On iki kitaplık Ucubeler Sirki’ne doyamadınız mı? Öyleyse zamanda yolculuk ederek geçmişe gitmeye ne dersiniz?
33 ülkede, 30 dile çevrilen Ucubeler Sirki dizisi ile dünya çapında büyük başarı yakalayan, korku edebiyatının çağdaş ustası Darren Shan’ın kalp atışlarınızı hızlandıran muhteşem serisi Larten Crepsley Efsanesi devam ediyor…
Ucubeler Sirki’nden önce… Darren Shan’dan çok önce… Larten Crepsley’nin henüz genç bir adam olduğu fırtınalı bir dönem vardı. Yeni macerasında, çocukluğunu geride bırakan Larten bir an önce gelecekte nasıl bir vampir olacağına karar vermek zorunda. Üstelik evinden uzakta, hasta ve yalnız… İlkelerinden ödün vermeyerek efendisine ve kavmine sadık mı kalacak, yoksa dönüşü olmayan, kana bulanmış korkunç bir yolda mı ilerleyecek?
Arayış ve hastalığın yarattığı buhranın etkisiyle çıktığı deniz yolculuğunda kendisine büyük bir tutkuyla bağlı ve belki de âşık olabileceği tek kadının -Malaro’nun- öldürülmesi üzerine, geminin tüm yolcu ve mürettebatını katleden Larten, içinde nasıl bir vahşet saklıyor olabilir?
Her macerasında dehşet ve heyecan dozunu biraz daha arttıran dört kitaplık Larten Crepsley Efsanesi’nin ikinci halkası Kan Denizi, vampir edebiyatına ilgi duyan her yaştan okurun ilgisini çekecek özellikte ustaca kurgulanmış bir devam kitabı…
Unutmayın: Her vampir için son… aslında sadece bir başlangıçtır.
BİRİNCİ BÖLÜM
Cıva adıyla bilinen vampir, barın dumanaltı olmuş tavanına doğru fırlattı elindeki bıçağı. Etrafındakiler, onun başını arkaya atışını ve ağzını iyice açarak bıçağın düşüşünü bekleyişini fal taşı gibi açılmış gözlerle izlediler. İçlerinden birkaçı çığlık attıysa da, Cıva gözünü bile kırpmadan bıçağı ustalıkla takip etmeye devam etti; sonra da tam zamanında ağzını kapayıp, bıçağı sivri ucundan beş santim yukarıdan dişleriyle yakaladı. Bıçağın hâlâ sallanmakta olan sapını herkes görsün diye de kendi etrafında yavaşça döndü.
Sonra da onu ağzından çekip önündeki ahşap masaya fırlatarak dibine kadar sapladıktan sonra eğilip selam verdi. Kalabalık çılgınca alkışlarken gururla sırıtarak onları selamlayan Cıva, az ileride birkaç genç hanımla sohbet eden başka bir vampirin yanındaki koltuğa oturdu. “Gördün mü?” dedi. “Sana bunu yapabilirim demiştim.” “Bu gecelerden birinde,” dedi diğer kan emici, “zamanlamayı iyi ayarlayamayacak ve boğazına saplanan bir bıçakla son nefesini vereceksin.” “Yaşlı teyzeler gibi konuşup durma Wester,” dedi Cıva gülerek. “Bu tatlı yaratıkları korkutup kaçıracaksın yoksa. Bu gece yataklarına yattıklarında bizim yüzümüzden kâbus görürlerse çok üzülürüm.” “Bizi korkutmak için senin o sıkıcı hikâyelerinden fazlası gerekir,” dedi hanımlardan biri alaycı bir tavırla. Fakat az önce tanık oldukları gösteriden etkilendiklerine şüphe yoktu. Çok şık gri bir takım elbise giymiş, turuncu saçlara ve büyüleyici bir gülümsemeye sahip bu tuhaf adama yanaşan bir başka hanım, “Senin gerçek adın ne?” diye sordu.
“Bu sırrı yalnızca çok özel dostlarıma açıklarım,” diye mırıldanan Cıva, yanakları kızaran kızın kulağına eğilip, “Larten Crepsley…” dedi fısıltıyla. Sonra da hancıdan bir testi şarap daha istedi ve hep birlikte keyifli bir gece geçirdiler. Wester akşamdan kalma bir halde, Larten’dan önce uyanıp geceyi geçirdikleri han odasının penceresine doğru sendeleyerek ilerledi. Perdeyi aralayıp dışarıya baktığında üzerine güneş ışığı vurunca tıslayarak yeniden sıkıca kapadı perdeleri. Dışarı çıkabilmeleri için birkaç saat daha beklemeleri gerekecekti. Güneş, vampirleri anında öldürmüyordu; ama birkaç dakika içinde ciltlerinin kızarmasına, bir saatten az bir süre içinde de dayanılmaz bir acı hissetmelerine yol açıyordu. Güneş ışınlarına iki üç saat maruz kalan bir vampirden ise kömürleşmiş kemiklerden başka bir şey kalmıyordu geriye. Wester içi su dolu genişçe bir çanakta yüzünü yıkadıktan sonra duvarda asılı aynada sakalını inceledi. Tıraş olmak vampirler için zorlu bir işti. Normal jiletler bu çok sert kıllara işlemiyordu. Larten ile birlikte birkaç sene önce özel yapım çok keskin usturalar satın almışlardı ama Wester kendisininkini seyahatlerinden birinde kaybetmişti.
Larten’ın usturasını ödünç almak istemişti Wester; ama kendisinden yaşça biraz büyük olan vampir, ona eşyalarına sahip çıkma vakti geldiğini söylemişti. Şaka yapmıştı tabii, ama arkadaşına kendisini yalvarırken görme zevkini tattırmak istemeyen Wester o günden sonra sakal bırakmıştı. “Aaah, başım!” diye inleyerek yatağında doğrulan Larten, hemen sonra yeniden uzandı. “Saat kaç?” “Uyanmak için çok erken,” diye homurdandı Wester. “Dün gece ne kadar içtik biz?” “Bu konuyu hiç açmasak daha iyi.” Vampirler insanlara oranla çok daha yüksek miktarda alkol tüketebiliyorlar ve çok zor sarhoş oluyorlardı. Fakat Wester ve Larten çoğu gece doğalarına karşı gelmeyi başarıyorlardı.
“Tatlı kızlardı,” diyerek kıkırdadı Larten. “Bıçak numarama bayıldılar.” “Bunu Ucubeler Sirki’nde denesene,” dedi Wester kayıtsız bir ses tonuyla. “Orada epey ilgi çekebilir.” Bir süre önce ikili, eski dostları Bay Uzun’a rastlamışlardı. Sirk ahalisiyle eğlenceli birkaç gece geçirmişlerdi; Larten da gösteride eski sihirbazlık numaralarından birkaçını sergilemişti. İlk başlarda biraz tutuktu gerçi, ama çabucak eski formunu yakalamayı bilmişti. Bir vampir için bile çok hızlıydı elleri. Zaten takma adı da buradan geliyordu: Arkadaşlarından biri zamanında ona parmaklarının cıva gibi hızlı hareket ettiğini söylemişti. Larten ve Wester ilk kez katıldıkları Konsey’den sonra neredeyse yirmi yıldır dünyayı geziyorlardı. Sadece vampirlerin yaşamları hakkında değil, kadınlar konusunda da çok şey öğrenmişlerdi. Bu konuda yavaş bir başlangıç yapmış olan Larten şimdi kaybettiği zamanı telafi ediyor; gittiği her yerde gülüşü, kendine olan güveni ve becerikliliğiyle hanımları büyülüyordu. İkili zaman zaman efendileri Seba Nile ile görüşüyor, ama vakitlerinin çoğunu ya kendi başlarına ya da kendilerine yakın yaşlarda vampirlerle geçiriyorlardı. Vampir standartlarına göre oldukça genç sayılırlardı ve kendilerini vampir kavmine adamadan önce insanların dünyasını iyice tanımaları için efendileri tarafından serbest bırakılmışlardı.
Odalarının kapısı aniden büyük bir gürültüyle açıldı. Wester savunma pozisyonu alıp hızla döndü; ama içeriye girenin sarı saçlı, iri yarı bir vampir olduğunu görünce rahatladı. Yebba’ydı gelen. Birkaç aydır onlarla birlikte seyahat ediyordu Yebba, ancak birkaç gecedir ortalıkta görünmüyordu. “Boğazım kurudu!” diye bağıran Yebba, Larten’ın yatağını tekmeledi. “Kalk hadi lanet olasıca, kalk da bana eşlik et!” Esneyen Larten, “Wester güneşin henüz batmadığını söylüyor,” dedi. “Umurumda değil,” diyen heybetli vampir, hemen sonra bir ayı gibi kıçüstü yere çöktü ve sersemce gözlerini kırparak boş gözlerle etrafına bakındı. “Dün gece biraz fazla mı içtik?” diye sordu Wester gülümseyerek. “Aynen öyle,” diye homurdandı Yebba. “Bir kadın kalbimi kırdı. İçip derdimi unutmaktan başka ne yapabilirdim?” “Yine mi kalbin kırıldı?” diye sordu Wester şaşkınlıkla. “Bu sene dördüncü oldu sanırım.”
“Aynen…” Yebba’nın gözlerinde yaşlar birikmişti şimdi. “Vampirler aşık olmak için yaratılmamış sanırım.” “Bu sefer ne oldu?” diye sordu Wester muzipçe. “Onu ısırdın mı yoksa?” “Hey, o sadece bir defa oldu,” dedi Yebba kaşlarını çatarak. “Ayrıca bir kazaydı.” “Hangimizin başına gelmedi ki?” dedi Larten, yatakta dirseği üzerinde doğrularak. Kaşlarını çattı Wester. “Ben senin hanım arkadaşlarından birini ısırdığını hatırlamıyorum.” “Hayır ama bir seferinde…” Hafifçe öksürüp kızardı Larten. “Unutun gitsin.” “Anlat hadi!” dedi Wester keyifle. “Hadi ama Cıva, dostumuz Yebba’ya destek ol biraz.” “Pekâlâ, birkaç yıl önce hana dönmediğim geceyi hatırlıyor musun?”
“Bu dediğin her ay bir kere oluyor,” dedi Wester. “Evet ama bu farklıydı,” diye çıkıştı Larten. “Bir kızla birlikteydim ve içkiyi biraz fazla kaçırmıştım. Hana dönerken çok acıktığımı hissettim ve biraz kan içmek için birinin evine girdim. Ama çok gürültü yapınca ev sahibi kadını uyandırdım. Kadın avazı çıktığı kadar bağırmaya başlayınca da onu susturmadan odadan kaçtım.” “Neden yüzüne üfleyip bayıltmadın onu?” diye sordu Wester. Larten omuz silkti. “Sarhoştum. Vampir nefesini tamamen unutmuşum. Ben daha ne olduğunu anlayamadan bir kalabalık toplanıp beni kasaba dışına dek kovaladı. Neredeyse açık alanda kapana kısılıp diri diri yakılacaktım.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Roman (Yabancı)
- Kitap AdıLarten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi
- Sayfa Sayısı208
- YazarDarren Shan
- ISBN9789944698542
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tanrılar ve Canavarlar ~ Shelby Mahurin
Tanrılar ve Canavarlar
Shelby Mahurin
Cadı ile Cadı avcısının son savaşı başlıyor Kaderin birleştirdiği iki aşıktık biz Lou bütün hayatını annesinden ve avcılardan kaçarak geçirmişti. Reid ise cadıları kovalayarak....
- Kurtların Tarihi ~ Emily Fridlund
Kurtların Tarihi
Emily Fridlund
Minnesota’da ormanın sınırında, dağılıp gitmiş bir hippi komününden arta kalmış bir kulübede, komünün eski üyeleri olan anne ve babasıyla yaşayan on dört yaşındaki Madeline’in...
- Benim Hüzünlü Orospularım ~ Gabriel Garcia Marquez
Benim Hüzünlü Orospularım
Gabriel Garcia Marquez
Kolombiyalı yazar, bu kitapta 90 yaşındaki bir adamla 14 yaşında bir yeniyetmenin ilişkisini anlatıyor… “Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi...