Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sürgün
Sürgün

Sürgün

Turan Akıncı

Turan Akıncı, II. Abdülhamit’in Yıldız Sarayı yıllarının ve Selanik sürgününün izini sürdü. Yıldız Sarayı’ndaki siyasal yaşamın yanı sıra padişahın tutkularını ve meraklarını da araştırdı.

Sultan II. Abdülhamit, 33 yıllık hanedanlığının sonunda Mebusan Meclisi’nde yapılan oylama ile tahttan indirildi. Osmanlı tarihinde ilk kez bir padişah meclis kararıyla tahttan indiriliyor ve yine ilk kez İstanbul dışına sürgün ediliyordu. Padişah Selanik’te Allatini Konağı’nda 3,5 yıl yaşadı.

Turan Akıncı, II. Abdülhamit’in Yıldız Sarayı yıllarının ve Selanik sürgününün izini sürdü. Yıldız Sarayı’ndaki siyasal yaşamın yanı sıra padişahın tutkularını ve meraklarını da araştırdı.

Bu arada onun parasal ilişkilerini de ortaya çıkardı. Adeta bir serüven romanı gibi okunan bu kitap, dönemin az bilinen olaylarını gözler önüne seriyor.

***

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ, 7
I.
Sultan II. Abdülhamit ve Yıldız Sarayı, 9
II.
Yıldız Sarayı’nda Siyasal Yaşam, 29
III.
Yıldız Sarayı’nda Günlük Yaşam, 63
IV.
Yıldız Sarayı’nda II. Meşrutiyet’in Ayak Sesleri, 101
V.
Abdülhamit Tahttan İndiriliyor, 117
VI.
Selanik Sürgünü, 135

VII.
Yıldız Sarayı’ndan Kalanlar, 183
VIII.
Sultan II. Abdülhamit ve Hassa Hazinesi, 193
IX.
Sultan İstanbul’a Dönüyor, 219
SONUÇ, 231
NOTLAR, 233
KAYNAKÇA, 245
DİZİN, 249

GİRİŞ

Sultan II. Abdülhamit tahta çıkınca, babasının yaptırdığı Dolmabahçe Sarayı’nda oturmak istemedi zira padişahın deniz yılgısı vardı. Beşiktaş’ın Yıldız tepesinde kendine bir dünya kur.du. Sultan Abdülaziz devrinde yapılmış olan Yıldız Sarayı’nı ya.şam düzenine göre ek binalar yaptırarak büyüttü. Hünkâr, tüm saltanatı boyunca 33 yıl bu dünyada yaşadı.

Osmanlı Devleti, onun dönemine kadar sadrazam ve vükela meclisi tarafından yönetilirdi ve yönetim yeri Babıâli idi. Abdülhamit döneminde, Sadrazam Mehmet Sait Paşa’nın da teşvikiyle Babıâli’nin yetkileri azaltıldı ve yönetim gücü Yıldız Sarayı’na geçti. Zaman içinde sarayda ikinci bir devlet kadro.su oluştu. Siyasi yönetim ve padişahın özel hayatı birbirinin içi.ne geçti.
Kitabın ilk bölümünde Sultan II. Abdülhamit’in 33 yıl süren Yıldız Sarayı döneminin satır başları yer alıyor. Bu dönemi anla.tırken padişahın özel hayatından da kesitler verildi. Hünkâr’ın İstanbul’daki yaşayış düzenini anlamadan, sürgündeki Selanik günleri anlaşılmazdı.

Saltanatının son yılında Rumeli’de sorunlar yaşandı. Meşrutiyeti tekrar ilan etmesi için yoğun baskılarla karşı karşıya kaldı. Sultan, geleneksel “idare-i maslahat” usulü ile bu dönemi de yöneteceğini sanıyordu ama saraydaki hesap Rumeli şehirleri-ne uymadı. Bunun üzerine saray sertleşme politikasını benim.sedi. Rumeli’de ortaya çıkan cemiyet de buna aynı şekilde cevap verdi. Sonunda sarayın sertleşme politikası Rumeli sokakları karşısında yenilgiye uğradı. Hünkâr 24 Temmuz 1908 günü
II. Meşrutiyet’i ilan etmek zorunda kaldı.

Meşrutiyet sonrası sultan yönetim gücünü paylaşmak iste.medi zira yılların bir alışkanlığı vardı. Yıldız Sarayı, 31 Mart İsyanı’na giden yolda meşrutiyet muhaliflerini el altından des.tekledi hatta muhalif gazetelere parasal destek sağladı. Sonunda İstanbul’da bir isyan yaşandı, meşrutiyet yanlısı birçok milletvekili sokaklarda hunharca öldürüldü ve Mebusan Meclisi isyancılar tarafından işgal edildi. Bunun sonucunda Hareket Ordusu Selanik’ten gelerek isyanı bastırdı. Bu olayların ucu sonunda Yıldız Sarayı’na dokundu.

Sultan II. Abdülhamit, 33 yıllık padişahlığı sonunda 27 Nisan 1909 Salı günü Osmanlı Mebusan Meclisi’nde yapılan oylama ile tahttan indirildi. Osmanlı tarihinde ilk defa bir padişah meclis kararıyla saltanatını kaybetti ve İstanbul dışına sürgüne gönderildi. Sultan II. Abdülhamit, Selanik Allatini Konağı’nda 3,5 yıl sürgün hayatı yaşadı. Bu dönemde Hassa Hazinesi’ne olan borç.larından dolayı eski padişahın ödeme sorunları çıktı. Saltanat ha.zinesinin devlet hazinesine olan borçlarından dolayı eski padişahın servetine el kondu ve mücevherleri Paris’te haraç mezat satıldı.

1912 yılı ekim ayında Yunanlılar Selanik şehrini almak için harekete geçti. Bu dönemde padişahı Selanik şehrinden çıkarmak gerekti. Selanik-İstanbul demiryolu Balkan Savaşı sebe.biyle Bulgarların kontrolüne geçmişti. Padişah Selanik’ten deniz yoluyla İstanbul’a nakledilecekti ama hünkârın ulaşımı için Osmanlı Devleti’nde gemi bulunamadı. Sonunda Almanlar imdada yetişti ve SMS Loreley gemisiyle zat-ı şahane yola çıkabildi.

SULTAN II. ABDÜLHAMİT VE YILDIZ SARAYI

Beşiktaş, Yıldız sınırlarında eğimli bir arazi üzerine bu.gün çok sayıda köşk ve kasırdan meydana gelen saray Sultan
II. Abdülhamit döneminde en gelişmiş haline ulaşmıştır. Yıldız Sarayı bugün 500 bin metrekarelik bir alana yayılmıştır. Osmanlı devrinde “Kazancıoğlu Bahçesi” adıyla anılan bu koruluk, ilk olarak Sultan I. Ahmet (1603-1617) döneminde, padişahın “Hasbahçe”leri arasına katılmıştır.1 Sultan IV. Murat (1623-1640) ve Sultan III. Selim (1789-1807) dönemlerinde hanedan tarafından kullanılmıştı. Sultan III. Selim’in, annesi Mihrişah Valide Sultan için yaptırdığı bir köşke “Yıldız” ismi verildi. Bu isim bugüne kadar devam etti. Sultan Abdülmecit mevcut kasırları yıktırarak 1842’de annesi Bezmialem Valide Sultan için Kasr-ı Dilküşa adıyla yeni bir köşk yaptırdı. Bu köşk zaman içinde çeşitli tadilatlar yapılarak Valide Sultan Köşkü’ne dönüştü.

Bu yapıların bir saraya dönüşmesi Sultan Abdülaziz döneminde oldu.Sarayın önemli daireleri olan Büyük Mabeyn Kasrı, Çit Kasrı, Malta ve Çadır Köşkleri Sultan Abdülaziz döne.minde inşa edildi. Sultan II. Abdülhamit’in deniz korkusu vardı ve tahta çıkınca deniz kenarındaki Dolmabahçe Sarayı’nda yaşamak istemedi. Yıldız Sarayı’nı kendi yaşantı düzeyine göre yeniden yapılandırdı ve otuz üç yıllık padişahlığı süresinde Yıldız Sarayı’nda yaşadı. Sultan II. Abdülhamit döneminde bu alana Küçük Mabeyn Kasrı, Cariyeler Dairesi, Agavat Dairesi, Şale Köşkü, Yıldız Camisi, saray tiyatrosu, marangozhane, eczane, tamirhane, kilithane, çini atölyesi, kütüphane, şehzade köşkleri inşa edildi ve bugünkü saray ortaya çıktı. Yıldız Sarayı ve dış bahçesi olan Yıldız Parkı dört metre yüksekliğindeki duvarlarla çevrilmiştir. Büyük saray bahçesi içerisinde çok sayıda ağaç bu.lunmaktadır.

Topkapı Sarayı, çok uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin yönetildiği bir yapılar bütünüdür. Saray, avlular etrafına inşa edilmiş karmaşık yapılardan meydana gelir. Konumu itibariyle birbirinden farklı olan dört ayrı avludan meydana gelen saray, doğu tipi bir saray örneğidir.

Yıldız Sarayı büyük saray alanı içerisinde genelde birbirin.den kopuk çok sayıda köşkten oluşmaktadır. Devlet yönetimini temsil eden binalar bir Batı sarayı gibi kütleseldir. Buna karşı harem binaları çok sayıda köşk ve pavyondan meydana gelir bu da Topkapı Sarayı’nın temsil ettiği Şark saray tarzı geleneğinin bir yansıması olarak görülür ama avluların oluşumu karmaşıktır.

Yıldız Sarayı’na dört ana kapıdan girilir. Bunlar Koltuk Kapısı, Valide Sultan Kapısı, Saltanat Kapısı, Mecidiye Kapısı’dır. Şale Köşkü yapıldıktan sonra buraya yakın konumda açılan beşinci kapıyla da saraya giriş sağlanmıştır.

Büyük Mabeyn Kasrı, saray ana kapısından girince sol tarafta Sultan Abdülaziz’in inşa ettirdiği, mimarlığı Balyan Ailesi tarafından yapılmış olan yapı görülür. 1866 yılında yapılan bu iki katlı kâgir yapı Sultan II. Abdülhamit’in bazı resmî toplantıla.rını gerçekleştirdiği, davetler verdiği ve resmî odasının bulunduğu en büyük binadır. Mabeyn Müşiri Gazi Osman Paşa’nın özel odası üst katta bulunuyordu. Kasrın alt kat odaları mabeyn görevlileri tarafından kullanılmaktaydı, özellikle Sultan
II. Abdülhamit’in ülke yönetimini bizzat yönlendirdiği Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi buradaydı.

Seyir Köşkü, Büyük Mabeyn Binasının hemen yanında ca.miye bakan tek katlı bir yapıydı. Cuma Selamlığı törenlerini izlemek amacıyla gelen yabancı büyükelçilerin Hamidiye Camisi’nde yapılan selamlık törenini görmeleri için inşa edilmişti. Yapının tavanı zengin kalem işleriyle ünlüydü. Büyük Mabeyn Köşkü’nün yanında yer alan ve birinden diğerine geçi.len zincirleme odalardan meydana gelirdi.

Çit Kasrı, 7 Sultan Abdülaziz döneminde yapılmış tek katlı bir binadır. 1877-1878 Türk-Rus Savaşı ve 1897 Türk-Yunan Savaşı, Çit Kasrı’ndaki salonların en büyüğünde kurulan karargâhtan idare edilmişti. Sultan II. Abdülhamit, Cuma Selamlıkları son.rasında gelen sefaret mensuplarını burada kabul ederdi Yaveran Köşkü, birinci avluda bulunan Valide Sultan Kapısı’ndan girişte tam karşıda yer alan sıra odalardan oluşan yapı grubudur. Yaverlerin yanı sıra telgrafhane ve şifrehanenin bulunduğu Art Nouveau mimari stilindeki yapı, İtalyan mimar Raimondo d’Aronco tarafından inşa edilmiştir. Bu çift kapılı yapı grubunun sol başında padişahın ve haremin güvenliğinden sorumlu tüfekçi başının nöbet odası vardı.

Silahhane, yine Valide Sultan Kapısı’ndan girince sağ taraftaki uzunlamasına bina tek bir bina gibi görünse de silahhane, arabacılar ve arabalık gibi her biri ayrı bir fonksiyona sahip yapılar bütünüdür. Bunlardan silahhane, içinde ahşap sü.tunlarla taşınan bir asma katın bulunduğu uzun bir yapıdır. Dışta sütunlar, Korint başlıkları, korniş, silmelerle hareketlen.dirilen bir cephe teşkil eden ve Sultan II. Abdülhamit tarafından saray hizmetkârları için yemekhane olarak yaptırılan bi.na, sarayda daha önce mevcut silahhanenin kütüphaneye çevrilmesinden sonra silahların depolanması için kullanılmaya başlanmıştır. Arabalığın karşısında Sultan II. Abdülhamit döneminde inşa edilen iki katlı yapı kimyahane ve eczane binasıdır. Saraya ait özel ilaçların yapıldığı bu köşk, önündeki havuzlardan güvercinler su içtiği için “Güvercinlik” adıyla anılmaktadır.

Silahhane Binası

Birinci avluda Silahhane, Büyük Mabeyn Kasrı, Yaveran Dai.resi ve Çit Kasrı bulunmaktadır. Birinci avluyu haremden ayı.ran anıtsal kaskatlı bir duvar yer alır. Dönemin eklektik üslûbu duvarda belirgin şekilde görülür. Harem Kapısı, her iki yüzden duvarın kalınlığını geçen, küfeki taşından, alternatifli olarak 15 cm. enindeki yivli ve düz şeritlerle süslü, duvara bitişik, kalın çifte sütun arasına yerleşmiş, yuvarlak kemerli döküm kanatlı 5 m. yükseklikte bir eserdir.

Küçük Mabeyn Kasrı,8 ikinci avluda 1900 yılında İtalyan mimar Raimondo Uşaklı tarafından inşa edildi. İki katlı kâgir, tavanları ince, kalem işleri ve özellikle Boğaz görüntülerini yansıtan manzara resimleriyle süslü bu bina Sultan II. Abdülhamit’in çalışma, yemek, istirahat, kabul ve yatak odasını barındıran özel ikametgâhı biçiminde tanzim edilmiştir. Fransa’dan getirilen stil mobilyalarla döşenen binadaki natüralist çi.çek kompozisyonlu pencere vitrayları Parisli sanatçı Bonet’nin imzasını taşır. Yapının üst katında Art Nouveau mimari akımının bütün süsleme özelliklerini yansıtan bir kış bahçesi bulun.maktaydı.
Limonluk Serası, Küçük Mabeyn Kasrı’nın karşısında “L” biçimli, iki sıra silmeli taş kaide üzerine oturan harem duvarına bitişik, sarı dökümden, üstü ve yan tarafları camla kaplı bir seradır ve Raimondo d’Aronco’nun eseridir.

Valide Sultan Köşkü9 iki katlı, tavanları kalem işleriyle süslü geniş salonları olan büyük bir yapıdır. Sultan Abdülmecit devrinde inşa edilen kasıra sonradan geniş ilâveler yapılmıştır.

Ertuğrul ve Orhaniye kışlaları, sarayın güvenliğinin sağlan.ması için inşa edilmiştir. Ertuğrul Kışlası 1958’de imar düzen.lemeleri esnasında yıktırılmıştır. Günümüze ulaşan Orhaniye Kışlası saray duvarının dışında yer almaktadır. Kitabesinde 1887 yılında Sultan II. Abdülhamit tarafından Orhan Gazi’ye izafeten yaptırıldığı yazılıdır.

Valide Sultan Köşkü’nün karşısında solda musahipler, kızlarağası köşkleri, tam karşıda kadınefendiler, hazinedar, usta kadın ve cariye daireleri gibi harem bölümü yapı grupları vardır. Harem bölümünün yapıları bütünüyle iki katlı bağdadi teknikle inşa edilmiş, tavanları kalem işleri ve madalyonlar içerisinde çeşitli resimlerle süslenmiştir.

Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra idare merkezi tekrar Dolmabahçe Sarayı’na geçmiştir. Sultan VI. Mehmet Vahdettin, bazı görüşmelerini burada gözlerden uzak yapardı. Mustafa Kemal ile 15 Mayıs 1919 Perşembe günü 3. Kolordu Müfettişi sıfatıyla Samsun’a hareketinden önce bu sa.londa görüşmüştür.

YILDIZ SARAYI – ŞALE KÖŞKÜ

Yıldız Sarayı’nın kuzey doğusunda yer alan ve adını Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en ilgi çekici yapıların-dan biridir. Köşk yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde ve farklı tarihlerde birbirine bitişik olarak yapılan üç yapıdan oluş.maktadır. Köşkün birinci bölümü 1880’de yapılmıştır. 1889 yı.lında Sarkis Balyan’a yaptırılan ek bina ile köşk genişletilerek oda ve salonlar eklenmiştir. Merasim Köşkü adıyla tanınan ve İtalyan Mimar d’Aronco’nun yaptığı üçüncü bölümün ise, 1898 yılında tamamlandığı bilinmektedir. Son iki bölüm, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a gelişlerinde konaklaması için yapılmıştır ve bu özelliğiyle Şale, Yıldız Sarayı yapılar grubu içinde bir “devlet konukevi” niteliği taşımaktadır. Köşk, üç katlı, ahşap ve kâgir olarak yapılmıştır. Osmanlı konut geleneğinin, yapıları harem ve selamlık olarak düzenleyen bölümlemesi bu yapıda görülmemektedir. Dış dünyaya yedi kapıyla ve ahşap panjurlu pencerelerle açılan Şale’nin katları arasındaki bağlantı.yı biri mermer, ikisi ahşap olan zarif merdivenler sağlamaktadır.

Şale Köşkü

Yapının en dikkat çekici mekânı, zemini duvardan duvara yaklaşık 406 metrekarelik tek parça Hereke halısıyla kaplı, tavanı altın yaldızlı panolarla süslenmiş, görkemli kabul salonudur. Sultan II. Abdülhamit döneminde bayramlaşmalar bu salonda yapılırdı. Çırağan Sarayı’ndan getirilmiş sedef kakmalı kapıla.rından ötürü “Sedefli Salon” olarak da bilinen yemek salonunun mobilyaları, Sultan II. Abdülhamit tarafından Yıldız Sarayı bünyesindeki Tamirhane-i Hümâyun’da yapılmıştır. Osmanlı beğenisini yansıtan yemek salonu dışında, köşkün tefrişinde Avrupa egemendir. Şale’nin dekorasyonunda dikkat çeken un.surlardan biri de, büyük boyutlu İsveç yapımı Rörstrand tarzı çini sobalardır.

KÜTÜPHANE-İ HÜMÂYUN

Saray Kütüphanesi 1882 yılında kurulmuştur. Sultan II. Abdülhamit’in kitaba ve okumaya karşı bilinen hassasiyeti, Kütüphane-i Hümâyun diye anılacak zenginliğe ulaşabilmesi için gereken süre ve tahta çıkış tarihi dikkate alındığında kütüphanenin oluşmasının daha eskilere gittiği tahmin edilmektedir. Gelenbevizade Tevfik Efendi’nin 1876’dan itibaren başkâtipliğe tayin edilmesi ve büyük kütüphaneye Malta Köşkü’nden kitap getirilmesi gibi bilgiler ışığında buranın 1876 yılında kurulduğu kabul edilebilir. Ayrıca arşiv belgelerinde Yıldız Sarayı bün.yesinde farklı mekânlarda kütüphanelerin bulunduğu kaydedilmekte ve bu koleksiyonların daha sonra tek çatı altında toplan…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Son Yüzyıl – Tanzimat’tan Meşrutiyet’e İstibdattan Çöküşe ~ Turan AkıncıSon Yüzyıl – Tanzimat’tan Meşrutiyet’e İstibdattan Çöküşe

    Son Yüzyıl – Tanzimat’tan Meşrutiyet’e İstibdattan Çöküşe

    Turan Akıncı

    Belgelerle büyük bir imparatorluğun adım adım çözülüşü ve nedenleri…” Batı dünyasında Sanayi Devrimi sonrasında her alanda ilerleme yaşanırken Osmanlı giderek içe kapanmış hem ekonomik...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur