Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Nesrin Sipahi – Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi
Nesrin Sipahi – Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi

Nesrin Sipahi – Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi

Murat Beşer

“Nesrin Sipahi, hem radyoda, hem plak dünyasında, hem de sahnelerde gerçek bir yıldızdı. (…) Tüm yeteneğine rağmen son derece mütevazı ve sakin bir karaktere…

“Nesrin Sipahi, hem radyoda, hem plak dünyasında, hem de sahnelerde gerçek bir yıldızdı. (…) Tüm yeteneğine rağmen son derece mütevazı ve sakin bir karaktere sahipti. Ekolünün yegâne temsilcisi ve bir daha benzeri gelmeyecek biriydi o.”

Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini titizlikle anlatıyor: Yeşilköy’de başlayan çocukluğun radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan büyük bir başarı öyküsüne dönüşümünü olduğu kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Sanatçının kariyerinden dostluklarına, aile bağlarından renkli anılarına pek çok detay barındıran Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.

Burhan Felek’in tarifiyle “müziğimizin yüz akı” Nesrin Sipahi’yi tanıyanlar için zevkli, yeni nesiller için ilham verici bir müzikal yolculuk…

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………………………………………………..7
Yeşilköylü bir aile …………………………………………………………………………………………………..15
Keman sesiyle başlayan müzik sevdası……………………………………………………..20
Renkli bir semt………………………………………………………………………………………………………..21
Yeşilköy-Cibali arasında mekik ……………………………………………………………………..23
Yanlış bir nikâh………………………………………………………………………………………………………..26
İlk müzik dersleri……………………………………………………………………………………………………27
“İstanbul Radyosu solist arıyor”…………………………………………………………………31
“Bu usulü çok iyi koruyacaksın”………………………………………………………………….33
Ankara rüzgârı…………………………………………………………………………………………………………34
Zeki Müren aracılığıyla gelen gazino teklifi…………………………………………..37
Radyo arkadaşlığı ve bitmek bilmeyen dersler…………………………………….39
İlk televizyon kaydı ve sivrilen bir sanatçı………………………………………………45
Ankara Radyosu “okulu”………………………………………………………………………………….49
“Gırgır” bir karakter: Sadi Hoşses …………………………………………………………….52
Bir ömür ayrılmamak üzere “Evet”……………………………………………………………54
İstanbul’a dönüş …………………………………………………………………………………………………….63
Aile hayatı…………………………………………………………………………………………………………………..67
Seçilmiş bir akraba: Yavuz Özüstün……………………………………………………………69
Konserler, turneler………………………………………………………………………………………………70
Gazino günleri………………………………………………………………………………………………………..78
1960’lı yıllar……………………………………………………………………………………………………………..85
Aşka gelen eşek………………………………………………………………………………………………………91
Severek okunmayan şarkılar da olur…………………………………………………………..92
O sahnedeyken çıt çıkmazdı ……………………………………………………………………………94
Zor zanaat…………………………………………………………………………………………………………………..94
Turne takvimi……………………………………………………………………………………………………………96
Tatlı kaçık bir adam: Şekip Ayhan Özışık………………………………………………..97
Alışılmadık bir orkestra……………………………………………………………………………………..99
İki farklı gruptan, iki farklı şarkı isteği………………………………………………..100
Değişim zamanı: 1980’li yıllar…………………………………………………………………….102
Sağlık sorunları ve jübile………………………………………………………………………………..103
Yurtdışı turneler…………………………………………………………………………………………………..105
Plaklar ve başka müzisyenlerle ilişkiler…………………………………………………125
Nesrin Sipahi’nin sanatı üzerine neler söylendi?………………………………151
DİSKOGRAFİ……………………………………………………………………………………………………..167
DİZİN………………………………………………………………………………………………………………………….178

ÖNSÖZ

O sabah kadim dostum Orhan Kahyaoğlu’ndan o telefon gelmeseydi, elinizde tuttuğunuz bu kitap kaleme alınamayacaktı: Orhan’ın okul arkadaşı olan Hasan Bülent Kahraman, NTV için “Bildiğiniz Gibi Değil” adında konuklu bir program yapıyordu. Bob Dylan hakkındaki bölüm için kendisini davet etmek istemiş ama Orhan özel sebeplerden dolayı katılamayacağını söyleyince, “Öyleyse bana bu konuda uzman birilerini önerir misin?” diye sormuş. Orhan da beni ve Gökalp Baykal’ı münasip görmüş. Programa birlikte katılacağım, bir başka kadim dostum Gökalp’in Bob Dylan konusundaki uzmanlığının (nasıl olsa onun engin bilgisinin her boşluğu dolduracak oluşunun) verdiği rahatlıkla bu teklife “Memnuniyetle” cevabını vermiştim hemen.

Hasan Bülent Bey, Kadir Has Üniversitesi’nde rektör yardımcısı ve mütevelli heyeti üyesiydi. Programın çekimleri de okulun salonlarından birinde yapılıyordu. 16 Şubat 2017 öğleden sonrasında, çekimlerden hemen önce Hasan Bülent Bey’in odasında toplandık. Hasan Bülent Bey düzenli gerçekleştirdiği Amerika ziyaretlerinden birine çıkacağı için program stokluyordu. O gün de iki bölüm birden çekilecekti ve diğer programın konuğu Nesrin Sipahi’ydi. İşte o gün, Hasan Bülent Bey’in dört duvarı kitaplarla dolu, geçtiğimiz yüzyıldan kaldığına dair hisler yaşatan odasında Nesrin Hanım ile yüz yüze tanışma şerefine nail oldum.

Nesrin Hanım’ın yanında yıllardır müzik camiasından tanıdığım menajeri Zeynep Göktürk de vardı. Zeynep, Sipahi çiftiyle 2000’li yılların başında “Bir Varmış Bir Yokmuş” isimli, Odeon katalogunun derlemesi olan CD serisinin basın lansmanında tanışmış Sony Müzik Türkiye’nin Tepebaşı’ndaki terasında. Çifti ilk gördüğünde tartışıyorlar sanmış, oysa ilişkilerinin ritminin öyle olduğunu sonradan anlamış. Daha ilk görüşmede çok sevmiş Zeynep, Nesrin Hanım’ı ve kısa süre sonra da menajerliğini üstlenmiş. Nesrin Hanım’a saygılarımı sunduktan sonra çekimleri beklerken geçen zamanı hoş bir sohbetle değerlendirdim. Güzel bir tesadüf eseri, Nesrin Hanım ile karşılaştığımız, tanıştığımız yerin babasının yıllarca çalışıp emekli olduğu eski tütün fabrikası olduğunu öğrendim. Ayrılırken neden anılarını bir kitapta toplamayı düşünmediğini sorduğumda kibarlığından “Benim yazılacak neyim var ki?” dedi. Yüzündeki sıcak tebessümün verdiği cesaretle, şayet bir gün böyle bir şey düşünürse seve seve üstleneceğimi belirtmeyi ihmal etmedim.

Aradan iki yıl geçtikten sonra aradı Zeynep; Nesrin Hanım hayatını içeren bir kitap çalışması için nihayet hazırdı. Son görüştüğümüzde yaptığım teklifin halen geçerli olup olmadığını soruyordu. Cevap vermeden evvel gülmem cevabın ta kendisiydi aslında: Nesrin Hanım için çalışma masamın üzerinde bekleyen her şeyi bir kenara itmeye elbette hazırdım. Zira Nesrin Sipahi, çocukluğumda yaşadığımız tek odaya neredeyse her gün lambalı bir radyonun cızırtılı sesiyle misafir olmuş, sesini her duyduğumuzda yoksul hayatımıza renk katmış zarif bir İstanbul hanımefendisiydi. Bilhassa babamın en sevdiği sesti.

İlk görüşme için çok heyecanlıydım; ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı konuşacaktık. Teşvikiye Camisi’nin karşısında bulunan, önünden her geçişimizde imrenerek baktığımız güzel binalardan birinin ikinci katında oturuyordu. Benim evimin bulunduğu Kurtuluş’tan 20-25 dakikalık yürüme mesafesi uzaktaydı sadece evi ama o gün, duyduğum heyecandan yol bitmek bitmemiş, binadaki asansörse sanki 50. kata çıkıyormuşçasına çıkmıştı da çıkmıştı.

Katlar çift daire ve çift kapılıydı; kapılardan birini kapatıp asansörün solunda bulunan, eskiden hizmet görevlilerinin girip çıkması için yapılmış heybetli kapıyı kullanıyorlardı sadece. Yüksek tavanlı, 200 metrekare büyüklüğündeki daire Nesrin Hanım’ın hayat hikâyesine son derece münasip biçimde döşenmişti. Ya da bir başka deyişle, evin dekoru Nesrin Hanım’ın hikâyesini anlatmak için kurulmuş bir film seti gibiydi. Duvardaki fotoğraflardan “nikel kübik mobilyalar”a, tavandaki haşmetli avizeden yerdeki taşlara varana kadar evin içinde muazzam bir “dönem havası” esiyordu. Bu tabloyu tamamlayansa bembeyaz bir cins kediydi: Beşik (adı Beşiktaş’tan geliyor). Nesrin Hanım yüzünden hiç eksik olmayan sıcak gülümsemesiyle bu hayatı adeta yüceltiyor, keyifle de yaşatıyordu.

Antika masif bir masanın karşılıklı uçlarına ilk kez kayıt için oturduğumuzda Nesrin Hanım 84 yaşındaydı. İlk dikkatimi çekenlerden biri hakkımda hiçbir şeyi unutmaması, bir sonraki ziyaretimde buna dikkat etmesi ve karşısındaki insana kim olursa olsun, yaş farkı ne olursa olsun saygıyla yaklaşmasıydı. Kahveyi değil çayı tercih ettiğimi bildiğinden her buluşmamızda bana kendi elleriyle demliyordu. İyi demlenmiş, ince belli klasik çay bardağında ikram edilen çaya birlikte yaşadığı küçük oğlu Candemir (Nesrin Ha-

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Yoldan Çıkmış Simalar ~ Murat BeşerYoldan Çıkmış Simalar

    Yoldan Çıkmış Simalar

    Murat Beşer

    Türkiye’de müzik ve müziğin seyrine dair çoğunlukla popüler, bir dönem var olup kaybolmuş ya da kalıcı şöhrete ulaşmış isimler üzerinden yazılmış epey kitap var....

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Büyük Dedem Dr. Osman Şevki Uludağ ~ İrem Ela YıldızeliBüyük Dedem Dr. Osman Şevki Uludağ

    Büyük Dedem Dr. Osman Şevki Uludağ

    İrem Ela Yıldızeli

    Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmuş. Devletin ilk milletvekillerinden, o zamanki adıyla saylavlarından biri Dr. Osman Şevki Uludağ. Hayatını ülkesinin kültürünü geliştirmeye adamış… Tıp tarihinden musikiye...

  2. Son Deha Theodor W. Adorno ~ Detlev ClaussenSon Deha Theodor W. Adorno

    Son Deha Theodor W. Adorno

    Detlev Claussen

    Frankfurt Okulu ya da Eleştirel Kuram olarak bilinen düşünce hareketinin ilk akla gelen isimlerinden olan Theodor W. Adorno, iki Dünya Savaşı, Stalin Diktatörlüğü, Soğuk...

  3. Beethoven ~ Lewis LockwoodBeethoven

    Beethoven

    Lewis Lockwood

    Genç yaşından itibaren işitme duyusunu yitirmeye başlayan ve ömrünün son on yılında hemen hemen tamamen kaybeden Ludwig van Beethoven (1770-1827), bize armağan ettiği bestelerin...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur