar
- Sayfa Sayısı184
- YazarSelçuk Şirin
- ISBN9786256324848
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMundi / 2025