Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Stres ve Ötesi
Stres ve Ötesi

Stres ve Ötesi

Seran Şimşir

İnsanlık, var olduğundan beri onu korkutan, kaygılandıran, zorlayan durumlarla baş etmeye çalışıyor. Üstelik tüm bu zorlu deneyimler âdeta genetik aktarım gibi insanlık kütüphanesinde yerini almış, her yeni nesil kendinden öncesinin stres unsurlarına yenilerini eklemiş durumda. Şaşırtıcı olansa, dünya deneyimi zaman içinde insanlığa yepyeni beceriler ve güçler katmış olsa da stres karşısında hâlâ savunmasız kalabilmemiz.

İnsanlık, var olduğundan beri onu korkutan, kaygılandıran, zorlayan durumlarla baş etmeye çalışıyor. Üstelik tüm bu zorlu deneyimler âdeta genetik aktarım gibi insanlık kütüphanesinde yerini almış, her yeni nesil kendinden öncesinin stres unsurlarına yenilerini eklemiş durumda. Şaşırtıcı olansa, dünya deneyimi zaman içinde insanlığa yepyeni beceriler ve güçler katmış olsa da stres karşısında hâlâ savunmasız kalabilmemiz. 

21. yüzyılın hızdan ibaret ruhunun bünyemizdeki etkileri tartışılmaz. Ancak artık şunu da biliyoruz: Stres sadece zihinsel ya da sinirsel bir durum değil; stres, aynı oranda sistemik bir dinamik.

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ

STRES ÜZERİNE BİR 21. YÜZYIL YORUMU …………………………………13
1. KISIM: STRESE DAİR YENİ BİR TANIM YENİ BİR KAPSAM,
YENİ BİR VİZYON
1. BÖLÜM
STRES NEDİR? …………………………………………………………………………………………..19
BEYİN, BAĞIRSAK VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ…………………………………………..23
MUHTEŞEM ÜÇLÜ: BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ-BAĞIRSAK-BEYİN ………………26
Stresten Kaçmak Değil, İç Dinamiklerimizi Kuvvetlendirmek……………..27
2. BÖLÜM
BAĞIRSAK-BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ-BEYİN İLİŞKİLERİ……………………………..29
İKİ SİSTEM ARASINDAKİ FİZYOLOJİK İLİŞKİLER …………………………………31
Beyin – Bağırsak
Bağışıklık Sistemi-Bağırsak
Bağışıklık Sistemi-Beyin
BEDENİ DIŞ DÜNYADAN AYIRAN SADECE BİR HÜCREDİR………………..34
Stres Cevap…………………………………………………………………………………………..35
2. BÖLÜME ÖZEL EK-1……………………………………………………………………………..44
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELERİ NASIL ÇALIŞIR?………………………………….
BEYİN-BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER ………………………….49
Beynin Stres Reaksiyonu…………………………………………………………………………….50
Beyinde İnflamasyonun Diğer Nedenleri……………………………………………………58
Vaka 1: Stres Karşısında Erken Dönemdeki Değişimler ……………………………..60
Vaka 2: Stres Karşısında Orta Dönemdeki Değişimler………………………………..61
Vaka 3: Stres Karşısında İleri Dönemdeki Değişimler…………………………………62
2. BÖLÜME ÖZEL EK-2……………………………………………………………………………..64
STRES VE BAĞIRSAK İLİŞKİSİ
İrritabl (Huzursuz) Bağırsak Sendromu……………………………………………………..64
Majör Depresyon………………………………………………………………………………………..66
BEYNİMİZİ NASIL KORUYABİLİRİZ ……………………………………………………….67

GİRİŞ

STRES ÜZERİNE
BİR 21. YÜZYIL YORUMU

Çocukluk dönemlerimi hatırlıyorum. 1960’lı yıllar. Dünya Savaşı sonrası iyilik, sevgi ve birlikteliğe daha önem verildiği seneler. Her şey şu âna kadar olduğundan daha doğaldı. İlişkiler de öyleydi. İkili ya da çoklu birliktelikler, sohbetler, paylaşımlar yoğun yapılıyordu. İnsanların daha fazla güldüğü, kahkaha attığı, hayatı daha umutla algıladığı dönemlerdi. Paylaşımların ve dertleşmelerin sağladığı stres yönetimine yönelik birçok yardımcı unsur, insanların mutlu, keyifli ve dış etkenlere daha dirençli olmalarını sağlıyordu. Şimdilerde ise her şey çok daha sanal. İnsanlar birbirleriyle doğrudan iletişim kurmuyor, herkesin bilgisayarı var. Telefonların işlevleri çok arttı. Birçok gereksinim onlarla karşılanıyor. Direkt sohbet yerine telefonlarla irtibat kurmayı, yazışmayı, mesajlaşmayı daha çok önemsiyor insanlar. Araya mesafeler girdikçe birbirleriyle yaşadıkları duygusal süreçler de kendi içinde doğal olarak sekteye uğruyor.

Ayrıca şehir ve endüstriyel hayat insanları doğadan kopardı. Güneşin doğduğunu ya da battığını bile göremeyen, fark edemeyen milyonlar var. Daracık odalarda, duvarlar arasında günlerini geçiriyorlar. Doğal olmayan beslenme şartlarında, endüstriyel yaşam şartlarının bütün yükünü, yine iş ilişkileri çerçevesinde, yüzeysel diyaloglarla sürdürüyorlar. Bunları anlatıyorum çünkü dünya da, yaşamımız da çok hızlı seyreden değişim süreçleri içinde. Bunun farkında olmak çok önemli. Sağlık ve diğer birçok konudaki alışagelmiş yaklaşımlar için de geçerli bu.,

Yirmili yaşlara kadar büyüme ve gelişme döneminde olan insan bedeni yirmili yaşlardan sonra genelde yıpranma sürecine girmeye başlar. İleride oluşabilecek olumsuz şartlara göre de vücut birtakım tedbirler alır. Böyle ihtimallere yönelik kendi içinde rezervler biriktirir. Bu organ fonksiyonları için de öyledir, element, vitamin, aminoasit ya da hormon düzeyleri için de. Kaba bir oranlamayla üçte birlik bir miktarı genelde normal yaşamını idame ettirmek için kullanır. Organlardan örnek verirsek, hayat idamesi için karaciğerin üçte biri, akciğerin üçte biri, böbreğin üçte biri yeterlidir. Üçte ikilik rezervin beden için büyük bir avantaj olduğu düşünülse de genelde insanın bu rezervle ilgili farkındalığının olmaması sebebiyle onları cömertçe harcayabildiği bir süreç yaşanır. Çünkü bu rezervler tükenmeden hastalık ortaya çıkmadığından kişi bunları idrak edemez. Bu farkındalık tıpta özellikle son yıllarda farklı yaklaşımların ortaya çıkmasını sağlamıştır.

“Hastalıkları önleyici yaklaşım” dediğimizde genelde hasta olmadan kontrol ve tedbir almak anlaşılmaktadır. Yeterli gibi görünmekle birlikte konunun derinliğinin tam olarak anlaşıldığını düşünmüyorum. Çünkü burada hedeflenmesi gereken durum rezervlerinizin neresinde olduğunuzdur. Yapılan periyodik kontrollerin (check up) bu şekilde analiz edilmediği takdirde yeterli katkısının olmayacağı açıktır. Çünkü alınmış olan laboratuvar sonuçlarının referans aralıkları içinde olması, kişinin henüz hasta olmadığını göstermekle birlikte, olup olmayacağı konusunda çok fazla fikir vermeyecektir. Bu sebeple kişiye özgü bir değerlendirme çok önemlidir. Bunun için bütün bulgular aralarındaki ilişkiler göz önünde tutularak analiz edilmeli, böylece kişinin potansiyel rezervi bulunmalıdır.

1. BÖLÜM

STRES NEDİR?

Ahmet çok çalışan, sorumluluk sahibi, işini de fazlasıyla önemseyen bir mali müşavir. Yılların bir getirisi olarak son zamanlarda kendini yorgun ve tükenmiş hissediyor. Artık emekliye ayrılması gerektiğini, yılların acısını dinlenerek çıkarmayı düşündüğü dönemde pankreas kanseri olduğunu öğreniyor. Şimdi hayatını tehdit eden bu durumla başa çıkmaya çalışıyor.”

“Burçak çalışkan bir öğrenci. Aile içinde yoğun baskı görüyor. Çıkış yolu olarak başarı endeksli çalışmaya odaklanmış. Sınav dönemlerinde artan karın ağrıları ve ishalden şikâyetçi. Bağırsak spazmı ve dışkılamayla ilgili sıkıntıları var.”

“Dursun borsa işlemcisi. Çok yoğun baskı altında uzun senelerdir işini sürdürmeye çalışıyor. Son dönemlerde performansında düşme hissediyor. Hafızası da eskisi gibi değil. İsimleri ve bazen önemli işleri unuttuğunu söylüyor. Demans ya da Alzheimer endişesi taşıyor.”

Aslında benzer birçok deneyim ve hikâye toplum hafızasında var. Stres bazen dönemsel, bazen gündelik olaylarla hayatımıza dâhil olduğu kadar bazen de hayatımızın bir parçası olur. Büyük üzüntü ya da stres sonrası kişilerin genelde ciddi bir hastalığa yakalandığını sık duyarız. Genel olarak stresli bir yaşam sürmek insan sağlığına önemli zararlar verebilir. Hangimiz şu tavsiyeyle hayatımızın bir yerinde karşılaşmadık ki: “Stresten uzak durun!” Bunun nasıl olacağı, ne şekilde mümkün olacağı kısmı açıklamasız kalsa da artık herkes stresin zararları konusunda hemfikir.

Peki nedir bu stres? Stres… Latince germek sözcüğünden geliyor. Türkçeye uygun değil, bu nedenle söylemesi zor. Buna rağmen yediden yetmişe herkesin en sık kullandığı kelimelerden biri. Üstelik geniş anlamda kullanıyoruz. Birçoğumuz hem kaynağını hem de vücutta oluşturduğu etkiyi aynı kelimeyle ifade etmeye çalışıyoruz. Tam olarak ne anlama geldiğini, vücuttaki etkilerini, ruhsal olarak nelere sebep olduğunu ne kadar bildiğimiz tartışılır, ama nihayetinde hepimiz çoğunlukla aynı şeyi düşünüyoruz.

Çağımızın en büyük problemlerinden biri olan stres hakkında biraz daha detaylı bir projeksiyon yapalım. Stresin sağlık denkleminde fizyoloji açısından çok önemli bir fonksiyonu olmasına rağmen biz onu daha çok “ruhsal/psikolojik gerilim” ifadesi olarak kullanıyoruz. Haksız da sayılmayız, çünkü bu terimin içine o kadar çok duygu giriyor ki tüm bunları tek kelimeyle açıklamaya çalışınca bunca duygu arasından gerçekten stresli olup olmadığımızı anlayamıyoruz. Genellikle strese sadece yoğun iş hayatı olan, trafikte saatler geçiren ya da geçim sıkıntısı çeken insanların meselesiymiş gibi yaklaşıyoruz. Oysa stres dert, tasa, keder, hüzün, kaygı, sıkıntı, üzüntü gibi birçok duygudurumunu içinde barındırıyor.

Stresle tanışıklığımız bebeklik çağında başlıyor. Açlık başta olmak üzere temizlik, ısınma, temas, sevgi gibi ihtiyaçlarımız karşılanmadığında strese giriyoruz, ağlıyoruz, kızıyoruz. Biraz daha büyüyoruz, oyuncağımız elimizden alınınca aynı tepkileri gösteriyoruz, belki de geri almak için mücadele ediyoruz. Bazen de aile içindeki sorunlar stresimizin kaynağı oluyor. Eğitim çağına geldiğimizde okul ortamına alışma, sınavlar, arkadaş çekişmeleri de aynı etkiyi yaratıyor. Anne-babamızın kısıtlamaları, yakınlarımızı kaybetmek, âşık olmak, ilişkilerdeki problemler ve kalp kırıklıkları da stres kaynağı oluyor.

Artık bir yetişkin olmaya adım attığımızda ise işe gitmek, para kazanmak, başarı peşinde koşmak, yöneticimizin istekleri, geçinmeye yetmeyen maaşlar yeni stres kaynaklarımız oluyor. Öte yandan trafik, komşuluk ilişkileri, ülkenin genel durumu, çevre kirliliği, soğuk hava, aşırı sıcak, ses ya da görsel kirlilik, uyku bozuklukları, hatta kâbus görmek de birer stres kaynağı. Hastalıklar, aşırı yapılan egzersizler, spor müsabakaları ve daha niceleri… Anlaşıldığı üzere vücudumuzu olumsuz etkileme ve iç dengemizi bozabilme gücü olan her uyarı, bedenimiz için bir stres kaynağı. Dolayısıyla ne kadar korunmaya çalışsak da o yaşamımızın bir parçası. Onunla yaşamayı, onu dengelemeyi öğrenmek mümkün, ancak bunu fark etmediğimizde ya da fark ettiğimiz hâlde dengelemeye çabalamadığımızda vücudumuzu yiyip bitiriyor. Bu nedenle yeni bilgiler ışığında stresin vücuttaki etki mekanizmalarını bilmek ve zararlarına karşı önlemler almak önemli.

Dünyada her geçen gün daha çok bilinir olan “kişiye özgü ve bütüncül yaklaşımla sağlıklı ve uzun yaşam” çalışmalarından önceki kitabım Bedenin Senin Evrenin’de bahsetmiştim. Bu yaklaşımlar bizlere vücut içinde çoklu sistemlerdeki aksamaların ve uzun metabolik süreçlerin hastalıklara neden olduğunu gösterdi. Aslında benim galaksi boyutunda karmaşık bir yapı olarak tanımladığım bedenimizin iç evreni, ahenkli çalışmasının bozulmaması için de olağanüstü önlemler alır. Bunların içinde iki organ ve bir sistem arasındaki ilişkiler hastalıkta da sağlıkta da ön plana çıkmaktadır diyebiliriz.

BEYİN, BAĞIRSAK VE
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

Bir üçgen düşünelim. Üçgenin bir ucuna beyni, bir ucuna bağırsakları, bir ucuna da bağışıklık sistemini yerleştirelim. İşte bu üçgenin tam ortasına, bu ilişkileri derinden etkileyen, değiştiren ya da düzeltebilen süreci, yani stresi koyabiliriz. Tüm bu sistemleri bu kadar güçlü bir şekilde etkileyen stresi ve ötesini daha iyi anlatabilme, böylece sağlıklı kalma ya da hastalıklarla baş edebilmenin yeni yollarını gösterebilme isteğim elinizdeki bu kitabın doğuş nedeni. karşı fizyolojik, biyolojik veya psikolojik olarak tepki verir. İşte bu tepki sürecinin adı “stres”tir. İnsan bedeni, yaşamı boyu değişken çevre koşulları nedeniyle etkisinde kaldığı sayısız stres yaratıcı unsura karşı olağanüstü çabayla iç dinamiklerini dengede tutmaya çalışır. Bunun için iç içe geçmiş birçok mekanizmayı devreye sokarak başarılı da bir performans sergiler.

Bu kitapta sizlere bu süreçleri ve insan bedeninin nasıl başarılı olduğunu da anlatacağım. İlk insandan bugüne stresin kaynağı da, yapısı da değişti. İlk çağlarda stres kaynağı yırtıcı bir hayvan ya da düşman kabilelerdi. Var olma mücadelesi veriliyordu ve ömürler kısaydı. Günümüzde ise endüstriyel yaşantının getirdiği tehditler ağırlık kazandı. Yani yüzyıllar içinde yük hem çeşitlendi, hem de fazlasıyla arttı. Bugün trafik, iş yükü, kötü beslenme, hareketsizlik, toksinler, GDO’lu ürünler, radyasyon, kapalı ortamlar, iş baskısı, uykusuzluk gibi çoklu nedenler stres kaynağı olarak vurgulanabilir. Buna rağmen insan ömrünün uzaması tezat gibi görünse de bunun asıl nedeni bedenimizi artık daha iyi tanıyor olmamız ve artan tedavi olanakları.

Bu tehditleri azaltmada bilinçli seçimlerle bedene yardım etmek, sağlıklı kalabilmenin koşulu olarak görünüyor. Bunun için de öncelikle stresimizi fark etmek ve mekanizmalarını bilmek önem kazanıyor. Buradan yola çıkarak sık sık ifade ettiğimiz ama farkındalığımızın az olduğuna inandığım stres ve etkileri konusunda yeni bilgileri bir araya getirdiğim bu kaynak, sağlığınıza ve uzun yaşamınıza katkı sağlarsa ne mutlu bana.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur