Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mor Salkımlı Sokak
Mor Salkımlı Sokak

Mor Salkımlı Sokak

Payelll

Beyoğlu’nun arka sokaklarından birinde yaşıyor Ahu, Mor Salkımlı Sokak’ta. Komşuluk bağlarının hâlâ canlı olduğu, annelerin her mecliste oğullarına kız baktığı, yirmi beş yaşında olan…

Beyoğlu’nun arka sokaklarından birinde yaşıyor Ahu, Mor Salkımlı Sokak’ta. Komşuluk bağlarının hâlâ canlı olduğu, annelerin her mecliste oğullarına kız baktığı, yirmi beş yaşında olan kızların evde kaldı sayıldığı o sinir bozucu ama tatlı insanların bir bütün olduğu mahallelerde… Ahu’nun annesi Naciye Sultan kızını her fırsatta görücüye çıkarır ama Ahu her seferinde kaçmanın bir yolunu bulur. Hiç âşık olmadı. Bay doğru karşısına yirmi beş yaşına kadar çıkmadı. Ta ki alt katına taşınan abisinin en yakın arkadaşı Poyraz’a kadar… Annesine göre Ahu doktorlar, mühendisler ile evlenmeliydi, bir taksi şoförüyle değil. Ahu aşkını hem annesi hem de üç abisinden nasıl saklayacak? Her şey ortaya çıktığında başına neler gelecek? Hadi! Mor Salkımlı Sokak’a gidiyoruz. “Yeşil gözlü dev, ne güzel göz kırptı. Durun şoför bey, âşıklarda inecek var!” “Sevmiyor, seviyor. Ahu gözlüm, seviyor çıktı.”

*
1.Bölüm

Sen Ne Güzelsin Öyle

“Ahu!”

Şalını başının üzerinden çevirip iğneyi kumaşa tutturdu. Adının seslenilmesiyle gözlerini devirdi. Naciye Sultan sabahın sekizinde neden Ahu diye bağırırdı? Tabii ki yine bir derdi olan annesinin gelinlerine saracağı bir gün olacağını anlamıştı. Kaç evden Ahu,’ diyen iç sesiyle çantasını alelacele toparladı. “Geliyorum anaların en meleği.” Yaşayan bir cadı varsa o da kesinlikle son altı aydır annesiydi.

Etrafa göz atamadan odasından fırladı. Mutfaktan çıkan, başında bir tülbent bağlı olan anacığına bakıp yüzüne sinsi bir üzüntü kondurdu. “Ah annem, yine mi ağrıyor?”

Etine dolgun kadın, baygın ela gözlerini kapatıp salona saptı. “Sus konuşma! Sesin beynimde çınlıyor. Kahvaltı hazır değil. Git, dışarıda ye.”

Ellerini havaya kaldıran Ahu zafer işaretiyle gülümsedi. “Sen üzülme annem, ben dükkânda yerim. Hadi ben kaçtım. Bugün Bakırköy’e gideceğim, çok işim var.”

Annesi inlerken evin kapısını çekip kapattı. Ayakkabılarını giyerken aceleciydi. Üst kattan gelen terlik sesleriyle başını kaldırdı. “Günaydın yengelerim. Hayırdır sabah sabah?”

Evin büyük gelini Nuran, balık etli, esmer güzeliydi. Siyah saçlarını örten tülbentini başına bağlamıştı. Evin büyük gelini ve en sert mizaçlı olanıydı. Ama gücü kayınvalidesine pek yetmiyordu. Kocasını muma çevirmekte ustaydı. Kocasının da sözü annesine geçmeyince çekiyorlardı işte. “Anan uyku mu bıraktı?”

Küçük gelin Suzan esnerken elindeki anahtarı salladı. Sarışın güzeli genç kadın mahallenin en güzel gözlü geliniydi. Namı vardı, namı. “Kız bitmedi ya bu menopoz terörü.”

Ahu bir kahkaha patlattı. “Bitecek gibi değil, bu sabah ne istedi?”

Nuran yüzünü buruşturdu. “Pişi. Bir grup açtı, sürekli ses atıyor. Bana pişi yapın.”

Suzan kıkırdadı. “Peder bey rahmetli olmasa, korkarım bize bir de küçük kayın veya görümce gelecekti, kadın Terminatör Naciye, çarpacak adam arıyor.”

“Alt kata kiracı geliyor ya bugün,” dedi Ahu. “Dün akşam da abime sardı. ‘Bekâr adama ev mi verilirmiş, senin bacın var, yengelerin var it oğlu it,’ diye bağırdı durdu. ‘Mahalleden birinin kızına göz koyarsa sana dünyayı dar ederim Kerim,’ diye de ekledi.”

“Annesiyle kız kardeşi varmış,” dedi Nuran. “Kerim konuştu abisiyle.”

“Evet, çok efendi biriymiş,” dedi Suzan.

“Ne bok yiyorsunuz orada?” diyerek bağıran anneleri yaklaşıyordu. Kapının açılma sesiyle yürekleri ağızlarına gelirken Ahu merdivenleri inmeye başlamıştı bile. “Akşam görüşürüz,” diye bağırıyordu.

Sokağa adım atar atmaz, koşar adım terzi dükkânına yollandı. Tüm gün yapacakları aklından bir bir geçerken, işe giden mahalleliye selam veriyordu. Sıra sıra dizilmiş eski yapılar üç dört katı geçmiyordu. En fazla beş kattı ve tanımadığı çok az insan vardı. Doğup büyüdüğü sokakta hayat ona yetiyordu. Kendine ait bir terzi dükkânı vardı. Canı isterse pazar günleri bile çalışırdı. İstediği zaman açar, istediği zaman kapatırdı veya işi varsa yerine birini bırakırdı. Evinin bir sokak altındaydı; tüm sıra altı dükkân, üstü daireler olan samimi bir alandı. Mahallenin kendi işinde çalışan birkaç kadından biriydi. Tüm sokak sakinleriyle samimiydi, kapısını açık bırakıp bile gidebilirdi. Bir göz onu mutlaka korurdu. Dükkânın tam çaprazından bir taksi durağı vardı. Karşısında bir ucuzlukçu, onun yanında çiğ köfteci, onun yanında nalbur, eczane, fırın diye devam ediyordu. Kendi tarafında, hemen yanında kadın kuaförü, diğer yanında bakkal, onun yanında da pastane vardı; böyle uzayıp giden bir sokaktaydı dükkânı.

Dükkânına yaklaştığı anda karşıdan gelen ama elindeki telefona bakan genç bir adam çarptı gözüne. Aheste yürüyor, adama bakıyordu. Adam ondan önce onun dükkânın önünde durdu. Telefona öyle ciddi bakıyordu ki ne ile ilgilendiğini merak etti Ahu. Ama adamın omzunu terzinin kapalı kepenklerine yaslamasıyla dudaklarını büküp gözlerini kıstı.

Sessizce yaklaşıp adamın karşısında durdu. Adam onu fark etmeyince boğazını temizledi. Adam o an elimdeki telefondan kopup başını kaldırmadan gözlerini Ahu’ya dikti. Ahu ona, o Ahu’ya baktı bir anlık.

“Birini mi arıyorsunuz?” dedi adam.

“Ben aramıyorum. Siz arıyor musunuz?”

“Evet,” diyen adam hemen ardından, “Yani hayır,” dedi.

“O zaman kenara çekilirseniz, kepengimi açacağım.”

Genç adam telefonunu usulca indirip arka cebine tıktı. Dudakları öne uzanırken gülmemek için çaba sarf etti. Kendini komik bir durumun içinde hissetmişti. Ellerinin ayasını kıza gösterdi. “Özür dilerim, gidiyorum.”

Kıza dikkatle bakıyordu. Başını kapatan siyah, kumral yüzünü çevreleyen örtüye baktı. Yeşil hareli ela gözleri bir yaz sabahında ışıl ışıldı. O küçük biçimli ucu havada burnu… ‘Sen ne güzesin öyle…’ Mütevazı ve zevkli giyimin dikkatini çekmemesi için çaba sarf etti ama başarılı olamadı. Birden içinden kendine küfürler savurdu. Kız belki evliydi, belki nişanlı veya bağlı olduğu biri vardı. Kendine yakıştıramadığı düşüncelerle silkelendi. Ne zaman bu kadar çapkın olmuştu? Hiçbir zaman. Sabah güneşi tepesine mi vurmuştu?

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıMor Salkımlı Sokak
  • Sayfa Sayısı320
  • YazarPayelll
  • ISBN9786257522670
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviParola Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Bozkırda Bir Gece Yarısı ~ Ercan KesalBozkırda Bir Gece Yarısı

    Bozkırda Bir Gece Yarısı

    Ercan Kesal

    “Bi bardak çay koy sen. Yavaş yavaş anlatırım…” Bozkırda kış kıyamet,gece yarısı Ankara yolu, gece yarısı köy yolu… Uygunsuz bir zamanda edebiyat sofrasından kaldırılan...

  2. İyileşme Zamanı ~ Funda Uçuk Erİyileşme Zamanı

    İyileşme Zamanı

    Funda Uçuk Er

    Düştüm. Hiç kalkamayacağımı zannedecek kadar uzun kaldım yerde. Sevgili Okur, Birazdan sayfaları arasında kaybolacağınızı umduğumuz bu kitap, çok özel bir yolculuğun son parçasıdır. Serinin,...

  3. Dağınık Yatak ~ Murathan MunganDağınık Yatak

    Dağınık Yatak

    Murathan Mungan

    Söz konusu bu üç kitap, Dört Kişilik Bahçe, Dağınık Yatak ve Başkasının Hayatı´dır. Bir zamanlar yazmış olduklarınızı, günün birinde nasıl bir araya getirirsiniz? Nasıl...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur