Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sıfırkent
Sıfırkent

Sıfırkent

Steve Erickson

Ağustos 1969. Charles Manson liderliğinde bir hippi “ailesi” Los Angeles’ın üzerindeki vadide beş vahşi cinayet işler. Aynı gün eski teoloji öğrencisi genç bir adam…

Ağustos 1969. Charles Manson liderliğinde bir hippi “ailesi” Los Angeles’ın üzerindeki vadide beş vahşi cinayet işler.

Aynı gün eski teoloji öğrencisi genç bir adam kazınmış kafasında Elizabeth Taylor ve Montgomery Clift dövmeleriyle Hollywood Bulvarı’na gelir. “Vikar” Jerome bir kültürel dönüşüm girdabına adım atmıştır: Rock ‘n’ roll, seks, uyuşturucu –ve onun için en önemlisi– film stüdyolarının gerileyişi ve bağımsız yönetmenliğin yükselişi. Hollywood’a filmlere olan saplantısının peşinden gitmek için gelmiştir ama Hollywood’un Vikar’a olduğu kadar filmlere de kayıtsız olduğunu fark edecektir. Jerome hikâyesi boyunca eski yıldız adaylarıyla, hırsızlarla, siyasi gerillalarla, punk müzisyenlerle ve geçmişin film yapımcılarıyla tanışacak ve sonunda şimdiye kadar yapılmış her filmde saklı olan esrarı keşfedecektir.

Sıfırkent sinema ve rüyalar, gerçeklik ve kurmaca, eski ve yeni Hollywood arasındaki çizgide dengelenmiş, hepimizin sinemaya duyduğu ortak merakın üzerine kurulmuş, etkileyici bir roman.

1. Vikar’ın tıraşlı kafasının üstünde beyninin sağ ve sol loblarının dövmesi var. Lobların birinde Elizabeth Taylor’ın, diğerinde de Montgomery Clift’in çok yakın plandan birer portresi bulunuyor. Bir terasta birbirlerinin kollarındalar; yüzleri, dudakları birbirine değdi değecek sanki. Sinema tarihindeki en güzel iki kişi; kadın adamın dişi versiyonu, adam da kadının erkek versiyonu.

2. 1969 yılının yazındayız, Vikar’ın yirmi dördüncü yaş gününün iki gün sonrası; şimdilerde herkes uzun saçlı ve Budist keşişlerden başka kimse kafasını tıraşlamıyor, motorculardan ya da sirkte çalışanlardan başka kimsede dövme yok. Los Angeles’a geleli bir saat olmuş. Philadelphia’dan buraya gece gündüz hiç mola vermeden altı günde gelen otobüsten yeni inmiş, kentin en eski yolu olan Olvera Caddesi’nden birkaç blok ötedeki Phillippe’s’te Fransız usulü bir sandviç yiyor.

3. Phillippe’s’te hippinin biri Vikar’ın kafasına doğru başını sallıyor ve “Kıyakmış dostum,” diyor, “en sevdiğim filmdir.” Vikar kafasını sallıyor. “Çok iyi bir film olduğunu düşünüyorum.” “Sonundaki sahneye bitiyorum, dostum. Şu Planetaryum’daki sahne var ya.”

Vikar ayaklanıyor ve yemek tepsisini bir hamlede havaya savurmasıyla lokantanın her yerine biftek ve et suyu saçılıyor— —ve tepsi karşı masada oturan o haddini bilmezin tepesine çakılıyor. Paraşüt gibi süzülerek inen peçeteyi tam zamanında yakalayıp ağzını silmeye fırsat buluyor. Of ya, diye geçiriyor içinden Vikar. Eliyle kendi kafasını gösterip “A Place in the Sun1 , George Stevens,” diyor yerdeki adama, “Rebel Without a Cause2 DEĞİL.” Sonra bir adımda kendisini dışarı atıyor.

4. Vikar’ın sol gözünün altında kırmızı bir gözyaşı damlası dövmesi var.

5. Montgomery Clift ile James Dean’i birbirinden ayıramayan, Elizabeth Taylor ile Natalie Wood’u birbirinden ayıramayan insanlar için mi beş bin kilometre yol tepip Dünya’nın Sinema Başkenti’ne gelmişti yoksa? Philippe’s’in birkaç blok kuzeyinde kentin sonu görünmeye başlıyor ve Vikar geri dönüyor.

İçini gösteren upuzun bir nine elbisesi giymiş, düz saçlı sarışın bir kıza Hollywood’un yerini soruyor. Los Angeles’taki kızların hepsinin düz sarı saçlı olduğunu ve şeffaf upuzun nine elbiseleri giydiklerini anlaması uzun sürmüyor.

6. Kız onu arabasına alıyor, gözü onun kafasında. Kız ona tuhaf geliyor, kızın yola bakmasını istiyor. Yasadışı uyuşturucular kullanıyor galiba, diye geçiriyor içinden. “Ee,” diye lafa giriyor kız sonunda, ardından ne geleceğini kızın gözlerinden şıp diye okuyor: James Dean, Natalie Wood… Ne yapabilir ki? Arabayı kullanan o, kaldı ki o bir kız. Kızların kafasına yemek tepsisi geçiremezsin. “Montgomery Clift,” diyerek kızın gaf yapmasına engel oluyor, “Elizabeth Taylor.” “Elizabeth Taylor,” diyor kız başını sallayarak. Bir an düşünüp “Duymuştum adını…” diyor. “Çok kıyak.” Kızın Montgomery Clift’in kim olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını anlıyor. “Beni burada bırakabilirsin,” diyor, kız da onu yolun Sunset ve Hollywood Bulvarı olarak ayrıldığı yerde, küçük bir sinemanın önünde bırakıyor—

7. —Vikar burada film izliyor. Yirmili yılların sonlarından Avrupa yapımı sessiz bir film izlediği. Vikar’ın o güne dek izlediği en berbat kopya bu — filmden çok selüloit yığını adeta— buna rağmen film onu büyülüyor. Adı jenerikte sadece “Matmazel Falconetti” ismiyle geçen genç bir kadın, Orta Çağ’ın son dönemlerinde bir oda dolusu keşiş tarafından dur durak bilmeden sorguya çekiliyor. Kadın rol yapmıyor esasında; oyunculuktan bu kadar uzak bir oyunculukla ilk kez karşılaşıyor Vikar. Oyunculuktan ziyade içine girmek bu. Film, baştan sona yakın planda çekilmiş; genç kadının kazıkta yakılarak öldürüldüğü o dayanılmaz finali de dahil.

8. Sonrasında, Sunset Bulvarı’ndan iyice batıya gidip Hollywood Bulvarı’na sapıyor. Eskiden Moulin Rouge gece kulübünün bulunduğu Vine’ın köşesinde şimdi Kaleidoscope adında bir psikedelik bir kulüp var. Psikedelik kulübün ne olduğu hakkında Vikar’ın hiçbir fikri yok. Hollywood Bulvarı boyunca harap hâlde kuyumcu dükkânları, ikinci el kitapçılar, hediyelik eşya tezgâhları, erotik sinemalar sıralanıyor. Sokakta bir tane bile film yıldızının olmaması onu şaşırtıyor. Philippe’s’te Fransız usulü sandviçini feda ettiği için karnı hâlâ aç, bu yüzden Musso & Frank’te kendine tavuk güveç söylüyor. Billy Wilder ile Raymond Chandler Double Indemnity filminin senaryosunu yazdıkları sırada burada öğle yemeklerini yer, birbirlerine katlanamadıkları için su gibi içki içerlermiş.

9. Çin Sineması’nın dışındaki ayak izlerine bakıyor birkaç dakika. Elizabeth Taylor’ı da Montgomery Clift’i de bulamıyor. Gişeden bir bilet alıp filmi izlemek için içeri giriyor. Vikar’ın adeta bitmek bilmeyen bir otobüs yolculuğuyla Hollywood’a gelmesi gibi, Yolcu da uzayın içinde sonsuzluğa doğru hızla yol alıyor. Boyutlar gitgide daha hızlı bir biçimde

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıSıfırkent
  • Sayfa Sayısı344
  • YazarSteve Erickson
  • ISBN9786057496120
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviYedi Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kara Saatin Devirleri ~ Steve EricksonKara Saatin Devirleri

    Kara Saatin Devirleri

    Steve Erickson

    1930 yıllarında, Pennsylvania’daki bir çiftlikten Avrupa’ya dehşetli bir yol kat eden Banning Jainlight, dünyanın en şeytani adamının erotik hikâye tedarikçisine dönüşerek tarihin ve İkinci...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Ay Gözü ~ Dianne HofmeyrAy Gözü

    Ay Gözü

    Dianne Hofmeyr

    “Büyülenmiş gibi duruyordum. O alev alev gözlere bakarken öfkesini üzerime çektiğimi hissettim. Onun ölümcül 58 ısırığını bekleyerek durdum. Kollarımı göğsümde çaprazladım ve korumak için...

  2. Martin Chuzzlewit ~ Charles DickensMartin Chuzzlewit

    Martin Chuzzlewit

    Charles Dickens

    Dünya edebiyatının dev yazarı Charles Dickens, Martin Chuzzlewit’te hırs ve ikiyüzlülük gibi insanlık hallerine keskin bir mizah duygusuyla ışık tutuyor. Dedesi ve adaşı Martin...

  3. Çalınan ~ Ann-Helén LaestadiusÇalınan

    Çalınan

    Ann-Helén Laestadius

    İsveç’in Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan topraklarında kış tüm gücüyle hüküm sürmektedir. Ailesi, Sami ailelerin çoğu gibi rengeyiği yetiştiriciliğiyle uğraşan dokuz yaşındaki Elsa bir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur