Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Machiavelli’nin Bahçesi
Machiavelli’nin Bahçesi

Machiavelli’nin Bahçesi

Mark Crick

“Bir bahçıvanın namı, tıpkı bir yazarınki gibi, istenmeyeni kökünden sökmeye ve gereksiz olanı kesip atmaya dayanır.” Kafka’nın Çorbası’nda yemek tariflerini, Sartre’ın Lavabosu’nda tamirat işlerini…

“Bir bahçıvanın namı, tıpkı bir yazarınki gibi, istenmeyeni kökünden sökmeye ve gereksiz olanı kesip atmaya dayanır.” Kafka’nın Çorbası’nda yemek tariflerini, Sartre’ın Lavabosu’nda tamirat işlerini edebiyatla buluşturan Mark Crick, bu kez de bahçeciliğe el atıyor. Machiavelli’nin Bahçesi, dünyaca ünlü on iki yazarla hazırlanmış bir bahçe kılavuzu. Deyim yerindeyse kalemini bırakan yazar, eline kazma küreği alıyor. Mark Crick’in yine yaratıcılığını konuşturduğu kitapta, Bertolt Brecht’le patates yetiştirmekten tutun da, Niccolò Machiavelli’yle çim biçmeye, Henrik Ibsen’le meyve ağacı dikmeye kadar çeşitli bahçecilik tüyoları buluyoruz. Mark Crick bu kitapta yer alan bilgileri verirken kendi bahçıvanlık deneyimlerinden yararlanmış ve her bir yazar için, Dürer’den Dali’ye birçok ünlü sanatçının stilinde çizimler de yapmış. Machiavelli’nin Bahçesi, edebiyatın size bahçede yol gösterdiği eşsiz bir elkitabı.

İçindekiler

Niccolò Machiavelli ile giriş …………………………………………. 9
Raymond Carver ile askılı sepet hazırlamak …………………. 11
Bertholt Brecht ile patates yetiştirmek ………………………… 17
Isabel Allende ile bambu ayırmak ……………………………….. 27
Niccolò Machiavelli ile çim biçme sanatı üzerine ………….. 37
Henrik Ibsen ile meyve ağacı dikmek ………………………….. 43
Bret Easton Ellis ile sürgünlerin koparılması …………………. 51
Sylvia Plath ile sonbaharda soğan dikmek …………………….. 57
Émile Zola ile elle ot yolmak ……………………………………… 61
Alan Bennett ile funda bakımı ……………………………………. 69
Mary Shelley ile asmaların çoğaltılması ……………………….. 75
Martin Amis ile salon bitkisinin saksısını değiştirmek …….. 81
Pablo Neruda ile gül nasıl budanır ………………………………. 89
Resimlerin listesi ………………………………………………………. 93

Niccolò Machiavelli ile giriş 

Muhteşem okura, Okurun teveccühünü kazanmak isteyenler, onun karşısına onu en çok sevindirecek şeylerle çıkmaya alışkındırlar. Bu nedenle kişi, çoğu zaman serüvenler ve aşk öyküleri, büyük adamların ve kadınların hikâyeleri, ezilenlerin mücadeleleri ya da okurun kendi refahını ve başarılarını artırabilmesinin çeşitli yolları hakkında okur. Âlicenap kişiliğinizde bir değişim arzu etmeden ve size layık olmadığını düşündüğüm hikâyelerle vaktinizi almadan, size benim çok değerli bulduğum bir şeyi, büyük bahçıvanların ve çiçekçilerin alışkanlıkları ve yaptıklarıyla ilgili bu küçük kitabı takdim ediyorum. Uzun yıllar boyu süren çalışmalarımda, pek çok zahmetle ve çok bedel ödeyerek öğrendiklerimi bu kısacık biçimde sunuyorum. Bu kitabı, pek çok kimsenin bahçecilik eserlerini süslemekte kullandığı albenili süslerle bezemedim. Bu bilgileri verirken, uzun süreli bahçıvanlık deneyimimin yanı sıra, büyük yazarlar konusundaki çalışmalarıma da dayandım. Bir bahçıvanın namı, tıpkı bir yazarınki gibi, istenmeyeni kökünden sökmeye ve gereksiz olanı kesip atmaya dayanır.

O halde bu küçük armağanı buyurunuz, Haşmetmeap. Ve eğer bu bağ bahçe öykülerinden birazcık bile keyif alırsanız, ne büyük bir çaba ve uzun süreli çalışmayla yalnızca sizin beğeninizi ve onayınızı kazanmayı amaçladığımı göreceksiniz.

Raymond Carver ile
Askılı sepet hazırlamak

Araçlar:
Askılı sepet
Hindistancevizi lifi veya astarı
Kompost
Yavaş salınımlı suni gübre
Bitkiler
Su

O cumartesi öğleden sonra kanepede oturmuş, küçük ilanları okuyordum. Küçük ilanlardan çok şey öğreniyor insan. Nedir, diye sormayın. Annemi düşünüyordum. Bana mektup yazmış, televizyonunun bozulduğunu söylüyor, o ay biraz daha fazla para göndermemi rica ediyordu. Iris’le, onu o sabah arayıp bunun kolay olmayacağını söylememe karar vermiştik. “Kendi dertlerimiz var,” dedi Iris. “Neden herkesi biz desteklemek zorundayız?” dedi. “Ya kardeşin?” dedi. “O, annene en son ne zaman para gönderdi?” Kardeşimin hiç parası yok. Iris bunu biliyor. Geçen yaz bir ay bizde kalmıştı. Kanepede yattı. O ve Iris hiç geçinemezler. Şu anda nerede kalıyor, bilmiyorum bile. “Annen fabrikanın kapandığını biliyor,” diyor Iris. “Ona söyledin, değil mi?”

“Tabii ki söyledim,” diyorum. Ama annem yaşlı. Unutuyor. Telefon etmek için Iris’in mutfağı toplamaya gitmesini bekledim. Bana tembihlediği gibi, anneme işime son verildiğini, işlerin kötü olduğunu hatırlattım, ama bir şey fark etmedi. Annem ağladı ve onu kendi başının çaresine bakmaya bırakmakta haklı olduğumu söyledi. O konuşurken ben pencereden dışarı, askılı sepetteki kurumuş çiçeklere bakıyordum. Sonunda, ona parayı göndereceğimi söyledim. Ben telefon ederken Iris de dinliyordu. Hâlâ ortalığı topluyordu, ama birden durduğunu duydum. Telefonu kapattığımda hiçbir şey söylemedi. Sonra yatak odasından gürültüler duyuldu ve ben kanepede otururken odaya döndüğünde üzerinde paltosu vardı. Orada olduğunu gördüm, ama başımı kaldırmadım. Küçük ilanları okumaya devam ettim. Bir yandan da, yeni bir televizyon alması için anneme ne kadar az para gönderebileceğimi hesaplıyordum. Kapının çarptığını duydum.

Ardından ahşap verandada ayak sesleri. Eğilerek o askılı sepetin altından ve bakımsız çimlerden geçişi. Kiraladığımız evin sahibi o sepeti biz taşınmadan asmıştı. İlk birkaç hafta boyunca küpeçiçekleri, hercaimenekşeler, kızılderilitütünleri karşılamıştı bizi. Anahtarı kilide her sokuşumuzda canlı renkleriyle tepemizde sallanıyorlardı. Ama onları sulamayı unuttum. Benim işimmiş, Iris öyle dedi. Onun boyu yetmiyordu. Her neyse, ben unuttum. Renkler solmaya başladı ve çok geçmeden sepet kurudu kaldı; rüzgârlı günlerde hışırdıyor, ne zaman gözüm takılsa beni rahatsız ediyordu. O sabah Iris’i dinlemediğim için üzgündüm; ama o eski askılı sepete yeniden çiçek dikebilmek için onun gitmesini bekliyordum. Döndüğünde şaşırtmak istiyordum onu. Alışveriş merkezinde biraz öfkesi geçtikten sonra. Ne diyebilirdim ki? Ne yapacağımı ona söyleyemezdim, daha önce defalarca ne yapacağımı söyleyip de yapmamıştım.

Bu kez, o kadar bakım istemeyen bitkiler kullanmayı düşünüyordum. Yalnızca ara sıra tatlı birer sözcükle yaşayabilecek türden. Funda, sarmaşık, belki bir siklamen, bunların susuzluğa dayanıklı olduğunu duymuştum. Askılı sepeti, kapının yanındaki tırnakta asılı olduğu yerden indirdim. Bitkiler kuruyalı o kadar çok olmuştu ki, geriye yalnızca toz dolu sepet kalmıştı. Evimizin kapısının üstünde toz dolu bir sepet asılıydı. Düşünebiliyor musunuz? İçindekileri bahçeye boşalttım. Bir toz bulutu kalktı ve bir örümcek, verandanın altına koşturdu. Sepeti bahçedeki musluğa götürüp yıkadım. Yeşil plastik kaplı telden yapılmıştı.

Plastik yer yer yarılmış, tel pas rengine dönmüştü. Sonra arabadan bir torba kompost ve bir tepsi dolusu bitkiyi aldım. Onları basamağa, sepetin yanına koydum. Bir sigara yakıp basamağa oturdum ve bitkilerin isimlerini okudum. Birisi isimlerini küçük beyaz çubuklara yazıp saksılara saplamıştı. “Itır”, “Petunya”. Çubuklardan birinde “… amelloides variegata” yazıyordu. İsim o kadar uzundu ki, bir kısmı kompostun içinde kalmıştı. İster Yunanca ister Latince olsun, sözcüklerin hepsi bana yabancıydı. Neyse ki Bahçe Merkezi’ndeki satıcı sepete en uygun olanları seçmeme yardım etmişti. Hindistancevizi lifinden dokunmuş yuvarlak bir parçadan astar kesip sepetin içine döşedim. İlk başta astar kabarıp durduğundan, makasla birkaç kesik attım. Dairenin kenarından ortaya doğru dümdüz kesiklerdi bunlar.

Sonra elimle bastırırken üstüne biraz toprak atınca, artık kabarmadı. Sepetin kenarları boyunca, astarda çiçeklerin çıkabileceği birkaç delik açtım. Sonra komposta biraz yavaş salınımlı suni gübre karıştırdım ve ıtırları dikmek üzere deliklerin hizasına dek doldurdum. Deliklerden geçirirken yapraklarına zarar vermemek için naylona sardım ve sonra da köklerinin etrafına biraz daha kompost ekledim. İşi doğru yapmak önemliydi. Geçen sefer suni gübre kullandığımı hatırlamıyorum. Bitkiler kendi başlarının çaresine bırakılmıştı. Tıpkı annemin hissettiği gibi… Bir sigara daha yaktım ve bir kutu bira açtım. Nasılsa kanepeye dönmek için acele etmiyordum. Fabrika kapanalı beri çok zaman geçirdim o kanepede. Iris resmen orada yaşadığımı söylüyor.

Sonra, aşağı sarkıp paslı telleri saklayacak şekilde kenarlara kızılderilitütünü çiçeği yerleştirdim. Bunların çevresine de kompost ekledim ve satıcının tam ortaya koymamı söylediği bitki için yer bıraktım. Papatya benzeri mavi çiçekleriyle güzel, gür bir bitki olduğunu söylemişti. Tekrar “… amelloides variegata” yazılı etikete baktım. Felicia’ydı adı. Bir yerden çıkarıyorum bu felicia’yı. Iris’in bir zamanlar Felicia adında küçük bir kızı varmış. Ben onu tanımadan önce. Uzun süre yaşadığını sanmıyorum, birkaç saat demişti. Bir fotoğrafı bile yok.

Satıcı, askılı sepetlerde akıldan çıkartılmaması gereken en önemli şeyin, kompostu asla kurumaya bırakmamak olduğunu söylemişti. Bir kez kurudu mu, demişti, bitkiler uzun dayanmaz. Haklıydı da, son sefer öyle olmuştu. Kompostu kurumaya bırakmıştım. Hem de nasıl. Iris bir ara kendimi de kurutmayı denemem gerektiğini söyler. Bitkilerin dikimi bittiğinde sepeti yeniden askısına astım ve su almak için eve girdim. Hava kararıyordu. Eşim hâlâ eve dönmemişti. Su kabının dolmasını beklerken mutfakta etrafıma bakındım. Biraz zaman aldı. Suyun basıncında sorun ya da bir vanada arıza var. Iris, eğer perşembe banyo yapmak istiyorsan musluğu pazartesiden açman gerektiğini söyler. Her neyse, haklı, suyun hiç basıncı yok. Gerçekten ortalığı iyi idare etmişti. Derli topluydu. Her şey, tıpkı Iris’in sevdiği gibi, yerli yerindeydi. Mutfak masasının üstünde duran bir zarf hariç. Kabı musluğun altında ağır ağır dolmaya bırakıp zarfı aldım. Üstünde adım yazıyordu. Adres yoktu, yalnızca Iris’in el yazısıyla adım yazıyordu.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kafka’nın Çorbası ~ Mark CrickKafka’nın Çorbası

    Kafka’nın Çorbası

    Mark Crick

    Edebiyatın devleri mutfağa girerse… Büyük yazarların kitaplarını belki okudunuz, ama Kafka’dan K. usulü çorba, Austen’dan tarhunlu yumurta, Irvine Welsh’ten bol çikolatalı kek, Marcel Proust’tan...

  2. Sartre’ın Lavabosu ~ Mark CrickSartre’ın Lavabosu

    Sartre’ın Lavabosu

    Mark Crick

    Edebiyatın “usta” yazarlarından, evdeki her türlü tamiratı kendiniz yapabilmeniz için yararlı bir kitap! Eğer büyük yazarlar, kalemlerini “kendi işini kendin yap” kılavuzu yazmakta konuştursalardı,...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Kontrbas ~ Patrick SüskindKontrbas

    Kontrbas

    Patrick Süskind

    Koku romanı kült bir eser haline gelen Patrick Süskind, bu defa notaların dünyasına girmiş; bir kontrbasçının öyküsünü, ses tonu giderek yükselen bir monolog biçiminde...

  2. Yaz ~ Albert Camus Yaz

    Yaz

    Albert Camus

    Kışın ortasında, en sonunda içimde yenilmez bir yaz bulunduğunu öğreniyordum. Denize, güneşe her daim derin bir sevgi besleyen, Akdeniz’de kendine bir sığınak, düşüncelerine bir...

  3. Hayatta Kalanlar ~ Alex SchulmanHayatta Kalanlar

    Hayatta Kalanlar

    Alex Schulman

    Hayatta Kalanlar, büyürken birbirine yabancılaşan üç kardeşin –Nils, Benjamin ve Pierre’in annelerinin ölümü üzerine bir araya gelmelerini anlatıyor. Kardeşler, annelerinin vasiyeti üzerine çocukluk yıllarının...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur