Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cemile
Cemile

Cemile

Cengiz Aytmatov

Aytmatov, ikinci dünya savaşı yıllarında geçen bu hikayede, Cemile adlı evli genç bir kadının yaşadığı aşkı, kayınbiraderinin dilinden anlatır. Cemile kocası Sadık?la yeni evlenmiş,…

Aytmatov, ikinci dünya savaşı yıllarında geçen bu hikayede, Cemile adlı evli genç bir kadının yaşadığı aşkı, kayınbiraderinin dilinden anlatır. Cemile kocası Sadık?la yeni evlenmiş, düğünün ardından Sadık askere gitmiştir. Cemile güzel, canlı ve hareketli bir kadındır. Köyün bütün delikanlıları Cemile?ye hayrandır. Yengesinde anlayamadığı bir farklılık sezen Seyit, onu tanımaya, ona daha yakın olmaya çalışır. Köy idaresinden gelen biri, Seyit?in annesine köyde çalışacak erkek kalmadığını, yapılacak bir çok işlerin olduğunu, bu yüzden de Cemile ve Seyit?e arabalardan birini verip, onları istasyona malzeme taşımaya tayin edeceklerini söyleyerek bunun için izin ister. İlk zamanlar ayak sürüyen bu kadın, daha sonra buna izin verir. Bu hadise yengesiyle bir şeyler paylaşmak isteyen Seyit için bulunmaz fırsat olur. Yanlarına üçüncü eleman olarak, Danyar adında, savaştan sakat dönmüş, oldukça içine kapanık biri verilir. Bu bitmeyen erzak taşımaları, onları güzel sabahlarda yük taşırken, yorgun akşamlarda boş arabayla dönerken, çalışırken, dinlenirken ?birlikte? kılar. Bu birliktelik Cemile ile Danyar arasında bir yakınlaşmaya, bir gönül birliğine gider. Danyar akşamları dönüş yolunda türkü söyler, Seyit ise, türküleri dinlerken hayallere dalan Cemileyi ve yanık sesli Danyar?ı seyreder. Olaylar gelişir, Cemile ile Danyar birlikte memleketlerini terketmeye karar verirler. Onları giderlerken yalnız Seyit görür.

Akşam üzeriydi, birden yanyana giden iki insan gördüm. Bunların çay geçidinden geçtikleri besbelliydi. Aa! Cemile ve Danyar idi bunlar!

..

İşte vadide, fundalar arasında bir patikadan gidiyorlardı. Onları gözlerimle takip ediyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. Arkalarından seslensem? Ama dilim damağıma yapışmıştı.

Güneşin sarı kızıl ışınları, dağlar boyunca hızlı hızlı akan alaca bulutların üzerinden kayıp kayboluyor ve hava birden kararıyordu. Danyar ve Cemile hiç arkalarına bakmadan, demiryolu kavşağına gidiyorlardı. Başları fundaların arasında iki defa daha göründü, sallandı ve sonra kayboldular..?

Seyit resme kabiliyetli bir çocuktur, ve zihnindeki Cemile ile Danyar?a ait son fotoğrafı tuvale dökmeyi aklına koyar. Yıllar sonra bu onun ressam olarak mezun olacağı akademiye sunduğu diploma çalışmasının konusudur.

Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanınının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkını içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile “tikip insan”ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Hikayelerinde milletinin temel mülkü olan milli hafızaya ait efsane, destan, masal, hikaye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartalır, ardındaki hikayeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü,psikolojisiyle, duyuş ve anlış tarzıyla, maddi manvi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır.

O basit çerçeveli küçük resmin yine karşısındayım işte. Köye gidiyorum yarın sabah; resme uzun uzun, dikkatle bakıyorum,
yolculuk için bana bir şeyler söyleyecek sanki.
Resim sergilenmedi. Üstelik, köyden akrabalar gelince hemen kaldırıyorum onu, saklıyorum. Sanat eseri sayılmaz gerçi, ama
utanılacak bir şey de değil. İçindeki toprak kadar yalın.
Arkada soğuk bir sonbahar göğü çizili; ötelerde, sıradağlar üstünde kaçan bulutları kovalayan rüzgar. Önde, kurumuş pelinlerle kaplı bozkır, son yağmurlarla ıslanmış, kararmış yol; iki yanında kırık çalılar. Çamurlu yolda iki yolcunun ayak izleri durmakta. Yol uzaklarda silinip giderken izler de belirsizleşiyor. Birer adım daha atsalardı, çerçevenin arkasında kaybolacaklardı sanki. Biri… Ama sırayla anlatayım.
Her şey ben çocukken oldu. Savaşın üçüncü yılıydı. Uzaklarda bir yerlerde, Kurak’da, Orel’de, babalarımız, ağabeylerimiz düşmanla savaşırken bizler, on beş yaşındaki çocuklar, kolhozda çalışıyorduk.
Cılız, gencecik omuzlarımız, koca adamların işini yüklenmişti. En gücü de hasat zamanıydı. Haftalarca evden uzak kalır, günlerimizi, gecelerimizi tarlada, harman yerinde ya da istasyon yolunda ekin taşımakla geçirirdik.
Oraklarımızın ekin biçmekten sanki kor kesildiği o kavurucu günlerin birinde, boş arabamla istasyondan dönerken eve uğrayayım
dedim.
Sokağın taa sonunda, ırmağın yanındaki tepecikte iki ev vardır; sağlam bir duvarla çevrilidir ikisi de, duvarın ötesinde uzun kavaklar yükselir. Bizim evlerimizdir bunlar. Ailelerimiz uzun yıllar yan yana
yaşamıştır. Ben, Büyük Ev’dendim. İki ağabeyim vardı, ikisi de bekardı, ikisi de cephedeydi, uzun zamandır ikisinden de haber alamıyorduk.
Babam ihtiyar bir dülgerdi. Seher vakti sabah duasını ettikten sonra, ortak avludaki atölyesinde çalışmaya gider, akşamın geç saatlerine kadar da orada kalırdı.
Anamla kız kardeşim evden çıkmazlardı. Yakın akrabalarımız bitişikte, köylülerin Küçük Ev dediği yerde otururlardı. Ya dedelerimizin dedeleri yada büyük dedelerimizin dedeleri kardeşmiş, yine de yakın akrabalarımız sayardım onları, çünkü bir aile gibi yaşardık. Atalarımızın göçebeliğinden kalma bir şeydi bu; büyük dedelerimiz bir yerde konaklar, hayvanlarını bir arada otlatırmış. Aynı geleneği sürdürüyorduk. Köyde kolektifleştirme olduğu zaman babalarımız evlerini yan yana kurmuşlar. Aslında, hepimiz bir obadan geliyordukköyde ırmak boyunca uzanan Aralskaya Sokağı’nda oturan herkes, aynı soyun torunlarıydı.
Kolhoza katıldığımızdan kısa bir süre sonra Küçük Ev’in erkeği ölmüş; dul karısıyla iki küçük oğlanı bırakmış geriye. O sıralar köyde
hala geçerli olan eski oba geleneğine göre, oğul sahibi dul kadınlar topluluktan ayrılmazlarmış; babamın kadınla evlenmesi kararlaştırılmış. Ölen adamın en yakın akrabası olduğu için, atalarına saygı duyan babam bu görevi yerine getirmiş.

Eklendi: Yayım tarihi

“Cemile” için bir yanıt

Mmm için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıCemile
  • Sayfa Sayısı76
  • YazarCengiz Aytmatov
  • ISBN6054138326
  • Boyutlar, Kapak11x19 cm, Karton Kapak
  • YayıneviELİPS KİTAP / 2003

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Beyaz Gemi ~ Cengiz AytmatovBeyaz Gemi

    Beyaz Gemi

    Cengiz Aytmatov

      Cengiz Aytmatov’un insanı ve insanın duygu ve düşüncelerini dede-torun, masal-gerçek arasında kurduğu dramatik çerçevede ele alan ve tahlil eden şâheser bir hikayesidir beyaz...

  2. Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek ~ Cengiz AytmatovDeniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

    Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

    Cengiz Aytmatov

    Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek, Cengiz Aytmatov’un mitoloji ile gündelik hayatı bir araya getirdiği ve insanlığın en büyük erdemlerinden olan metanet ve fedakârlığın trajik...

  3. Kızıl Elma – Oğulla Buluşma ~ Cengiz AytmatovKızıl Elma – Oğulla Buluşma

    Kızıl Elma – Oğulla Buluşma

    Cengiz Aytmatov

    Eserleri 176 dilde tercüme edilen Cengiz Aytmatov, hiç şüphe yok ki dünya edebiyatında en fazla tanınan Türk yazarıdır. Yazdığı her eseri büyük bir zevkle...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Sherlock Holmes – Gerçekler Kanıt İster ~ Sir Arthur Conan DoyleSherlock Holmes – Gerçekler Kanıt İster

    Sherlock Holmes – Gerçekler Kanıt İster

    Sir Arthur Conan Doyle

    Ben dâhi değilim, sadece önyargısız bir şekilde gerçeklerin beni götürdüğü yere gitmeyi öğrendim. -Sherlock Holmes- Macera kaldığı yerden devam ediyor… Ünlü dedektif Sherlock Holmes,...

  2. Gecenin Kitabı ~ Holly BlackGecenin Kitabı

    Gecenin Kitabı

    Holly Black

    Bir zamanlar doğuştan gölgesi aç olan bir çocuk varmış. Bu çocuk son derece şanslıymış; oysa tüm talihsizlikler gölgesi olmayan ikizini bulurmuş. Peri Kraliçesi Holly...

  3. Yaban Muzu ~ José Mauro de VasconcelosYaban Muzu

    Yaban Muzu

    José Mauro de Vasconcelos

    Bir gün, değişik bir yaşam peşinde sertão’ya daldım. Yüreğimi, kaygıyla dönüşümü bekleyeceği bir ağaç gölgesinde bıraktım ve yürüdüm. Durmadan yürüdüm. Güneş yüzümü ve ellerimi yaktı. Tozlu, uzun ve sessiz pek çok yol aştım.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur