Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Leventname – Çocukluğumla Buluşmalar
Leventname – Çocukluğumla Buluşmalar

Leventname – Çocukluğumla Buluşmalar

Gündüz Vassaf

“İş kuleleriyle, bahçeli evlerin ayrı dünyalarının Levent’teki yan yanalığı karikatür gibi. Topraktan kopup yükseldikçe değerlerimiz uçuşur oldu. Dinler, katedraller ve minarelerle havada aradıkları Tanrı’ya…

“İş kuleleriyle, bahçeli evlerin ayrı dünyalarının Levent’teki yan yanalığı karikatür gibi. Topraktan kopup yükseldikçe değerlerimiz uçuşur oldu. Dinler, katedraller ve minarelerle havada aradıkları Tanrı’ya yaklaştıkça yozlaştı. Bahçemizdeki somut domates, kuledeki soyut dolar oldu.”

İstanbul’un ilk planlı konut alanı olan Levent’te 1950’li yılların başından 1980’lere kadar yaşayan Gündüz Vassaf, sadece bir semtin değil İstanbul ve Türkiye’nin de değişimini anlatıyor.

Leventnâme, Gündüz Vassaf’ın çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği semte bir nevi saygı duruşu: Levent’in evleri, sokakları, insanları, dokusu üzerine geçmişten bugüne bir bağ kuran Vassaf, bir yandan şehirde ve ülkede yaşanan dönüşümü ele alıp sorgulatırken bir yandan da yeni düşüncelerin kapılarını açıyor. Mimariden kültüre, teknolojiden tarihe, yaşam biçimlerinden kent hafızasına, mahalle kültüründen tüketim alışkanlıklarına Levent’te başlayan ama orada sonlanmayan bir yolculuk…

SUNUŞ

Levent’teyim.

Evimizin önünde, anılarımı kovalamaya geldim.

Üç tekerlekli bisikletime biniyorum. “Anne, bana bak” yaşımdayım. Bir yere gitme heyecanım yok, bindim ya, yeter.

Bisikletin üstünde sonsuzdur beş yaşındayken beş dakika.

Oturma odasındayız. Babamın arkadaşları fısıldayarak Menderes’in son dakikalarını anlatıyor. İntihar teşebbüsünden sonra asılmaya götürebilmek için doktorlar ayakta tutacak kadar ilaç dayamışlar. Korkuyla tanışıyorum. Devlet korkusu…

Elâ komşum. Benden üç yaş büyük. Onu parkta kovalıyorum. Romanıyla sokağımıza adını veren Reşat Nuri’nin kızı.

Yıllar sonra birlikte yaşadık. Gece yarısı çekinerek yazmaya koyulduğumda “Babamın daktilosunun sesi de ninni gibi gelirdi” demişti.

Mafyanın zorlamasıyla satmaya mecbur bırakıldığım evimizin önündeyim. Sokağımızda evlerin hemen hepsi elden geçmiş, Levent mütevazı kimliğinden soyunmuş. Bu ne zenginlik, bu ne şatafat denilen malikaneler… Fotoğraflarını çeksem rüşvet sergisi çıkar.

Bunlardan artık bana ne?

Anı toplayıp anı mı satıyorum?

Levent’teki evimiz benden önceki geçmişimdi. Çatı katında geçen yüzyıldan kalma, henüz İkinci Dünya Savaşı’nı görmemiş, bombalanmamış, işgal edilmemiş şehirlerin seyahat afişleri… Londra, Paris, Berlin… Yeni bir savaşın çıkmayacağına inanıldığı, sömürgeleriyle palazlanmanın mutluluğunda bir Avrupa. Aynı sandıkta annemin ileride okurum diye sakladığı, her biri 12 Mart’taki doğum günüme tekabül eden çocukluğumun New York Times gazeteleri.

Psikologlar zihnimizi didik didik edip ruhumuzu soymayı marifet bilirken ilk kimliklerimizin beşiği evimizi kâle almazlar. Adımızdan sonra adresimizin dünyası ilk aitliğimizdir. Nereden nereye geldiğimizi görmek istiyorsak terapi seanslarının labirentlerinde kaybolmak yerine çocukluğumuzun o evine dönmeli.

Cenevre’de katıldığım bir Dünya Sağlık Örgütü toplantısında başkan bize seslenerek sağlığımıza en büyük tehlikenin ne olduğunu sormuştu. Aklımızdan açlık, sıtma, AIDS geçerken “Aile sofrasının dağılması” demesine şaşırmıştık.

Oysa, ruh halimizle bedenimizin, birbirimizle ilişkilerimizin en çok kendini belli ettiği yerdir aile sofrası.

Çalıkuşu 11’deki evimizde “Bugün ne öğrendik?” diye sofrada sohbetimizi açar, paradan söz etmez, dünyanın halini şikâyetten uzak tutardık. Yıllar sonra diyalogumuza, dehşet dolu yaşamına rağmen Beyrutlu dostumuz Dominique, “Bugün seni ne mutlu etti?” sorusunu eklemişti.

Leventnâme’yi okurken insandan başka canlılardan söz etmediğimin farkına varacak mısınız?

Yoksa insan yolunu, Tanrı’nın Eski Ahit’te Musa’ya buyurduğu, “Üreyin, çoğalın, yeri doldurun ve onu yönetin; denizlerin balıkları, gökyüzündeki kuşlar ve yeryüzünde hareket eden her canlı üzerinde egemenlik kurun” sözleriyle mi kaybetti? Egemenlik kurduğumuz gezegenimizde iklim krizine, yapay zekânın bilinmezliğine, savaşlara kapımız kapanmış.

Üç maymunu oynuyor, günümüzü geçmişte yaşattıkça yaşamı gömüyor, kendimize sığınıp kendimizden kaçıyoruz.

Türümüzün evriminde bizdik, giderek ben olduk. Ancak masallarımızda buluşuyoruz.

Gılgamış’tan bu yana masallarımız değil mi, bizi biz yapan? Hele bir gün uzayda yaşayacak olsak… Onlardan başka yanımıza ne alabiliriz ki?

Masallarımız, anılarımız bize iyi gelir. “Eskiden bu varmış, şu olmuş” lafı başladı mı gırla gider bohçamızdan boşalttıklarımız. Nasıl da coşar, canlanıverir anılarımız.

Anılarımız özgürdür. Anlattıkça süslenir, süslendikçe dil değiştirir. “Yazsaydım edebiyat olurdu” dedirtir. Anılarımızla dansımız yaştan yaşa farklılaşır. Çocuklar gizler, duyguları günlüklerine kilitlidir. Ara yaşlar ihtiraslı, zamanları kıt, yaşam koşuşturmasında anısızdır. Yaşlılardır, son yaklaştıkça anılarıya azıp anısızları besleyen.

Anılar çekirdek çitlemek gibidir, okudukça zamanı yumuşatır.

Benden öte bir bendir.

Leventnâme’ler ne işe yarar?

Kim bilir?

Einstein’ın da bir dönem bulunduğu Princeton Üniversitesi’nde Institute of Advanced Studies’in kurucusu Flexner İşe Yaramayan Bilgilerin Yararları kitabında tam da bunu anlatır.

O işe yaramayan şeylerdir ufkumuzu açıp yaşamımızı anlamlandıran.

Belkıs ve Ethem oğlu
GÜNDÜZ VASSAF

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İstanbul’da Kedi ~ Gündüz Vassafİstanbul’da Kedi

    İstanbul’da Kedi

    Gündüz Vassaf

    Yeryüzünde 600 milyon kedi Dilleri belli Sürtündüğünde Otomobile, çöp kutusuna, insana Hepsine egemenlik kurup “Bunlar benim!” diye bakmakta. Yeryüzünde yedi milyar insan Tek anladıkları...

  2. Cehenneme Övgü ~ Gündüz VassafCehenneme Övgü

    Cehenneme Övgü

    Gündüz Vassaf

    Geceye Övgü “Korktum ve gözlerimi Ay’a kaldırdım. Yakardım ve yakarılarım tanrılara ulaştı. İmdi, ey Ay Tanrısı Sin, Koru beni.” Gılgamış I Gece, düzen güçleri...

  3. Ne Yapabilirim? ~ Gündüz VassafNe Yapabilirim?

    Ne Yapabilirim?

    Gündüz Vassaf

    Rüyalarımız tekdüzeleşir, Böl-yönet düzeninde Birey yüceltilip bencilleştirilirken, Aidiyetlerimizin gönüllü köleleri, Belirlenmiş seçeneklerin kalebentleriyiz. Her gün yeni felaket haberiyle uyanıyorum. Ne yapabilirim? Vicdanın sızlarken sen...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Beni Yarım Bıraktın ~ Zeus KabadayıBeni Yarım Bıraktın

    Beni Yarım Bıraktın

    Zeus Kabadayı

    Şimdi yalnızlık en iyi arkadaşım… İçimde sürekli bana seslenen bir ses var, en zor anlarımda bile konuşmaktan vazgeçmiyor: “Bu hayatta çok şey gördük, geçirdik;...

  2. Rotterdamlı Erasmus ~ Stefan ZweigRotterdamlı Erasmus

    Rotterdamlı Erasmus

    Stefan Zweig

    Zweig bu denemeyi kaleme aldığında, yani 1934 yılında, ününün doruğundaydı. Eserleri, Fince ve Ermenice gibi diller de dahil, dünyanın hemen bütün konuşulan dillerine çevrilmişti ve sadece eserlerinin hangi dillere çevrilmiş olduğunu gösteren kaynakça bile başlı başına bir kitap kalınlığındaydı.

  3. İstanbul İstanbul ~ Burhan Sönmezİstanbul İstanbul

    İstanbul İstanbul

    Burhan Sönmez

    “Bir çocuk karanlığa kalmış ve dar sokaklarda yönünü şaşırmışsa orası İstanbul’dur. Eski sevgilisini bulmak için maceraya atılan gencin, siyah tilki kürkünün peşine düşen avcının,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur