Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dua
Dua

Dua

Alexis Carrel, M. Alper Yücetürk

Allah’ın yarattığı biz insanların, huzurlu bir hayat ortamında sağlıklı ve mutlu yaşayabilmeleri için onun yardım ve yakınlığına ihtiyacı vardır. Dünya ve ahiret hayatında manevi…

Allah’ın yarattığı biz insanların, huzurlu bir hayat ortamında sağlıklı ve mutlu yaşayabilmeleri için onun yardım ve yakınlığına ihtiyacı vardır.

Dünya ve ahiret hayatında manevi mutluluğa ulaşabilmenin yolu ise Allah’a dua etmektir.

“Dua Allah’a giden yolu aydınlatır”

Yayınevimizin okurlarına sunduğu bu küçük, fakat değerli eserde; 1912 Nobel Tıp Ödülü sahibi Dr. Alexis Carrel, dua kavramını ve duanın yaşamımız üzerindeki etkilerini bilimin ışığında anlatır ve der ki:

“Hiçbir insan, karşılığını almadığı bir dua etmemiştir.”

***

EN BÜYÜK AYDINLIK

Doktor Alexis Carrel’in son eseri “Dua”dır. Bu küçük kitabın yüz yirmi birinci baskısını okudum. Orada büyük bir düşüncenin tahlilinden ziyade en sade öziyle temas halinde olduğumuz için, onu bir kere daha özetlemek teşebbüsü mayasını bozmak tehlikesiyle karışacak.

Deneyelim bakalım: Batılıların gözünde akıl, sezgiden üstündür. Zekâ duyguya fazla tercih ediliyor. İlim parlarken, din sönmektedir. Descartes’in peşindeyiz ve Pascal’ı bırakıyoruz. İnsan ruhu zekâdan ibaret değildir ve onun dışında kuvvetlere sahiptir. Bunları ihmal eden çağdaş (modern) adam ruh bakımından kör bir adamdır.

Ruhun bütünü, en yüksek ifadesini dünyanın gayri maddi cevherine doğru onun bir gerilişinden başka birşey olmayan duada bulur. Her yerde dua edilebilir: Sokakta, otomobilde, trende, büroda, okulda, fabrikada. Fakat, dağlarda, kırlarda, bayırlarda ve bir odada yalnız başına daha iyi dua edilir. Epiktetos “nefes aldığından fazla Allah’ı düşün” diyordu. Bu mânada dua artık bir yaşama tarzıdır.

Duanın tesirlerinden haberimiz yok. Fransızların ancak yüzde beşi samimi duacıdırlar. Geri tarafı duanın şifalı tesirlerinden gafil yaşar.

Devamlı ve içten olduğu takdirde duanın yalnız ruh değil, vücut üzerindeki tesirleri de açık ve parlaktır. Sanki şuurun derinliğinde bir alev yanar. Allah’ın inayetine varan yol ısınır ve aydınlanır. Yavaş yavaş bir iç huzuru, sinir ve ruh işleyişlerinin bir ahengi, fakirliğe, iftiraya, üzüntüye, acıya, hastalığa, ölüme karşı bir dayanıklılık peyda olur. Meşhur “Lourdes” kasabasındaki hekimlik bürosu duanın şifalı tesirini kaydederek ilme büyük bir hizmette bulunmuştur. Hastalar, dua sayesinde kanserden, böbrek, ciğer, kemik ve deri veremlerinden bir anda kurtulmuştur. Lourdes kasabasında henüz dili dönmeyen çocuklarla, itikatsız hastalar şifa bulmuşlardır. Fakat onlar için başka biri dua eder ve başka birinin duası daima daha tesirlidir. Velhasıl her şey, Allah insanı dinliyor ve ona cevap veriyormuş gibi cereyan eder. İnsanın, suya ve havaya ihtiyacı oluğu kadar Allah’a da ihtiyacı vardır. İlmin güzelliğini olduğu kadar, Allah’ın güzelliğini de sevelim,

Özetini verdiğimiz bu kitabın yazarı bir üfürükçü değil, bütün ömründe madde ile oynamış ve onun bir çok sırlarını yakalamış, hattâ çelikten insan yüreği yapmaya kalkmış bir tabiat bilgini ve teknikçidir. Onun küçük kitabından alacağımız büyük ders; duanın şifalı tesirleri altında gizlenip dar bir müsbet ilim kafasının kalın duvarları içinde mahpus kalmamış ruhlara derhal kendini veren tanrısal hakikati anlamaktır.

Birinci gününü idrak ettiğimiz mübarek dua ve gufran ayında, kapalı ve kasvetli ruhlarımızı Allah’a ve en büyük aydınlığa açalım.

Peyami SAFA
Vakit, 30 Temmuz 1946

ALEXIS CARREL

Alexis Carrel(*), 28 Haziran 1873 tarihinde Fransa’nın güneydoğu kesiminde bulunan, ticaret ve sanayi şehri Lyon yakınlarında, Sainte Foy Lès Lyon’da dünyaya geldi. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu idi. Dokuma sanayiinde çalışan babasını pek küçük bir yaşta kaybetti. O zaman, küçük Carrel, henüz beş yaşında bulunuyordu. Annesinin yanında, şefkat ve ihtimamla büyüdü. Bir aralık, hareketli oluşuna kapılarak, silah ve üniforma altına girmek istedi. Fakat, annesinin rıza göstermemesi üzerine, askerliği meslek olarak seçmekten vazgeçerek, yine annesinin nasihatleriyle 1891 yılında Lyon Tıp ve Eczacılık Fakültesine kaydoldu.

Hareketli bir meslek olarak, doktorluk da, onu kendisine çekmişti. Bir müddet sonra, dostlarından birisine tıbbı seçmesinin sebeblerini anlatırken: “Bulmak, gerçekleştirmek, keşfetmek istiyor; mucizevi ameliyatlar, cerrahi hünerler, kimsenin kullanmadığı yepyeni usuller hayal ediyorum” diyerek, mesleğine karşı beslediği sevgiyi belirtiyordu.

Fakülteyi bitirdikten sonra, doktoraya hazırlanmaya başladı. Tez konusu olarak, boğaz kanserini seçti. 1896 yılında doktorasını vererek, hastahanelerde ihtisasa başladı. 1898’de anatomi asistanı ve ertesi sene de, anatomi dersleri için, kadavra parçaları hazırlama vazifesini üzerine aldı.

İLK ÇALIŞMALAR

1894 yılında o zamanki Fransız Cumhurbaşkanı Carnot, Lyon’da katledilmişti. Bir yakınına hadiseyi Carrel şöyle nakleder: “Onun hemen yanında bulunuyordum. İlk tedavisinde hazır bulundum. Çok kan kaybediyordu. O zaman, kanaatim, hatta içimdeki ses, alınan tedbirlerin faydasızlığı merkezinde idi. Tek kurtuluş çaresi harp yaralılarına şimdi yapıldığı gibi, kan deveranını yavaşlatmaktı. Böyle güzel bir bayram akşamı, herkes eğlenirken, onun hayatı terk edişine sebep olan kanının, damla damla akışını, halâ duyuyor gibiyim. İşte, o zaman, bu çeşit ölümleri önlemek için, kendimi bu işe hasretmeye karar verdim.”

Bunlar, genç doktorun kanla ilgili araştırmalar sahasında ihtisas yapmasına vesile olan hadiselerdir ki, çalışmalarına, bundan sonra hız vermiştir. İlk çalışmaları, onu 1902’de yeni bir keşfe şevketti. Carrel’in bu keşfi, ameliyat yaralarının dikişine dair yeni bir usuldü. Bu yeni buluşunu, o zaman yazdığı bir kitapta etraflıca ortaya koymuştur. Fakat hocaları, fikirlerini çok şahsi bulduklarından, kendisini şüphe ile karşıladılar.

Karşılaştığı anlayışsızlıktan çok mustarip olan Carrel, Amerika’ya gitmeye karar verdi. Çok sevdiği doktorluğu ve araştırmacılığı terkedip, Kanada’da hayvan yetiştiriciliği ile meşgul olmayı aklına koymuştu.

ROCKEFELLER ENSTİTÜSÜ

Carrel, Kanada’da hayvan yetiştiriciliği yapmadı. Amerikalı milyarder Rockefeller, New York’ta tıbbî araştırma tecrübeleri yapan bir enstitü kurmuştu. (Rockefeller Institute for Medical Research) Genç bilgin buraya çağırılmakta gecikmedi. İkinci Dünya Savaşı’na kadar, biyolojik araştırmaları ile ün salan ve en faal merkezlerden olan bir laboratuarı Carrel işgal etmişti.

Carrel’in araştırmaları, umumiyetle dokuların aşılanması, organların organizma dışında gelişmeleri ile ilgilidir.

1912 yılında Carrel, Dr. Ebeling’le beraber en ilgi çekici tecrübesini gerçekleştirmişti. Henüz, yumurta içindeki bir civcivin kalbinden aldığı hücre lifini (fibro-plaste) tüplerde yaşatmaya ve üretmeye muvaffak oldu. Bu tecrübe lif, tıpkı pilicin bütününden ayrılmış gibi normal gelişme seyri takip etti. Bu deneyler 1940 senesi Ocak ayına kadar tam yirmi sekiz sene aralıksız devam ettirildi. Belki daha da devam edecekti; fakat, 1940 yılında Carrel Fransa’ya dönüyordu. Daha sonra beraber çalıştıkları Dr. Ebeling’de ailevi sebepler yüzünden, laboratuvarla meşgul olamadığından, Carrel’in eşi Anne Carrel, bu deneye son vermek mecburiyetinde kaldı.

Bu temel deney ile Carrel, canlıların en küçük parçası olan hücrelerin ölmezliğini ispat etmişti.

1912 senesinden itibaren, dokuların üreme devri açılmış ve Carrel, bu buluşundan dolayı o sene tıb Nobel ödülünü kazanmıştır. 1914 yılında askerlik görevini yapmak üzere Amerika’dan Fransa’ya döndü. Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı bu sıralarda, dört sene, yeni bulduğu usullerden faydalanarak, eşi Anne Carrel ile birlikte binlerce savaş yaralısını ölümden kurtardı. Bunun için seyyar hastahaneler kurdu ve o sıralar yeni olan antiseptik usullerini tatbik etti.

Savaştan sonra, tekrar New York’taki loboratuvarına ve deneylerinin başına döndü. 1931 senesinde kanser araştırmalarından dolayı, “Nordhoff- Jung” madalyasını kazandı. Dört sene sonra çalışmaları Carrel’i yeni keşiflere doğru götürdü. Bu araştırmalarından dolayı genç bilgine hayran kalan Charles Lindbergh isimli bir pilot, Carrel’in emrinde çalışmaya başladı. 1935’de bu pilotun teknik ve mekanik bilgilerinden faydalanarak hücre yapılarının üremelerinde olduğu gibi, tabii ortamları dışında organların üremelerini de mümkün kılacak bir cihaz meydana getirmeyi tasarladı.

İnsanlığın büyük bir önemle üzerinde durduğu bu usul sayesinde, yıpranmış bir uzuv, vücuttan çıkarılacak ve tıpkı hastanın, tedavi maksadıyla hastahaneye yatırılması gibi, eskimiş organ da, bu cihaz içine yerleştirilerek eski haline geri döndürülecekti. Bu sayede, organ yeniden gençleştirilmiş bir halde, vücut bütünündeki yerini alacaktı. Böylece, yerinden sökülen parça, eski halini aldıktan sonra, yine kendi buluşu olan gayet ince dikiş metotlarıyla, damarlar da dahil, vücuda yamanacaktı.

Canlı organların bu şekilde derinden tetkik ve sırları hakkındaki düşünceler, Carrel’i yavaş yavaş insanın tetkiki konularına temas eden ve insanın geleceğini ilgilendiren problemler üzerinde düşünmeye sevk etti.

Bu vesile ile 1935 senesinde büyük yankı bırakan “İnsan Denen Meçhul”(*) adlı eserini yayınladı. Carrel, burada çeşitli bilgiler açısından, fakat daha çok psikolojik ve fizyolojik yönlerden insanı içine alan tam bir tahlil yapmakta ve modern hayatın geniş bir tenkidine girişmektedir. Eser; insanın yeni baştan inşaası lüzumu ve bu yenileştirmeyi gerçekleştirecek yeni bir seçkinler zümresinin teşkili gerekçesiyle sonuçlanmaktadır.

Carrel 1941 yılında Fransa’ya döndükten sonra Aralık ayında “beşeriî meselelerin” tetkiki için Fransız tesisi “Fondation Française pour L’Etude des Problèmes Humains” adıyla bir tesis kurdu. Bu kurumda insan’a ahenkli bir hayat teminini mümkün kılan şartları hazırlayacak ve yukarıda bahsedilen modern medeniyetin getirdiği buhranı izale ederek bir beşerî araştırmalar merkezini teşkilâtlandırmak suretiyle, kendi idaellerini gerçekleştirecekti.

Tesisin gayesi medeni insanlığın manevi ve uzvi durumlarını islah etmek, yani her bakımdan üstün bir insan neslinin yetişmesi için çalışmaktı. Fakat,

————

(*) Bakınız: Luc – Henri Bertrand, Lauresse Mensuel, Paris 1957. s. 276
(*) Yağmur Yayınları

Eklendi: Yayım tarihi

“Dua” için bir yanıt

  1. Alexis Carrel ile ilgili 2012 tarihli Yazınızı okudum.

    ( Tesisin gayesi medeni insanlığın manevi ve uzvi durumlarını islah etmek, yani her bakımdan üstün bir insan neslinin yetişmesi için çalışmaktı. Fakat,)

    cümlesi ile biten kısmın devamını merak ediyorum
    Vesselam

Orhan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Kültür
  • Kitap AdıDua
  • Sayfa Sayısı64
  • YazarAlexis Carrel
  • ÇevirmenM. Alper Yücetürk
  • ISBN9799757747214
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviYağmur Yayınevi / 2001

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur