Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kim Hakiki Komünist ? TKP 1918-1920 Portreler – Polemikler
Kim Hakiki Komünist ? TKP 1918-1920 Portreler – Polemikler

Kim Hakiki Komünist ? TKP 1918-1920 Portreler – Polemikler

Emel Akal

“Hem 1908 Devrimi’ne katılan/destekleyen, hem de 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik olan veya Bolşeviklerle işbirliği yapan bu adam ve kadınlar kimdi? (…) Tek başına…

“Hem 1908 Devrimi’ne katılan/destekleyen, hem de 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik olan veya Bolşeviklerle işbirliği yapan bu adam ve kadınlar kimdi? (…) Tek başına bir adam olarak dilini bile bilmediği bir ülke olan Rusya’da Mustafa Suphi nasıl var oldu ve kimlerle çalıştı? Kimlerle siyaset yaptı? Her taşın altından neden Celal Korkmazof çıkıyordu? İttihatçılarla komünistler neden ve nasıl aynı partide bir araya geldiler? Türkiyeli komünistler arasında neden fraksiyonlar oluştu?”

Kim Hakiki Komünist?’te Emel Akal bu soruların cevaplarını arıyor. Bolşevik Devrimi’nin bütün dünyayla beraber Anadolu’yu da sarstığı ve gözleri kamaştırdığı o zamanda, kim “hakiki komünist” idi, kim komünist rolü yapıyordu?

“Hakiki komünistler”den İttihatçı zabitlere, “muallim, müderris, muharrir ve münevverler”den komünist subaylara, “İstanbul’dan gelen yoldaşlar”a Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) 1918-1920 arasındaki kuruluş sürecinin canlı portreleri çiziliyor kitapta. Elbette, odakta, Mustafa Suphi’nin portresi…

Ve polemikler: Kim Hakiki Komünist?, TKP’nin kuruluş hikâyesine ilişkin tartışmalara da yorumlar getiriyor. Emel Akal’ın TKP’nin oluşumuyla ve Milli Mücadele döneminde Türkiye solu içindeki çalkalanmalarla ilgili çalışmalarına eklenen bu yeni halka, aynı zamanda insan ve hayat hikâyeleri zenginliği sunuyor okura.

İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR………………………………………………………………………………………………………….9
Sunuş ……………………………………………………………………………………………………………………….11
İki farklı parti……………………………………………………………………………………………………. 19
TKP çalışmalarında terminoloji sorunu……………………………………………….. 21
Teşekkürler………………………………………………………………………………………………………… 24
Mustafa Suphi…………………………………………………………………………………………………25
Kafkasya 1920…………………………………………………………………………………………………45
PORTRELER……………………………………………………………………………………………………….. 57
Bolşevik Celal Korkmazof
(1877 Temirhan Şûra-1937 Moskova) (Kumuk)………………… 59
Bakü’de “Hakiki Komünistler”…………………………………………………………. 65
Dr. Fuat Sabit (Ağacık) (1887 Kemah-1957 İstanbul) ……………………. 65
Süleyman Nuri (1895 İstanbul-1966 Bakü) ………………………………………… 77
Trabzonlu Yüzbaşı Yakup……………………………………………………………………………. 91
Dr. Fuat Sabit fraksiyonu ile Mustafa Suphi arasındaki
çatışmanın kaynağı……………………………………………………………………………………….. 97
İttihatçı Zabitler…………………………………………………………………………………………….99
Halil Paşa (Kut) (1882 İstanbul-20 Ağustos 1957 İstanbul)…………99
Baha/Bahaettin Sait (Biga 1882-İstanbul 1939) Abhaz………………102
Dr. Bahaeddin Şakir (1870-1921 Berlin)……………………………………………..108
Küçük Talat (Muşkara)
(Mehmed Talat Muşkara) (1880-1959)……………………………………………….113
Bakü’de Muallim, Müderris,
Muharrir ve Münevverler …………………………………………………………………..119
Ahmet Cevat (Emre) (1878 Girit-1961 Ankara)……………………………….119
Feyzullah Sacit (Ülkü) (1882 Kırşehir-1970) ……………………………………..131
Halim Sabit (Şibay) (1883 Simbir-1946 Ankara)……………………………..137
Salih Zeki (Kuşarkov) (1883 Samsun-1940 ?) …………………………………..141
TKP ve Salih Zeki ………………………………………………………………………………………..145
Avagyan’ın kitabındaki hatalar…………………………………………………………….147
Taşkent’te Komünist Zabitler ………………………………………………………….153
Mülâzım Süleyman Sami
veya Süleyman Tevfik (Harput) Sergici
(doğum ve ölüm tarihi ?) ………………………………………………………………………….154
Rusya’daki Osmanlı subayları
neden Kızıl Ordu ile birlikte hareket etti?…………………………………………..158
Süleyman Sami – Mustafa Kemal görüşmesi……………………………………..159
Yüzbaşı Mehmet Emin (Özler ?)
(doğum ve ölüm tarihi ?) ………………………………………………………………………….164
Kayserili İsmail Hakkı (1890-?)………………………………………………………………..169
İsmail Hakkı tarafından
Doğu Sekreterliği’ne gönderilen rapor………………………………………………..175
İstanbul’dan Gelen Yoldaşlar…………………………………………………………..181
Ethem Nejat (1887 Üsküdar-1921 Trabzon) (Beseney)………………..181
Hilmioğlu (Arap) İsmail Hakkı (188? İstanbul-1921 Trabzon)…..185
Hilmi kızı Naciye Hanım: Hilmioğlu Hakkı’nın kız kardeşi …………189
Polemikler:
Mariya/Meryem Suphi ve Düğün Dedikoduları …………….191
Mariya/Meryem Suphi……………………………………………………………………………….199
Mustafa Suphi’nin evliliği hakkında …………………………………………………….201
TKP’nin Kuruluşuna İlişkin Tartışmalar…………………………………..207
Türkiye Toplumsal Tarih Vakfı/TÜSTAV………………………………………………212
TKP’nin Birinci Kongresi’ni yok sayma eğilimi ………………………………..213
Bakü’de toplanan TKP’nin Birinci Kongresi
şu nedenlerle yok sayılamaz ……………………………………………………………………218
Erden Akbulut’un “sonsözü”………………………………………………………………….. 224
Sonsöz………………………………………………………………………………………………………………… 229
Kim Kaldı · ATTİLÂ İ LHAN ……………………………………………………………………………235
EKLER……………………………………………………………………………………………………………………237
EK I Dr. Fuat Sabit Bey’in Türkiye’ye Dönüş Mektubu…………………………….239
EK II Süleyman Nuri’nin 3 Haziran 1920 Tarihinde Karabekir’e
Gönderdiği Mektup…………………………………………………………………………………..242
EK III Süleyman Nuri’nin Kongreden Sonra Alınan
Türkiye’ye Dönüş Kararına İlk İtiraz Ettiği
Ekim 1920 Tarihli Dilekçe ……………………………………………………………………. 244
EK IV Feyzullah Sacit’in bir şiiri……………………………………………………………………… 253
EK V Ahmet Cevat Emre’nin
TBMM Milletvekili Albümündeki Öz Geçmişi……………………………………56
EK VI ……………………………………………………………………………………………………………………….257
EK VIa Dr. Şefik Hüsnü’nün bir konuşmasında […] Mustafa Suphi………….257
EK VIb Dr. Şefik Hüsnü’nün Notları…………………………………………………………………..261
KAYNAKÇA………………………………………………………………………………………………………….. 265
DİZİN……………………………………………………………………………………………………………………….275

Sunuş

Bu kitap 1998’de doktora tezimi yazmaya başladığımdan bu yana süren bir merak, takip, araştırma sonucunda ulaştığım tüm bilgi, sezgi ve hissiyatın bir sentezi olarak ortaya çıktı. İttihat ve Terakki üzerine çalışırken, bir siyasi aktörün izini sürerken, askerî tarih dergilerini incelerken, ATASE’de belge toplarken, Halide Edip romanı okurken … uzun yıllar içinde bilgiler, detaylar, bağlantılar damla damla birikti.

Osmanlı Devleti’nin son demleri… Fizan’a sürülen, Paris’e kaçan veya okumaya gidenlerin, İstanbul’da Meşrutiyet’in ilanını destekleyenlerin 1908 sonrasında bir gazetede veya dergide, Türk Ocağı’nda, İttihat ve Terakki Kongresi’nde,1 Darülmuallimin veya Darülfünun koridorlarında birbirlerine değdiklerini2 gördüm. Pek çok detay giderek benim için anlam kazandı. Bu çalışmanın ilk aşamasında 1900’lerin başında Dr. Şefik Hüsnü, Mustafa Suphi, Dr. Nâzım ve Dr. Bahaettin Şakir, Celal Korkmazof’un Paris’te olduğunu; Mustafa Suphi’nin İttihat Terakki Cemiyeti’nin 1911’de kamuya kapalı toplanan son Selanik Kongresi’ne katıldığını; Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Zinetullah Nuşirevan ve Ahmet Cevat’ın komünist olmadan önce, 1910’lu yıllarda Nevsali Milli, Türk Yurdu, İslâm Mecmuası, Sırât-ı Müstakîm, Sebîlürreşâd, Bilgi Mecmuası, Say-ü Amel gibi dergilerde yazı yazdığını öğrenmek hayli şaşırtıcı idi.

Yeni Dünya gazetesinin Bakü sayılarının transkripsiyonunu yaptığımız sırada “Isırgan” ve “Islahi” imzalı entelektüel düzeyi oldukça yüksek yazıların sahiplerinden birinin Mekteb-i Mülkiye mezunu bir şair, diğerinin bir müderris olduğunu öğrenmem (Akal ve Çulfaz, 2022: 22, 42, 82, 104, 123), bende diğer TKP üyelerine daha dikkatli bakmak ihtiyacı doğurdu.

Hem 1908 Devrimi’ne katılan/destekleyen, hem de 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik olan veya Bolşeviklerle işbirliği yapan bu adam ve kadınlar kimdi? Sorular soruları kovaladı: Tek başına bir adam olarak dilini bile bilmediği bir ülke olan Rusya’da Mustafa Suphi nasıl var oldu ve kimlerle çalıştı? Kimlerle siyaset yaptı? Her taşın altından neden Celal Korkmazof çıkıyordu? İttihatçılarla komünistler neden ve nasıl aynı partide bir araya geldiler? Türkiyeli komünistler arasında neden fraksiyonlar oluştu?

Türkiye’de tarih yazıcılığı “1908 Devrimi”ni, bir devrim olarak değil son derece mütevazi bir şekilde, biraz da küçümseyerek “İkinci Meşrutiyet’in ilanı” olarak kavramsallaştırır. Halbuki egemenlik hakkının imparator-padişah-halife sultandan, yani tek egemenden alınarak anayasalı ve parlamentolu, güçler ayrılığına dayanan bir sisteme geçilmesi siyasi bir devrimdir. Osmanlı’da bu yolda on yıllarca mücadele eden, Meşrutiyet’in ilanını sağlamak için sürgün edilmeyi göze alan bir kuşak vardır. Bu süreçte yurtdışında ve İmparatorluğun dört bir yanında teşkilatlar kurulmuş, gazete ve dergiler yayımlanmış, paşalar vurulmuş, ordu isyan etmiş, Enver ve Niyazi Beyler dağa çıkmıştır.

İlham kaynağı 1789 Fransız Devrimi olan 1908 Devrimi, 1789’un sloganları olan “Liberte, Egalite, Fraternite”yi aynen çevirdi: “Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet” yani “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik”. 24 Temmuz 1908 günü Osmanlı devletinin Müslim-gayrimüslim bütün unsurları tarafından coşkuyla karşılandı, kitleler sokaklara döküldü, bayram yaptı, bir devir kapandı ve Halife Sultan’ın yetkilerinin kısıtlandığı, anayasalı ve parlamentolu bir düzene geçildi.

V.I.U. Lenin de kaleme aldığı pek çok yazıda 1908’in bir burjuva devrimi olduğunu belirterek “Genç Türk Devrimi” olarak nitelendirir.3 1925 yılında Akaretler’de toplanan TKP’nin Üçüncü Kongresi’ne sunulan “TKP Program Taslağı”nda da bu dönem “Meşrutiyet Devrimi” ve “1908 Devrimi” olarak adlandırılır (İKGTKP, 2. cilt, 2013: 195-198). Dolayısıyla, 20. yüzyılın başında ileri bir adım olan Meşrutiyet’in ilanında belirleyici aktör olan İttihatçılığa bulaşmamış memur, münevver, müderris, muharrir, mütefekkir, siyasetçi ve zabit neredeyse yoktur.

Meşrutiyet’in ilanından sonra ülkedeki hava tamamen değişir. 500 yıllık mutlakiyet rejiminin ve 30 yıllık Abdülhamid istibdadının ardından söz söyleme ve örgütlenme hürriyeti kitlelerce kucaklanır; 1908 sonrasında yayımlanmaya başlayan gazeteler, kurulan dernekler, sendikalar ve partiler, gerçekleşen işçi grevleri ile kısa bir süre de olsa gerçek bir liberal demokrasi yaşanmaya başlanır. “Jön Türkler”, “1908” öyle bir rüzgârdır ki, adım adım kendi siyasetçilerini, yazarlarını, ideologlarını ve siyasi akımları yaratır.

Herkes birbirini tanıyor mu?

Meşrutiyet’in ilanı sonrasında İstanbul’daki basın yayın hayatına hâkim olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayımladığı veya desteklediği gazete ve dergilerde sayısı çok da fazla olmayan Osmanlı münevverleri yazılar yazmaktadır. Örneğin 1912’de hazırlanıp 1914’te yayımlanan meşhur Nevsal-i Milli adlı yıllıkta Mustafa Suphi, Yusuf Akçura, Ahmet Ferit, Parvus, Ahmet Cevat, Yaşar Nezihe, Yunus Nadi vb. (Sır, 2001) gibi isimler buluşmuştur.

22 Aralık 1910’da İstanbul’da çıkan Say ü Amel [Emek ve Çalışma] adlı 15 günlük dergide yazan Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Zinetullah Nuşirevan henüz (Odabaşı, 2013) sosyalist bile değildir. Ancak yazılarından toplumsal duyarlılıklarının ne kadar yüksek olduğunu anlarız. 1910’lu yıllarda Türk Yurdu, İslâm Mecmuası, Sırât-ı Müstakîm, Sebîlürreşâd, Bilgi Mecmuası, Sayü Amel gibi dergilerde aynı hassasiyetlerle yazı yazan Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Zinetullah Nuşirevan ve Ahmet Cevat bir süre sonra komünist olacaktır.

Osmanlı burjuvazisinin temsilcisi olan, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganları ile Meclis-i Mebusan çoğunluğunu kazanıp iktidara ortak olan İttihatçılar, 1908’den sonra çözmek zorunda oldukları sorunlar karşısında şaşkına dönerler: 31 Mart ayaklanması, İtalya’nın Trablusgarp’e sömürgeci müdahalesi, Balkan Savaşı, Edirne’nin kaybı, parlamentoyu kapatan müdahale… İttihatçılar 1913’te bir darbe ile iktidarı ellerine alır ve kendileri de “müstebit”çe yönetmeye başlar. 1914’te çıkan Cihan Savaşı ile her türlü hürriyet askıya alınır.

1908’in devrimci münevverleri yazıp çizmeye devam ederken muhalif görüşler de ortaya çıkmaya başlar. Tevfik Fikret İttihatçılardan ilk kopanlardandır. Mustafa Suphi, Ahmet Ferit (Tek) 1912’de, Mustafa Kemal ve Ali Fethi 1913’te onu izler. Ama İttihat Terakki Fırkası’nın şemsiyesi altındaki Türkçü ve İslâmcı kanatlar gibi sol unsurlar da 1918’e kadar var olmaya devam eder.

Meşrutiyet’in ilanında birinci derecede etkisi olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidara geldikten sonra uyguladığı baskı rejimi, Osmanlı İmparatorluğu’nu Birinci Dünya Savaşı’na sokma suçu işlemesi ve savaş içinde yaşanan Ermeni tehcir ve kıyımı nedeni ile Meşrutiyet dönemi hakkında olumlu bir yorum yapmak hayli problemli hale geldi. Hele son yıllarda İttihatçı “düşmanlığı” ideolojik bir duruşa dönüştüğü için 1908’in ne kadar önemli ve devrimci bir dönemeç olduğunu yazmak cesaret istiyor.

Osmanlı’yı “Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet” sloganı ile altüst eden Meşrutiyet’in ilanından 9 sene sonra, bu kez 1917’de, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” sloganıyla Bolşevik Devrimi ve Almanya’daki işçi ayaklanmaları önce Rusya’yı, sonra da bütün dünyayı altüst etti. Dünya Savaşı bütün hızı ile sürerken, bazı Osmanlı vatandaşları çeşitli nedenlerle savruldukları Rusya topraklarında işçi ve köylülerin ayaklandıklarını; sömürülen sınıfların, ezilen ulusların ve kadınların ayaklanarak yüzyıllardır onları ezen ve sömürenleri alaşağı ettiğini gördü. Ortaya şu önemli soru çıkıyor: Rusya’da gerçekleşen 1917 Şubat ve Ekim Devrimleri, Rusya’ya savrulan bazı Osmanlı vatandaşlarını 10 sene önceki heyecanları ile tekrar yan yana mı getirdi? Çünkü Rusya’nın devrimlerle sarsıldığı 1917 yılında, Sovyet Rusya’da bulunan bir kısım Osmanlı vatandaşı subay, aydın ve siyasetçinin, sosyalizm mecrasında buluştuğunu görüyoruz. 1908 Devrimi’nde “Kahrolsun İstibdat!”, “Yaşasın Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet!” diyerek yola çıkan Osmanlı aydınlarının bir kısmı, kaybettiği pusulayı bu kez “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” sloganı etrafında bularak komünist oldu ya da bir dönem kendilerini böyle tanımladı.

Bir yanda sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya ve tüm ulusların eşitliğini ve özgürlüğünü savunan Bolşevizm ideali, öbür yanda onları yok etmek için elinden geleni ardına koymayan dünyanın en güçlü kapitalist devletlerinin her yönteme başvurarak bu idealin hayata geçmesini engelleme çabası… Bir yanda işçi ve yoksul köylülerle büyük bir Sovyet yurdu kurmaya çalışan Bolşevikler, diğer yanda ulus devlet kurmak isteyen Tatarlar, Başkurtlar, Kırım Tatarları, Azeri, Gürcü, Ermeni, Çerkez, Ukraynalı vb. Rusya’nın tüm azınlıkları… Bir yanda Müslüman halkların milliyetçi ve Bolşevik unsurları, diğer yanda bu halkların faaliyetlerine doğrudan müdahale eden Osmanlı… Bir yanda Kızıllar, bir yanda Beyazlar… Bir yanda Bolşevikler, bir yanda milliyetçiler…

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Müslüman Komünistler ~ Emel AkalMüslüman Komünistler

    Müslüman Komünistler

    Emel Akal

    “Milliyetler hapishanesi Çarlık Rusya’sında ezilen ulus konumundaki Polonyalı, Ukraynalı, Gürcü, Ermeni ve benzerlerinin dışındakiler, genelde tarihçilerin ilgilendiği azınlıklardan olmayanlar, yani Tatarlar, Başkurtlar, Türkmenler, Azeriler...

  2. İştirakiyuncular, Komünistler ve Paşa Hazretleri ~ Emel Akalİştirakiyuncular, Komünistler ve Paşa Hazretleri

    İştirakiyuncular, Komünistler ve Paşa Hazretleri

    Emel Akal

    Topu topu bir yıllık bir zaman dilimi: 1920 ilkbaharından, 1921 ilkbaharına kadar… Bu kısa sürede, bu dar zamanda, “Yeni Türkiye”nin iç politik sahnesi, Londra’nın...

  3. Kızıl Feministler ~ Emel AkalKızıl Feministler

    Kızıl Feministler

    Emel Akal

    Birleşmiş Milletler 1975 yılını Dünya Kadın Yılı ilan etti. Aynı yılın Haziran ayında İstanbul’da Çeliktepe’de bir gecekonduda İlerici Kadınlar Derneği isminde bir dernek faaliyete...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur