Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kan ve Kül Ruhu
Kan ve Kül Ruhu

Kan ve Kül Ruhu

Jennifer L. Armentrout

Jennifer L. Armentrout’tan nefes kesici bir vampir destanı! The New York Times’ın çok satan yazarı Jennifer L. Armentrout, Kan ve Kül serisinin yeni bölümünde…

Jennifer L. Armentrout’tan nefes kesici bir vampir destanı!

The New York Times’ın çok satan yazarı Jennifer L. Armentrout, Kan ve Kül serisinin yeni bölümünde Poppy ve Casteel’in destansı aşk hikâyesini yeniden ele alıyor. Ancak bu kez hikâyeyi Hawke anlatıyor…

Büyük bir ilkel güç açığa çıktı. Tanrılar Iliseeum ve ölümlüler diyarında birer birer uyanıyor… Casteel, Poppy ve müttefikleri için savaş asıl şimdi başlıyor…

Hayat ve Ölüm İlkeli…
Kan ve Kemik İlkeli…
Ayrılış’ın son aşamasındaki Bakire, şimdi derin uykuda.
Bu beklenmedik uykunun geri dönüşü olmayan olası korkunç sonuçlarından biri de Cas’i Poppy’nin anılarından silmek…

Cas’e, o güzel gözler bir kez daha açıldığında kendisini hatırlaması için yapılan tek öneri var: Onunla konuş.
O da öyle yapıyor. Poppy’ye, yolculuklarının nasıl başladığını hatırlatıyor; bu süreçte Karanlık Olan hakkında yalnızca Kieran’ın bildiği tüm gerçekleri tek tek anlatıyor.

Peki ama Poppy uyanırsa neyle karşılaşacak ve uyandığında karşısında bulacağı Cas ve diyar, geride bıraktıklarından farklı mı olacak?!

**

Telaffuz Kılavuzu
Karakterler
Aios: Eyos
Alastir Davenwell: Elestır Devınvel
Andreia: Andreya
Arden: Arden
Attes: Ettez
Aurelia: Orelya
Baines: Beynz
Beckett: Beket
Bele: Bel
Blaz: Bleyz
Brandole Mazeen: Brendol Meyzin
Braylon Holland: Breylın Halınd
Britta: Britta
Callum: Kalum
Clariza: Klaritza
Coralena: Korelina
Coulton: Koltın
Casteel Da’Neer: Kestil Denir
Crolee: Kroli
Dafina: Dafina
Davina: Davina
Delano Amicu: Dileyno Emiku
Dorcan: Dorken
Dorian Teerman: Doriyın Tirmın
Düşes ve Dük Ravarel: Düşes ve Dük Ravarel
Dyses: Daysiz
Ector: Ektor
Effie: Efi
Ehthawn: İtavn
Elian Da’Neer: Eliyın Denir
Elijah Payne: İlayca Peyn
Eloana Da’Neer: İlena Denir
Embris: İmbris
Emil Da’Lahr: Emil Dalar
Erlina: Örlina
Ernald: Örnıld
Eythos: İtos
Ezmeria: İzmerya
Gemma: Cemma
General Aylard: General Eylırd
Gianna Davenwell: Ciana Devınvel
Griffith Jansen: Grifit Censın
Halayna: Haleyna
Hawke Flynn: Havk Flin
Hisa Fa’Mar: Hisa Famar
Ian Balfour: İyın Belfor
Ione: Ayon
Ivan: Ayven
Isbeth: İsbit
Jadis: Ceydis
Jasper Contou: Cespır Kantu
Jericho: Ceriko
Joshalynn: Caşalin
Kayleigh Balfour: Keyli Belfor
Keella: Kiyla
Kieran Contou: Kirın Kantu
Kirha Contou: Kirha Kantu
Kolis: Kolis
Kral Jalara: Kral Calara
Kral Saegar: Kral Seygır
Kraliçe Calliphe: Kraliçe Kalifi
Kraliçe Ileana: Kraliçe Aliana
Kyn: Kin
Leydi Cambria: Leydi Kembriya
Lailah: Leyla
Lathan: Leytın
Leopold: Liyapold
Lev Barron: Lev Berın
Lizeth Damron: Lizet Demran
Loimus: Loymus
Lord Ambrose: Lord Embroz
Lord Chaney: Lord Çeyni
Lord Gregori: Lord Gregori
Lord Haverton: Lord Heyvırtın
Loren: Lorın
Lucinda Teerman: Lusinda Tirmın
Luddie: Ladi
Lyra: Lira
Mac: Mek
Madis: Medis
Magda: Magda
Maia: Maya
Malec O’Meer: Malik Omir
Malessa Axton: Malisa Ekstın
Malik Da’Neer: Malik Denir
Marisol Faber: Merisol Feybır
Millicent: Milasant
Mycella: Maysella
Naill: Nayl
Nektas: Niktas
Nithe: Nayf
Noah: Noa
Nova: Nova
Nyktos: Niktos
Odell Cyr: Odel Siyır
Odetta: Odeta
Orphine: Orfin
Peinea: Peyniya
Penellaphe: Penelafe
Penellaphe Balfour: Penelafe Belfor
Perry: Peri
Perus: Peras
Phanos: Fenos
Polemus: Polimus
Preela: Prila
Rahibe Analia: Rahibe Enaliya
Reaver: Rivır
Rhahar: Rahar
Rhain: Reyn
Rolf: Rolf
Rune: Run
Rylan Keal: Raylın Kiyıl
Sage: Seyc
Saion: Sayon
Sera: Sira
Seraphena Mierel: Sirafina Mirıl
Shae Davenwell: Şey Devınvel
Sotoria: Sotorya
Sven: Sıven
Talia: Talya
Taric: Terik
Tavius: Teyvıs
Tawny Lyon: Tovni Layan
Thad: Ted
Theon: Tiyon
Tulis: Tulis
Valyn Da’Neer: Valin Denir
Veses: Vesis
Vikter Wardwell: Viktır Vordvel
Vonetta Contou: Vanetta Kantu
Wilhelmina Colyns: Vilhelmina Kolins
Yer Adları
Aegea: Eyciya
Asphodel Sütunları: Esfodıl Sütunları
Atheneum: Ataniam
Atlantia: Atlantiya
Bele Adaları: Bel Adaları
Berkton: Börktın
Carsodonia: Karsodonya
Cauldra Malikânesi: Koldra Malikânesi
Dalos: Deylos
Elysium Tepeleri: Alisiyum Tepeleri
Evaemon: İveman
Thronos Tepeleri: Tronos Tepeleri
Iliseeum: Alisiyum
Kithreia: Kitriya
Lasania: Lasanya
Lotho: Loto
Masadonia: Masadonya
Massene: Mesina
New Haven: Nüv Heyvın
Niel Vadisi: Nayl Vadisi
Oak Ambler: Ok Emblır
Padonia: Padonya
Pensdurth: Pensdörf
Perses Tapınağı: Pörsiz Tapınağı
Pinelands: Paynlends
Pompay: Pampey
Saion Denizi: Sayon Denizi
Saion’s Cove: Sayonz Kov
Sirta: Sirta
Skotos Dağları: Skotos Dağları
Solis: Solis
Spessa’s End: Spisaz End
Stygian Körfezi: Siticiyın Körfezi
Tadous: Tedus
Triton Adaları: Tıraytın Adaları
Vathi: Veti
Vodina Adaları: Vodina Adaları
Terimler
Arae: Eyri
benada: benada
ceeren: sirın
dakkai: dayki
graeca: greyka
Gyrm: cörm
imprimen: imprimın
kardia: kardiya
kiyou: kiyu
lamaea: lamiya
laruea: laruya
meeyah Liessa: miya Lisa
notam: notam
sekya: sekya
sparanea: sıperaneya
tulpa: tulpa

1

Kumtaşından yapılmış sütunların arasından bir vampir fırladı, hızla koşarak Wayfair Kalesi’nin altındaki uçsuz bucaksız mahzenin koridorlarından birine daldı; bir anlığına belirip kaybolan siyah saçlardan, bembeyaz bir tenden ve kıpkırmızı ipekliden başka bir şey göremedim.

Hemen harekete geçtim. Yeraltına indiğimizden beri Kieran da ben de onlara göz açtırmamıştık.

Hançeri koridora doğru fırlattım. Kan taşından yapılmış hançer hedefini vurarak vampirin göğsüne saplandı; Yükselmiş geriye doğru devrilirken sinir bozucu, iğrenç çığlığı kesiliverdi. Yüzünde hızla beliren yarıklar yanaklarından boynuna doğru yayıldı. Teni çatlayıp soyulmaya, kemiklerden ayrılıp ufalanmaya başladı. Hançerim yerdeki kumaş yığınının yanına düştü.

“Cas.” Poppy adımı iç çeker gibi söylemişti, sesi öfke dolu olsa da dudaklarımda bir gülümseme belirdi.

Poppy bana böyle seslenince kendime engel olamıyordum.

Adımı böyle söylediğini duyunca bazen göğsüm sıkışıyordu ama yine de kendimi kuş kadar hafif hissediyordum. Bazen de kaskatı olmama yol açıyordu. Ama beni her zaman gülümsetiyordu.

“Yükselmiş bize saldırmadı” dedi Poppy.

“Bize doğru koşuyordu.” Gidip hançeri yerden aldım.

“Ya da bizden kaçıyordu” dedi Poppy.

“Öyle de denebilir.” Hançeri pantolonuma silip kınına soktum, sonra Poppy’ye döndüm, o anda nefesim kesiliverdi.

Korkunç bir savaştan çıktığı her halinden belliydi. Yanakları, elleri, giysileri kan ve pislik içindeydi, çıplak ayakları da berbat haldeydi. Zar zor ördüğü asi saçları darmadağındı, omuzlarına ve sırtına dökülen tutamlar gaz lambalarının loş ışığında kırmızı şarap gibi parlıyordu.

Yine de gözüme çok güzel görünüyordu.

Kalp eşim.

Kraliçem.

Poppy bir tanrıça değil, bir ilkeldi, Kan ve Kemik İlkeli. Hayat ve Ölüm İlkeli.

Yaşadığım şoktan neredeyse tökezleyecektim. Poppy Kan Kraliçesi’ne bir ilkelin olanca gücüyle saldırdığından beri birkaç dakikada bir bu şoku yaşıyordum. Herhalde bu böyle uzun müddet devam edecekti.

“Ama bir avuç toza dönüşmek istemiyorlarsa sana doğru koşmamaları gerekiyor.” Eğilerek selam verdim. “Kraliçem.”

Poppy yavaşça gözlerini kırpıştırdı, centilmenliğimden pek de etkilenmemişti. İyice sırıttım, Poppy de gülmemek için kendini zor tutuyor, dolgun dudaklarının arasından sivri dişleri görünüyordu.

Birden içimi bir arzu kapladı, başımı eğip Poppy’nin gözlerine baktım. Sivri dişlerini her görüşümde onları tenimde hissetmek istiyordum. Düzeltiyorum. Poppy’nin içindeyken onları tenimde hissetmek istiyordum.

Biri hafifçe öksürdü. “Devam edelim mi?” diye sordu kısık sesle. “Yoksa baş başa mı kalmak istersiniz?”

Poppy’nin yanakları kızardı, Wayfair’e vardığımızdan beri yüzüne ilk defa renk gelmişti. Bakışlarımı sesin geldiği yere çevirdim.

Siyah-gri saçlı, çam yarması adam bir kaşını kaldırdı.

Draken’ların en yaşlısı ve kesinlikle en tehlikelisi olan uyuz Nektas beni sinir etmeye başlamıştı.

Nektas’ın gözlerine baktım, karıma duyduğum arzuyu kontrol altına almaya çalıştım. Nedeni Nektas’ın orada olması değildi. Buraya Poppy’nin babasını aramak için gelmiş olmamız bile değildi.

Poppy’ydi.

Yolunda gitmeyen bir şey vardı.

Poppy’nin ve daima tetikte olan Delano’nun yanına gittim, Delano kurt formundaydı ve Poppy’nin yanından hiç ayrılmıyordu.

“Hazır mısın?”

Poppy başını salladı, yeniden yürümeye koyuldu, çıplak ayakları taşın üstünde buz kesmiş olmalıydı. Onu kucağımda taşımayı teklif ettim.

Bana öyle bir baktı ki bir daha sormamam gerektiğini anladım.

Ama bu, Kieran’ı aynı teklifte bulunmaktan alıkoymadı. Poppy ona da uyarır gibi baktı, bu öyle bir bakıştı ki insanda eliyle hayalarını kapama isteği uyandırıyordu. Neyse ki Poppy hayalarımızın sağlam kalmasını tercih ederdi.

Yola devam ederken gözlerimi Poppy’den alamıyordum.

Kemik Tapınağı’nda, Poppy Kan Kraliçesi’ni haşat etmeden önce, saf ışık zırhına çarptığında dehşete kapılmıştım. Elimden hiçbir şey gelmemişti. Hayatımda yalnızca bir kez bu kadar korkmuştum, o da Çorak Topraklar’da Poppy’ye yıldırım çarptığında hayatının kayıp gidişini izlerkendi. Ağzından kan boşandığını gördüğümde de aynı dehşete kapılmıştım. Birkaç saniyeliğine de olsa Poppy değişmişti, kanı bir ışık kaleydoskopuna dönüşmüş, sırtında hafifçe kanatlar belirmişti. Bu bana Iliseeum’daki Tanrılar Şehri’ni koruyan kanatlı heykelleri hatırlatmıştı.

Sonra da Isbeth’i yok edişini izlemiştim.

Hiçbirimiz o kadını özlemeyecektik ama Kan Kraliçesi, Poppy’nin annesiydi.

Annesinin canını aldığı kafasına dank edince Poppy karmakarışık duygulara kapılacaktı.

O zaman yanında olacaktım.

Kieran da öyle.

Kieran, Poppy’nin diğer yanında yürüyor, o da benim yaptığımı yapıyordu. Birkaç dakikada bir Poppy’ye bakıyordu; kanla kaplı yüzü endişe ve hayret doluydu.

Berbat haldeydi.

Ben de öyle.

Giysilerimiz ve zırhlarımız savaşta parçalanmıştı. Kan içinde olduğumu biliyordum, kanın birazı bana, birazı da dakkailere aitti. Kurumuş kan lekeleri ise dirilen ölülerden kalmaydı.

Sessizce arkamızdan gelen Delano’ya baktım. Kurtların ve diğerlerinin çoğu Carsodonia’da Yükselmişleri ve abimi ararken Delano Poppy’yle gelmeyi tercih etmişti.

Delano başını kaldırıp masmavi gözleriyle bana baktı, içimde kurtulamadığım tuhaf, sinir bozucu bir his vardı. Savaşta ölenlere geri verilen hayat her an ellerinden alınabilecek bir hediye olabilir miydi? Böyle düşünmem için aslında hiçbir neden yoktu. Nektas’ın dediğine göre bu kadar çok kişiye yeniden hayat bahşetmek sadece Hayat ve Ölüm İlkeli’nin bildiği bir eylemdi ve bunu bilmekle kalmıyor, destekliyorlardı da.

Üstelik bu tedirgin edici his pek çok şeyden kaynaklanıyor olabilirdi. Şu anda düşmanın inindeydik, Wayfair’de kalan ölümlü hizmetliler ve kraliyet muhafızları topraklarına girdiğimizde karşı koymamıştı ve şimdiye dek yeraltında yalnızca üç Yükselmiş bulmuştuk ama yine de hiçbirimiz burada rahat değildik.Wayfair bize ait değildi. Hiçbir zaman da olmayacaktı.

Kafamı kurcalayan bir diğer konu da bir yerlerde Millicent’in, Poppy’nin kardeşinin, peşine düşmüş olan abimdi. Hiçbirimiz Millicent’in annelerine karşı tavrını bilmiyorduk.

Üstelik, Millie’yle yaşadığım kişisel tecrübelerimi düşününce, onun da ne yaptığını bildiğini pek sanmıyordum.

Bir gerçek daha vardı ki, Poppy’nin ilkel büyükannesi ve büyükbabası artık uyumuyordu ve anladığım kadarıyla istedikleri an ölümlüler diyarına girebiliyorlardı.

Ayrıca henüz Callum denen altın sikkonun icabına bakmamıştık, bu da aklıma en çok canımı sıkan meseleyi getirdi. Evet, Kan Tacı’nı yenmiştik ama henüz gerçek savaşa girmemiştik. Sadece gerçek Ölüm İlkeli olan Kolis’in tam olarak cisim bulmasını önlemiştik. Ne var ki Kolis hâlâ serbestti, hâlâ uyanıktı ve yalnız değildi. Tüm bunlar acilen çözmemiz gereken meselelerdi ama…

Yandan Poppy’nin yüzüne baktım, göğsüm yine sıkıştı. Yanağındaki ince yara izi ve alnından ve kaşından geçen iz, hiç olmadığı kadar belirgindi. Yüzü çok solgundu, tapınağa geldiği zamankinden bile solgun. Tam tersi olması gerekmez miydi? Şimdi kanlı canlı olması gerekmez miydi? Az önce bir anlığına yüzü kızarmıştı ama hepsi o kadardı, beni en çok endişelendiren de buydu.

Poppy başını bana çevirdi. Göz göze geldik. Çiy kaplı çimen rengindeki irisleri gümüş şeritlerle ‒ether’le‒ bezenmişti. Bana mı öyle geliyordu, yoksa Wayfair’e gelene dek geçen sürede o gümüş şeritler daha da mı parlaklaşmıştı? Dolgun dudakları güven veren bir gülümsemeyle kıvrıldı, endişemi sezdiğini hemen anladım; ya duygularımı yansıtıyordum ya da içimi okuyordu, etrafındaki herkesin içini okuyordu.

Elini tuttum. Göğsüm daha da sıkıştı. Benimkinden çok daha küçük olan eli soğuktu. Buz gibi değildi ama sıcak da değildi.

“İyi misin?” diye sordum, usulca konuşmama rağmen sesim devasa geçitte yankılandı.

Poppy başını salladı. “Evet.” Kaşlarını çatarak gözlerime baktı.

“Ya sen?”

“Çok iyiyim” dedim Kieran’a bir göz atarak.

Kieran’ın gözleri hayretten çok, endişe doluydu. Benim bir şey söylememe gerek kalmadan Poppy’ye yaklaştı.

Yolunda gitmeyen bir şey vardı.

Öncelikle şimdi Kieran’ın diğer yanında sessizce yürüyen Nektas’ta bir şey vardı. Poppy daha önce hiç var olmayan bir ilkele dönüşmesinin iyi bir şey olup olmadığını sormuştu. Ben cevabı zaten biliyordum. Peki Nektas’ın verdiği cevap?

Bunu henüz bilmiyoruz.

Evet, bundan hiç hoşlanmamıştım.

Poppy’ye bakışlarından da hiç hoşlanmamıştım. Ona Malik’e baktığımız gibi bakıyordu, ona güvenip güvenemeyeceğimizden emin değilmişiz gibi. Kimse bir draken’ın ona böyle bakmasını istemezdi.

Poppy uzun, loş bir geçidin girişinde aniden durdu. Bu bölümde küf kokusu vardı; aklıma hemen karanlık, soğuk yerler geldi. O anıları hemen kafamdan uzaklaştırdım. Şimdi bunun sırası değildi.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Fantastik Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıKan ve Kül Ruhu
  • Sayfa Sayısı624
  • YazarJennifer L. Armentrout
  • ISBN9786256932982
  • Boyutlar, Kapak13,7 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDex Kitap / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ten Ve Ateş 2: Alevdeki Işık ~ Jennifer L. ArmentroutTen Ve Ateş 2: Alevdeki Işık

    Ten Ve Ateş 2: Alevdeki Işık

    Jennifer L. Armentrout

    Sera’yı artık tek bir kişi kurtarabilir, o da hayatı boyunca öldürmeyi planladığı kişidir. Sera’nın planı ortaya çıktı, Nyktos’la aralarındaki güven sarsıldı.  Artık kimse ona...

  2. Lux 3 – Opal ~ Jennifer L. ArmentroutLux 3 – Opal

    Lux 3 – Opal

    Jennifer L. Armentrout

    Hâlâ kendini beğenmiş öküzün teki olsa da artık Daemon’a direnmekten vazgeçtim çünkü, off…. ona çılgınlar gibi âşığım. Daemon’ın duygularından bir türlü emin olamıyordum ama...

  3. Obsidiyen ~ Jennifer L. ArmentroutObsidiyen

    Obsidiyen

    Jennifer L. Armentrout

    Her şeye yeniden başlamak çok berbat. Annemle birlikte Batı Virginia’ya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Go! Eko-Diktatörlük – Önce Yeryüzü, Sonra İnsan ~ Dirk C. FleckGo! Eko-Diktatörlük – Önce Yeryüzü, Sonra İnsan

    Go! Eko-Diktatörlük – Önce Yeryüzü, Sonra İnsan

    Dirk C. Fleck

    “Kış, bahar, yaz ve sonbahar güçten ve hedeften yoksun bir bayrak yarışı takımı gibi yer değiştiriyordu. Yeryüzü yorgundu, yorgunluğu insanların yüreklerine ve zihinlerine sinmişti.”...

  2. Var Olan Ada ~ Susanna TamaroVar Olan Ada

    Var Olan Ada

    Susanna Tamaro

    Yok oluş da, kurtuluş da bizim elimizde. Seçim yapma sorumluluğu bize düşüyor. Susanna Tamaro okurlarını “karası” düşüncelerden, “denizi” kelimeler den oluşan adasına davet ediyor....

  3. Yarınki Yüzün – Dans ve Rüya ~ Javier MaríasYarınki Yüzün – Dans ve Rüya

    Yarınki Yüzün – Dans ve Rüya

    Javier Marías

    Usta İspanyol yazar Javier Mariás’ın başyapıtı Yarınki Yüzün’ün ikinci cildi Dans ve Rüya da ilki kadar yoğun ve etkileyici. İlk ciltte tanıştığımız “insan tercümanı...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur