Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İstanbul gezi yazıları – II – 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul
İstanbul gezi yazıları – II – 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul

İstanbul gezi yazıları – II – 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul

Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu, İstanbul’u gezmeye devam ediyor. Yıl 1989. Tarihî yarımadayı bir baştan bir başa gezen Kutlu, mimarî detaylarıyla ve değişen noktalarıyla bizi İstanbul’un bambaşka…

Mustafa Kutlu, İstanbul’u gezmeye devam ediyor. Yıl 1989. Tarihî yarımadayı bir baştan bir başa gezen Kutlu, mimarî detaylarıyla ve değişen noktalarıyla bizi İstanbul’un bambaşka bir devrine doğru yolculuğa çıkarıyor. Gezi yazıları serisinin bu ikinci kitabını da birinci kitabı gibi aynı tatla ve heyecanla okuyacaksınız.

*

SUNUŞ

İstanbul’u gezmenin bir âdâbı olduğunu biliyor muydunuz?

Doğrusu ben bilmiyordum. Kadim dostumuz hezarfen Nuri Akbayar ile öteden beri “İstanbul’u şöyle bir dolaşalım” diye planlar yapardık ya, bir türlü nasip olmadı. Olmadı ama, nasıl dolaşacağımızı öğrendik.

Efendim İstanbul’u gezmek öyle rastgele, canımızın çektiği bir yerden başlayarak olmaz.

Diyelim Eminönü’nde indik vapurdan. Eh, işte yol önümüzde; ister Ankara Caddesi’nden Bâb-ı Âli Yokuşu’na vururuz, ister Gülhane’ye doğru yürüyebiliriz.

Yok öyle şey. Dedik ya, İstanbul’u gezmenin de bir âdâbı var. Bir yere gitmek, bir yeri gezmek esas itibarı ile bir “fetih” olmak gerekir. Aksi takdirde “görenlerden” değil de sadece “bakanlardan” oluruz. Bu münasebetle İstanbul’u gezmeye de Eyüp’ten başlanılır.

Sözü nereye getirmek istediğim herhalde anlaşılmıştır. Bu bir “fetih” meselesi olduğu için “erenlerin himmeti” başta gelecektir.

Tanpınar bu babda şöyle diyor: “Eski medeniyetimiz dinî bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümünden sonra verilecek bir tek rütbesi vardı: evliyalık. Halkın sevgisini kazanmış adam mübarek tanınır, ölünce velî olurdu. Onun içindir ki İstanbul evliya ile doludur. Bunların başında fetih ordusunun şehitleri gelir. Onların mazhariyeti hak ve millet uğruna kazanılan rütbeden de üstündü. Çünkü bu ordu, genç hükümdarından en son neferine kadar mübarek bir ordu idi, tuğlarını İstanbul surlarının karşısına dikmeden asırlarca evvel övülmüştü. Hepsi velî idiler. Biz şimdi fetih tarihini garplılardan okuyor, Fatih’in hayatındaki aksaklıkları tenkit ediyor; ilim, sosyoloji filan yapıyoruz. Eskiler işi büsbütün başka türlü görüyorlar, İstanbul’u fetheden millî hamleye ilahî bir mahiyet veriyorlar, bu işte hiçbir izafîliğe yanaşmıyorlardı. Hemen her yerde, çoğu surların etrafında olmak üzere, fetih şehitlerinin mezarları vardır. Bunlar, Türk İstanbul’un tapu senetleridir.

İstanbul’da bizim hayatımız bu şehit türbelerinin etrafındaki hürmetle başladı.” (Beş Şehir).

İşte bizim gezimiz de esas itibarı ile Eyüp’ten başlamalı idi. Hatta sur dışında yatan evliyanın türbeleri ziyaret edilmeli, şehitler için mezarlardan yana Fatihalar okunmalı idi.

Daha sonra güzergâhımız yine büyüklerin yattığı mahallere doğru ilerleyecekti. Kâh bir türbeye, kâh bir çeşmeye uğrayacaktık. Böylece İstanbul, onun gerçek sahiplerinin izinden bize kendini ağır ağır açmış olacaktı.

Lakin böyle olmadı.

İstanbul’u usûl-i kadim üzre gezemedik.

Çünkü daha ilk adımda Topkapı yolumuzu kesti. Bu gezi yazılarına her gün gelip geçtiğim bir güzergâhı anlatarak başladım. Dolayısıyla ilk kitap Topkapı’dan Topkapı’ya adıyla yayımlandı (Dergâh Yay., Eylül 2021).

Ama bu defa öyle olmadı. Sur dışında yatan evliyanın türbelerine Fatihalar gönderdikten sonra gezimize Eyüp Sultan’dan başlamayı başardık.

İlk bölüm iki kıyısı ile “Haliç’i, ikinci bölüm “çepeçevre İstanbul’u” anlatıyor.

32 sene sonra bu notları yayımlamaya karar verince, gezdiğim yerlerin fotoğraflarını çekmediğime pişman oldum.

Böylece “o gün” ile “bugün”ü karşılaştırma fırsatını kaçırdık.

Yazık!

Mustafa Kutlu

10 Mayıs 2021, Başakşehir

 

UĞURLU HAVUZ

Türbeler, mezarlar ve serviler semti olan Eyüp Sultan’a güneşli bir günde giriyorum. Haliç projesinin getirdiği ferahlık her yana yayılmış. İnsanlar yeşil alanlara dağılmışlar. Laleler açtı açacak.

Eyüp Polis Karakolu’nun önünden itibaren evliyanın himmetine sığınmış derme-çatma bir çarşı ile karşılaştım.

Seccadeler, başörtüleri, tesbihler, takkeler, levhalar, halk için kaleme alınmış dinî kitaplar, dua mecmuaları, namaz hocaları, son yıllarda sayıları hızla artan Kur’ân-ı Kerim mealleri vb.

Plastik tabaklar üzerine serigrafla basılmış levhalar. Bu levhaların yaldızlı yazıları ile plastiğin izdivacı çarşıdaki arabeski belirliyor. İster istemez gecekondudan şehre dönüşüveren nevzuhur mahallerdeki garip camileri hatırlıyorum. Bu camilerde yerli yersiz kullanılan plastik eşyaları, fayans bolluğunu, acı yeşilleri. Hele ki mihrabın iki yanına plastik tasları üst üste monte edip içinden bir floresan geçirerek yapılan tuhaf lambaları. Kâğıda, taşa ve ahşap un-

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Edebiyat Gezi Kitapları
  • Kitap Adıİstanbul gezi yazıları - II - 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul
  • Sayfa Sayısı229
  • YazarMustafa Kutlu
  • ISBN9786257660761
  • Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDergah Yayınları / 2021

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Tarla Kuşunun Sesi ~ Mustafa KutluTarla Kuşunun Sesi

    Tarla Kuşunun Sesi

    Mustafa Kutlu

    Türk edebiyatının usta hikâyecilerinden Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı Tarla Kuşunun Sesi, okurlarıyla buluşuyor… Kutlu, “halk destanı” tarzında kurduğu hikâyede, bir ailenin kuşaklar boyu yaşadıklarını...

  2. Rüzgârlı Pazar ~ Mustafa KutluRüzgârlı Pazar

    Rüzgârlı Pazar

    Mustafa Kutlu

    Rüzgârlı Pazar yazarın önceki dört eserinden farklı olarak halk hikâyesinden masala doğru yürüyen bir özellik taşımakta. Bu kitap için “Bir kent masalı” tabiri kullanılsa...

  3. Vitrinde Olmak ~ Mustafa KutluVitrinde Olmak

    Vitrinde Olmak

    Mustafa Kutlu

    “Geçen asrın (XIX.) ortalarına kadar ülkemiz esnafı dükkânına vitrin yapmıyordu. (Vitrin bize batıdan gelmiş, önce azınlıklar uygula­mıştır.) Kepenkleri ve kapıyı açıyor, uygun bir yerde...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur