Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Gümüş Gözyaşları
Gümüş Gözyaşları

Gümüş Gözyaşları

Kristin Hannah

Aşk, aile ve sırlar… Çok sevdiği eşi Mikaela geçirdiği bir kaza sonrasında komaya girince Liam’ın dünyası altüst olur. Doktorlar Liam’a bir beklentiye girmemesini söyler…

Aşk, aile ve sırlar…

Çok sevdiği eşi Mikaela geçirdiği bir kaza sonrasında komaya girince Liam’ın dünyası altüst olur. Doktorlar Liam’a bir beklentiye girmemesini söyler ve hiç umutlu konuşmazlar. Ancak Liam aşkın bütün engelleri aşacağına inanır. Buna inanmak zorundadır. Her gün eşinin yanında durup onunla konuşur ve uyanacağı günü bekler. Günün birinde Mikaela’nın gizlediği geçmişinden bir isimle karşılaşır: Film yıldızı Julian True.

Liam sadece eski kocasının adına tepki veren karısını hayata döndürmek için her şeyi göze alarak Julian’dan yardım ister. Birlikte kurdukları ailenin acı sırlarla dolu olduğunu öğrenmek Liam’ı derinden yaralar. Hayatlarına giren bu yeni gerçekle birlikte umutlar, acılar ve hayal kırıklıkları birbirine karışacak, bazı şeyler sonsuza dek değişecektir.

“Hannah karakterlerinin derinliklerine inip duygu nüanslarını işlerken harika bir iş çıkarıyor.”
The Washington Post

Birinci Kısım

Olabilecek olan ve olmuş olan
Daima tek bir sonu gösterir ki, o da şimdidir.
Yankılanır ayak sesleri hafızalarda
Hiç geçmediğimiz koridorun aşağısında
Asla açmadığımız kapılarda…
–T.S. Eliot, “Burnt Norton”

Bir

Washington eyaletinin kuzeybatısında sisli gökyüzüne doğru dimdik uzanan granit dağların zirveleri, helikopterler ve yüksek teknolojiyle donanımlı maceracıların olduğu çağımızda dahi ulaşılamaz konumdadır. Ülkenin bu kesiminde ağaçlar yaşlı bir adamın sakalları kadar gürdür ve ancak güneşin en sert ışıkları içeri sızabilir. Yürüyüşçüler yol kenarına park ettikleri araçlarına dönüş için kullanabilecekleri patikaları sadece yazın en parlak aylarında bulabilirler. Küçük Last Bend kasabası işte bu yaşlı ormanın koyu yeşil karanlıklarının derinliklerindedir… Ziyaretçiler için –burada yabancı yoktur– ancak hayal güçlerinin dolambaçlı yollarında karşılaşabileceklerini düşündükleri bir yerdir bu kasaba. İnsanlar sokaklarında ilk yürümeye başladıklarında sadece kahkaha olarak tanımlayabileceklerini düşündükleri bir ses duydukları üzerine yemin edebilir. Ardından, kimi gerçek kimi eski filmlerden ve Life dergisinden fırlamış anılar hücum etmeye başlar düşüncelerine. Büyükannelerinin yaptığı limonatanın tadının nasıl olduğunu anımsarlar… ya da nemli bir yaz gecesinin sonunda verandada bir ileri bir geri, bir ileri bir geri hafifçe sallanan salıncağın gıcırtısını… Last Bend elli yıl önce, geniş omuzlu, iriyarı bir İskoç olan Ian Campbell’ın Edinburgh’daki harap olmuş aile evini terk edip macera arayışına çıkmasıyla kuruldu. Yolun bir noktasında –aile efsanesine göre Wyoming’di burası– kaya tırmanışı yapmaya başladı ve sonraki on yılını dağlar arasında dolaşıp iki şey arayarak geçirdi: Nihai bir tırmanış ve izini bırakabileceği bir yer.

Aradığı şeyi Washington’ın Kuzey Cascade Sıradağları’nda buldu. Kocaayakların kamp ateşi hikâyelerinden daha fazlası olduğu, dağ buzullarının yıl boyu buz mavisi nehirlere aktığı bu yere sahip çıktı. Heybetli Baker Dağı’na olabildiğince yaklaşmış; önce yüz dönümlük birinci sınıf otlak arazi, daha sonra ileride Mount Baker Otoyolu’na dönüşecek toprak yolun üzerinde de köşe bir arsa satın almıştı. Kasabasını Angel Gölü’nün el değmemiş çakıllı kıyılarının yanı başına kurdu ve adını Last Bend1 koydu; çünkü sahip olmaya değer tek yuvanın aramaya değer yuva olduğuna inanıyordu ve o da kendisininkini yolun son dönemecinde bulmuştu. Elektriği ve suyu olmayan, yosunla kaplı kütük evde yaşamaya istekli bir kadın bulması zaman alsa da sonunda hayalleri onunkiyle benzeşen cesur İrlandalı kızı buldu. Hayallerindeki kasabayı birlikte inşa ettiler; karısı, Main Street boyunca akçaağaç fidanları ekti ve bir düzine gelenek başlattı: Buzul Günleri, Kocaayak Yarışları ve Cascade ile Main’in kesişimindeki Cadılar Bayramı perili evi. Righteous Brothers’ın “Lost that lovin’ feeling” şarkısını çıkardığı aynı yıl Ian ve Fiona rüyalarındaki evi inşa etmeye başladı: Mülklerinin ortasındaki küçük yükseltide yarım daire şeklinde bir kütük ev. Bazı günler, gökyüzü çelik mavisi rengini aldığında, buzla kaplı dağ zirveleri uzansalar dokunabilirlermiş gibi yakın görünüyordu gözlerine. Özenle biçilmiş çimleri çevreleyen uzun Douglas köknarları ve sedir ağaçları meyve bahçesini kışın soğuk nefesinden koruyordu. Mülklerinin batı yanında, yılın sessiz geçen akşam karanlıklarında bir taşkın, güneşin tepede ve sıcak olduğu yaz aylarında ise sessiz bir şırıltı halinde akan Angel Deresi vardı. Kışın ön verandalarına çıktıklarında birkaç kilometre ötelerindeki Angel Şelalesi’nin yankısını duyabiliyorlardı. Şimdi o evde üçüncü nesil Campbell’lar yaşıyordu. Dik eğimli çatının altında küçük bir çocuğun yatak odası vardı. Onun odası da medya çılgınlığının yaşandığı çağımızdaki diğer küçük oğlan çocuklarının odalarından farklı değildi; Corvette şeklinde yatak, pürüzlü kütük duvarlara asılı Batman posterleri, tüylü halı kaplı zemine saçılmış Goosebumps kitapları, plastik dinozorlar, sahte yılanlar ve Star Wars figürleri.

Dokuz yaşındaki Bret Campbell yatağında sessizce yatmış başucundaki dijital saatin karanlıkta değişen kırmızı rakamlarını izliyordu. Beş-otuz. Beş-otuz bir. Beş-otuz iki. Cadılar Bayramı sabahıydı. Bu özel cumartesi sabahı için alarmı kurmak istemişti ama nasıl yapılacağını bilmiyordu ve eğer yardım isterse sürprizi mahvolabilirdi. İşte bu yüzden Mr. Freeze yorganının altında kıvrılmış halde bekliyordu. Saat tam 05.45’te üstünü açıp yataktan çıktı. Hiç ses yapmamaya özen göstererek yatağının altındaki alışveriş torbasını çekti ve içindekileri boşalttı. Işık açık değildi, buna ihtiyacı da yoktu. Bu kıyafetlere bir haftadır her gece bakıyordu. Onun Cadılar Bayramı kostümüydü. Kullanılmış giysiler satan Emperor’s New Clothes mağazasından aldıkları bir çift parlak ikinci el kovboy çizmesi, ucuzluk mağazasından suni deri yelek, annesinin yaptığı keçe tozluk, ekoseli gömlek, Zeke’s Feed & Seed’den yepyeni Wrangler marka kot pantolon ve en iyisi de oyuncakçıdan alınan ışıl ışıl şerif yıldızı ve tabanca kemeri. Hatta babası tabanca kemerine takabilmesi için çocuk boyutunda kement bile yapmıştı. Pijamalarını çıkarıp kıyafetleri giydi; kemeri, tabancayı, tozlukları, kemendi ve kovboy şapkasını bıraktı. Bunlara şimdi ihtiyacı olmayacaktı. Kendisini gerçek bir kovboy gibi hissetti. Üstünde talimatların yazılı olduğu kartı alıp –her ihtimale karşı– yatak odasının kapısına gitti, karanlık koridora göz gezdirdi. Diğer iki odaya baktı. İkisinin de kapısı kapalıydı ve altlarından ışık süzülmüyordu. On altı yaşındaki ablası Jacey elbette uyuyordu. Günlerden cumartesiydi ve lise futbol maçının ertesi günü öğlene kadar uyurdu. Babası bütün gece hastanede bir hastayla ilgilenmişti, dolayısıyla bu sabah o da yorgun olmalıydı. Sadece annesi erken kalkacak, saat tam altıda ahırda hazır olacaktı.

Bret, Dart Maul saatinin ışık düğmesine bastı. Beş-kırk beş. “Hadi be.” Gömleğinin yakasını yukarı kaldırdı ve kalan basamaklardan aşağı atladı. Karanlıkta ilerleyip mutfağa girdi, kahve makinesinin “açma” düğmesine bastı (bu da başka bir sürprizdi) ve ön kapıya yürüyüp yavaşça itti. Verandada yanında duran siyah adam figürü onu ürküttü ama hatlarını seçebildiğinde ne olduğunu hatırladı. Bu, annesiyle birlikte dün gece yaptıkları balkabağı kafalı çiftçiydi. Aradan bir gün geçmiş olmasına rağmen taze saman kokusu hâlâ keskindi. Bret süslemeler arasından ilerledi, verandadan aşağı atladı, ardından garaj yolunda koştu. Boş konuk evinin yanından sağa döndü, çitin ikinci ve üçüncü tahtaları arasından geçti. Nefes nefese kaygan otlaktan yukarı tırmandı. Büyükbabasının inşa ettiği iki katlı kocaman ahırı tek bir ışık aydınlatıyordu. Bret hiç tanımadığı meşhur büyükbabasına; adını sokaklara, binalara ve dağlara bırakan ve bir şekilde Last Bend’in tam da buraya ait olduğunu bilen o adama her zaman hayranlık duymuştu. Bret kendini bildi bileli büyükbabasının macera dolu hikâyeleri tekrar tekrar anlatılıyordu ve o da tıpkı büyükbabası gibi olmak istiyordu. Cadılar Bayramı sabahı bu kadar erken kalkmasının nedeni de buydu. Aşırı korumacı annesine, Angel Şelalesi’nde gece yapılan at gezintisine çıkmaya hazır olduğunu kanıtlayacaktı. Ahır kapısındaki soğuk demir mandalı kaldırıp kapıyı açtı. Bu eski ahırın kokusunu seviyordu; ona annesini hatırlatıyordu. Bazen, evden uzak olduğunda, kuru ot, deri ya da toynak yağı kokusu alır ve annesini düşünürdü. Atlar yavaşça kişnedi ve beslenme saatinin geldiğini düşünerek bölmelerinde hareketlendiler. Bret ışığı yakıp geniş beton koridordan eyer odasına doğru hızla yürüdü. Annesinin engel atlama eyerini ahşap direkten güçlükle çekti. Kolunun üstünde nasıl dengeleyeceğini anlayana kadar eyeri iki kez düşürdü. Kolan arkasından takırdayarak sürüklenirken Silver Bullet’ın bölmesine doğru ilerledi.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıGümüş Gözyaşları
  • Sayfa Sayısı288
  • YazarKristin Hannah
  • ISBN9786255941589
  • Boyutlar, Kapak13,7x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDoğan Kitap / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Evden Çok Uzakta ~ Kristin HannahEvden Çok Uzakta

    Evden Çok Uzakta

    Kristin Hannah

    Her evliliğin bir kırılma noktası vardır. Eşiyle on iki yıllık evlilikleri bitmenin eşiğine gelirken iki çocuk annesi Jolene birden göreve çağrılır. Helikopter pilotu Jolene...

  2. Sevgi Uğruna Yaptıklarımız ~ Kristin HannahSevgi Uğruna Yaptıklarımız

    Sevgi Uğruna Yaptıklarımız

    Kristin Hannah

    AYNI ŞEYİN ÖZLEMİNİ ÇEKEN İKİ KADIN… AİLENİN NE ANLAMA GELDİĞİNİ ÖĞRENECEKLERİ DUYGUSAL VE DOKUNAKLI BİR YOLCULUK… Yıllar süren uğraşına rağmen çocuk sahibi olamaması Angie...

  3. Ateşböceği Yolu ~ Kristin HannahAteşböceği Yolu

    Ateşböceği Yolu

    Kristin Hannah

    DOSTLUĞUN BÜYÜSÜ ÜZERİNE OLAĞANÜSTÜ BİR ROMAN “Ateşböceği Yolu’nda Kristin Hannah sevgi ve sadakat üzerine keskin ve unutulmaz bir hikaye yazmıştır.” Jacquelyn Mitchard “Kristin Hannah...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Bana Sevdiğini Söyle ~ Julia QuinnBana Sevdiğini Söyle

    Bana Sevdiğini Söyle

    Julia Quinn

    Elizabeth Hotchkiss çalıştığı köşkün kütüphanesinde Bir Marki ile Nasıl Evlenilir adlı kitabın bir kopyasını bulduğunda, bunun birinin ona oynadığı acımasız bir oyun olduğunu düşünür....

  2. Gençlik – Yolun Sonu ~ Joseph ConradGençlik – Yolun Sonu

    Gençlik – Yolun Sonu

    Joseph Conrad

    Joseph Conrad’ın Gençlik ile Yolun Sonu yapıtları, yayınevimizden yayımlanmış olan Karanlığın Yüreği’yle birlikte bir üçlemenin tamamlayıcısıdır. Conrad, öykü içinde öykü sunan katmanlı anlatımıyla, okuru...

  3. Benim Üniversitelerim ~ Maksim GorkiBenim Üniversitelerim

    Benim Üniversitelerim

    Maksim Gorki

    İşte böyle! Kazan Üniversitesi’nde okuyacağım, daha aşağısı kurtarmıyor. Üniversite düşüncesini kafama sokan, bir kadınınki kadar yumuşak bakışlı, sevimli, bir o kadar da yakışıklı bir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur