Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Hayattaki Başlangıçlarımız
Hayattaki Başlangıçlarımız

Hayattaki Başlangıçlarımız

Patrick Modiano

Şimdi anlıyorum… Vaktiyle burada oynamış olanların sesleri tüm bu duvarlara, bu sahneye ve bu balkonlara işlemiş, hem de en başından beri… tıpkı bir ses…

Şimdi anlıyorum… Vaktiyle burada oynamış olanların sesleri tüm bu duvarlara, bu sahneye ve bu balkonlara işlemiş, hem de en başından beri… tıpkı bir ses kutusu gibi. Belki kuliste bir yerlerde bulanan bir düğmeye basmak yeterlidir… İşte o zaman son 50 senede gelip geçen bütün o sesleri, oyunları duyabiliriz…

1960’lar… Paris’te iki tiyatro sahnesi…

Birinde genç aktris Dominique, yıldızı parladı parlayacak. Onu soyunma odasında bekleyen sevgilisi Jean, yazar namzedi… Diğer sahnede Jean’ın kıskanç annesi, artık yıldızı sönmüş bir aktris ve onun ukala sevgilisi Caveux…

Ve iki sahneyi birbirine bağlayan gizli bir geçit… Sisler ardında kalmış anılar, nostalji, melankoli…

Çehov’un Martı’sının kişisel bir yeniden yazımı olan Hayattaki Başlangıçlarımız, okuru belleğin izleri ve anıların sürekliliği üzerine düşünmeye davet eden, anlatı içinde bir anlatı.

DOMINIQUE: 20 yaşında
JEAN: 20 yaşında
ELVIRE: 50’li yaşlarda, Jean’ın annesi
CAVEUX: 50’li yaşlarda
ROBERT LE TAPIA: 75 yaşında, rejisör

Alacakaranlık. Jean’ın sırttan silueti. Hareketsizdir.

JEAN

Aradan geçen yılları saymak istemiyorum… Bana her şey hâlâ o kadar canlı geliyor ki… Geçmişe ait değiller… Aklıma geldikçe içimde ani bir boşluk hissediyorum… Artık olanları paylaşabileceğim kimse kalmadı… Kaldı ki bir tek seninle konuşmak isterdim… Bazı ayrıntıları unutmuş olmaktan korkuyorum… Tiyatro rejisörünün olduğu küçük odadan sonra… (Sanki birine hitap ediyormuş gibi daha yüksek sesle) Adı Bob Le Tapia’ydı, değil mi? (Kısa bir sessizlik) Bana cevap veremezsin ki… Hep siyah fitilli kadifeden bir takım elbise giyerdi… O küçük odadan sonra bir merdivenle giyinme odalarının olduğu koridora çıkılırdı… Senin giyinme odan sağ taraftaydı… Ama birinci kapı mıydı, yoksa ikinci kapı mı artık anımsamıyorum… Birinci kapı mıydı, ikinci kapı mıydı? Bunu bana bir tek sen söyleyebilirdin…

Işık yavaş yavaş artar. Sahnenin bir köşesinde kesit olarak görülen bir giyinme odası. Sırtını duvara dayamış genç bir adam çok alçak bir kanepede oturmaktadır. Ayna ve makyaj masasının olduğu tarafta salonda yapılmakta olan provayı takip etmeye imkân sağlayan bir hoparlör vardır.

Oynanmakta olan oyun Çehov’un Martı’sıdır. Nina rolünü canlandıran Dominique’in sesi duyulur.

NINA

Babam ve karısı size gelmemi istemiyor… Burayı fazla bohem buluyorlar… Aklıma eser de birden oyuncu olmaya karar verirsem diye korkuyorlar…

TREPLEV

Baş başayız.

NINA

Orada sanki…

TREPLEV

Kimse yok.

SAHNE YÖNETMENİ SAVELSBERG’İN SESİ  Tam bu anda öpüşüyorsunuz.

NINA

Bu ne ağacı?

TREPLEV

Karaağaç.

NINA

Niçin hava bu kadar karardı?

SAHNE YÖNETMENİ SAVELSBERG’İN SESİ Hayır. “Niçin hava bu kadar karanlık…”

TREPLEV

Gece çöküyor, her şey kararıyor. Bu kadar erkenden gitmeyin, yalvarırım.

NINA

Bu imkânsız.

TREPLEV

Peki ya ben size gelsem, Nina? Bütün gece bahçede durup pencerenize bakarım.

NINA

Bu imkânsız, bekçi var. Hem Trezor de henüz size alışmadı…

TREPLEV

Sizi seviyorum.

SAHNE YÖNETMENİ SAVELSBERG’İN SESİ Dominique, bir cümle atladın: “… Hem Trezor de henüz size alışmadı, havlamaya başlar.” Hadi, bu kadarı yetsin, çocuklar… Biraz ara verelim… Kısa bir süre sonra Dominique giyinme odasına girer. Hiç takati kalmamış gibi kendini makyaj masasının önündeki iskemleye bırakır.

DOMINIQUE

Asla başaramayacağım…

JEAN

Olur mu canım… Elbette başaracaksın…

DOMINIQUE

Savelsberg benden memnun değil gibi…

JEAN

Yanılıyorsun… Provayı dinledim… Çok titiz bir adam, o kadar… Oyuncuların içlerindeki en iyiyi istiyor.

DOMINIQUE

Öyle mi sence? Gerçekten mi?

JEAN

Savelsberg’in yönlendirmeleri Caveux’nünkilerden evladır, buna emin olabilirsin… (Hemen yanında, divanın üstünde, sapına kelepçe şeklinde zincir bir bilezik takılmış bir okul çantası durmaktadır. Çantayı Dominique’e gösterir.) Şunu görüyor musun?.. Müsveddemi bunun içinde saklıyorum… Nereye gitsem çantayı bileğime zincirliyorum… Caveux’nün ben yokken müsveddemi bulmasından o kadar korkuyorum ki… hani geçen hafta olduğu gibi… onu yırtıp atabilir bile…

DOMINIQUE

Peki ama sana niye bu kadar sert davranıyor?

JEAN

Ben de bu soruyu kendime çok sordum.

DOMINIQUE

Annene bundan bahsettin mi?

JEAN

Annem hep onu haklı buluyor. On senedir birlikte yaşıyorlar… (Düşünceli) Tuhaf bir çift…

DOMINIQUE

Demin provadan önce sokakta annene rastladım… Bana çok sert bir bakış attı… Elinde bir şemsiye vardı… Yüzümün tam ortasına indirmesinden korktum…

JEAN

Ona sık sık rastlama riskimiz var… Şanssızlık işte, Paris’te elliden fazla tiyatro var, ama onun illa gelip seninkine komşu olanda oynaması gerekti… Birbirine bu kadar yakın, birbirinden bu kadar farklı iki tiyatro… Al sana kanıtı: Senin oynadığın oyun Çehov’un Martı’sı, onunki İyi Hafta Sonları, Gonzales… Haliyle sana hınçlanıyor…

DOMINIQUE

Ama bu haksızlık…

JEAN

Yine de tiyatro tiyatrodur… Sahnelediğimiz oyunlar birbirinden farklı olsa da kulisler, giyinme odaları, eski kırmızı kadife perdeler, sahneye çıkmadan önceki kaygılar hep aynı… Bana senin tiyatronu diğerine bağlayan gizli bir geçit olduğunu söylediler… Umarım annemin bundan haberi yoktur… Yoksa bir akşam odanı basıp seni şemsiyesiyle dövebilir…

DOMINIQUE

Sonra Caveux de gelip seni bulur, sana akıl öğretmeye başlar…

JEAN

Ben önlemimi aldım… (Okul çantasını kendine çekip kelepçe şeklindeki bileziği bileğine takar. Bilezik kapanırken madenî bir ses çıkarır. Jean kolunu öne uzatır, çanta bileğine asılı kalır.) Caveux’yü korkusuzca bekliyorum… En son görüştüğümüzde kaç sayfa yazdığımı öğrenmek için sinsi bir soru sormuştu… Sonra omuz silkti… Ağızlığından nefes çekerken yanakları her zamankinden daha çok çukurlaşıyordu. Okumadan o müsveddenin kötü olduğunu biliyorum, dedi bana, çünkü senin yaşında mesleği henüz bilmezler… ve yazmak, bir meslektir, tıpkı bale gibi.

DOMINIQUE

Zavallı Jean’cığım… Sen de bunları dinlemek zorunda kaldın demek? (Ayağa kalkar, kanepeye Jean’ın yanına oturur. Hâlâ sarkmakta olan çantayı alıp Jean’ın dizlerinin üstüne koyar.) Demin prova sırasında bir şey düşündüm… Martı’nın karakterleriyle ortak noktalarımız var… Oyundaki anne bir aktris, oğlu da yazar olmaya çalışıyor… Tıpkı annenle sen gibi… Annenin hayat arkadaşı Caveux de bir yazar, tıpkı aktrisin hayat arkadaşı Trigorin gibi…

JEAN

Caveux yazar değil… olsa olsa gazeteci…

DOMINIQUE

Canlandırdığım Nina da bir aktris… tıpkı benim gibi…

JEAN

Bakış açını anlıyorum… Ama bizimki en fazla Martı’nın yavan ve zavallı bir versiyonu olabilir.

DOMINIQUE

Niçin “yavan ve zavallı”?

JEAN

Seni kastetmiyorum. Demin prova sırasında seni dinledim, sen Nina karakterisin… Bu bir ses, bir tonlama meselesi… Sende onun sesi var… Anneme gelince, o Çehov’un oyunundaki aktris karakterin tam zıddı… Caveux ise hiçbir şekilde yazar Trigorin’e benzemiyor…

DOMINIQUE

Ama biz ikimiz? Biz Martı karakterleri gibiyiz, değil mi?

JEAN

Sen evet… Ama ben… Şu eski püskü çanta ve bileğimi saran bu kelepçeyle… Sokakta yürürken insanlar bana tuhaf tuhaf bakıyorlar… Hem Martı’daki genç adam gibi intihar etmek istemiyorum. Ben geleceğe güveniyorum.

DOMINIQUE

Ben de.

JEAN

Bir gün müsveddemi korumak için bileğime kelepçe takmama gerek kalmayacak. Sen de Çehov oynuyorsun diye annemden şemsiye yeme riskiyle yaşamayacaksın…

DOMINIQUE

Benim için endişelenme. Ben daha neler gördüm… Taşra kızıyım ben.

JEAN

Hayatta sık rastlanan bir durum… Pencereyi açık unutursunuz… hamamböcekleri fırsatı ganimet bilip odanıza girer… iri eşekarıları… haşarat… uğursuz kuşlar… Etrafınızda dönerler… Kollarınızı kavuşturup hareketsizce beklemeniz gerekir. Bilhassa dikkatlerini çekecek herhangi bir harekette bulunmaktan kaçınmalıdır… Eninde sonunda odayı terk edeceklerdir…

DOMINIQUE

Ben eşekarılarından da hamamböceklerinden de korkmuyorum. Söyledim ya, taşra kızıyım…

JEAN

Yine de seni uyarmış olayım… Caveux giyinme odana gelebilir… sana benden bahsedip… senden benimle görüşmeyi kesmeni isteyebilir… Beni olumsuz yönde etkilediğini, kadınların zararlı varlıklar olduğunu düşünüyor… Neden bilmem inatla hayatıma karışıp duruyor… Hangi sıfatla karışıyor? Hadi babam olsa neyse…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Oyun-Tiyatro
  • Kitap AdıHayattaki Başlangıçlarımız
  • Sayfa Sayısı80
  • YazarPatrick Modiano
  • ISBN9789750765544
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Mahallede Kaybolma Diye ~ Patrick ModianoMahallede Kaybolma Diye

    Mahallede Kaybolma Diye

    Patrick Modiano

    Yazar Jean Daragane, Paris karmaşasını ardında bırakıp inzivaya çekildiği bir hayat yaşar. İnsanlardan mümkün olduğunca uzak durduğu, nadiren dışarı çıktığı bir düzen kurmuştur kendine....

  2. Bir Gençlik ~ Patrick ModianoBir Gençlik

    Bir Gençlik

    Patrick Modiano

    Evet, yarın değil öbür gün yola çıkmaları gerekiyordu. Bunu düşününce Louis’nin içini bir çaresizlik duygusu kaplıyordu. Paris’te ne yapacaklardı? Bu iki İngiliz’e açılma, hatta...

  3. Hüzünlü Ev ~ Patrick ModianoHüzünlü Ev

    Hüzünlü Ev

    Patrick Modiano

    Altmışlı yıllar, bir yaz mevsimi. Victor Chmara, Cezayir Savaşı sürerken Paris’ten kaçarak Fransa-İsviçre sınırındaki küçük bir tatil kasabasına gelir. Burası görkemli otelleri, seçkin müdavimleri...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Bir Evlilikten Sahneler ~ Ingmar BergmanBir Evlilikten Sahneler

    Bir Evlilikten Sahneler

    Ingmar Bergman

    1972 Mayısı’nda Ingmar Bergman’ın kariyerinde ilk defa televizyon dizisi çekeceği haberi verilir. Bergman dizinin, “bir burjuva ideali olan güvence arayışının insanların duygusal dünyalarını yozlaştırması,...

  2. Türk Muhasebe Filozofları ~ Dursun Ali YazTürk Muhasebe Filozofları

    Türk Muhasebe Filozofları

    Dursun Ali Yaz

    Bir bilimin felsefesi varsa filozofu da olmalıdır. Muhasebe 1876 yılından beri bilimdir. Muhasebe felsefesi ismini taşıyan ilk kitap ise 1907 yılında yazılmıştır.

  3. Oyunlar 1 / Kafatası ~ Nazım HikmetOyunlar 1 / Kafatası

    Oyunlar 1 / Kafatası

    Nazım Hikmet

    Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı… Nâzım Hikmet, şairliğine...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur