Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Karanlıkta Kahkaha
Karanlıkta Kahkaha

Karanlıkta Kahkaha

Vladimir Nabokov

Nabokov’un Berlin dönemi romanlarından biri olan bu kitap, bir eleştirmenin deyişiyle, “zalimane bir başeser”dir; okuru, en “fotoroman” bir durumdan, şu “insanlık komedyası” denen şeyin…

Nabokov’un Berlin dönemi romanlarından biri olan bu kitap, bir eleştirmenin deyişiyle, “zalimane bir başeser”dir; okuru, en “fotoroman” bir durumdan, şu “insanlık komedyası” denen şeyin karanlık uçurumlarına yuvarlayıverir. Nabokov neyi anlatacağını baştan söyler ve nasıl anlattığına bakmamızı ister. Duyacağımız hayranlığı baştan bilen bir insanın bütün şeytanlığıyla. Nabokov… Pınar Kür’ün çevirisiyle…

*

BİR

Bir zamanlar, Almanya’nın Berlin kentinde Albinus adında bir adam yaşardı. Zengindi, saygındı, mutluydu; günün birinde gencecik bir metres uğruna karısını terketti; sevdi; sevilmedi; ve yaşamı felâketle son buldu.

Öykünün hepsi bu kadar. Biz de hiç üstünde durmayabilirdik, eğer anlatmaktan keyif alıp kâr elde edebileceğimizi bilmeseydik. Üstelik, her ne kadar bir insan yaşamının özeti, yosunla çerçevelenmiş olarak, bir mezar taşının üstüne kolayca sığarsa da, ayrıntılar her zaman hoşa gider.

Gecelerden bir gece, Albinus’un aklına çok nefis bir fikir geldi. Fikir tümüyle ona ait sayılmazdı, doğru. Aslında Conrad’ın (ünlü Polonyalı değil, Udo Conrad: hani şu Unutkan Bir Adamın Anıları’nı, bir de son gösterisinde kendi kendini yokeden sihirbazın öyküsünü yazan adam) bir cümlesinden esinlenmişti. Her neyse, bu fikri severek, onunla oynayarak, onu geliştirerek kendi kendisine mâletmişti – aklın açık şehrinde bir şeye yasal olarak sahip olmak için yeterlidir bunlar. Bir sanat eleştirmeni ve tablo uzmanı olarak, sık sık kendi kendine oynadığı bir oyun vardı: gerçek yaşamda karşılaştığı manzaraları ve yüzleri, eski ustalardan birinin elinden çıkmış bir tabloya benzetmek… Bu oyun onun yaşamını, şahane sahte tablolardan oluşan güzel bir resim galerisine dönüştürmüştü. Derken bir gece, bilgili kafasını biraz dinlendirmek istediğinden, sinema sanatı üzerine küçük bir deneme (öyle parlak bir şey değil, çünkü kendisinin fazla yetenek sahibi olduğu söylenemezdi) yazmaya koyulduğunda, o nefis fikir geldi aklına.

O tarihlerde yeni yeni görülmeye başlanan hareketlendirilmiş renkli çizimlerle ilgiliydi bu fikir. Aynı yöntemin ünlü bir tabloya (tercihan Hollanda Ekolü’nden) uygulanması, beyaz perdede, canlı renklerle kusursuz olarak oluşturulduktan sonra tablonun canlandırılması –hareketlerin tablodaki durağan görünümle tam bir uyum içinde olması koşuluyla– ne kadar büyüleyici olurdu, diye düşündü. Diyelim bir meyhane sahnesi: küçük küçük insanlar tahta masalarda oturmuş kafa çekiyorlar, güneşli avluda atlar eyerlenmiş duruyorlar –derken hepsi birden canlanıveriyor, kırmızılı adam elindeki maşrapayı masanın üstüne bırakıyor, tepsi taşıyan kız onu tutmaya çalışan kollardan kurtuluyor, eşikteki tavuk yerden bir şeyler gagalamaya başlıyor… Olay şöyle devam edebilir: insan figürleri o resimden çıkıp aynı ressamın bir başka tablosuna, kahverengi bir gökyüzü ve donmuş kanal peyzajına girebilir, resmin eski usül yumuşak kavislerine uyarak o tarihlerde kullanılan garip patenlerle buz üstünde kayabilirler; ya da, sisler içinde, ıslak bir yolda ilerleyen birkaç atlı – sonunda hepsi başlangıçtaki sahneye dönerler; yavaş yavaş, birer birer figürler ve ışık aynı düzene döner, hepsi yerli yerine yerleşir ve film en baştaki tabloyla sona erer. İtalyan eserleriyle de denenebilir aynı şey: Uzakta mavi bir tepe, kıvrımlı beyaz bir patika, yukarı tırmanan minik minik insanlar. Hattâ, dinsel konulara da el atılabilir, ama yalnızca insan figürlerinin küçük olduğu tablolar seçilmek şartıyla. Bunu çizecek adam yalnızca sözkonusu ressam ve dönemi hakkında derin bilgilere sahip olmakla kalmayacak, aynı zamanda, üretilen hareketlerle eski ustanın sabitleştirdiği duruşlar arasında bir çelişki doğmamasını sağlayacak ölçüde yeteneğe sahip olacak… Gene de yapılabilir, evet başarılabilir böyle bir şey. Bir de renkler… çocuklar için üretilen çizgi filmlerdekilerden çok daha üstün olacaklardır. Nasıl da güzel bir öykü anlatılabilir: sanatçının görme gücünün öyküsü, göz ile fırçanın birlikte çıktıkları mutlu yolculuk, ve o sanatçının tarzından, onun kendi bulduğu renklerle donatılmış bir dünya!

Bir süre sonra bu fikrini bir film yapımcısına açtı, ama adam hiç de coşmadı. Dedi ki, böyle bir çalışma çok ince işmiş, canlandırma yöntemlerinde yenilikler yapılmasını gerektirirmiş ve çok büyük bir paraya mâlolurmuş; dedi ki, böyle bir film çok uzun ve ayrıntılı bir çalışma gerektirdiğinden birkaç dakikadan fazla süreli olamazmış ve ne kadar kısa olursa olsun milleti sıkıntıdan bayıltacağından ancak düş kırıklığı yaratabilirmiş.

Albinus bir başka sinemacıyla daha konuştu, o da işi ciddiye almaya yanaşmadı. “İyice basit bir şeyle başlayabiliriz,” dedi Albinus, “bir kilise vitrayının canlanması örneğin, hareketlenen bir arma, bir iki aziz ya da azize.”

“Korkarım olmaz,” dedi öteki. “Bu kadar fiyakalı şeylere para yatırmayı göze alamayız.”

Ama Albinus fikrinden bir türlü vazgeçmedi. Günün birinde ona Axel Rex adında çok becerikli bir adamdan sözettiler. Bir sürü garip işi başarmakta üstüne yokmuş, hattâ bir süre önce eski bir Acem masalını çizgi film olarak gerçekleştirmiş, ancak Parisli entellerin pek bayıldıkları bu filme para yatıran adam meteliksiz kalmış. Albinus bu adamla görüşmeye çalıştı, ama onun kısa bir süre önce Amerika’ya döndüğünü, orada resimli bir gazetede karikatür çizdiğini öğ…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Lolita ~ Vladimir NabokovLolita

    Lolita

    Vladimir Nabokov

    Soylu bir Rus ailesinin oğlu olan Nabokov’un Lolita’sı için özetle cinsel tutkunun dünya çapında en önemli klasiklerinden biri denebilir. Okurların yabancısı olmadığı Nabokov yine...

  2. Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı ~ Vladimir NabokovSebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı

    Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı

    Vladimir Nabokov

    “Ben Sebastian’ım ya da Sebastian ben ya da belki ikimiz ikimizin de tanımadığı bir başkasıyız.” “‘Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı’, kayboluşların, kaybedilenlerin, bir yere konulup...

  3. Solgun Ateş ~ Vladimir NabokovSolgun Ateş

    Solgun Ateş

    Vladimir Nabokov

    “Çok zordur konuşmak sevgili ölülerimizle, Rüyalardan bildiğimiz üzere! Endişemizi, kırılganlığımızı, utancımızı Görmezden gelirler. Artık eskisi gibi olmayışları İnsana fena koyar. Uzak bir savaşta ölen...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Notre-Dame’ın Kamburu ~ Victor HugoNotre-Dame’ın Kamburu

    Notre-Dame’ın Kamburu

    Victor Hugo

    Notre-Dame’ın Kamburu, dansçı Esmeralda, katedral çanlarının koruyucusu Quasimodo ve Prens Phoebus arasındaki karmaşık ilişkileri merkezine alıyor. Notre-Dame Katedrali, bu karakterlerin hayatlarını ve Paris’in sokaklarını...

  2. Çöl ~ J.M.G. Le ClézioÇöl

    Çöl

    J.M.G. Le Clézio

    Zamanın dışında, insanların tarihinin dışında kalmış bir ülkeydi burası, belki de dünya kurulduğunda diğer ülkelerden ayrı düşmüş, hiçbir şeyin doğup ölemediği bir ülke. Yıl...

  3. Ejderhaların Dansı – Kısım: 2 – Buz ve Ateşin Şarkısı 5 ~ George R. R. MartinEjderhaların Dansı – Kısım: 2 – Buz ve Ateşin Şarkısı 5

    Ejderhaların Dansı – Kısım: 2 – Buz ve Ateşin Şarkısı 5

    George R. R. Martin

    Kötülüğün yükseldiği bir vakitte olaylar; kanunsuzların, rahiplerin, askerlerin, derideğiştirenlerin, asillerin ve kölelerin büyük roller oynadığı bir sahnede geçmektedir. En zorlu dans, Ejderhaların Dansı başlamaktadır....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur