Bu yıl 200. yılını kutlayan Frankenstein’ın yaratıcısı Mary Shelley’den kült bir öykü: Ölümlü Ölümsüz
Shelley’nin edebi dehasını açığa çıkaran ve ilk kez Türkçeye çevrilen bu eser, sonsuzluk, ölüm ve aşk kavramlarını ele alıyor.
Ölümlü Ölümsüz, Maria Brzozowska’nın Delidolu Yayınları için resimlediği sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bir kitap.
Çocukluk aşkı Bertha’ya duyduğu aşkın yakıcılığından kurtulmak için ölümsüzlük iksirini yudumlayan Winzy, başlangıçta bunu bir armağan olarak kabul edip ebedi bir huzura kavuştuğunu düşünür. Ancak, sevdiği herkesin ölümüne tanık olmak zorunda kalan genç adam için bu sonsuzluk, kısa sürede bitmek bilmez bir işkenceye dönüşecektir.
Zamanının ötesindeki yapıtlarıyla, iki yüz yılı aşkın süredir, edebiyata yön vermeyi sürdüren Mary Shelley, Ölümlü Ölümsüz’de bir türlü ölemeyen yalnız bir adamın sessiz haykırışını gotik unsurlarla örerek şiirsel bir öyküye dönüştürüyor.
16 Temmuz 1833. Benim için unutulmaz bir tarih; işte bugün, üç yüz yirmi üç yılı geride bırakıyorum! Gezgin Yahudi1 mi? Söz konusu bile değil. Onun üzerinden on sekiz yüzyılı aşkın zaman geçip gitti. Onunla mukayese edecek olursak ben hayli genç bir Ölümsüz sayılırım. O halde, ölümsüz sayılır mıyım? İşte kendime sorup durduğum bir soru. Gece gündüz demeden, üç yüz üç yıldır bunu soruyor fakat bir yanıt bulamıyorum.
Tam da bu gün kahverengi perçemlerimin arasında gri bir saç teli buluverdim. Bu apaçık bir yaşlanma belirtisi. Kimisinin yirmi yaşına bile varmadan saçları tamamen beyazlayabildiğine göre, bendeki beyaz saç teli de üç yüz yıl boyunca gizlenmiş olabilir. Hikâyemi olduğu gibi anlatacağım ki okurlarım benim hakkımda kendi kararını kendisi versin. Hikâyemi anlatacağım ve böylelikle çekilmez bir hal alan upuzun sonsuzluğun yalnızca birkaç saatçiğini dahi olsa geçirivermiş olacağım. Ebediyen! Böyle bir şey olabilir mi?
Sonsuz yaşam! Bazı iksirler olduğunu duymuştum. Bu iksirlerin kurbanları, geçen yüz yılın ardından ilk günkü tazeliklerinde uyanmak için derin bir uykuya çekiliverirlerdi. Örneğin Yedi Uyuyanlar. Yani şu ölümsüz olma meselesi bu kadar da külfetli olmak zorunda değil. Ama ah o sonu gelmez zamanın ağırlığı! O bir türlü geçmek bilmeyen saatlerin bezdiriciliği! Oysa masallara konu olan Nurcihad2 nasıl da mutlu!
Ben öyle miyim! Yeryüzünde, Cornelius Agrippa’yı3 duymayan yoktur. İlmiyle beni ölümsüz kıldığı kadar, hatırası da ölümsüzdür. Yokluğunda, farkında olmaksızın kötücül ruhları uyandıran ve sonra üstat tarafından bizzat yok edilen talebesi de herkesçe bilinir. Rivayete göre, doğru mu yanlış mı bilinmez, adı geçen olayda meşhur simyacı filozof bir sürü talihsizlikle karşılaşır. Talebelerinin hepsi aynı anda onu terk etmiş, hizmetindekiler kayıplara karışmıştır. O uyurken, durmaksızın yanan ateşe kömür takviye edecek yahut o araştırmalara dalmış çalışırken renk değiştiren iksirlere dikkat kesilecek kimsecikler yoktur etrafında. Deneme üzerine deneme yapar, hep başarısız olur. Bir çift el yetmez çünkü nihayete ermeye. Hizmetinde bir fani bile bulunduramadığından karanlık güçler onunla alay eder.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Biraz Kuşlar, Azıcık Allah ~ Gökhan Yılmaz
Biraz Kuşlar, Azıcık Allah
Gökhan Yılmaz
“Biraz Kuşlar, Azıcık Allah” adından da anlaşılacağı gibi, çocuksu cinliklerle dolu ama yazınsal derinlikleri olan bir ilk kitap… Gökhan Yılmaz’ın, dili bir oyun hamuruna...
- Katre ~ Pınar Çelikel
Katre
Pınar Çelikel
‘’Ellerini uzat bakalım,” dedi. İki yumruğumu, neden olduğunu anlamasam da, uzattım ona. “Her şeyi böyle sıkı sıkı tutmak zorunda mısın sen?” diye sordu. Nasıl...
- Bohem Apartmanı ~ Mehmet Erikli
Bohem Apartmanı
Mehmet Erikli
Mehmet Erikli, kendisine yabancılaşmış insanın buhranlarını bir hastalığın keskin ağzında çırpınıyormuş gibi anlatıyor. Sokakların yalnızlığını taşıran kederi bir kalbin vezni gibi örüyor öykülerinde…Gerçek diye...