Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Otel Paranoya
Otel Paranoya

Otel Paranoya

Hakan Bıçakcı

“Klozete peruk atmak yasaktır.” Tuhaf bir otel, zevksiz ve tenha, küflü odalar, kemiklere iyi gelen asansör havası, dumanı tüten çorbalar, ağrı kesiciler, yılan balıkları…

“Klozete peruk atmak yasaktır.”

Tuhaf bir otel, zevksiz ve tenha, küflü odalar, kemiklere iyi gelen asansör havası, dumanı tüten çorbalar, ağrı kesiciler, yılan balıkları ve diğer müşteriler…

Hakan Bıçakcı’dan soğuk bir muamma hikâyesi. Otel Paranoya, belleksiz bir rasyonalitenin, kaybolmanın rüyası…

Berat Pekmezci, akıl tutulmasını, sıkıntının sınırlarını, delirmenin rehavetini ustalıkla resmediyor.

“Otel California’ya hoş geldiniz
Ne hoş bir yer, ne hoş bir yer…”
Eagles

Tuhaflıklar dördüncü gün başladı. Tuhaflıkların genel seyrinin aksine gündüz. Hatta sabah kahvaltısında. Her şey bununla kalsa manasız bir acayiplik olarak unutulup gitmeyi hak edecek türden bir vakaydı. Ancak devamında olup bitenlerle birlikte düşünüldüğünde, her şeyin başlangıcı olduğu ortadaydı.

Bir hafta önce havanın ne güzel ne de kötü olduğu yarı parlak, gri bir sabah giriş yaptım otele. İlk dikkatimi çeken, içerinin havasızlığı oldu. Kahve tonlarında, ağır mobilyalarla döşenmiş, zevksiz denebilecek resepsiyondaki seyrek sarı saçlı, mavi gözlü, siyah gömlekli görevliyle selamlaştık. Boş oda vardı. Oda kalmayacak cinsten bir müessese değildi zaten. Ne yeri cazipti ne mimarisi ne başka bir şeyi. Civarında işi olmayanın işinin olmayacağı bir yer… Seyrek saçlı görevli eğilmiş anahtar ararken gözüm arkasındaki küçük televizyona kaydı. Sevimli bir köpeğin başrolde olduğu bir çocuk filmi vardı. Altın rengi bakımlı köpek, ağzında gazeteyle bir yerlere koşturuyordu. Televizyonun hemen üstündeki rafta bir sürü kaset vardı. Yan yana, üst üste yığılmış müzik kasetleri…

Resepsiyondaki doğrulup 603 numaralı anahtarı uzattı. Burnuma ağır, kötü bir koku geldi adamdan. Ufacık oteldeki oda numaramın üç haneli olmasına bir anlam veremedim. Belki de numaralar 600’den başlıyordu. Kocaman, siyah sırt çantamı omzuma takıp koridora yöneldim. “Çantanızı unuttunuz beyefendi.” Çantam omzumda değildi. Resepsiyon masasının önünde yerdeydi. Kocaman bir karaltı. Kafa kalmadı ki. Dalgınlığımdan dolayı acı çeker bir ifadeyle dönüp aldım. Resepsiyondakinin rahatsız edici, buz mavisi bakışlarını görmezden gelerek omzuma takıp dar ve aydınlatması yetersiz koridora yöneldim. Yerde sütlü kahve renginde, ince uzun, yıpranmış bir halı vardı. Duvarlar yarıya kadar ahşap kaplamaydı. Gerisi yeşille gri arası çirkin bir beton. Koyu renkli kapılar yan yana dizilmişti.

600, 601, 602 ve 603. Orta büyüklükte, küf kokulu bir oda. Çantamı iki kişilik yatağa sallayıp otelin bahçesine bakan gıcırtılı pencereyi açtım. İçeride pek eşya yoktu. Şöyle bir etrafa baktım: Yatak, iki başucu, dalgalarla boğuşan yelkenli resmi, ahşap set üzerinde küçük televizyon, daracık kapılı dolap, iki koltuk, sehpa, tuvalet kapısı. I 006 Yan odadan konuşma sesleri geliyordu. Belli belirsiz. Konuşmalar bağrışmalara dönünce duvara yaklaşıp dinledim.

Konusunu anlayamadığım bir kadın-erkek kavgası. Birbirlerine hakaret yağdırıyorlardı. Seslerini bastırsın diye televizyonu açtım. Altın rengi bakımlı köpek, ağzında gazeteyle bir yerlere koşturuyordu. Az önce resepsiyonda gördüğüm sahne. Ne daha öncesi ne daha sonrası… Bunu tuhaflık olarak kabul etmedim. Yataktaki çantamı açıp ağır ağır yerleşmeye başladım.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Alakalı Filmler ~ Hakan BıçakcıAlakalı Filmler

    Alakalı Filmler

    Hakan Bıçakcı

    Hakan Bıçakcı’dan filmler ve kurmacanın doğası üzerine kişisel bir çalışma. Filmleri türlerine, dönemlerine, coğrafyalarına değil, hikâyelerine bakarak yan yana getiren bir inceleme. Hikâyenin anlatılış...

  2. Doğa Tarihi ~ Hakan BıçakcıDoğa Tarihi

    Doğa Tarihi

    Hakan Bıçakcı

    Dünyanın kendi etrafında dönmediğini hissettiği an paniğe kapılıveriyordu Doğa. İçinde bulunduğu iş ortamı da bu paniği acımasızca köpürtüyordu. Hep merkezde olmalıydı. Hep farklı olmalıydı....

  3. Silinmiş Sahneler ~ Hakan BıçakcıSilinmiş Sahneler

    Silinmiş Sahneler

    Hakan Bıçakcı

    “Gırç, gırç, gırç. Uykuma karışan dikenli gıcırtılarla kaskatı bir halde uyanıyorum. Salıncaktaki arkası dönük çocuk. Sesler salondan geliyor. Gırç, gırç, gırç. Yatakta büzüşüp kalıyorum....

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Emanet Gölgeler Defteri ~ Ethem BaranEmanet Gölgeler Defteri

    Emanet Gölgeler Defteri

    Ethem Baran

    “Benim yazmak istediklerim değildi yazdıklarım… Yazarsam, bir büyünün içinde olacaktım. Ama bu büyü benim yazdıklarımın üzerinde mi dolaşacaktı tütsü tütsü, yoksa zaten büyü içinde yüzen...

  2. Mübarek Kadınlar ~ Gaye BoralıoğluMübarek Kadınlar

    Mübarek Kadınlar

    Gaye Boralıoğlu

    Anlatılan her şey gerçeğin bir eksiğidir; ya da beş altı fazlası. Sahiden olanı on ikiden vurmak imkânsız bir şey. On ikiden vurup ne yapacağız,...

  3. Ne Yeni Ne Başka ~ Ayşen IşıkNe Yeni Ne Başka

    Ne Yeni Ne Başka

    Ayşen Işık

    “Kendi geleceğimi görmüştüm onda. Bir daha hiçbir erkeğe güvenemeyecektim. Hiç iyileşmeyecek bir yarayla, ölünceye dek yakamı bırakmayacak bir acıyla günleri atlatmaya, her an yüzeye...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur