“Uyuyamamak” 1970’li yılların Ankarası’nda üniversiteli gençlerin kültürel ortamına, günlük yaşamına, gelişen toplumsal olaylar karşısındaki tutum ve davranışlarına ilişkin gözlemlere dayalı bir kitap. Öykülerdeki eğlenceli sahnelerin yer yer bir fars atmosferine bürünmesi; olayların bir film senaryosu gibi sağlam diyaloglarla ilerlemesi; insan ilişkilerinin bütün sıcaklığıyla gösterilmesi; gerçekçi anlatımın kaba mizahla ince alay arasında gidip gelmesi kitabın ayırıcı özellikleri.
Şiir Erkök Yılmaz’ın ikinci öykü kitabı “Uyuyamamak”, 1987 yılında çıkışından sonra ilk kez ayrı bir baskıyla okuruna ulaşıyor.
“Adama bir allahaısmarladık bile demeden ayrıldım kitapçıdan. Oysa bir ara onu o sıralar çok ünlü bir ozanımıza da benzetmiştim, ama siz o musunuz, diye sormadım, ya ‘Evet, ta kendisi ben oyum’ derse, ne derim, diye düşündüm.”
*
Başımın Ağrısı
Kaba etimde kocaman bir sivilce çıkmış. Sabah yatakta doğrulduğumda acısıyla yüzümü buruşturdum. Ufak bir yara derhal bir Salvelox, deyip ayağa fırladım. Doğru ecza dolabına koştum. Annem, “Başın mı ağrıyor?” diye sordu, peder beyin yanında ayıp bir söz söylememek için sustum. Yatak odama girdim. Anamla babamın konuşmaları çalındı kulağıma:
“Başı ağrıyor herhalde.” “Üşütmüştür.”
“Gitti o SEVİNÇ denen kıza, kaptı şifayı.” “Tam sınav arifesinde.”
Sınav arifelerinde çalışmaya erkenden oturulur. Ben de öyle yaptım. Çalışıyor muyum, çalışmıyor muyum diye denetleneceğimi bildiğimden kitabımı defterimi açıp masama oturdum. Oturdum ama oturmamla kalkmam bir oldu, altımdaki sivilce yaygarayı basmıştı. Kitabımı alarak ayakta, ufacık odamı adımlaya adımlaya okumaya başladım. Erkenden dersimi bitirir, SEVİNÇ’e giderim, diye karar verdim. Annem kapıda göründü:
“Çalışmıyor musun?”
“Görüyorsun işte, okuyorum.”
“Öyle ayakta okunur muymuş?”
Bir bakış baktım. Daha fazla soru soramadan çıktı. Ayakta okumayı sürdürdüm. Odadaki saat gözüme ilişti. Durmuştu. Birden saatin kaç olduğunu merak ettim ama odadan çıkıp sormak da işime gelmedi. Saat ayarı yapabilirim umuduyla radyoyu açtım. Radyodan dayanılmaz bir ses yükseldi:
Mama mia
Here I go again Bye-bye!
How can I resist her!
Kitabı bağrıma basıp radyonun karşısında kıvırmaya başladım. Bugün SEVİNÇ’e giderim, dedim kendi kendime. Bir çay ziyafeti çektik mi kendimize.. Ooh.. Kekah.. Ayak seslerini duydum, toparlandım.
“Çalışıyor musun?”
Başımı kitaptan kaldırdım. Annem:
“İyi iyi.. Bu radyo çok bağırmıyor mu?” Başımı kitaba eğip okumamı sürdürdüm.
“Ben de öğle yemeğinde ne yersin diye sormaya gelmiştim” dedi annem, “Ne pişirirsen pişir, zaten keyfim yok” dedim.
“Üşüttün tabii” dedi, “Gider misin o gripli kıza.” Çıktı odadan. Radyoyu kıstım, okumaya çalıştım. SEVİNÇ gripli miydi? Gripli SEVİNÇ olur mu? Haydi canım sen de.. Kafam kızmıştı. Kitabı bıraktım. Radyoyu sonuna dek açtım. Barok müzik başlamıştı. Ben bu müziğin nesini sevmişim, deyip kapattım. Radyatöre sırtımı dayayıp yere bağdaş kurdum. Yogaya başlamalı, diye düşündüm. Aklıma televizyonda izlediğim çizgi filmdeki ayı Yogi geldi. Keyiflendim. SEVİNÇ’e gider, Yoga’dan Yogi’den konuşuruz, diye geçirdim içimden. Babam içeri girdi:
“Terramycin vereyim mi?”
“Nedenmiş o?”
“Annen başının ağrıdığını söyledi de.. Üşüyor musun, radyatöre dayanmışsın.”
“Yoo” dedim.
Masaya bir göz attı:
“Çalışıyorsun değil mi? Aman aman çalış, kızım. Yemekten sonra bir aspirin içersin” dedi; gitti.
Aspirinimi içer SEVİNÇ’ime giderim, deyip ayağa kalktım. Annem içeri girdiğinde beni kitap elimde, ayakta, dolanır buldu. “Teyzenlere telefon ettim, bugün öğleden sonra onlara gidiyoruz, sen de gelirsin” dedi.
(Ama ben SEVİNÇ’e gideceğim!)
“Gelemem, ders çalışmam gerek!!”
Beni şöyle bir süzdü:
“Çok çalışıyorsun da.. Eteğin ütülü mü? Bak da ona göre” deyip çıktı.
Hırsımdan eteğe meteğe bakmadan kendimi dersime verdim. Elimde kitap olduğu halde gittim geldim, gittim geldim.
Babam geldi. Çalıştığımı görünce sessizce çekip gitmek istedi.
Ben hemen, “Baba,” dedim, “anneme söyle, benim derslerim var. Teyzemlere gidemem bugün.”
“Şimdi gitmiyoruz ki, öğleye kadar tamamlarsın derslerini. Hem biraz hava almış olursun, bu güzel günde.”
“Ama ben SEVİNÇ’e gitmeyi düşünüyordum” dedim.
“A.. Olmaz.. O kız gripli” dedi babam. “Hem teyzenler de alınıyorlar. Zaten çok oturacak değiliz.. Gelince çalışırsın” dedi, gitti. Çalışamadım. Başımda ağrılar duymaya başladım birden. Annem içeri girdi:
“Etekliğini ütüledin mi? Çalışmıyorsun da.. Bari gel sofrayı kur.” “Başım ağrıyor” dedim.
“Grip alma da sen, gittin o kıza” dedi annem.
SEVİNÇ’e gitmek istiyorum ben!!
Sofrayı kurarken hep başım ağrıyor, diye sızlandım.
“Yemekten sonra aspirin içersin” dedi babam.
Sofraya oturdum. Sivilcem sızlayadursun, var gücümle alnımı ovuşturdum.
Babam, tabağımın yanına bir aspirin bıraktı.
Annem ütüsüz etekliklerimin içinden en ütülüsünü seçti. “Bu gri eteği giyersin, üstüne de şu yeşil kazağı” dedi. “Çorabım yok” dedim.
“Ben de var, veririm” dedi.
“Başım ağrıyor” dedim.
“Teyzenlerde açılırsın, geçer” dedi.
Sımsıkı külotlu çorap sivilcemi bir güzel sardı. Ütüsüz eteklik de üstümde pek bir hoş durdu. Yol boyunca surat ettim.
Teyzemlere vardık. Her zamanki yerime yan oturdum. Bacak bacak üstüne atıp ağırlığımı sivilcesiz yanıma vermeye çalıştım. “Balkon kapısına arkanı verme, üşüyeceksin” dedi babam. “Yok canım, otursun orda.. Hava pek o kadar soğuk değil” dedi
annem.
“Hasta mı?” dedi eniştem.
“Başı ağrıyormuş” dedi babam.
“İyi gördüm ben,” dedi teyzem, “biraz kilo mu almışsın sen?” “Yok canım.. Bilakis ben zayıflamış buldum” dedi eniştem. “Zayıflıktan ölecek” dedi babam.
“Hapur hupur yiyor, aldırdığı yok” dedi annem.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıUyuyamamak
- Sayfa Sayısı88
- YazarŞiir Erkök Yılmaz
- ISBN9789750853463
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Babamın Tanrı Olduğunu Sandım ~ Paul Auster
Babamın Tanrı Olduğunu Sandım
Paul Auster
“Ulusal Radyo’nun ayda birkaç kez canlı yayında hikâyelerimi okuma önerisini reddetmek üzereydim. Akşam yemeğinde karımın verdiği fikir olmasa bu kitaptaki parçaların çoğu yazılmamış olacaktı....
- Gülen Sakız Ağacı ~ Koray Avcı Çakman
Gülen Sakız Ağacı
Koray Avcı Çakman
Sizce çocukluk nedir? Gönlünce oyun oynamak, uzun yaz tatillerinin tadını çıkarmak, saatlerce çizgi film izlemek, uçurtma uçurmak, sorumluluktan uzak rahat bir yaşam sürmek… Bu...
- Katedral ~ Raymond Carver
Katedral
Raymond Carver
Gazete her gün eve gelirdi. Erkek ilk sayfadan sonuna kadar okurdu. Sandy onun her şeyi okuduğunu görürdü, ölüm ilanlarına varana kadar, belli başlı şehirlerin...